30 Haziran 2017 Cuma

HAZİRANI DA BÖYLE BİTİRELİM





Gülmek;
 kalpteki örümcek ağlarını temizleyen bir süpürge gibidir.

                                                          - Kathleen Long




BAŞLIKSIZ(DÜNKÜ YAYIN)



İnsanların kendinde göremediği problemleri hep başkalarında görmeye çalışmaları ne kötü. Bir, konuşarak anlaşabileceğiniz insanlar vardır bir de konuşsanız da sizi asla anlamayacaklar vardır. 

Kıskanç insanları sevmiyorum. Kendilerinde olmayan ya da kendilerinin başarabileceğine inanmadıkları bir şeyin başkalarının bir emek göstererek oluşturuyor olduğu şeye laf uzatıyor olması kıskançlık işte. Yaptığı fedakarlığı ya da bir iyiliğin yüzünüze vurulması da kötü. Ben fedakarlık ve iyilik yapmış saymıyorum bu kişileri. Zaruriyet ya da o an ki durum öyle gerektirdiği için fedakarlık ya da iyilik yapmıştır diye bakıyorum. Çünkü yapılan bir iyilik veya başkası için yapılmış bir fedakarlık bir tartışma esnasında kimsenin yüzüne vurulmamalı.

Bugün kalbim biraz kırgın. Kimseden bir özür de beklemiyorum. Bana göre özür dilemek dünyanın en saçma iki kelimesi. Hataların veya sorunların üzerine örtü çekiyor özürler. Tekrar tekrar yapılmasına sebep oluyor. Bunun yerine kişi hatasını kabul etmeli ve tekrarını yaşatmamalı.



28 Haziran 2017 Çarşamba

KARTPOSTALIM VAR



Kartpostal kutumu açınca kayboluyorum içinde. Farklı yerlerden çeşit çeşit kartpostalım var. Bugün sizinle bir tanesini paylaşmak istedim.
 Bu kartpostal Tayvan'da yaşayan Emily'den  geldi. Tayvan'ın kuzeyinde kalan Kaohsiung onun memleketi oluyormuş ama şu an başkent Taipe'de yaşıyormuş.

Kaohsiung, Tayvan'ın 1990'lı yıllarından beri dünyanın 3. önemli limanını barındırıyormuş. Ayrıca Tayvan'ın büyük sanayi şehirlerinden de bir tanesiymiş. Çok sıcak kanlı insanlar olduklarından bahsetmiş. Daha önce hiç Tayvan'dan uzun süreli bir mektup arkadaşım olmadığından bu konuda net bir şey düşünemiyorum. Yaz mevsiminin çok sıcak geçtiğinden de bahsetmiş. Bu aralar İstanbul'da çok sıcak. Emily'nin memleketi Kaohsiung'da insanlar, düşük tempolu bir yaşam sürdürüyorlarmış. Şehir hayatına alıştığım için düşük tempolu bir yaşamı düşünemiyorum,sıkılırdım herhalde. Ama bazen değişiklik yapmak iyi gelebilir hayatımıza. Memleketimize gitmek,doğa ile iç içe olmak, şehir kalabalığında uzak olmak iyi gelir..

Bu kartpostalın hikayesi böyleydi,keyifli günler!




27 Haziran 2017 Salı

İNATÇI CIRCIR BÖCEĞİ



Bugün itibariyle İstanbul'dayım artık. Bayram dolayısıyla birkaç günümüz Bursa'da geçmişti. Bursa'dayken İstanbul'da havalar nasıldı bilmem ama Bursa felaket sıcak ve nemliydi. Bazı akşamları balkonda oturarak,sohbet ederek geçirdiğimiz oldu. Eymen'den fırsat buldukça :)

Dün odada oturup sohbet ettiğimiz esnada birden çocukların bağrışları yükseldi,bir hareketlenme oldu. Meğerse içeriye bir Cırcır Böceği girmiş. Bir de baktık ki odanın içerisinde eşyalara çarpa çarpa uçmaya çalışıyor. Anneannem çocukluğunda yakalarmış ateş böceklerini. Etrafındaki meraklı çocuklara gösterirmiş. Dünde bu durumda hemen yakalayıverdi ateş böceğini. Çocukların içlerinde en cesuru torunların en küçüğü Eymen'di. Böceğe yakından baktı durdu. Sonra anneannem camdan dışarı saldı cırcır böceğini. Bizim çocuk biraz üzüldü. Ben üzgün görünce onu dikkatini başka bir yöne çektim,unuttu.

 Kısa bir süre geçtikten sonra yine bir gürültü geldi çocuklardan. Cırcır böceği de Eymen'i özlemiş olacak ki yine geri geldi camdan içeriye girerek. Anneannem yine yakaladı böceği ve dışarıya saldı. Bu sefer de ağlamaya başladı bizim yavrucak :') Çok hayvan sever yetişiyor :D Teyzem,boyundan büyük köpekleri sevmek istediğini söyledi. O yaştaki bir çocuk için böyle bir duyguyu kazandırmak güzel bir şey ama temkinli de olmak lazım. Benim Bursa maceram biraz fazlaca Eymen üzerine yoğunlaşmıştı. Çokta güzeldi. Şimdiden özledimm.


26 Haziran 2017 Pazartesi

3 YAŞ SENDROMU




Bilindiği üzere artık Bursa'dayım. Eymen'de yanımda değmeyin keyfimize! Görmeyeli çok değişmiş Eymen. 3. yaş gününe az kalınca çoktan 3 yaş sendromuna girmiş bizim küçük oğlan. Nasıl mı? 3 yaş çocukları genellikle ben merkezcilik üzerine kurulu olan bir hayata, bakış açısına sahiptirler. Oyuncaklarını,yiyeceklerini paylaşmazlar. Sizinle paylaşması için de zorlamayın. Çünkü bu dönem geçici bir dönem onlar için. Piaget'in dediği gibi egosantrik dönemde oluyor 3 yaş çocukları.

Eymen'in de 3 yaşına az kaldı. Ama 3 yaşı beklemeden çoktan girmiş egosantrik döneme 😁. Şaka bir yana bu yaş grubu çocuklar oyunları çok severler. Onlarla birkaç mutfak eşyası ile birlikte oyunu dramalaştırarak onu eğlendirmeniz, kaliteli vakit geçirmeniz mümkün. Elbette eğitici oyuncaklarla,arabalarla ya da bebeklerle de oynasınlar. Ama gündelik yaşamımızda kullandığımız birkaç basit eşyayla onunla oyunlar kurgulayıp oynamanız,onun yaratıcı düşünmesine,ince-motor kaslarının gelişmesine,el ve göz koordinasyonunu güçlendirmesine ve daha birçok kazanım alanına yardımcı olabilirsiniz.

Mesela dün akşam biz mutfaktan küçük bir tas aldık,bir de tahta kaşık biraz da su. Sonra balkona çıktık. Balkondaki asma ağacının yapraklarını kopardı Eymen. Ve oturduk oyuncak köpeği Paşa için yemek yaptık. Hayali ocağımız bile oldu. Orada ısıttık yemeğimizi. Sonra yemeğin ısısını kontrol ettik. Keyif almış olacak ki aynı oyunu bugün de oynadık. Oyun onlar için her şey demek.


Musmutlu günler!


25 Haziran 2017 Pazar

ÇİFTE MUTLULUK


Birpembesever'den merhabalar!

Güzel,aydınlık,neşeli bir gün olmuştur bugün. Ramazan Bayramı'nin ilk günü. Hepimizin bayramı sevdiklerimizle musmutlu geçsin!Sabahleyin akraba ziyaretlerimizi yaptık. Ve şimdi de Birpembesever Bursa yollarında. Çifte mutluluk yaşıyorum şu an. 

Yolculuğum sırasında dışarıyı seyretmeyi çok seviyorum. Gökyüzünü, bulutları,kuşları, yol kenarındaki ağaçları... Uzun  seyahatlerde yanıma kitap almıyorum. Yolculuk esnasında kitaba yoğunlaşıp onu tam anlamıyla anlamam mümkün olmuyor. Ben de alternatif olarak ya müzik dinliyorum ya da film izliyorum. Bir de bakıyorum ki varacağım yere gelmişim bile. Ama bugün yol biraz uzun sürecek gibi. Trafik var.🙊



24 Haziran 2017 Cumartesi

BİRAZ YILDIZLARDAN BİRAZ ALASKADAN




Bazen yıldızları seyretmeyi çok seviyorum. Belki kayan bir tanesine denk gelirim ve o ana şahit olurum. Çocukken de odamın balkonundan yıldızları seyrederdik. Kayan bir yıldız görünce içimizden dilek tutardık. Çocukluk işte 😇. Bugün sahurdan sonra gökyüzüne baktım uyumadan evvel. Bir yıldız diğerlerine göre daha çok parlak ve büyüktü. Acaba bir ismi var mıydı o yıldızın? İçimden bir teleskobum olmalıydı ve ben o yıldızı daha yakından görmeliydim diye geçirmedim değil. Yine de  bu parıltılı yıldızı uzaktan da görmek, onu izlemek güzeldi. 

Eğer bir fırsat olsaydı ve bu diyeceğim mümkün olsaydı, gezegenler arası keşif yapmak isterdim. Çocukluğumdan beri bir yanım hep bir maceraperest olmuştur. Öyle ki okuduğum kitaplarda ya da izlediğim filmlerde buna da dikkat ederim bazen. Gezi programlarını, Afrika ya da Alaska ile ilgili belgeselleri izlemeyi çok severim. Daha bugün Alaska'da yaşam ile ilgili bir program seyrettim. Alaska'da mülk sahibi olma izni yokmuş. Sadece 7 ailenin Alaska'nın çeşitli yerlerinde birer kulübeleri varmış. Onların mülklerinin olma sebebi ise eskilerden beri orada yaşayan yakınlarının günümüzdekilere miras bırakmış olmalarıymış. Orada geçirdikleri süre boyunca yaşamlarını ve Alaska'nın onlar için ne kadar önemli olduğunu yansıtan bir programdı. Maceraperest ve kış mevsimini seven biri olarak bana pek keyifli geldi bu program.

Bir de son bir şey; hayallerim arasında Everest'e çıkmakta var aslında. Ama olumsuz hava koşullarının getirdiği bir takım sağlık problemlerini görünce bir ara bu fikrimden uzaklaşmıştım. 



23 Haziran 2017 Cuma

LOOKOUT - DİZİ -



Geçenlerde paylaştığım bir yazımda birazcık bahsetmiştim bu diziden. Ama sadece adını geçirmiştim. Şimdi anlatmak istedim. Lookout bir kore dizisi. Aslında epeydir kore dizileri izlemiyorum. Konuların hep aynı oluşu,sonların benzer bitmesi beni uzaklaştırdı. Daha seçici olmaya başladım yani bu konuda. 

Her bölümü yaklaşık 30 dakika olan bu dizide, başrolde bir polis kadın var. Bu kadın suçluları yakalayıp adalete teslim etmekle görevli. Anaokuluna giden şirin mi şirin bir kızı da var. Bir gün polisimiz görevdeyken kızının esrarengiz bir şekilde ölüm haberini alır. Kamera kayıtları incelendiğinde kızının en son liseli bir genç çocukla birlikte görüldüğü tespit edilir. Liseli genç yakalanır ve arkası kuvvetli olduğu için serbest bırakılır. Gencin babası da başsavcıdır. İşler karmaşık bir hal alır ve polis kadın işinden men edilme durumuna kadar gelir. Kızını kaybetmenin burukluğunu yaşayan ve aynı zamanda suçluyu adalete teslim etmenin planlarını kuran polisimiz bir sürü maceranın ve aksiyonun içinde bulacaktır kendini.

Meraklısına şimdiden keyifli seyirler!





22 Haziran 2017 Perşembe

REKLAMLARDA OYNATILAN ÇOCUKLAR



Uzun süredir aklımda olan bir konuyu sizlerle de paylaşacağım ve bu konu hakkındaki düşüncelerinizi de merak ediyorum.
 Televizyonu açtığınızda bir programın ya da dizinin bir saatlik bir kısmının on ya da on beş dakikasını reklamlar kapsıyor. Bu reklamlar şüphesiz ki gündüz kuşağı ya da akşam kuşağı televizyon seyredenlere göre ayarlanıp sunuluyor. İlla ki bilinçaltımıza da mesajlar veriyor bu reklamlar. Tabi gereksiz programları ya da dizileri hiç söylemiyorum bile. Ama benim hep dikkatimi çeken bu reklamlarda,henüz daha kendini koruyamayan ve ifade edemeyen bebeklerin,çocukların figuran olarak kullanılmaları ve neşeli- masum gibi gözüken reklamlarda oynatılmaları.

Ben bebeklerin ve çocukların reklamlarda oynatılmalarına karşıyım,karşı da olacağım. Bu durumu hiç sağlıklı bulmamaktayım. Ne yazık ki pedofili dediğimiz kişiler bizlerle birlikte aramızda yaşıyor. Reklamlarda gördüğümüz korunmasız bebek ya da çocukların mahremiyet haklarından yoksun bırakılarak apaçık sergileniyor olması ne kadar doğru sizce?

Bir haber okumuştum sizlerle de paylaşayım. Yabancı bir ülkede yaşayan yetişkin bir kız, anne babasına dava açmış. Nedeni ise ailenin, yetişkin kızın bebekliğinden itibaren onun hakları gözetilmeksizin fotoğraflarını sosyal medya aracılığı ile paylaşmış olmaları. 
Bu konudaki fikirlerinizi merak ediyorum.
Sevgiyle kalın!


20 Haziran 2017 Salı

GÜNLERDEN SALI




İstanbul'da iki gündür sağanak ve aralıklı yağmur vardı. Ama bugün güzel İstanbul'u güneşli bir hava karşıladı. Saatler öncesinde annem ve erkek kardeşimi Bursa'ya yolcu ettik. Annem biraz erken gidip anneannemlere, bayram öncesinde yardımcı olmayı düşünüyordu. Telefonla konuştuk ve Bursa'ya vardıklarını öğrendim. Bizde bayramda gideceğiz inşallah.

Bayram öncesi temizliği bana ve kız kardeşime kaldı. Bir elin nesi var iki elin sesi var diyerekten bugün bir kısmına giriştik temizliğin. Kalanı da artık ilerleyen günlerde yapacağız.
 Bir tane dizi izliyoruz. Adı Lookout,kore dizisi. Aslında eskiye göre pek izlemiyorum kore dizilerini. Çok sıkmaya başladılar. Sonları hep aynı bitiyor ya da klişeleşmiş olaylar diziye konu oluyor. Ama Lookout bunların aksini gösteren bir dizi gibi geldi bana ve ilgimi çekti. Diziyi de bir gün blogumda yazacağım ayrıntılı. 
Benim günüm böyleydi. Peki ya seninki nasıldı?

Sevgiyle kalın,hoşçakalınnn!






19 Haziran 2017 Pazartesi

BLOGDA 2OO. YAZIM !



Biraz heyecan biraz mutluluk biraz sevinç...
 Tüm güzel duygular var bu yazımda. Blogumu açtığımdan bu yana geçen zamanda birçok yazı paylaştım. Ama 2017 yılıyla birlikte önemli bir karar alarak blogumu bırakmadım ve yazılarımı severek takip eden, okuyan, blogumu bırakmayan kişiler için hep yazdım,yazmaya çalıştım.

Şu an yazdığım yazı, blogumdaki 200. yazım olacak. Bu çok mutlu edici ve gurur verici bir duygu benim için. Blogumu çok seviyorum. Burada olmayı,farklı bloglar okumayı, başka insanların pencerisinden bakabilmeyi öğreniyorum. Bana çok şey kattı blogum. Yeni yeni insanlar tanıdım bloglarını severek takip ettiğim. Bloguma uğrayıp yorum bırakanları da misafir ettim bu blogda. Kimi blog arkadaşımla ya da bloguma uğrayıp benimle iletişime geçen arkadaşlarımla mektuplaştık. Güzel şeyler paylaştık. 

Anneme dün blogumdan bahsederken,ilkokul  öğretmenimle olan bir konuşmasını anlattı. İlkokul öğretmenim,Tuğçe çok güzel hikayeler yazıyor. Bir gün bir yazar ya da bir yerlerde yazılar paylaşan biri olabileceğimden bahsetmiş. Bir şeyler yazmayı seviyorum. Blogumda bu yüzden burada sizinle.

200. yazımı ve sonrasını da keyifle okumanızı diliyorum.
Güzel günler!



18 Haziran 2017 Pazar

YAĞMURLU BİR PAZAR GÜNÜ



Bu akşam iftara babamın halasına davetliydik. Bütün aile oradaydık. Dedem,amcamlar,çocuklar. Baba tarafım çok kalabalık. Anne tarafım ise aksine kalabalık değiller. Babamın babası,yani dedemin 28 tane torunu var. Davetten önce dedemleri ziyarete gittik. Kuzenlerden küçüklerin büyüdüklerini gördükçe,zaman ne çabuk geçiyor da mezun olmuşum da meslek hayatına atılacağım diye geçirdim içimden.

Dedemin bahçesinde meyve ağaçları var. Kiraz,dut,vişne,armut.. Bahçede dolaşalım dedik. Sonra ben bir kelebek gördüm. Tabi ki benden kaçar mı, hayır. Çocukluğuma döndüm. Aslında bir yanım hep bir çocuk. Kelebeği yakaladım ve tekrar salıverdim ait olduğu yere. Sonra tekrar yakınına kadar gittim,bir çiçeğe kondu ve fotoğraflamak için resmini çektim. 

Sonra bir kedi gördüm. Gittim onu da sevdim. Sevilmek hoşuna gitmiş olacak ki ayrılmadı yanımdan. Yanıma küçük kuzenlerim geldi. Onlarda minik minik dokunup sevdiler kediyi. Sonra oradan ayrıldık ve iftar yemeğine gittik.




17 Haziran 2017 Cumartesi

NEŞELİ CUMARTESİ



 Yaz tatilimdeki günler çok hızlı geçiyor. Şikayetçi miyim, hayır asla. Aksine mutluyum tatil olduğu için.
Dün akşam bir liste çıkarttım. Bu hafta başında birkaç yere gidip iş başvurusu  yapmayı düşünüyorum. Benim için bir ilk olacak. Çevremdeki kişilerden iş başvurusu hakkında tüyolar bile alıyorum. İzlenimlerimi başvurulardan sonra burada da paylaşırım.

Az önce Bursa'daki teyzem ve oğlu Eymen'le görüntülü konuştuk. Ne çok özlemişim Eymen'imi. Sevdiğin insanlardan uzakta olmak, her hafta ya da istediğin bir an da gidip görememek biraz üzücü. Neyse ki görüntülü arama diye bir şey var da bizde böyle özlem gideriyoruz. Eymen'in 3 yaşına çok az kaldı. Haliyle gelişim alanları da yaşıyla birlikte ilerliyor. Kullanmış olduğu kelimeleri daha iyi anlıyorum artık. İki kelimeli/üç kelimeli cümleler de kullanmaya başlamış. Ama adımı hala tam anlamıyla söyleyebilmiş değil. Beni gördüğünde ''Tücee gell!'', diyor. 
Bursa'ya gittiğimde onunla hep oyunlar oynuyorum. Onun aklında onunla oyunlar oynayan abla olarak mı gözüküyorumdur acaba. Onu sesli sesli güldürmeyi çok seviyorum. O gülünce benden mutlusu olmuyor. Bu bayram yine Bursa yolcusu kalmayacak sanırım😇.


16 Haziran 2017 Cuma

2 KARTPOSTAL 1 MEKTUP



Endonezya'nın başkenti Jakarta'dan bir mektup var. Mektubu gönderen Anita. Aslında birbirimize sadece kartpostal gönderecektik. Ama bir sürprizle kartpostallarıyla birlikte mektup da göndermiş bana. Mektup kağıtlarını çok çok beğendim.

Mektubunda biraz kendinden bahsetmiş ve göndermiş olduğu kartpostalların üzerindeki resimlerin açıklamalarını yapmış. Sizinle paylaştığım resimde görmüş olduğunuz üzerinde maske bulunan kartpostal yani Balinese Barong, Balinese kültürünün çok ünlü bir maskesi oluyormuş ve danslarda kullanılıyormuş. Barong dansı bir hikayeyi çağrıştıran bir dansmış. Çok merak ettim şimdi nasıl olduğunu. Bali'ye gidersem muhakkak bu dansı izlemem gerektiğini önermiş sevgili arkadaşım :) 

İkinci göndermiş olduğu kartpostaldaki kuşun isminin türkçe bilmiyorum. Mektubunda isminin Garuda kuşu olduğunu ve Endonezya'nın mükemmeliğini,güçlülüğünü temsil ettiğini söylemiş. Endonezya'nın adalarından da bahsetmiş. Ve son olarak Endonezya'nın geleneksel deseni olan batik, 2009 yılında Unesco tarafından insanlığın, sözlü ve maddi olmayan mirası olarak belirlenmiş.




15 Haziran 2017 Perşembe

DÜŞÜNCELER



Güzel haberler peş peşe geliyor şu sıralar. Bir yıldır iyisiyle kötüsüyle okul derslerimden sonra akşamları gittiğim formasyon okulundan sınav sonuçlarının açıklandığına dair bir mesaj aldım. Bütünlemelere kalmadan geçmişim hepsinden. Eğitim fakültesinden diplomamı da temmuzda alacağım böylelikle.

Ramazan bitmeden birkaç yere iş başvurusu yapmayı düşünüyorum. Öncelikle bir liste çıkarmalıyım. Civar yerleri araştırıp. Ama hemen çalışma düşüncesi de aklımda yok şu sıralar. Çünkü bu tatili o kadar çok bekledim ki. Biraz tadını çıkartayım dinleneyim istiyorum.

Bayramdan sonra bir haftalık bir sürede kız kardeşimle İstanbul'da belirlediğimiz yerleri gezmeyi planlıyoruz. Liste yapacağız bununla ilgili. İnşallah bu isteğimizi gerçekleştiririz. Bu arada Marmara Denizi'nde meydana gelen renk değişimini gördünüz mü? Çok güzel bir turkuaz rengine bürünmüş deniz. Kimi bazı minerallerden dolayı olduğunu kimi ise büyük bir deprem olacağını söylüyor. İkincisi yaşanmaz inşallah.

Herkese güzel günler!


14 Haziran 2017 Çarşamba

ÇARŞAMBA AKŞAMI




Bu akşam hem özel hem de güzel bir akşamdı bizim için. Serin bir çarşamba akşamında, Üsküdar'da iftarımızı yaptık.
 Annem bir yarışmaya katılmıştı. Bu arada annem müzehhibe. Yani tezhip sanatı ile uğraşıyor. Üsküdar Belediyesi'nin düzenlemiş olduğu Yedi Tepe Yedi Sanat Yarışması'nda annemin yapmış olduğu eser de juriler tarafından ödül almaya layık bulunmuş. Çok sevindirdi bu haber bizi. Bu akşam da Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde Hilmi Türkmen'in katılımlarıyla önce ödül töreni yapıldı ardından da iftar yemeği verildi.
Annemin başarısıyla bende kızı olarak çok gurur duydum. Sahneye çağrıldığında benim kalbim küt küt attı. Daha nice başarılar görür annem inşallah. Emeğinin karşılığını aldı bu akşam bu güzel törende.


MEKKE ve MEDİNE -2-



Mekke, Medine'ye oranla daha sıcak ve basık bir havaya sahipti. Mekke'ye girmeden evvel ihrama girmiştik. Tur rehberimiz bize ihramda iken neler yapmamamız gerektiğini anlatıyordu. Ufacık bir bitki yaprağı dahi kopartmak, canlıya zarar vermek yasaktı. Medine'den Mekke'ye kiralanmış bir otobüsün içerisinde grubumuzla birlikte yola koyulmuştuk.

Otobüs Mekke'ye varınca, ilk iş kalacağımız otele eşyalarımızı yerleştirmek oldu. O kadar sıcaktı ki hava.. Otele vardığımızda içerisi dışarıya göre serindi. Camlarda yine kalın ve koyu renkte güneşlikler vardı. Kabe'yi görüp tavaf etmek ve Safa- Merve Tepeleri arasındaki ibadetlerimizi gerçekleştirmek için otelden ayrıldık. Her milletten çeşit çeşit insanlar tek bir amaç için aynı adımları atıyorduk. Kabe'yi görmek.. Kabe'yi ilk gördüğümde hissettiğim, büyülenmiş gibiydi gözlerim. Gözlerim de dolmuştu birazcık. Sonra ellerimi açıp semaya dua ettim. Ardından  tavafımızı yapmıştık. Tavaf yaparken gözlerim hep Kabe'deydi. Bir rüyanın içinde gibiydim.

Ertesi günlerde artık hep aynı yoldan Kabe'ye ibadet yapmaya gittik. Her kırk-elli adımda bir ya coco-cola ya da pepsinin olduğu otomotların olması dikkatimi çekmişti. Fast-food kültürü Arabistan'a yerleştirilmiş. Bir tane avm vardı. Bazen dondurma ya da meyve alıp yemeye oraya giderdik. İçerisinde mermerlerden yapılmış süs bir şelale vardı. Etrafında da oturma yerleri. Bazen burada da vakit geçirirdik. 




13 Haziran 2017 Salı

MİM - ÇOCUKLUĞUNDA OYNADIĞIN BİR OYUNCAK



Dün aniden çocukluğumda oynadığım oyuncaklar geldi aklıma. Mazi zihnimde canlandı. Ne güzel oyunlar oynardık. Apartmanların içerisine sıkışmış günümüz çocukların aksine. Şanslıydık belki de biz. Bahçemizde, mahallemizde dilediğimiz gibi oyunlar oynardık. Bazen oyuncaklarla bazense kumla toprakla yaprakla. Mutlu da oluyorduk bu oyunlarla. Şimdi ise çocuk dediğimiz küçüklerin ellerinde son teknoloji aletlerle dilediklerine istedikleri zaman erişebilme fırsatları sunulmakta. 
 Bir mim başlatmak istedim bende. Daha önce bahsedilmiş midir bilemiyorum. Ama benim başlatmış olduğum ilk mim olacak bu. Bu mim sizi çocukluğunuza götürecek ve mahallenizde oynadığınız oyunları size hatırlatacak. Çocukluğumuzda oynadığımız oyunlardaki oyuncakları hatırlamaya hazırsan başlayalım. 

İlk aklıma gelen ismini tam olarak bilmesem de ingilizcesiyle ''Waterful Ring Toss'' oldu. Küçük bir oyuncaktı bu. Suyun içerisinde bulunan birbirinden renkli halkaları iki tane tuşa basarak iki çubuğa geçirmeye çalışırdık. Hepsini en kısa sürede iki çubuğa geçirmeyi başaran birinci olurdu. Bunu defelarca usanmadan oynamışımdır. 

Sizler de çocukluğunuzda yer edinen oyuncaklardan birini paylaşın. Ben neler çıkacağını çook merak ediyorum. Dileyen herkes yapabilir bu mimi.

Keyifli günler diliyorum!




12 Haziran 2017 Pazartesi

MALEZYADAN MEKTUP VAAR



Güzel bir haziran ayının yeni bir gününden merhabalar !
 Malezya'daki arkadaşımdan bir posta alarak başladım günüme. Bana mektup göndereceğinden haberim vardı ama ne zaman olacağını bilmiyordum. Postacının zile basmasıyla, zilin benim için çaldığını anladım ve bir merakla postanın elime geçmesini bekledimm.😇

Arkadaşlarımdan gelen paketleri açtığımda ilk mektubu açıp okumak istiyorum. Aklımdan, acaba ne anlatmış mektubunda, nelerden bahsetmiş diye geçiriyorum. Malezyalı arkadaşımın postanede çalıştığından bahsetmiştim. Çalışma hayatı çok yoğun geçiyormuş. Öğrencilik zamanlarını bile özlemiş bu yüzden. Ramazanının nasıl geçtiğinden de bahsetmiş.

Mektubunun yanına ufak hediyeler de eklemiş. Dikkatimi çeken kartpostallar oldu. Bu kartpostallar sınırlı sayıda üretimmiş. Nana, mektubunda bundan da bahsetmiş. Çalıştığı postane bu kartpostalları ramazana özel üretmiş ve sınırlı sayıdaymış. Google Play'de bir uygulaması varmış ve bunu indirmemi söylemiş. Çünkü bu kartpostallar 3 boyutlu. Uygulamayı indirip ne yapmam gerektiğini ona danışacağım. Nana'nın mektubunu ve yanında gönderdiklerini ben çok beğendim. Teşekkürler Nana! 💜💜💜




11 Haziran 2017 Pazar

KIZ KARDEŞİM GELDİİ



Kız kardeşim üniversitesi için kaldığı yurttan geri döndü bugün. Önce hasret giderdik sohbet ettik ardından da getirilen eşyalar valizden çıkartıldı ve yerleştirme işlemi başladı. Sandığımızdan biraz uzun sürdü bu. Valizin içindekileri yerleştirmek hazırlamasından daha zor. 

Şu aralar youtubedan oyun videoları izliyorum. Erkek kardeşimin tavsiyesi üzerine oturduk birlikte izledik. Oyunun adı Friday the 13th . Gerilim üzerine kurulmuş bir oyun. Kamp alanında kalan bir grup genç bir katilden kaçmaya çalışıyorlar. Korku gerilim severim diyorsanız tavsiye edebilirim.




8 Haziran 2017 Perşembe

PERŞEMBE



Birkaç gündür çok kararsız kalıyorum. Düşüncelerimi eyleme geçirirken. Çok fazla boş vaktim olduğundan mıdır bilemiyorum nedenini. İnşallah geçer en kısa sürede.
 Bugün Seoul'de yaşayan koreli arkadaşımla mesajlaştık biraz. Mezuniyetimi tebrik etti ve iyi dileklerde bulundu benim için. Arkadaşının annesinin işlettiği cafeye gidecekmiş ve gittiğinde oranın resimlerini de benimle paylaşacağını söyledi. Bahsettiği gibi cafenin resimlerini gönderdi. Cafe küçük ve sempatik geldi bana. Korece yazılanları anlamasam da afişlere özenle çizilmiş resimleri çok beğendiğimi söyledim. 

Aslında Kore'de daha birbirinden güzel ve çeşit çeşit şirin cafeler de mevcut. Kimini izlediğim dizilerde kimini ise internette gezinirken görmüştüm. Çok popüler olan Line ve KakaoTalk gibi mesajlaşma uygulamalarında kullanılan stickerlardaki karakterlere has cafeler mevcut. Hello Kitty konseptinde bir cafe bile varmış. Daha ne olsun!😍 














7 Haziran 2017 Çarşamba

KOREDEN MEKTUP VAR



Kore'nin incisi Busan'dan mektup var. Hem de çok güzel yazılmış ve emek verilmiş bir mektup.

 Öncelikle mektubunun dışında kendi tasarımıyla bir kağıdın üzerine: kendinden,neler yaptığından ve nerede yaşadığından bahsetmiş. Busan'da yaşıyormuş ve bir blog sitesi varmış. Blogunda güzellikten, modadan,evcil hayvanından,seyahatlerinden bahsediyor. Bu arada bir kedisi var. Evcil hayvanının ismi de Momo. Onun resimlerini de göndermiş benim için :) Hobilerinden de bahsetmiş. Fotoğraf çekmeyi, resim çizmeyi, bileklik yapmayı seviyormuş. Hatta el yapımı bileklerini yapıp sattığı bir web sitesi de varmış. 

Mektubu ile birlikte çok cici bir kartpostal da göndermiş. Üstelik iki web sitesinin kartını da eklemiş mektubuna. Çok güzel hepsi.

Sizde benim gibi farklı ülkelerden insanlar tanımak istiyorsanız ve onların kültürlerini merak ediyorsanız bir mektup arkadaşı edinin kendinize. Yaşadığımız teknoloji çağında, bir kağıdın satırlarına yazılmış cümleler kıymetli ve değerli geliyor bana. Unutulmuş güzel şeyleri gün yüzüne çıkartmamız gerektiğini düşünüyorum.






5 Haziran 2017 Pazartesi

BABY'S BREATH ÇİÇEĞİ




Çok sevdiğim bir çiçekten bahsetmek istedim. Aslında her çiçek güzeldir ama bu çiçeklerin bana çağrıştırdığı anlamdan ötürü apayrı seviyorum onları.

Türkçe karşılığıyla bebek nefesi anlamına gelen Baby's breath çiçeğini hemen hemen herkes görmüştür eminim. Genellikle çiçekçilerde, yapılan buketlerde güllerle birlikte konulan bir çiçek. Küçük beyaz çiçekler. Görüntü olarak çok narin, zarif ve kırılgan geliyor bana. Biraz dokununca hemen düşmekte zaten. Narin oluşu buradan geliyor sanırım. 

Böylesine zarif ve aynı zamanda naif olan bu çiçek kış aylarının bitimine yakın yetiştirilmekteymiş. Biraz da bahar ayının gelişini çağrıştırıyor bana. Sıklıkla beyaz rengiyle karşımıza çıksa da daha birçok rengi de mevcut bu çiçeğin. Pembesi,sarısı,mavisi... Gelin çiçeği, bahar yıldızı çiçeği olarak da bilinmekte.  Yeni,güzel şeylerin başlangıcını çağrıştıran bir çiçek. Zarif ve narin oluşuyla da dokunmaya kıyamıyorum bu çiçeklere.







4 Haziran 2017 Pazar

ÜLKE ÜLKE PULLAR #4 FİLİPİNLER




Sıcak havalar da haziran ile birlikte resmen gelmiş oldu. Tatil artık başladı benim için. Darısı isteyen herkesin başına 😏

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim yine birbirinden güzel pullarım var. Sahip olduğum pullar çoğunluk olarak hep Asya Kıtası'nda bulunan ülkelerden. Mektuplaşmak ya da kartpostallaşmak istediğimde karşıma çoğunlukla hep asya kıtası ülkelerinden insanlar çıkardı. Bunun nedeni ne acaba? 

Göstermek istediğim pullar Filipinler'den. Doğa ile iç içe bir ülke Filipinler. Buradan hiç mektup arkadaşım olmadı. İki ya da üç kere kartpostallaştığım kişiler olmuştu. Kız kardeşim de magnet koleksiyonunu büyütmek için bu ülkeden birkaç kişi ile magnet değiş tokuşu yapmıştı. Bu magnetlerin bir kısmını bu yazımda paylaşmıştım. 

Güzel bir haftanın başlangıcı olması dileğiyle.










3 Haziran 2017 Cumartesi

MEKKE ve MEDİNE



Yaklaşık on bir yıl önce bu aylarda Umre'ye gitmek nasip olmuştu. Ailemle beraber gitmiştim. Gitme tarihimiz yaklaştıkça daha çok heyecan ve merak sarıyordu beni. Acaba nasıl bir yerdi? Kabe'yi gördüğümde ne hissedecektim,duygulanacak mıydım? Gerçekten de hava çok mu sıcaktı orada? Merak içindeyken ben tarihimiz yaklaşmış ve birde bakmıştım ki uçağın içerisinde Medine'ye doğru uçmaya başlamışız.

Sabah namazına doğru Medine'ye inişimiz gerçekleşmişti. Medine sıcak bir havayla karşıladı bizi. Kalacağımız yere varıp eşyalarımızı bıraktık. Otel odasındaki kalın siyah güneşlikler gözümün önünde canlandı şimdi. Sonrasında Mescidi Nebevi'ye doğru gitmek için ayrıldık kalacağımız yerden. Kutsal topraklardan Medine'de, ilk sabah namazımı kılmıştım. Çok büyüleyici gelmişti. Rüya gibiydi benim için. Bir sürü insan... Farklı milletlerden. Huşu içinde ibadet ediyorlardı. 

Mekke'de kaldığımız güne nazaran Medine'de daha az kalmıştık. Gitmiş olduğunuz turun belirlediği bir şey bu sanırım. Medine'deki son günümde Peygamberimizin kabrinin olduğu Ravza-i Mutahhara'yı ziyaret ettik. Tarifi olmayan benzersiz bir duyguydu benim için. Allah gitmek isteyen herkese nasip etsin inşallah.

Huzurlu ve güzel bir gün diliyorum.


2 Haziran 2017 Cuma

BENDE ARTIK BİR MEZUNUM



Evet,artık bende bir mezunum. Üniversite hayatımın 4 yılı sona erdi artık. Bu 4 yılım Üsküdar'da geçti. Şöyle geriye dönüp bakınca kaç yaşındaydım kaç olmuşum şimdi diyorum. Çok insan gördüm ve birçok şey öğrendim. Büyüdüm. Duygularım, fikirlerim, davranışlarım olgunlaştı bu 4 yılda.

Üsküdar'da okuduğum için şanslıyım. Dar sokaklarını, sahilini, tarih kokan camiilerini, sokakta siz yürürken size eşlek eden kedilerini, markette alışveriş yaparken ya da sokakta sizinle sohbet eden yaşlıları ve onların hayır dualarını, yağmura yakalandığım günleri özleyeceğim.

Mezun oldum ama mezun olmakla beraber öğrenme süreci de bitmiyor insanın hayatında. Öğrenme, yaşamımızda hep devam edebilen bir süreç. Yeter ki kapılarımızı açık bırakalım.

Huzur dolu bir gün olsun!



1 Haziran 2017 Perşembe

KARTPOSTAL MI?



Haziranın birinci gününden bol gülücüklü bir merhabaa!

Güzel bir kartpostal paylaşmak istedim pek sevgili okuyucularıma. Dünyanın bir ucundan gelen bir tanecik kağıt parçası ve içinde yazanlar... O kadar güzel bir şey ki. Hiç tanımadığınız, yüzünü dahi görmediğiniz sadece adını, yaşını, yaşadığı şehri ya da ülkeyi bildiğiniz bir kimseyle hiçbir ayrım gözetmeden kartpostallaşmak, eskilerden süregelemeyen bir şeyi tekrar canlandırıyor olmanın mutluluğu benim için apayrı bir duygu.


Bugünkü kartpostal Çin'den. Kartpostalın ciciliği💗. Kedi seven biri olarak, bana verilebilecek en güzel kartpostal bu sanırım. Gelelim arkasında yazılanlara. Güzel bir selamlaşmadan sonra kendinden bahsetmiş. Beijing'de Coğrafya okuyan üniversite öğrencisiymiş. Gelecekte ise öğretmen olmayı düşünüyormuş (Meslektaşız yani 😇 ). Resim çizmeyi, kitap okumayı ve seyahat etmeyi çok seviyormuş. Ailesi ile beraber Çin'in şehirlerini geziyorlarmış. Farklı insanlar ve kültürleri tanımayı keyifli buluyormuş.

Kartpostal kutumdan seçip paylaştığım bir karttı. Severek okumanız dileğiyle. Güzel bir gün diliyorum!




 

BİRPEMBESEVER