30 Eylül 2018 Pazar

SULU BOYA ÇALIŞMASINA DEVAM






Bulutlu bir günden merhaba sevgili okurum!
Uzun zaman sonra yeniden sulu boya. 😍 
Aklımda olan sulu boya yapma sevdamı erteleyip duruyordum. Tıpkı yapmayı istediğim ama hep ertelediğim birçok şey gibi. Sırf bu yüzden yarım bıraktığım planner defterime bile geri dönmeyi düşünüyorum. 

Bugün yapmış olduğum bu sulu boya çalışmasını sana da göstermek istedim. Fark ettim ki yaprak, çiçek yapa yapa biraz gelişmeler olmuş elimde. Fırçayı tutarken ve boyarken farkına vardım bunun. Sulu boya çalışmalarımı hala Youtube'da, Jay Lee Painting izleyerek yapıyorum. Onun yapmış olduğu çalışmaları izleyerek aynısını ben de çalışıyorum sulu boya defterime. Sulu boyaya başlayanlara önerebileceğim basit ve anlaşılır kanal bu olur şimdilik. 

Başlangıç olarak hala çiçek, yaprak yapma evresindeyim. Özellikle çok istediğim manzara çalışmalarına da geçmek istiyorum ancak o bir tık daha zor gibi sanki. Yani anlayacağın biraz daha zaman gerekli bunun için.😊

İşte çalışmamın son hali. 
İnsanın kendi elleriyle yaptığı şeylerin vermiş olduğu mutluluk tatmaya değer. Huzurlu ve mutlu pazarlar!🌺



29 Eylül 2018 Cumartesi

SEBEPLER






Sebepler yalnızca birer perdedir ömrümüzde. 
Hayatımızda gerçekleşen her şeyin bir sebebi vardır. Ve sebepler birbirleriyle bağlantılıdırlar. 

Hayatımızda gerçekleşen iyi bir şey sonradan kötü olabilmekte. Kötü gibi gözüken bir durum ise bizim için iyi olabilmekte. Mühim olan her iki durum karşısında da önümüze çıkan bu sebepleri görebilmek ve bir pay çıkartmak.

Yani hayatta her şeyin bir sebebi var. Ve hepsi de Allah tarafından karşımıza çıkartılıyor. Bu dünya imtihan yeri. Gelip geçici bir yer. Ama çoğu zaman buraya adapte olmuş bir şekilde hep dünyalık işlere kendimizi kaptırıyoruz.
Ben bu dünyayı durağa benzetiyorum. Evet,bildiğimiz durak. Bu durakta bir sürü yolcular var. Yolcular da yeryüzündeki tüm insanlar. Herkesin bu durakta beklediği şey ise -farkında olsun ya da olmasın- ölüm. 

Sebepler; yalnızca birer perdeden ibaret şu kısacık ömrümüzde.
Sebepleri görebilmek için de bolca tefekkür etmek gerek.

Başına gelen kötü bir durum karşısında hayıflanmayı ve pes etmeyi bırakıp, sebepleri düşünmeliyiz. Ve hala hayattaysak şükretmeliyiz bunun için. Çünkü her yeni başladığın güne gözlerini açıyorsan eğer bir şansın daha var demektir.


28 Eylül 2018 Cuma

MİSYONER BİR GRUPLA KARŞILAŞMAK






Henüz çok taze olan bir olayı anlatmak istiyorum. Dün, kız kardeşim arkadaşıyla buluşmak için Ümraniye'de bulunan Can Park Alışveriş Merkezine gidiyor. Arkadaşını görüyor ve yanına yaklaştığında üç tane daha kızın, arkadaşıyla sohbet ettiğine şahit oluyor. Şaşırtan şey ise bu üç kızın yabancı olması.

Kız kardeşimin aklına gelen ilk düşünce: ''Yabancı arkadaşları da yanında mı getirdi acaba?'' oluyor. Daha sonra yanlarına yaklaşıyor ve kız kardeşimin arkadaşının bu üç kızla daha önce Üsküdar'da karşılaşmış olduğunu ve şimdi de bu Avm'de karşısına çıktıklarını öğreniyor. Evet, şansın böylesi!

Ardından bu üç yabancı kız, kız kardeşim ve kardeşimin arkadaşı bir kafede oturmaya karar veriyorlar. Hala düşünceler masum tabi. Oturuyorlar. Ardından bu üç yabancı kızın ikisinin Güney Koreli, diğerinin de Moğolistanlı olduğunu öğreniyorlar. Hepsi yaşamlarından bahsediyorlar. Türkiye'ye dil öğrenmeye gelmişler. 1 yıl kalacaklarmış ülkemizde. Taksim'de bir dil kursuna gidiyorlarmış. Ümraniye'de oturuyorlarmış. Türkiye'nin insanları çok iyiymiş, yardımsevermiş, güleryüzlüymüş falan derken kız kardeşim bunların bu kadar cana yakın davranıp sohbet etmelerinden şüphelenmiş. O kadar çok Koreli mektup arkadaşı edindikten sonra, Korelilerin çok da sıcakkanlı insanlar olmadıklarını öğrenmiş olduk nihayetinde.

Daha sonra içlerinden biri, önce üniversiteden sonra aileden daha sonra evlilikten ve en son ''hristiyanlıkta kadın erkek birbiri için yaratılmıştır'' cümlesine bağlıyor konuyu. Ve ''biz hristiyanız'' diyor. Kız kardeşim de ''Biz de müslümanız'' diyor. Ardından misyoner kızlardan biri ''Aslında benziyorlar'' cümlesini kuruyor. Kız kardeşim karşı atağa geçerek ''Farklılıklar var baya'' diyor. Tam o esnada kız kardeşim içtiği içeceği eline döküyor ve konu dağılıyor. Kalkmak için bir bahane söyleyip oradan ayrılıyorlar.


Belirtmeliyim ki ısrarla fotoğraf çekinmek istemişler. Sonra evlerine davet etmişler. Her birinin Türkçe bir adı varmış. Ve bunlar ülkemizin iç meselelerini de çok iyi biliyorlarmış. Hatta konuşmalar esnasında bazı sorunları da söylemişler. Kız kardeşim bunları bana anlattıktan sonra internette ufak bir araştırma yapınca bir sürü yazıya, haberlere ve videolara rastladık. Gerçekten inanılır gibi değil. Özellikle misyonerliği yaymak için kendine bunu meslek edinmiş binlercesi var ülkemizde. Güneydoğu'da misyonerliği yaymak isteyen Koreliler ile ilgili bir yayını görmüştüm. Ama bu kadar yakınımda yaşanacak böylesi bir olayı da hiç tahmin etmezdim. Özellikle orta okul ve liseye giden, Kore'yi seven çocukları ve gençleri bu konuda uyarmak istedim. 


27 Eylül 2018 Perşembe

BEYAZ ÖNLÜKLÜ





Görmüş olduğun bu miniğimiz benim en küçük öğrencim. Kendisi 5 yaşında. Hatırlıyorum da, özel eğitime ilk başladığı zamanı.. İlk derslerimiz ağlayarak anneyi isteyerek geçiyordu. Sandalyeyi oturmayı reddeden, sürekli ağlayan ve bağıran bir çocuktu. Aradan zaman geçti ve biz uyum sürecini başarıyla atlattık.

Şimdilerde ise eğitime gelmeyi dört gözle bekleyen bir çocuk oldu. Adımı tam telaffuz edemese de sürekli beyaz önlük giydiğim için aklında beyaz önlüklü öğretmen olarak kalmışım. Öğrencilerimin çoğu adımı telaffuz etmekte zorlanıyor.🙈 Evde  de benden bahsedip duruyormuş. Çantasını alıp okula gidelim diyormuş annesine. Bunları yaşamak o kadar güzel ki. Çok şükür bugünlere...







26 Eylül 2018 Çarşamba

HAYATIN GERÇEKLERİ






Lübnan'ın en zengin adamlarından biri, Beyrut'u en iyi noktadan gören hakim bir tepede kendisine görkemli bir mezar yaptı ve oraya gömülmeyi vasiyet etti.

İlahi kader farklı tecelli etti, özel uçağı denize düştü. Milyonlara mal olan aramalar sonucunda uçağı bulundu ama cesedine ulaşılamadı.





Lord Teshlid, İngiltere'nin en zengin adamlarındandı. Zaman zaman devlete bile borç para veriyordu. Malikanesinde  oldukça büyük ve korunaklı bir odayı  servet kasası olarak kullanıyordu. Bir gün hazinesine girdi ve yanlışlıkla kapıyı üstüne kapattı. Oda, çok özel inşa edildiği için ne kadar bağırıp çağırdıysa, yardım istediyse de  sesini kimseye duyuramadı. 

Zaman zaman eve gelmediği için, evdekiler arama ihtiyacı hissetmedi. Günler sonra cesedi bulunan Lord, bir şekilde parmağını kesmiş ve kanıyla şu cümleyi yazmıştı:

'' Dünyanın en zengin insanı, açlıktan ve susuzluktan ölüyor! '' 


Birbirinden farklı ama aynı sonuca ulaşan bu iki kısa yazıyla karşılaştım bugün.
Kısa olsalar da aslında çok şey barındırıyorlar içlerinde. 
Ölüm, herkese hak. Bu anlatılanlarda, dünya malına ve hayatına çok kapılmamayı tavsiye ediyor bizlere. 
Çünkü, her şey gelip geçici şu kısacık ömrümüzde. 
Göz açıp kapayıncaya kadar olup bitiyor her şey yaşamımızda..

Gayemiz; 
iyi,doğru,dürüst,ahlaklı, merhametli, saygılı bir insan olmak olsun.
Paylaşmayı seven ve bilen, haksızlıklara göz yummayan, dünya malına itibar etmeyen insanlar olabilmek dileğiyle...





24 Eylül 2018 Pazartesi

BİR KÜÇÜK ELİF MESELESİ İLE BİR GÜN






Bugün güzel bir buluşma gerçekleştirdik.
Bir Küçük Elif Meselesi blogunun sahibesi canım Elif'le buluştum.
Bu ikinci buluşmamız oldu. Sanki aradan uzun yıllar geçmişçesine özlemişim Elif'i.
Çengelköy'de buluşacağımıza karar verdik ve ardından Çaycı İzzet Efendi'ye doğru yola koyulduk.

Hoş sohbetimize değişik tatlardaki çaylarımız eşlik etti.
Sevgili Elif ile zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Su misali adeta. Bol bol sohbet ettik, güldük, yaşamlarımızdan konuştuk.

Blogum sayesinde tanıştığım güzel insanlardan biri Elif. 
Onunla olan dostluğum sanki onu yıllardır tanıyormuşum gibi hissettiriyor. Ve bu beni çook mutlu ediyor.

Daha nice böyle güzel günlerimiz olsun inşallah Elif'im.💛💜

23 Eylül 2018 Pazar

KONFERANS







Pazar günümü, uzun bir konferansa ayırdım. 
Zihnen çok yorgun hissetsem de faydalı bilgilere sahip olmanın mutluluğunu hala yaşamaktayım.
Cumartesi günü iş yerindeyken kurumumuzun sahibi beni yanına çağırdı ve böyle bir konferansın olduğunu, elinde de davetiye bulunduğunu belirtti. Sende gelecek görüyorum hocam diyerek beni göndermeyi istediğini söyledi. Ben de kabul ettim. İtiraf etmeliyim ki bunu duymak mutlu etti beni.🙈

İşte böyle gerçekleşti sevgili okurum.
Konferansa ilgi baya yoğundu. Konferansın konusu ise ''Uygulamalı Davranış Analizleri ve Otizm'' üzerine idi. Otizmli çocuklarda nasıl işe yaradığına dair birçok bilgi paylaşımı yapıldı. Uygulamadan çok akademik bilgiler verildi. Yabancı konuşmacılar da konferansa katıldılar. 

Bir sürü fayda verecek testler anlatıldı ve videolar izlettirildi. Bunlardan en çok hoşuma giden ise '' Sally & Anne Testi '' oldu. 

Yazımı şu cümle ile bitirmek istiyorum.

Otizm, bir hastalık değil farklılıktır.





22 Eylül 2018 Cumartesi

UNUTKANLIK







Bendeki unutkanlık aldı başını gidiyor. Son günlerde epey unutkanlık artışı yaşıyorum. Kötüye yormak da istemiyordum ancak şu aralar çok sık yaşamaya başladım. Çalışma hayatı, stres, üzüntü gibi faktörler de etkileyebiliyormuş.

Geçenlerde bir öğrencimle dersteyken dolabımdan almak istediğim bir kitabı almak için dolabıma yöneldim ve boş boş bakındım durdum raflara. Çünkü hangi kitabı alacağımı unuttum.Kısa süreli bir unutkanlıktı. Yerime oturup biraz düşününce hangi kitap olduğu aklıma geldi.

Akşam yemeğini yerken annem öğle arasında ne yemek yediğimi sordu. İçtiğim çorbanın adını söyleyemedim. Bunu da unuttum. Bunun gibi birçok örnek verebilirim. Son zamanlarda sık sık olmaya başladı bu unutkanlıklar. 

21 Eylül 2018 Cuma

RENGARENK YAPRAKLAR







Merhaba sevgili okurum!
Sulu boya yapmayı seven Birpembesever varsa eğer öğrencileri de sulu boya yapmayı severler.
Bugün ilk dersimizi utangaç kızımla yaptık. Gerçi şuan daha iyi durumdayız. Daha az utanıyor ve daha rahat sohbet etmeye başladık. Hatta bugün saçlarını da bana ördürdü. Annesi bile çok şaşırdı. 

Dersimizin bitimine yakın önceden istemiş olduğum yaprakları toplayan öğrencimle, sulu boya ve yapraklarla baskı çalışması yaptık. Ödevlerini yapması için de bir ödev tablosu hazırlamıştık birlikte. Gülen yüzlerle dolu bir tablo olursa eğer benden Elsa'lı bir hediye alacak. 

Bu uygulamayı iki öğrencime yapıyorum. Her ikisi de ödev yapmayı sevmiyordu. Bu tablolara koyulan gülen yüzler ve en son vereceğim ödül, birer pekiştireç oluyor. Pekiştireç ise; bir davranışın tekrarını sağlamak adına kişiye verilen uyarıcılara deniyor. Çocuk eğitiminde çok işe yarar görüyorum bu pekiştireçleri.

Anlatacak daha çook şey var ama kendimi ilerleyen günlere saklıyorum.
Sevgili okur,
mutluluklarını, sevinçlerini, gülümsemeni paylaş!








20 Eylül 2018 Perşembe

BİSİKLET ve YAZMAK ÜZERİNE





Çocukken düşe kalka öğrendik bisiklet sürmeyi. Kimi için çok kolay oldu kimi içinse zorluklara göğüs gererek bu süreç gerçekleşti. Hatırlıyorum da dört tekerden iki tekere geçtiğim zamanı... O heyecan hala dün gibi aklımda.

Şimdilerde tekrar bisiklet sürmeye heves ettim. Özellikle sabahları işine bisikletle giden insanları görmek, şehrin gürültüsüne ve kalabalığına inat mutlu ediyor beni. Fiziksel olarak zorlayıcı olsa da insana, kendini özgür hissettiriyor bisiklet sürmek.

Yazmak da özgür hissettiriyor. İnsanın sevdiği şeylerden bahsetmesi, bunları hiç tanımadığı insanlarla paylaşması mutluluğa vesile olabiliyor. Güzel geri dönüşler almak, yerini tebessümlere bırakıyor. Yazmak; bir takım duygu alış verişi gibi. 

Çocukken, şiirler ve hikayeler yazardım. Bir sürü günlük bitirdiğim oldu. Açıp okuyunca bol kahkahalar attırsa da bana günlüklerim, yazmış olduğum için gözümde kıymetliler. Anı defterlerim de olmuştu. Bunlardan en eskisi ilkokulda tutmuş olduğum anı defterim. Hala saklarım. Arada açıp okuduğum da olur. 

Şimdilerde ise, blogum, birkaç tane de defterim ve mektup arkadaşlarım var. Yazmayı buralarda sürdürüyorum. 

Huzurlu geceler!🌜



19 Eylül 2018 Çarşamba

KÜRK MANTOLU MADONNA








''Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor.''


''İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtırlar.''


''Anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.''


''Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu.''




Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna.

Sabahattin Ali, iki yıl süren öğrencilik dönemini Berlin'de geçiriyor. Yazmış olduğu bu kitapta da ilerleyen sayfalarda kendimizi Berlin'in karla kaplı soğuk sokaklarında buluyoruz.

Yazar, kendini de kitabının içerisinde anlatmakta.
Romanda, Raif Efendi adında bir memur var. Raif Efendi ve yazar, iki memur iş arkadaşlarıdır. Raif Efendi, amansız bir hastalığa yakalanır. Yazar, iş arkadaşının amansız hastalığa yakalandığını öğrenir. 

Raif Efendi ile iş arkadaşı olmasına rağmen bu zamana kadar pek de muhabbetleri olmamıştır. Bu duruma içerlenir ve çokça üzülür.

Raif Efendi'den geriye kalan siyah bir defter vardır. Hayatına büyük bir etki bırakan bir konu da bu siyah kaplı defterde geçmektedir.

İlk bölümde yazarın ve Raif Efendinin nasıl tanışıklığının olduğuna değiniliyor. İkinci kısımda ise siyah kaplı defterde yazılanların bahsi geçmekte.

Raif Efendinin bu deftere döktüğü tutkulu, bir o kadar da buruk aşk hikayesi yer almakta. Berlin'e çalışmaya giden Raif Efendi gezindiği bir resim galerisinde görmüş olduğu Kürk Mantolu Madonna isimli tablodan oldukça etkilenir ve bunun tesiri altında uzun zaman kalır. 

18 Eylül 2018 Salı

CÜMLE KIRINTILARI






Kötü bir döneme girdiğinde ve her şey sana karşı gibi göründüğünde, bir dakika bile dayanamayacakmışsın gibi geldiğinde, sakın pes etme! Çünkü işte orası, gidişatın değişeceği yer ve zamandır,diyor Mevlana.

Çok güzel bir söz değil mi?

Hayatta bazen hiç beklemediğimiz anda istenmedik şeylerle karşı karşıya geliriz. 
Bu durumda belki bize seçenek bile sunulmaz. Her şey olur ve biter. Göz açıp kapatıncaya kadar.

Her insan farklı. Herkes birbirinden farklı. Nasıl ki aynı görüntüye sahip birebir benzer insanların olmadığı gibi her insanın karakteri, kişiliği, davranışları da farklı. Aslında farklılıklar güzeldir. Ancak şimdilerde insanlar hep aynı. Birbirinin aynısı. 

Ruh ve insan. İnsan, ruhunu da beslemelidir. Şükür ile, ibadet ile, zikir ile. Sadece sözlerle kalmamalı. İcraata da dökebilmeli insan ki ruhu beslensin. Ruhu da doyurmak önemli. Nefsi terbiye etmek kadar. 


Resimde görmüş olduğun benzettiğim kadarıyla uğur böceği yuvası. Fındık toplarken fark edip hemen resmini çekmiştim. Çünkü ilk defa görüyorum bu kadar minik uğur böceklerini.🙈

17 Eylül 2018 Pazartesi

MİM | DÜRÜST MÜYÜZ?





Merhaba!
Sevgili Ece Ablamızın başlatmış olduğu bu güzel ve anlamlı mime ben de katılmak istedim. Ece Ablanın cevaplarını okumak için de buraya tıkla.
Birbirinden farklı sorular var. 
İşte sorular ve benim cevaplarım.😊



1.Dürüstçe fikirlerinizi söyleyecek yapıya sahip misiniz? Bu mecrada da öyle miydiniz? Kırılmasın diye geçiştirdiğiniz yorumlar oldu mu?

Dürüstçe fikirlerimi söylerim. Aslında biraz geçmişe gidersek önceden içime atar atar sonradan saatli bomba gibi patlar, haklı iken haksız duruma düşerdim. Bu durumu yaşayarak tecrübe edindim. Uzun zamandır eskisi gibi değilim. Ben içime atıp huzursuz, mutsuz olacağıma karşı tarafa saygı sınırını bozmadan fikirlerimi söyleyebiliyorum. Ve bu da beni çok rahatlatıyor.

Bu mecrada da elbette fikirlerimizin uyuşmadığı insanlar, düşünceler, yazılar olmakta. Bana göre bu çok doğal bir şey. Olması gereken bir durum. Herkes aynı düşünecek, aynı yazacak diye bir şey yok. Bu yüzden saygı duymak en iyisi.

2.Blog tutmaktan sıkıldığınız oluyor mu?

Burada olmayı çok seviyorum. Yazmak, benim için vazgeçilmez bir tutku oldu. Bu yüzden buradaki blog arkadaşlarıma ve blogumda benimle beraber yol arkadaşı olan her birinize teşekkür ediyorum.

3.Yazdıkça rahatlıyor musunuz? Yani yazmak sizin için bir ihtiyaç mı?

Yazdıkça rahatladığım zamanlar da oluyor elbette. O yüzden yazmak; ihtiyaçlarımdan biri olabilir. 
Duygularımı ve düşüncelerimi kalemimi alıp kağıtla buluşturunca aklımdaki fikir karmaşasından kurtulmuş gibi hissediyorum kendimi. 
Blog yazmak dışında gezi defterim de vardır. Gezip gördüğüm yerleri yazarım. Okuduğum kitaplarda hoşuma giden yerleri not ettiğim bir defterim de vardır mesela. Bir de mektup arkadaşlarıma mektup yazarım. 

4. Geçiştirmek için yazdığınız oldu mu?

Hayır. Burada yazı yazmak için her gün belirli bir vaktimi harcıyorum. Gün içerisinde yazacağım konu aklıma gelirse yazar, gelmezse de kendimi zorlamam. 

5. Yorumların niteliklerinden memnun musunuz? Yapay olduklarını düşündükleriniz oluyor mu?

Memnunum. Çok nadir de olsa bazen yapay yorumlarla da karşılaştığım oluyor. Bu durum etkilemiyor beni. Burada birbirimizle hiç karşılaşmamış olsak da yazdığımız yorumlarla samimi oluşumuzu belli ediyoruz bence.

6. Bir blogu nesine göre değerlendirirsiniz? Tema ve blog düzenine, yazdıklarına mı? Ya da hepsi mi önemlidir?

Yazılarının samimiyeti önemlidir benim için. Özgünlük de eklenebilir. Kendi duygu ve düşüncelerini yansıtabilmesi olabilir. Görsellik ikinci plandadır. Hayatımda da böyledir bu. İnsanların dış görünüşleri ilk sırada yer almaz. Kişilik, karakter, adabı muaşeret ilk sıradadır. Blog değerlendirmelerimi de buna benzetebilirsiniz.

7. Antipatik bulduğunuz bloglar var mı? Buna rağmen onlara da yorum yapar mısınız, eleştirel de olsa?

Antipatik bulduğum bir blog yok, olmadı da. Eğer kalemi bana hitap etmiyorsa da eleştirmem. Böyle yap şöyle yap diye. Çünkü o kişi de yazdığıyla mutludur. Saygı duyarım.

8.Aramızda olmaktan mutlu musunuz?

Çok çok çookk! 😇 Blogum sayesinde bir sürü insan tanıdım. Onların kendi dünyasına misafir olduğum zamanlar da oldu. Bloglarımız sayesinde. 

9. Zaman zaman ters düştüklerimiz oldu. Bunu uzun sürdürür müsünüz? Yani büyük bir sorunmuş gibi mi algılarsınız?

Çok büyük bir sorun yaşamadığım için bu soruyu pas geçiyorum.

10. Blog tutmanın sizce yararı nedir?

En başta kendim istediğim için yazıyorum. Yazmayı seviyorum. Burada olmak da çok güzel. Günü gününe yazınca günlük tutmuş gibi oluyorsun. Unuttuğum bir olayı hatırlayamadığım zaman buradan yazdığım için açıp bakabilme şansım oluyor.

Bir sürü güzel insan tanıdım ve hatta blog arkadaşlarımla mektuplaştığım, tanıştığım da oldu. Bu da blogum sayesinde gerçekleşti. 

Okuduğun için teşekkür ediyorum.


MİMLENDİNİZ!!

Bir Küçük Elif Meselesi

Kız Kardeşler Arasında

Merve'nin Dünyası

Ruhsa'Dan İnciler

Sakura Mevsimi

Çok Bulutlunun Günlüğü

Sessiz Umman

Yürüyen Balık










16 Eylül 2018 Pazar

KORELİ MEKTUP ARKADAŞIMDAN GELENLER






Birpembesever'den kocaman merhaba! 😊
Geçen hafta başında Koreli mektup arkadaşımdan posta geldi. Vakit bulunca bu yayında mutlu haberi paylaşmak istedim.

Mektup arkadaşım Sang A  yine kocaman bir kutu göndermiş. Bir sürü güzel hediyeler çıktı içerisinden. 




Öncelikle mektubu göstermek istedim. 
Kore'nin kırtasiye ürünlerini çok seviyorum. Çok şirin oldukları için. İçten bir mektup yazmış arkadaşım. Ayrıca mektupları okumak da pek bir keyifli oluyor. Ara sıra eski mektuplarımı açar okurum.


Ve chopstickler.
Kullanmayı denediğim ama başarılı olamadığım yemek çubuklarından göndermiş. 
En kısa sürede nasıl kullanıldığını da öğreneceğim.😊



Kore kültürünün resmedildiği yelpazeler ve ayna göndermiş.
Aynayı çok sevdim. Korelilerin geleneksel kıyafeti olan hanbok giymiş bir kadın var üzerinde.



Dekoratif bantlar ve işlemeli bir anahtarlık.
Bu hediyelik eşyaları Insa-dong adındaki turistik bir bölgeden almış.


Magnetler.
Her mektuplaşmamızda birbirimize muhakkak magnet göndeririz.🙈


Yazı anlatan minik minik kartpostallar.





Kutunun içinden çıkanlardan biri de abur cuburlar.




İki tane mendil göndermiş. Bir tanesinde yine hanbok giyen biri resmedilmiş. Diğerinde de sanırım Kore'nin geleneksel maskeleri yer alıyor.



Üst kısımda görmüş oldukların kartpostal.
Altta olanlar ise mektup setleri. 

Mektup arkadaşımdan gelenler böyleydi.
Bol bol mektup yazmak dileğiyle!🙈




GÖKYÜZÜNDEKİ YILDIZLAR







Bugün gökyüzü çok güzeldi. Özellikle hava kararmaya yakın gökyüzünde meydana gelen birbirinden farklı renkleri uyum içerisinde bir arada görmek bana mutluluk veriyor. Böyle bir manzarayı görünce sulu boya defterimi ve boyalarımı elime alıp gökyüzüne bakıp resmetmek geliyor içimden.

Akşamüstü eve vardım. Gökyüzündeki ay, pırıl pırıl parlayınca eve yaklaşan adımlarımı azalttım ve bir nevi akşam yürüyüşünü yıldızları ve ayı izleyerek yapmış oldum.

İş çıkışımda, yakın zamanda işten ayrılan öğretmen arkadaşımla buluştum. En son ona yaptığımız sürpriz  kutlamada buluşmuştuk. 
Bugün iş yerimde çok büyük bir sorun olmasa da tatsız bir olay yaşadım. Bugünkü buluşma bana çok iyi geldi. 

Sevgili okur, bugün kendin için bir defa gökyüzüne bak.
Huzurlu geceler!





14 Eylül 2018 Cuma

CANIM ÖĞRENCİM






Merhaba sevgili okurum!
Sonbahara yağmurla başladık. 
Yağmur sesini, toprak kokusunu seviyorum. 

Bugün yine o yağmurlu günlerden biriydi. Tüm günümü etkileyen bir güzel olayı da seninle paylaşmak istedim. Daha önceden de bahsetmiştim burada. Öğrencilerimden M. okumaya benimle geçti diye. Ve aramızda farklı bir bağ var. Utangaç bir çocuk olduğu kadar bir o kadar da konuşkan. Karşımda bir yetişkin gibi sohbet eder benimle. 

Bu yeni sistemle beraber öğrencim M.'yi alamadım dersime. Başka bir öğretmen arkadaşımla derse girerken öğrencime sınıfıma gidene kadar eşlik ettim. Ama pek bir buruk ve mutsuzdu. Ben birkaç öğrenciyle grup sınıfında dersteyken öğretmeniyle grup sınıfına geldiler.

Öğrencimin beni gördüğündeki yüz ifadesi tarif edilemez bir duyguydu. Öğretmen arkadaşım grup dersine aldığım çocuklarla ilgileneceğini ve benim de öğrencim M. ile vakit geçirmemi söyledi. 
İşte bu resimde gördüğün benim sabah kahvaltım. Pilav, kıyma ve çay. 😊

Ders sonuna doğru öğrencim M.'nin anne ve babası kuruma uğramışlar. Anne ile konuştum. Çok olumlu ve güzel geri dönüşler almak çok mutlu etti beni. Yaklaşık yedi ay süren okumaya geçme serüvenimizde şu an heceleyerek okumaktayız. Anneden duyduğum ''Allah razı olsun sizden'' cümlesi gözlerimi yaşarttı.  Ve oğlunun hayatında olmamı hep istedi. Yarın karşımıza ne çıkacağı belli olmadığından.

Canım öğrencim, iyi ki iyi ki varsın.


12 Eylül 2018 Çarşamba

SEVGİLİ DOST #11





Sevgili dost,
Bazen, hatta çoğu zaman, hayata kaptırıyoruz kendimizi. Bir şeylerin peşinden gidiyoruz. Mutlu olmak, sevmek, sevilmek, kabul görmek, hayallerimizi gerçekleştirmek istiyoruz. Sanki hep bu dünyaya kazık çakacakmış gibi bütün hayallerimiz buraya ait oluyor.

Sevgili dost,
Unutma ki dünya bir durak. Yani burası geçici bir durak. Sen de burada yolcusun. Tıpkı benim gibi. Ne bir eksiğini ne de bir fazlasını götürebileceksin ardından.

Sevgili dost,
Ölüm de ansızın gelir kapına. Ne bir şans isteyebilirsin ne de bir erteleme. Bugün iki ölüm haberi aldım. İkisi de peş peşe oldu. Vefat edenler yabancı da olsa benim için yine de kendimi ölüme yakın hissettim. Çünkü ölüm, hiç kimseye yabancı gözükmeyecek..

Bu yüzden sevgili dost,
Bu hayat yaşamak için gerçekten çok kısa. 




11 Eylül 2018 Salı

BÖĞÜRTLEN





Meyve konusunda hiç seçici değilimdir. 
Her meyveyi çok severim. Yazın en sevilenlerinden biri de böğürtlendir.
Anneannem, annem, teyzemler de yaz meyvelerinden reçel yaparlar. Vişne reçeli favorim olsa da böğürtlen de her zaman iyidir.

Çocukken Bursa'da geçirdiğimiz yaz tatillerinde en keyifli olanı da dalından topladığım böğürtlenleri kahvaltıdan sonra yemek olurdu. 

Sabahları horoz seslerine uyanır, erken kalkar ve bahçede bıraktığımız dün akşamdan kalan oyunlarımıza devam ederdik.

İşte bazenleri de elime küçük bir kase alıp böğürtlen toplamak olurdu. Dedemlerin bahçesi çok düzenlidir. Nerede ne ekili görünce anlıyorsun. 
Oraya her gidişimde şehir hayatından uzakta bir yaşama imreniyorum.


9 Eylül 2018 Pazar

REFAKATÇİ




Refakatçi.

Annelerinin kaderine hem ortak hem de mahkum olan küçük çocukların yaşamları bizlere gösteriliyor.
İzlerken insanın içinde bir burukluk hissi oluşuyor.
Bu çocuklar, 0-6 yaş arasını geçirene kadar annelerinin yanında kalabiliyorlar. Eğer dışarıda, onlara bakacak birileri yoksa.
6 yaşını doldurduğu gün dışarıya bir yakınına veriliyor. Eğer yoksa da çocuklar, Çocuk Esirgeme Kurumuna gönderiliyorlar. Ayda bir kere de anne ile görüş izinleri oluyor.

İzlerken çok şey görüyoruz. Yaşanan pişmanlıklar. Özgürlüğe aç kalmış insanları ve en önemlisi çocukları. En çok da demir parmaklıklar ardından gökyüzüne duyulan özlem..

Hapishanedeki çocuklar kreşe de gidiyorlar. Aralarında rehabilitasyondan özel eğitim alan çocuklar da vardı. 

İçlerinden bir kız çocuğu da anaokuluna gidenlerden.
Beni en çok etkileyen de onun konuşmaları oldu. Okulundaki arkadaşları, annesinin hapishanede olduğunu ve kendisinin de onunla yaşadığını bilmiyorlar. Çocuk da bu gerçeği saklamak için öğretmeninin, ailenizle gününüzü nasıl geçiriyorsunuz sorusuna, hiç yaşamadığı mutlu aile ortamını anlatarak cevap veriyor.

Çocukların gözünden hapishane ortamı ve psikolojisinin nasıl olduğu anlatılıyor.
40 dakikalık bir belgesel.





8 Eylül 2018 Cumartesi

SEVGİLİ DOST #10






Bugün çok geç kaldım yazmaya biliyorum. Özellikle de uzun zamandır sana yazmadığımı fark ediyorum sevgili dost..

Hayat.. Bir inişli bir çıkışlı oluyor. Hiç stabil gitmiyor. Şikayetçi değilim. İsyan da etmiyorum bu duruma. Allah beni unutmuyor diyorum. Mutlu oluyorum. 

Sevgili dost,
zorlandığında ağla, öfkelendiğinde bağır, mutlu olduğunda tebessüm et. Hatta bazen aynaya bakıp kendine bile gülümse. 

Sevgili dost,
Çevremdeki bazı insanların derdine ortak oldum bugün. 
Konuşmaktan çok dinlemeyi severim hep. Bilirsin beni. Karşımdaki insan anlattıkça ondaki rahatlamayı görmek hep mutlu eder beni. Derdine çare bulamasam da onu dinliyor olmak, derdine ortak oluyormuş gibi hissettiriyor bana.

Sevgili dost,
Zaman geçiyor diyoruz ama hayatımızdan hep eksilen ömür aslında.
Bazen bu gerçeği unutup, hayatın yoğun temposunda bulduğum da oluyor kendimi.  Ama farkına varabilmek de güzel, öyle değil mi?


Sevgili dost,
Dinlenmem gerek..
Bir sonraki yazıma kadar kendine iyi bak!

7 Eylül 2018 Cuma

YENİ SİSTEM






Bu hafta iş yerimde en yoğun geçen günlerimi yaşıyorum. Özel Eğitim yönetmeliğinde bir takım değişiklikler oluyor. Ve bu değişiklikler de velilere ve öğretmenlere yansıyor elbette.

Eskiden öğrenme güçlüğü olan okul çocuklarımı resmiyette alıyor gözükmesem de dersime alıyordum. Böyle olunca da bütün öğrencilerimle aramda bir bağ oluşuyor. 
Sekiz aydır böyle devam eden sistemde yeni kurallar gelince okul çocuklarımı derse alamaz oldum. Hem çocuklarım üzgün hem velilerim bu durumdan şikayetçi.

Bugün öğrencilerimden M. kuruma geldi. Ben derslerime girmeden önce teneffüslerimde öğrencilerimi derse almadan önce onlara gözükmeye, tebessüm etmeye ya da el sallamaya çalışırım. 

Öğrencim M. öğrenme güçlüğü öğrencisi. Okumaya ve yazmaya benimle geçen öğrencim. Aramızda gerçekten çok başka bir bağ vardır onunla. Kurduğu cümleler, konuşması büyümüş de küçülmüş dedirtiyor insana. 😊

Onu bugün derse ben alamadım. Bu yeni yönetmelikten nasibini alan çocuklarımdan birisi oluyor. Anneden bugün bir mesaj aldım. Eve çok üzgün gitmiş benimle ders yapmadığı için. Anneye de arayıp durumu izah ettim. Pek tatmin olmadı haliyle. Oğlunun kuruma benim için geldiğini ve benim orayı ona sevdirdiğimi söylemesi o kadar dokundu ki kalbime. Ve annesine, bana sarılmak istediğini de söylemiş. Bunu demiş demesine ama utangaç bir çocuk oluyor yanımda da. 😊 

İnşallah bu yeni sistem değişir de kalbine dokunmayı başardığım çocuklarıma yeniden kavuşurum. 

6 Eylül 2018 Perşembe

KEDİ TIRMIĞI







Küçüklüğümden beri bende bir hayvan sevgisi var ki yaşım kaç olursa olsun bu sevginin sürmesini de hep istiyorum. Daha 1,5 yaşlarındayken bile kedi, köpek, kuş, tavuk kovalarmışım. Sevebilmek uğruna. 😊

Bir gün dışarıda bir kedi görüyorum. 7 veya 8 yaşlarındayım. Kedi çok sempatik bakmıştı ve benim ona elimi uzatmamla hayatımın ilk tırmığı ile tanışmış oldum. Daha dün gibi hatırlıyorum. Aklımda nasıl yer edinmişse bu olay unutmak imkansız oldu benim için. O günden sonra kedileri hep uzaktan sevdim. Onlardan kaçmadım ama bir türlü yakınlarına gidip sevebilme cesareti doğmuyordu içime.

Zaman su misali akıp geçti. Artık üniversiteye başlamıştım. Okulum da Üsküdar'daydı. Üsküdar'ın her köşesi kendini sevdiren kedilerle doludur. Üniversite 1.sınıfta kedi tırmığı korkumu, bir kedinin başına dokunarak yenmiştim. Hatta ismini de Minnoş koymuştuk. Çok yaşlı, tombul, kara bir kediydi. Derken 2.sınıf da bitmişti. Okul yolumda Minnoşu hep görürdüm. Hatta onu severken onunla konuştuğum bile olurdu. Tatilden okula dönüşte ise bir daha onu göremedim. Oradan her geçtiğimde aklıma o gelir.


5 Eylül 2018 Çarşamba

INCEPTION





Inception, Başlangıç
Dicaprio (Cobb) başrolde. Biraz bilimkurgu biraz da gerilim tadı var filmde. 
Rüya içinde rüyalar var.  Bir hırsız olan Cobb, bilinen hırsızlardan farklıdır. İnsanların rüyalarına girerek onların bilinçaltını yönetme yeteneğine sahiptir. Bu işin eğitimini almıştır. Bu alanda uzmanlaşmış profesyonel bir takıma sahiptir.

Cobb, insanların zihnine onlar uykudayken girer ve istediği ya da ondan istenilen sırları, özel bilgileri çalar. Onun bu işi yapması, onu aranan bir hırsız yapar. 

Cobb, bu işi yaptığı ekibiyle aldığı son işi yerine getirip ardında bıraktığı çocuklarına kavuşma arzusunu içinde taşır. Almış olduğu son iş ise diğerlerinden oldukça farklıdır. İnsanların zihinlerine girip bilgiler çalan Cobb, bu sefer  bir adamın zihnine girip istenilen fikri onun bilinçaltına yerleştirmek olacaktır. 

İzlediğimizde başlarda biraz karışık gelen film, çoğu yerde birçok teori üretmemizi de sağladı. Çok düşündüren ve akıllarda soru işareti bırakan filmlerden birisiydi. Başarılı ve sıra dışı kurgusu izlenir kılıyor.


4 Eylül 2018 Salı

BİRTAKIM GÜZEL OLAYLAR





Haftanın ilk günü benim için tekrardan salı günleri olmaya başladı. Eylül ayı ile birlikte salı-cumartesi çalışma günlerine geri döndük.

Öğrencilerimden İrem, ara sıra mektuplar yazar getirir benim için. Derse girdiğimizde ise çantasından dondurma çıkarttı ikimize. Bu sürpriziyle şaşırttı beni. Eriyen dondurmalarımızı daha fazla eritmeden dersimizi yaparak yedik.

Mektuplarına yazdığı sözler tebessüme vesile oldu bende. Böyle sevilmek duygusu çok güzel. Sevgi, karşılıklı olan bir duygu aslında. Ben de çok seviyorum her bir öğrencimi.



Bir diğer güzel haber ise; bugün Koreli mektup arkadaşımın doğum günüydü. 
Gün içerisinde hatırımdaydı ancak günün yoğunluğu ve yorgunluğundan mesaj atmayı unutmuştum. Eve varınca doğum günü mesajı yazdım ve gönderdim. Böyle özel günlerde hatırlanmak insanları mutlu edebiliyor. 

Önümüzdeki günlerde ondan gelen bir kutu olacak. Hala sürmekte olan mektup arkadaşlığımız var. İki yıla yakın mektup arkadaşıyız. Onun da yazısını paylaşacağım ulaştığında. İşte günüm böyleydi sevgili okurum. Senin günün nasıldı? 

3 Eylül 2018 Pazartesi

OLASILIKSIZ






Olasılıksız, Adam Fawer.

Kitapta birçok farklı karakterimiz var. Ama en çok karşımıza çıkan karakterlerden biri Caine. Bir diğeri ise Ajan Nava.

Caine, sıradan bir hayata sahiptir.  Günlerinin çoğunu ise elinde olan parasını kumar oynayarak geçirir. Caine, kendine benzer bir ikiz kardeşe sahiptir. Onun adı da Jasper'dır.

Caine, daha önce hiç yaşamadığı ağrılar ve sanrılar görmeye başlar. Yaşadığı bir anı, sanki daha önce yaşamış gibi hisseder de. Caine, bir şizofreni hastasıdır.

Alanında uzman bir doktordan yardım alır. Verilen ilaçları belirtildiği gibi kullanır.
Günler sonra Caine, oynamış olduğu bir kumar oyunu sonucunda birine çok ağır yükle borçlanır. Ve bu borcu yüzünden de peşinde bazı kötü adamlar vardır. Caine, günlerini korku içinde geçirirken birden kendini CIA tarafından aranan bir numaralı şahıs olduğunu öğrenir ve hayatı değişmeye başlar. Yolu Ajan Nava ile kesişir ve kovalamaca başlar.

Heyacanlı ve uzun soluklu bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Sonunda ne olacağını merak ettiriyor. Sadece gereksiz ayrıntılara yer veren sayfalar biraz sıkıcıydı. Bazı fizik, olasılık teorilerini anlatmasalar da olurdu. Kitabı okurken, aksiyon filmi tadını verdiriyor.

 

BİRPEMBESEVER