tag:blogger.com,1999:blog-1007043095962327742024-03-18T23:14:00.528+03:00BİRPEMBESEVERBirpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.comBlogger1474125tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-60196448832688082712024-03-13T21:18:00.000+03:002024-03-13T21:18:18.474+03:00Sisli gecede gizlenmiş erik ağacı çiçekleri<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyzenum73m3Tw4p04UbVoXoXbPenCfNC85iqYrh9ziT6oLTy4QSdcFHJw-sSuoPWMIFLuh5VO_uNET5sKnRCdtR3LafKaM59zW2uuP5DSH6GbssgTkeUtSLnIzakLZz_vyKTOZWAr68FyN3rn8upH4ZVfZTO_BM3YHSz6HC9iGIXVJM1E0vyszeQuTzC0/s4032/4B71EA19-8797-469D-B177-C3FC737AB359.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyzenum73m3Tw4p04UbVoXoXbPenCfNC85iqYrh9ziT6oLTy4QSdcFHJw-sSuoPWMIFLuh5VO_uNET5sKnRCdtR3LafKaM59zW2uuP5DSH6GbssgTkeUtSLnIzakLZz_vyKTOZWAr68FyN3rn8upH4ZVfZTO_BM3YHSz6HC9iGIXVJM1E0vyszeQuTzC0/s320/4B71EA19-8797-469D-B177-C3FC737AB359.jpg" width="240" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Merhaba sevgili okur.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Resimde görmüş olduğun erik ağacı çiçeği. Geçtiğimiz haftalarda güneşi ve ılık havayı gören ve derin uykuda olan ağaçlar çoktan çiçeklenmeye başlamışlar. Evimizin köşesindeki yolun kenarında olan erik ağacı da baharı erkenden müjdeleyenlerden biri. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Erik ağacı demişken… Hem görüntüsü hem kokusunu sevdiğim ağaçların başında gelir. Bir de beni çocukluk anılarıma götürmesi onu diğerlerinden ayrıcalıklı kılar.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Reşat Nuri’nin Çalıkuşu romanındaki Feride misali çocukluğum ağaç dallarında geçmiştir. Bazen meyve toplamak, ağaç dallarında oturmak, gökyüzünün maviliğine daha yakından bakmak ya da bazen kiraz saplarından kulaklarıma küpe yapmak için çıkardım ağaç dallarına. Tabii ağaç dallarının, oynadığımız saklambaç oyunlarında en iyi saklanma yerlerinden biri de olduğunu unutmamak gerekir.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">2000’li yıllar. Yine bahar aylarından biri. Bahçemizdeki erik ağacının tomurcuklanan güzel kokulu beyaz çiçekleriyle süslenmiş dallarının tam ortasına oturmuşum ve o an fotoğraf karesine alınmış. Bugün kokladığım bu erik ağacı çiçekleri işte beni çocukluğumda çekindiğim o fotoğraf karesine alıp götürdü. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Çocukluğumdaki erik ağacını soracak olursan, ona veda edeli çok uzun yıllar oldu. Şu anki erik ağacı ise yerinde huzurlu bir şekilde dursa da yanındaki yeşilliklerle dolu boş araziye apartman dikme çalışmalarına başladılar. Erik ağacı eskiden olduğu gibi mutlu ve huzurlu olur mu bilmiyorum ama onun da tıpkı benim gibi yitip gitmekte olan yeşilliklere üzüldüğünü hissedebiliyorum.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bahar ayında sisli ve puslu bir gece. Gecenin karanlığında gizlenen erik ağacı çiçeklerinin aksine birileri gökyüzündeki en güzel halini almış. </span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhSfHpfnh2DXaYSQEuk_rkVeF5jp8PBs1vm1DpUszi9vpeWRtANO_aNJ5gMWVnju8KwCou6r-jcMqB-NMdq5-HtZ-YA_Z-8IpKETsj3rj7HErjIFXoQO0gqM-t-oloaeHfgZBV1CS2PeVEMp6QkKMngZVXSOVzkLDS7Y9Uh8lsZj6K6VZ9tLR0TESyUFY/s3462/149123D6-CA90-413C-9FC7-31BD71689D7F.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3462" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhSfHpfnh2DXaYSQEuk_rkVeF5jp8PBs1vm1DpUszi9vpeWRtANO_aNJ5gMWVnju8KwCou6r-jcMqB-NMdq5-HtZ-YA_Z-8IpKETsj3rj7HErjIFXoQO0gqM-t-oloaeHfgZBV1CS2PeVEMp6QkKMngZVXSOVzkLDS7Y9Uh8lsZj6K6VZ9tLR0TESyUFY/s320/149123D6-CA90-413C-9FC7-31BD71689D7F.jpeg" width="210" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"><br /></span><p></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-20137649313442705942024-03-08T21:17:00.001+03:002024-03-08T21:17:26.783+03:00Damsel<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_pIausj6TfoNAWg8yf7FoGIjitAfVTvD1I3t3katuTIR8YMjy1yF4Z3eh0o39Ad4b5F2ddjxzDPVn8Mx5_00PuIA3mwXzLizgYL1vEq1OU7oHPPmlwo4zf12ZMKBGnHA9AR59lMqKagY2gG9QUP2LJHMYijFmzx-_oYidRP6gtg8NWWhLU6rC28tzJvA/s3024/6DB045C8-95B4-4B44-B6D5-8EACE0EB05ED%202.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2820" data-original-width="3024" height="298" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_pIausj6TfoNAWg8yf7FoGIjitAfVTvD1I3t3katuTIR8YMjy1yF4Z3eh0o39Ad4b5F2ddjxzDPVn8Mx5_00PuIA3mwXzLizgYL1vEq1OU7oHPPmlwo4zf12ZMKBGnHA9AR59lMqKagY2gG9QUP2LJHMYijFmzx-_oYidRP6gtg8NWWhLU6rC28tzJvA/s320/6DB045C8-95B4-4B44-B6D5-8EACE0EB05ED%202.jpg" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Damsel, ABD 2024.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Halkı, açlıkla ve yoksullukla mücadele veren Eloide; kraliyetten gelen mühürlü bir zarfta yer alan evlilik teklifini halkını ve kendi ailesini sefaletten kurtarmak için kabul etmek zorunda kalır.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Üvey annesi, babası ve kız kardeşi ile birlikte kraliyet ailesinin yaşadığı görkemli şatoyu ziyarete giderler. Kısa bir süre sonra gerçekleşecek evlilik için hazırlıklar başlamıştır. Kraliyet ailesinin oğlu ile evlenecek olan Eloide, evliliği için oldukça heyecanlıdır. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Düğün merasiminin gerçekleşeceği gün nihayet gelir. Eloide, yemin töreninin ardından prensens ünvanını alır. Prens, Prenses Eloide’ye evlilik töreninin son aşamasının gerçekleşeceği yer olarak kabul edilen dik ve dağlık bir yerde yer alan ıssız bir mağarayı ziyaret etmeleri gerektiğini söyler. Oraya vardıklarında kraliyet ailesi üyeleri ile karşılaşan Eloide, kötü bir şeylerin olacağını sezer. Genç prenses kurtulmaya fırsat bulamadan kendini mağaranın karanlık çukurunda bulur. Kraliyet ailesi prensesi kurban edip mağarada yaşayan acımasız ejderhaya armağan etmişlerdir.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Eloide düştüğü mağarada hayata tutunmaya çalışır. Bir yandan da ejderha ile mücadele etmek zorunda kalır. Genç kız mağaradan kurtulup ona ve ailesine yapılanların intikamının peşine düşer.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Aksiyon, macera, fantastik türdeki filmin başrollerini Millie Bobby Brown ve Nick Robinson paylaşıyor.</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-48543416226474814162024-03-04T17:19:00.000+03:002024-03-04T17:19:36.059+03:00Bir mektup bir dolu mutluluk getirirse<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHyPt3YMJc5mvguPTSbIrMTTThmD4R0mLYcAAGAl6e2nV_UhU57Wfn0-mfjjAlq25WHjK77vrOzsu5wPuQ1oikzWeNV8OOJG-aGuNZYN0bgK_7S_oLobWrsHl57srK_9RsQPi436K4YIqO7ePx0sZpg2cdPz8mQbV9_yHCJSZYV3-AM5J1-i5ml1uVUZw/s1538/4DA77F5C-4DD6-4A7B-9CC8-DA1F83F6CD89.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1538" data-original-width="1170" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHyPt3YMJc5mvguPTSbIrMTTThmD4R0mLYcAAGAl6e2nV_UhU57Wfn0-mfjjAlq25WHjK77vrOzsu5wPuQ1oikzWeNV8OOJG-aGuNZYN0bgK_7S_oLobWrsHl57srK_9RsQPi436K4YIqO7ePx0sZpg2cdPz8mQbV9_yHCJSZYV3-AM5J1-i5ml1uVUZw/s320/4DA77F5C-4DD6-4A7B-9CC8-DA1F83F6CD89.jpg" width="243" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Güney Kore’den mektup gelmeyeli epey olmuştu. Sahi, en son ne zaman mektuplaşmıştık? Bir virüsün hayatımıza verdiği o büyük etkiler sonucunda girmiş olduğumuz kapanma dönemlerinden önce olsa gerek.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Güneşli, ışıl ışıl bir gün. Öğleden önce bir vakit. Postacının zili çalmasıyla beni büyük bir heyecan ve mutluluk sardı. Pespembe bir zarf; zarfın üzerine yapıştırılmış birbirinden güzel pullar. Kore’nin geleneksel kıyafetini -Hanbok’u- simgeleyen bu pullar, pul defterimin arasında yerini almaya çoktan hazırlar. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Önce pembe zarfı açmakla başlıyorum. Paketi açar açmaz içinden aromatik bir koku geliyor burnuma. Bitki çaylarını görünce bu kokunun nereden geldiğini anlıyorum. İlk önce üç sayfadan oluşan mektubu okumakla başlıyorum. Mektubu bitirdikten sonra yeniden okumaya karar veriyorum. Mektup arkadaşımdan mektup almayı öyle özlemişim ki.</span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVzylvYKq53ju4A8m5SUHvv82MJ729dY56kKpTiq1J0KZUyT40D0R5PFzRr6Big77VEe9DSHBbclsmnTKE3nOqof07wPQwtCFD_-0a5XMb4py4__uf-j7YXlzXHTjfuRfMnQV33AFF7I4v5qHdYi_la4Bn1lMhBa7Vw_THJJ5kAigB2_51pt56S2qV220/s4032/B7BFD495-3181-405E-8013-60115CA59545.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVzylvYKq53ju4A8m5SUHvv82MJ729dY56kKpTiq1J0KZUyT40D0R5PFzRr6Big77VEe9DSHBbclsmnTKE3nOqof07wPQwtCFD_-0a5XMb4py4__uf-j7YXlzXHTjfuRfMnQV33AFF7I4v5qHdYi_la4Bn1lMhBa7Vw_THJJ5kAigB2_51pt56S2qV220/s320/B7BFD495-3181-405E-8013-60115CA59545.jpeg" width="240" /></a></div><p style="text-align: center;">İşte o zarfı saran güzel kokulu bitki çayları.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Daha sonra bir kartpostal seti ve kitap ayracı çıkıyor paketten. Ham Bo Kyung adında illüstrasyon artistinin çizimlerini içeren birbirinden harika kartpostalları teker teker inceliyorum. Mektubunda biraz da bu artistin çalışmalarından bahsediyor. İllüstrasyon artistinin çizimlerini çok beğeniyorum ve başarılı buluyorum.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvUHchZDtyzgrAZmzzN57RcZKwp7arE5M5pUSdQC2kBGGrBpM5IH3mGQhGmwMGRSYjIoXDaACbMUaKfbu66dRgR0Ik6KWgJW3fNXH_9D98tZJbRePFqU3RusRIBg0EBDY3PTTSxMZzS49T31QzyAHBd2AKPQ3xOSoQxovhy4UBzxmhOPw0LjpftTm4cMk/s4032/3FBD46AF-6454-42F7-8C3E-9BF2C5A54ACB.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvUHchZDtyzgrAZmzzN57RcZKwp7arE5M5pUSdQC2kBGGrBpM5IH3mGQhGmwMGRSYjIoXDaACbMUaKfbu66dRgR0Ik6KWgJW3fNXH_9D98tZJbRePFqU3RusRIBg0EBDY3PTTSxMZzS49T31QzyAHBd2AKPQ3xOSoQxovhy4UBzxmhOPw0LjpftTm4cMk/s320/3FBD46AF-6454-42F7-8C3E-9BF2C5A54ACB.jpeg" width="240" /></a></div><p style="text-align: center;"><br /></p><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIkCekayI4ToG15rpD2bmRMA8UdcrQZekj_rjDnualuuGogh6lIIAEJYM3fLEuJ1NVa_oSFYdfadu680fEbRprNNWs3cNj_xJnph1yx6R2mCvFrdG4qTPtz1sDiFX5ZNEmwOft93ULNDDDUUE4s6H3yS1yFtikAQTyvtf0S5UT5uHLlGw2dgSF-FCVjfU/s4032/990FCFEA-4843-4C85-AECA-D5411C1AD16F.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIkCekayI4ToG15rpD2bmRMA8UdcrQZekj_rjDnualuuGogh6lIIAEJYM3fLEuJ1NVa_oSFYdfadu680fEbRprNNWs3cNj_xJnph1yx6R2mCvFrdG4qTPtz1sDiFX5ZNEmwOft93ULNDDDUUE4s6H3yS1yFtikAQTyvtf0S5UT5uHLlGw2dgSF-FCVjfU/s320/990FCFEA-4843-4C85-AECA-D5411C1AD16F.jpeg" width="240" /></a></div><p style="text-align: center;"><br /></p><span style="font-family: verdana;">Son olarak mektup arkadaşımın göndermiş olduğu bitki çaylarını inceliyorum. İki fermente ve iki yeşil çaydan oluşan bitki çayları içerisinde; armut, gül ve bal bulunduruyor. Bitki çaylarını da denemek için sabırsızlanıyorum.</span><br /><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bugün, Güney Kore’den gelen bu mektubu birlikte karşıladık. Uzun zaman sonra Koreli arkadaşımdan mektup almak beni epey mutlu etti. Geçmişte mektuplaşırken yaşadığım o anlar birer film şeridi gibi zihnimde belirdi. Bir mektup beraberinde bir dolu mutluluğu getirdi.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Yeniden bir mektup yazısı altında buluşabilmek dileğiyle…</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-68571488305115213842024-03-01T19:28:00.000+03:002024-03-01T19:28:10.195+03:00Soulmate | BCP Şubat<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6LS-9Hsbp5bWEZfD70WaoUYvKy_prKy2aGJdwhW3-Qw9fYaRBh16qsXSu8kwp9FhNNue_9fd2_3Pw-vIYIj5F6uRzRwy6X47rdzPg8zQSLmDfQE0nsfTPoWOMed6L4zRHAvQW0VHPEMXT7DDvV4dSueiUzmFQtRpA7wCXCk5QgUsE4wyxFHJyjV3EzNs/s2000/E90FE35F-47F1-46BB-80D4-893BE33ECC9A.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1125" data-original-width="2000" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6LS-9Hsbp5bWEZfD70WaoUYvKy_prKy2aGJdwhW3-Qw9fYaRBh16qsXSu8kwp9FhNNue_9fd2_3Pw-vIYIj5F6uRzRwy6X47rdzPg8zQSLmDfQE0nsfTPoWOMed6L4zRHAvQW0VHPEMXT7DDvV4dSueiUzmFQtRpA7wCXCk5QgUsE4wyxFHJyjV3EzNs/s320/E90FE35F-47F1-46BB-80D4-893BE33ECC9A.jpg" width="320" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">Blogları Canlandırma Projesi’nin şubat ayı konusu: dostluk, sevgi ve yalnızlık. Her ay düzenlenen bu etkinlikte bir önceki ayın sonunda belirlenmiş olan türe uygun dizi-film-kitap üçlüsünden birini seçip izliyor ya da okuyoruz. Sonrasında bunun üzerine bloglarımızda yorumumuzu yazıyoruz. </span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">Paylaşacağım film, son zamanlarda dostluk kavramını en içten hissederek izledeğim; izlerken duygularımı ve gözyaşlarımı gizleyemediğim bir filmdi. Filmin başrol oyuncularının performansı, duygu ve düşüncelerin başarılı bir şekilde yansıtılması, filmde kullanılan renkler ve görüntü kareleri fevkaladeydi. </span></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Soulmate, Güney Kore 2023.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Ha Eun; mutlu, samimi ve huzurlu bir aile ortamında yaşayan küçük bir kızdır. Onunla aynı yaşta ve y</span><span style="font-family: verdana;">aşadığı küçük kasabaya</span><span style="font-family: verdana;"> taşınacak olan Mi Soo, Ha Eun kadar şanslı değildir.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Zayıf aile bağları Mi Soo’yu içe kapanık, yalnız bir kız çocuğu haline getirmiştir. Gideceği okulda Ha Eun ile tanışınca küçük kızın karanlık dünyası aydınlanmaya başlar. Zaman geçtikçe Mi Soo, kendi ailesinden çok Ha Eun ve ailesiyle birlikte vakit geçirir. Bir ailedeki mutluluğu, samimiyeti, hoşgörüyü burada yaşar. Ha Eun, Mi Soo için bir arkadaştan da daha fazlasıdır artık. Aralarındaki sıkı bağ gün geçtikçe derinleşir ve güçlenmeye devam eder.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">İki genç kız, birbirine yakın olan iki kız kardeş gibidir. Her ikisi de büyür ve genç kız olurlar. Birinin duyacağı ilk aşk heyecanını her ikisi de merak ve heyecanla karşılar. İki genç kızın arasındaki sarsılmaz bağ, Ha Eun’un aşık olmasıyla sarsılmaya başlar. Aralarındaki dostluk bağının asla zayıflamayacağını düşünen Ha Eun ve Mi Soo, tanıştıkları yeni insanlarla ve farklı yönlere giden hayatlarıyla birçok zorlu mücadele ile baş etmeye mecbur kalacaklardır.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com20tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-45957862094333567942024-02-14T20:12:00.000+03:002024-02-14T20:12:28.654+03:00Maleficent<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7yifVy28N0QVtRp58Qjc0WlyAkd-NebazaPWaeaQ2KK_Ch-wcUT8hKdkfb7toXPBq9kwaY3Mqwh-jX3jgAstJ1Tx_Ahrbbi2wo4fPDAO80BJoJfsJddkO1h5CAfqD8lK5hbxQupuO0FHnJlzQwKYSaoJR9DZTwcILU980vfelayLVaYe4kSXB8EWcbe0/s2029/7AEA41C6-0827-446E-91EA-5C72F768DD38.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="879" data-original-width="2029" height="139" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7yifVy28N0QVtRp58Qjc0WlyAkd-NebazaPWaeaQ2KK_Ch-wcUT8hKdkfb7toXPBq9kwaY3Mqwh-jX3jgAstJ1Tx_Ahrbbi2wo4fPDAO80BJoJfsJddkO1h5CAfqD8lK5hbxQupuO0FHnJlzQwKYSaoJR9DZTwcILU980vfelayLVaYe4kSXB8EWcbe0/s320/7AEA41C6-0827-446E-91EA-5C72F768DD38.jpg" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Malefiz, ABD 2014.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">1959 yılının “Uyuyan Güzel” yapımında akılda kalan karakteri Malefiz’in anlatılmamış hikayesini bu filmde görüyoruz.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">İnsan krallığını çevreleyen büyülü bir orman Moors’ta yaşayan Malefiz, özel güçleri ve devasa kanatları olan bir peridir. Çocukluğu bu büyülü ormanda geçen Malefiz’in İnsan krallığında yaşayan normal insanlara karşı içten içe duymuş olduğu bir merakı vardır. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Genç bir kız olduğunda krallıkta yaşayan Stefan adında genç bir oğlanla tanışır. Stefan’a kendi büyülü diyarını ve özel güçlerini içtenlikle gösteren Malefiz, genç oğlana karşı güzel hisler beslediğini fark eder. Şanslıdır çünkü Malefiz’in duyduğu hisler karşılıklıdır. Ormanın her iki diyarında insanlar ve periler, </span><span style="font-family: verdana;">barış içinde yaşam sürerler. Ta ki, </span><span style="font-family: verdana;">Stefan’ın yetişkin bir erkek olduğunda krallıkta iyi bir statü elde etmek uğruna Moors’ta yaşayan perilere karşı büyük bir savaş ilan edene kadar.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Moors, sessiz bir karanlığa bürünür. Malefiz’in sahip olduğu kanatları, bir zamanlar sevdiği adam tarafından elinden alınır. Aradan yıllar geçer. Stefan artık kraliyette istediği en yüksek statüye sahiptir. O, insanların kralı olmuştur. Kraliçe yakın zamanda kız bir bebek dünyaya getirir. İntikam alacağı günü bekleyen Malefiz, bu haberi duyar ve küçük bebek Aurora’ya 16 yaşından sonra tesirini gösterecek lanetli bir büyü yapar. Küçük kız büyüdükçe Malefiz, Aurora’ya yaptığı lanetli büyüyü Stefan’a olan öfkesinden dolayı yaptığını fark eder ve bunu geri almak ister. Ne yazık ki geçmişte yapılan birtakım hatalar gelecekte gerçekleşeceği günü bekler.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Film; macera, fantastik türdedir. Filmin ikinci serisi de bulunmaktadır.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-6541641559907608332024-02-07T22:36:00.005+03:002024-02-07T22:42:51.654+03:00Bahar gelmişçesine mavi gökyüzünde parlayan güneş<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTvd_3y55znBK56bmGL2NtwUrbKhPG9rL1MopbACK5AS0V29pROeyZGYIluOGU4UJddXduSr0nmlueRrjRJqQIU0lKYcOK_O_6xI8EIc19eozrlrzRtAdIcLTCHHuSQlSZPiUmjzORSiO1yoiOMJfjs0s9LZaAJUlKv6dK58RH2C1r6YC_orjAQ5SduRU/s4032/EAA74A53-F74D-4B0F-8056-2A8C02539E9E.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTvd_3y55znBK56bmGL2NtwUrbKhPG9rL1MopbACK5AS0V29pROeyZGYIluOGU4UJddXduSr0nmlueRrjRJqQIU0lKYcOK_O_6xI8EIc19eozrlrzRtAdIcLTCHHuSQlSZPiUmjzORSiO1yoiOMJfjs0s9LZaAJUlKv6dK58RH2C1r6YC_orjAQ5SduRU/s320/EAA74A53-F74D-4B0F-8056-2A8C02539E9E.jpg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili okur,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Fotoğraftaki pembe sümbül. Hani, geçtiğimiz aylarda Eminönü çiçekçisinden almıştım bu sümbül soğanını. Nihayet pembe yapraklarını göstermeye başladı. Öyle de güzel kokuyor ki. Her gün günlük dozumu almayı ve onu selamlamayı ihmal etmiyorum.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">İki gündür havalar pek güneşli. Sanki bahar gelmiş gibi hissediyor insan. Masmavi gökyüzü ve içi ısıtan sımsıcak güneş. Bugün için günün belli bir kısmında Sultanahmet civarındaydım. </span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLuffC5Ow9xo0iDz0WhO9us-9ncAWnKuMK5MjGb1VX5fveT0I6E7UfbE9jI5fExUoh2ly7e2RXQlWo7t1Xeh07XGLTruxkJM-Z_btvHWpJ3WOx41sBZjPK1iJucl8vz1fyBwqSdbk1VNtzS09woSRkjrMtZed6f1dazQlHk6yaOBdeYa9y6XPTMX2pZ4Q/s4032/80D1FFFF-B0B7-4E0F-A4E0-DB2B47BE66E1.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLuffC5Ow9xo0iDz0WhO9us-9ncAWnKuMK5MjGb1VX5fveT0I6E7UfbE9jI5fExUoh2ly7e2RXQlWo7t1Xeh07XGLTruxkJM-Z_btvHWpJ3WOx41sBZjPK1iJucl8vz1fyBwqSdbk1VNtzS09woSRkjrMtZed6f1dazQlHk6yaOBdeYa9y6XPTMX2pZ4Q/s320/80D1FFFF-B0B7-4E0F-A4E0-DB2B47BE66E1.jpeg" width="180" /></a></div><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">İlk olarak Nuruosmaniye Camii’sini ziyaret ettim. Bu camiiyi ilk kez ziyaret edişimdi. İstanbul’da 1748-1755 yılları arasında inşa edilen ilk barok özellikli camii. </span></p><span style="font-family: verdana;"><div style="text-align: center;">Buradan ayrıldıktan sonra yoluma çıkan bir martıyı hem fotoğrafladım hem de kısa bir videoya çektim. Hava öylesine parlak öylesine canlıydı ki… Martılar, güvercinler, kargalar… Kediler, köpekler. Hayvanlar da güzel havayı fırsat bilip sokaklara dökülen insanlar gibi gökyüzünü selamlıyordu.</div></span><p></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6oyIrW_yXOIXL9tS3dmrS9hRfBQ8aTjQwm8s0ysQBHUahrFuSYGJQWi6IcWjr0c2ZrGyEDS9xkVv8a0_ouxBp3L0Qs6SqFKZn7vZp5Rl8rSZ5ZD9K_eRnPSroQtoUgS4zvOUgDWquxuPDyLSsDGE7JmPwl9rclw999JbnIfp8LWi1kkK_1YCP177RyJA/s4032/0D06047A-EBAE-4A65-82CE-05394A52BDDE.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6oyIrW_yXOIXL9tS3dmrS9hRfBQ8aTjQwm8s0ysQBHUahrFuSYGJQWi6IcWjr0c2ZrGyEDS9xkVv8a0_ouxBp3L0Qs6SqFKZn7vZp5Rl8rSZ5ZD9K_eRnPSroQtoUgS4zvOUgDWquxuPDyLSsDGE7JmPwl9rclw999JbnIfp8LWi1kkK_1YCP177RyJA/s320/0D06047A-EBAE-4A65-82CE-05394A52BDDE.jpeg" width="240" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"> İlk defa kuyruğundaki tüyleri benekli olan bir martıyla karşılaştım. </span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Ardından Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Türk İslam Eserleri Müzesi’ni ziyaret ettim. İçerideki devasa büyüklükteki halılar çok etkileyiciydi. Son zamanlarda el emeği ile yapılan yün ya da ipek dokuma halılara karşı artan bir ilgim var. </span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju8t9hVSXlsJLwegDNJmFqpOil4WvQWauraKIy6Knciz-6CcrjtRriSeVQlTLXuQTf0CDugpcqDhPrGkFVBXzp2Zh3OEqxEBgEZPJ-mfh8lw8vmxvZBd0wI3CvvIXHQnaPNdOGo2quzyT1jlbSyRgilM9hCx9BWgUVMj8z4WTuXkn-D3mf3u14s-OO578/s4032/A0290A5B-9EC3-48D9-9613-701426DF0FD0.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju8t9hVSXlsJLwegDNJmFqpOil4WvQWauraKIy6Knciz-6CcrjtRriSeVQlTLXuQTf0CDugpcqDhPrGkFVBXzp2Zh3OEqxEBgEZPJ-mfh8lw8vmxvZBd0wI3CvvIXHQnaPNdOGo2quzyT1jlbSyRgilM9hCx9BWgUVMj8z4WTuXkn-D3mf3u14s-OO578/s320/A0290A5B-9EC3-48D9-9613-701426DF0FD0.jpeg" width="180" /></a></div><br /><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Hem Sultanahmet civarında hem de kapalı çarşıda el emeği ile yapılan halı dükkanlarını bol bol gezip görmeniz mümkün. Ben de bugün için birkaç mağazayı gezmeyi de ihmal etmedim tabii.</span></div><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Müzeden sonra daha önce bulunmadığım sokaklarda kayboldum. Güneş yavaş yavaş batmaya hazırlanıyor gibiydi. En parlak halini de o zaman gösterdi. Sokak aralarında fotoğraflar çektim. Arnavut kaldırımı taşlarda aynı anda hem yürümek hem de fotoğraf çekmek zor olsa da epey keyifliydi.</span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx-bHtTwqxzOu94rnfeof170xV0aHJiWmaU3g5zutvega9b_sZC9aFTUDskuNqr9AHXUY1nGb42okGVZQgp8UzXirbxKmTUzBr8Dfsy8A5hFwiddw6HAtgRP6t0PwGtdgKoyy1JUG7AFr9FZs2A2eFIu0KVzvU0DvW6i6o2YLUz0B3K9zAODeAJvWwEeU/s4032/8D102E06-4C20-4C69-97B3-42877AF9FF3A.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx-bHtTwqxzOu94rnfeof170xV0aHJiWmaU3g5zutvega9b_sZC9aFTUDskuNqr9AHXUY1nGb42okGVZQgp8UzXirbxKmTUzBr8Dfsy8A5hFwiddw6HAtgRP6t0PwGtdgKoyy1JUG7AFr9FZs2A2eFIu0KVzvU0DvW6i6o2YLUz0B3K9zAODeAJvWwEeU/s320/8D102E06-4C20-4C69-97B3-42877AF9FF3A.jpeg" width="240" /></a></div><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">İşte! Bugünüme eşlik eden o muhteşem güneş.</span></p><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGiPsO8xfotP5PlYy9tJTh_6RrSOtdyx5L5UR0Ueh3usnO4VgbIYg8gRAZkB1iX7HKKd8CAV0mRJvD6icediJ4H8Fshg7NdomgbMtpdrgFgYGqiq9h9LaaMr2JUBLoVKzhJQfuEl7t2WPGz91x0t-ab7KSBF-0v3sxOmaQZ8vXtllEm-Wx2QgO3MYfGKU/s4032/8582F1CD-C0D2-4999-B39C-D142E63AD3B4.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGiPsO8xfotP5PlYy9tJTh_6RrSOtdyx5L5UR0Ueh3usnO4VgbIYg8gRAZkB1iX7HKKd8CAV0mRJvD6icediJ4H8Fshg7NdomgbMtpdrgFgYGqiq9h9LaaMr2JUBLoVKzhJQfuEl7t2WPGz91x0t-ab7KSBF-0v3sxOmaQZ8vXtllEm-Wx2QgO3MYfGKU/s320/8582F1CD-C0D2-4999-B39C-D142E63AD3B4.jpeg" width="180" /></a></div><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Adını bilmediğim arnavut kaldırımlı yokuşlu ara sokaklar. İnmesi iyiydi de geriye dönüş yolunda çıkması biraz zorlayıcıydı. </span></p><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOKh8AORpAgQJKOp78XMkSYMVFfg1RBPXlLVa0-RB9PeSQTNyNunuNt-KpP7BEvtdlelP3mauDh-kDExc2YbajOraMGZ0_q47_rGsqiEhPkF4QHP0P462qYJWD_78iwhlw5DfnLq155ckEfDHPtLteNNtdmwMWRfR32dMA7J2eysYNBTaHHFqo4gY38pw/s4032/55320528-F2B6-4A57-868A-2C502E6BC71A.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOKh8AORpAgQJKOp78XMkSYMVFfg1RBPXlLVa0-RB9PeSQTNyNunuNt-KpP7BEvtdlelP3mauDh-kDExc2YbajOraMGZ0_q47_rGsqiEhPkF4QHP0P462qYJWD_78iwhlw5DfnLq155ckEfDHPtLteNNtdmwMWRfR32dMA7J2eysYNBTaHHFqo4gY38pw/s320/55320528-F2B6-4A57-868A-2C502E6BC71A.jpeg" width="180" /></a></div><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Pek sevimli ve bir o kadar da ciddi duran kırmızı kapılı ev.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Günümün sonlarına doğru turkuaz renge sahip gözleri olan bir kediyle karşılaştım. İlk defa bu göz rengine sahip bir kedi görüyorum. Hem şaşırdım hem mutlu oldum. </span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFNIhMtzcCao_yAVaJ8KFP6Gx7zd7o1JN4cwlehDEx6YRlrBsOeSGIMjbPZkxq7LW4qmHfpmF9zbwPS3MdZ0FrEFHOWl5g4OAc8mVFln1glD6EZC4iw88Mgk6B1zWDkkzBGS2vObj5ePk-zPuoKwy-vVusBnF-Vs81lp7yzo-2pYVYvnR5V8RwaoRHiQk/s4032/B034698D-7E2E-4177-AA6F-930050099C91.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFNIhMtzcCao_yAVaJ8KFP6Gx7zd7o1JN4cwlehDEx6YRlrBsOeSGIMjbPZkxq7LW4qmHfpmF9zbwPS3MdZ0FrEFHOWl5g4OAc8mVFln1glD6EZC4iw88Mgk6B1zWDkkzBGS2vObj5ePk-zPuoKwy-vVusBnF-Vs81lp7yzo-2pYVYvnR5V8RwaoRHiQk/s320/B034698D-7E2E-4177-AA6F-930050099C91.jpeg" width="180" /></a></div><br /><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Eve dönüş yolumda bana okuma kitabım eşlik etti. Toplu taşıma araçları ekstra kalabalıktı. Belki de kimi insanlar havanın güzelliğini benim gibi değerlendirmek istemişlerdi. </span></div><p></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-2471752834123451912024-02-06T21:22:00.001+03:002024-02-06T21:51:58.385+03:00The Aeronauts<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3eABQoa9QCmibetZ_XEspxw0Lkk28C0OfQd0ZboLd2ajVL9gc7Vifhy8-czqL6SZkXLd4hxVvZVB3wGyL1nhJX2cNiepPVpf77lMqjg8ONJ_sFDwOOAHX-he_DVUheh1SFluGNSFnTSasffCjmPian6cScDMXpF3WWORrBIzG5DLaV0o1k476dLmfpR4/s1060/823AEA3B-61A1-4818-A053-74E6A9FB3C04.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="795" data-original-width="1060" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3eABQoa9QCmibetZ_XEspxw0Lkk28C0OfQd0ZboLd2ajVL9gc7Vifhy8-czqL6SZkXLd4hxVvZVB3wGyL1nhJX2cNiepPVpf77lMqjg8ONJ_sFDwOOAHX-he_DVUheh1SFluGNSFnTSasffCjmPian6cScDMXpF3WWORrBIzG5DLaV0o1k476dLmfpR4/s320/823AEA3B-61A1-4818-A053-74E6A9FB3C04.jpg" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Balon Pilotları, İngiltere 2019.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Film, Richard Holmes’un 2013 yılında çıkan Falling Upwards: How We Take to the Air isimli kitabına dayanıyor.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Film bizleri 1862 yılına götürüyor. Amelia, hava olaylarına ve gökyüzüne karşı ilgisi olan maceraperest bir kadın pilottur. Çok eskiden eşiyle sıcak hava balonuyla gökyüzünde yaptığı deneylerle tüm ülkede konuşulur ve bilime katkı sağlarlardı. Ancak eşi, bir balon gezisi sonucu hayatını trajik bir şekilde kaybedince Amelia kendi kabuğuna çekilir ve sıcak hava balonunda yaptığı pilotluğa da ara verir.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Bilim insanı James Glisher daha önce kimsenin yapmadığı bir şeyi denemeye karar verir. Sıcak hava balonuyla daha önce hiç çıkılmamış yüksekliğe çıkmayı başarmak ve balon yükselmeye devam ettikçe gerçekleşecek hava değişimlerini gözlemlemek ister. Bu çalışmasını gerçekleştirmek için de balon pilotluğunda tecrübesi olan Amelia’ya ihtiyaç duyar.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Amelia, James’in teklifini ilk başta geri çevirse de içindeki tutku ve merak onu bundan daha fazla alıkoyamaz ve kendisini, James ile birlikte sıcak hava balonuyla gökyüzüne açılmış halde bulur. Atmosferin en üst noktalarına aşama aşama ulaşmaya başladıklarında karşılaştıkları zorlu hava şartlarıyla bilim için yaptıkları bu araştırma hayatta kalma mücadelesi vermeye dönüşür.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Film; macera, biyografik türdedir.</span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFzM1W7ZEOS_FmV4J_KiChmNjXW1Rc8pylbJiNM5yCxKj8cT4mkXuECiO9Ep_yVwD8Y1Pe_V_9GNmg1w0IfyRqb2sDaRyo9QAjDqwW5-qR9Xt9_0CLLoEY1XYl6GJIDmxag9dk_pdJg9D3M2Sm3ZOJR4oemd-VpkCUGpqSA_Ia424LCPshfyN_1JHlrTs/s2160/909DF9DD-91A4-4719-AAB9-11FA6CBCB566.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1159" data-original-width="2160" height="172" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFzM1W7ZEOS_FmV4J_KiChmNjXW1Rc8pylbJiNM5yCxKj8cT4mkXuECiO9Ep_yVwD8Y1Pe_V_9GNmg1w0IfyRqb2sDaRyo9QAjDqwW5-qR9Xt9_0CLLoEY1XYl6GJIDmxag9dk_pdJg9D3M2Sm3ZOJR4oemd-VpkCUGpqSA_Ia424LCPshfyN_1JHlrTs/s320/909DF9DD-91A4-4719-AAB9-11FA6CBCB566.jpeg" width="320" /></a></div><div style="text-align: center;"><br /></div><span style="font-family: courier;"><div style="text-align: center;">“Gökyüzü apaçık uzanıyor. </div></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">Hadi o yöne gidelim.”</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-32585853352487443272024-02-05T17:04:00.004+03:002024-02-05T17:04:40.184+03:00Cam İnciler | Emeric Pressburger<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqkcdfhxUhIyigFYpdyMremQAkfGsyjNaBvgtW-6w8uHKiO42FuFTmRcOkHOq3yzyX03BUDd5LYfFxjPGcPlwufUm3aP9pQTf_FagYZtfY1pc1TB1FHf7hGMrKy7NAbDc-K2M7-D40dHC9kEv2_5Z9PXsPdg6u38a9nxhdhxezcHeAJ8rmVW2nNvoQnSY/s4032/C1B915B6-6CC7-4A21-9B4B-375FF41B4129.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqkcdfhxUhIyigFYpdyMremQAkfGsyjNaBvgtW-6w8uHKiO42FuFTmRcOkHOq3yzyX03BUDd5LYfFxjPGcPlwufUm3aP9pQTf_FagYZtfY1pc1TB1FHf7hGMrKy7NAbDc-K2M7-D40dHC9kEv2_5Z9PXsPdg6u38a9nxhdhxezcHeAJ8rmVW2nNvoQnSY/s320/C1B915B6-6CC7-4A21-9B4B-375FF41B4129.jpg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Cam İnciler, Emeric Pressburger.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">1933 yılındaki Nazi Almanya’sından Londra’ya kaçan ve kendini Karl Braun olarak tanıtan adam, savaşta karısını ve çocuğunu kaybetmiş; tek başına yeni geldiği bu şehirde kendi karanlık geçmişinden kaçmaya çalışmaktadır.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">1965 yılının bir yaz ayında Karl, Londra’ya yerleşir. Kiraladığı dairede komşularına kendini, savaş mağduru bir adam rolünü oynamakla birlikte müzikten anlayan bir piyano akortçusu olarak tanıtır. Zaman geçtikçe yeni arkadaşlarla birlikte ona güvenen komşular edinir. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Almanya’da Doktor Otto Reitmüller olarak bilinen Karl Braun, bilimsel deneyler yapmak için onlarca insanı öldüren biridir. İnsanların beyni üzerinde aşamalı olarak ameliyatlar gerçekleştiren Dr. Otto Reitmüller, ünlü bir Nazi doktorudur. Gizlilikle yürütülen deneysel çalışması ortaya çıkınca ve mahkemelerde yargılamalar başlayınca kendi ülkesini terk etmiş olur.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Ancak bu terk edişi geçmişini hafızasından sildiği anlamına gelmez. Gittiği her mekanda ve tanıştığı her yeni insanda yakalanma korkusu peşini bırakmaz. Onun karanlık geçmişi, yeni bir isimle başka bir kimliğe bürünmüş olsa da </span><span style="font-family: verdana;">gittiği her yerde</span><span style="font-family: verdana;"> </span><span style="font-family: verdana;">kendisini takip etmeyi asla bırakmayacaktır.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Ancak bütün umutlarınızdan vazgeçtiğinizde kaybolursunuz.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Büyüyen çocuklara nasıl da aptalca davrandığımızı gösteriyor bu. Her zamankinden daha duygusal oldukları bir zamanda onlara X’lerin öpücük, O’ların kucaklaşma anlamına geldiğini unutmalarını söylüyoruz. Yetişkinlerin dünyasında X’in "bilinmeyen sayı" ve O’nun "sıfır" anlamına geldiğini biz söylüyoruz onlara.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Mantıksız meselelerde mantığın tamamen faydasız olduğu gerçeğinden daha fazla mantıklı zihni rahatsız eden bir şey yoktur.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Ama biliyordu ki insan bir yere ilk defa gittiğinde kar mı yağıyordu, yoksa bir kafenin terasında, kızgın güneşe karşı açılan tentenin altında mı oturmuştu ya da bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında şemsiyesiz mi kalmıştı, her zaman hatırlardı.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Sırlarınızı açık etmeniz için başkalarının size kendi sırlarını anlatmasından daha cazip bir şey yoktur. Hein şöyle öğüt vermişti: "Biri sana doğrudan bir şeyler sorarsa ihtiyatlı olmak kolaydır. Ama biri sana kendi hayat hikayesini anlatıyorsa ağzından çıkana dikkat etmenin tam vaktidir." “</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Bazı şeyleri yapmayı ne kadar çok seversen, onlardan vazgeçmek o kadar zor olur, fakat kimliğini gizlemek için bunu yapman çok yararlı olacaktır.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-74586567520209925182024-02-01T23:55:00.002+03:002024-02-01T23:55:57.661+03:00Mesafelerle birini tanımak…<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeszHpVbE0ghCNR_X70ViQHDL9pCQPinVyA1gIJIEPG2Ayayz_0Z5OK7xjdUCicJTMl0qvfU0NDFzAjRLjJoGYKMEsxXxEorAE1t-Sjq691bNwPOdV8AR_XeOdY8FvGFVSe3ngwHLxpYxWpiNMlTtJt9Wnb2TpPrIq9jjAhbKyPaqqe64V479OU4ydPTw/s4032/F48D6967-8CCC-4321-984E-94A8EA9C1557.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeszHpVbE0ghCNR_X70ViQHDL9pCQPinVyA1gIJIEPG2Ayayz_0Z5OK7xjdUCicJTMl0qvfU0NDFzAjRLjJoGYKMEsxXxEorAE1t-Sjq691bNwPOdV8AR_XeOdY8FvGFVSe3ngwHLxpYxWpiNMlTtJt9Wnb2TpPrIq9jjAhbKyPaqqe64V479OU4ydPTw/s320/F48D6967-8CCC-4321-984E-94A8EA9C1557.jpeg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Günlerdir yazamıyor olmanın getirdiği bir ağırlık hissi var üzerimde. Okullar kısacık da olsa belirli bir süreliğine tatile girmişti. Ancak tatilden önce evde halledilmesi gereken birtakım tadilat işleri vardı. Tatilin ilk haftası bitmeden tadilat işleri nihayet bitmişti. Hem mental hem de fiziksel olarak dinlenmeye çok ihtiyacım vardı. Hemen sonraki gün, günlerdir heyecanla beklediğim mektup arkadaşım İstanbul’a geldi. Tabii öncesinde aramızda heyecanla süren uzun uzun mesajlaşmalarımız oldu.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Seyahat planı ile ilgili sormak istediği şeyler olursa benimle her zaman iletişime geçeceğini söylemiştim. Ona her konuda yardımcı olmaya çalıştım. Burada iyi anılar biriktirmesini ve iyi bir izlenime sahip olarak ülkesine dönmesini gerçekten çok istedim. Bu tek taraflı gerçekleşmiş olsa da ülkesine mutlu bir şekilde dönecek olmasına onun adına çok memnun oldum. Ama yaşadığım hayalkırıklığı ile geride kalan yalnızca ben oldum.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Arkadaşım otel rezervasyonunu buraya gelmeden önceki süreç boyunca bir türlü ayarlayamadı. Benden bu konuda öneriler istedi. Hem uygun fiyatlı hem turistik yerlere yakın; hem temiz hem de güvenli oteller bulmaya çalışıp bir sürü otel linki paylaştım. Kendine uygun bir otel seçip ayarlayamadı. Ben de evimizde kalmasını teklif ettim. Bu teklifimi hemen kabul etti. Misafir ağırlamak konusunda herhangi bir şikayetim yok ama buna bir tık şaşırdım. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">İlk gün arkadaşımı ineceği yerden arabayla aldım. Tanışma faslı çok eğlenceli ve heyecanlı geçmişti. Birbirimiz için haberimiz yokken hediyeler hazırlamışız. Onları vermiş olduk. Hediyelerle beraber bir poşet dolusu abur cubur -domuz katkılı, jelatinli- kısaca içeriği güvenilir olmayan şeyleri kibarca kabul etmiş olsam da dikkat etmemiş olmasına bir nevi üzüldüm. Bu konudaki hassasiyetimi yıllardır biliyordu. Sonrasında evde Türk mutfağından lezzetler de içeren güzel bir kahvaltı yaptık. Kahvaltıya bayıldı. O mutlu oldukça biz de mutlu olduk tabii. Sonra evde beraber Türk kahvesi içtik. Ülkeler arası saat farkı, uzun uçak yolculuğunun yorgunluğu derken o gün dinlenmek istediğini söyledi. Birinci gün böylece bitti.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSeFPKlBDm7XdUJT9BKEiEKrGzJxoHFM-l4zAbsPiUaZGoxoPT6yzlvcJ5xCk6EES-b8ehCKHXQvAZcMKlhCfhK-5m-x3Q1p2RtsO8TCBI7HbOUZpmvGcZwTtnbutO3GM7n8C_iMsoV9_4b60d4EuruBTv2QsN85dk2q4bhl00Q8X_GlM9r1i1ftLs8no/s4032/51812EB2-1666-4949-B363-B7AEA9823543.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSeFPKlBDm7XdUJT9BKEiEKrGzJxoHFM-l4zAbsPiUaZGoxoPT6yzlvcJ5xCk6EES-b8ehCKHXQvAZcMKlhCfhK-5m-x3Q1p2RtsO8TCBI7HbOUZpmvGcZwTtnbutO3GM7n8C_iMsoV9_4b60d4EuruBTv2QsN85dk2q4bhl00Q8X_GlM9r1i1ftLs8no/s320/51812EB2-1666-4949-B363-B7AEA9823543.jpeg" width="180" /></a></div><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">İkinci gün evde yaptığımız kahvaltının ardından Sultanahmet civarını gezdik. Topkapı Sarayı’na hayran kaldı. Köklü Türk tarihi ve tarih kokan sokaklar karşısında büyülendi. Gün içerisinde Türk mutfağından yemekler yiyip içmeyi de ihmal etmedik. Salep içip sonraki saatlerde kebap denedik. Her şeyi gerçekten çok lezzetli buldu. Onun memnuniyeti, tebessümü beni de mutlu ediyordu. Mısır Çarşısı’nı da gezip eve doğru yola koyulduk.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZe0DgCeiasEQ-4WQ5Fj9uAMGxQ1VDsZekCDtPd_2Bq24VU50c4gU6Gs34rCV3JKHs7bOqyqREond6H-4yCL0XHe1bo8dgU6aPQ8oKOV692M8CqGZNJzPyT4NM13Me7wgS2J0wdTxkvubY8Xa7-dnYODJCqix1tU_qF6LUCe-H8ShZJznwfeCMmV8oGCA/s4032/6B6B4264-5E92-4953-9B76-334C76C297EE.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2268" data-original-width="4032" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZe0DgCeiasEQ-4WQ5Fj9uAMGxQ1VDsZekCDtPd_2Bq24VU50c4gU6Gs34rCV3JKHs7bOqyqREond6H-4yCL0XHe1bo8dgU6aPQ8oKOV692M8CqGZNJzPyT4NM13Me7wgS2J0wdTxkvubY8Xa7-dnYODJCqix1tU_qF6LUCe-H8ShZJznwfeCMmV8oGCA/s320/6B6B4264-5E92-4953-9B76-334C76C297EE.jpeg" width="320" /></a></div><span style="font-family: verdana;"><p style="text-align: center;">Üçüncü günümüzde Süleymaniye civarını gezdirdim. Süleymaniye Camii’sinden sonra her zaman gittiğim bozacıya götürdüm. Bozayı pek beğenmedi. Daha sonra Beyazıt tarafına geçtik. Çok güzel bir gün batımı renkleriyle bezenmiş bir gökyüzü karşıladı bizi. Ardından kapalı çarşıya götürdüm. Burayı da çok güzel buldu. Dönerci de yemek yiyip çayımızı yudumlarken ettiğimiz sohbet ile günü bitirip eve doğru yol adık.</p></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQtYhCQh8mNufQnq_t7SnPCFHSE77gcTq1kq_xRa-jMs-WSQugfR6aGZ6bIEuoFqCSgXnKpRnp4OdtDif3RGOZG5HBiY7qw-RvAe3K9a2rd4Mm2HF3exbS9PYG_NG66fwf3PInLoap4V4BQgzUWiSQEYxiGJkhkmQHfunmg7jsbXSgtbKFt9V5SrNcbrY/s4032/5737AE54-4BEE-41BF-B12A-1AE39E66FB02.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQtYhCQh8mNufQnq_t7SnPCFHSE77gcTq1kq_xRa-jMs-WSQugfR6aGZ6bIEuoFqCSgXnKpRnp4OdtDif3RGOZG5HBiY7qw-RvAe3K9a2rd4Mm2HF3exbS9PYG_NG66fwf3PInLoap4V4BQgzUWiSQEYxiGJkhkmQHfunmg7jsbXSgtbKFt9V5SrNcbrY/s320/5737AE54-4BEE-41BF-B12A-1AE39E66FB02.jpeg" width="180" /></a></div><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Dördünce günde Taksim’e doğru yola koyulduk. Hafız Mustafa’da kahve içtik. İstiklal Caddesi’nde bulunan turistik yerleri gezdik. Midye denedi, onu da çok sevdi. Sonrasında tavuk döner denemek istediğini söyledi. Akşam yemeği olarak da onu yedik ve sonrasında eve doğru yola koyulduk.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMarw6JoUebBnZgz6_S3PsDVMOTjn-LVvRj7acHWH-_Cdjc6VT7iFc8_64gah6yduJ6xB-lRfSt8mbtMSTl-66dpsqG0Uf5xHgeCPGIM2-6ztvNO4Ih1wcEMV3huGyJRpyVhUZctVKrU80mzSH6JNOoLPTDOp6hbVSXs85iePCPR4jdDG5HF0GvujZGU4/s4032/51CAF289-F80A-444E-AB63-2EF2C4946F9D.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMarw6JoUebBnZgz6_S3PsDVMOTjn-LVvRj7acHWH-_Cdjc6VT7iFc8_64gah6yduJ6xB-lRfSt8mbtMSTl-66dpsqG0Uf5xHgeCPGIM2-6ztvNO4Ih1wcEMV3huGyJRpyVhUZctVKrU80mzSH6JNOoLPTDOp6hbVSXs85iePCPR4jdDG5HF0GvujZGU4/s320/51CAF289-F80A-444E-AB63-2EF2C4946F9D.jpeg" width="180" /></a></div><span style="font-family: verdana;"><p style="text-align: center;">Beşinci günümüzde yani bugün, Üsküdar’a Katibim Kafe’ye geçmek istedi. Daha sonra Kız Kulesi’ne doğru kısa bir yürüyüş yapıp resimler çekindik. Ardından vapurla Eminönü’ne geçtik. Burada balık ekmek denedik. Sonrasında köprüden yürüyerek Galata civarına doğru yol aldık. Buradaki turistik yerleri de gezip resim çekindikten sonra vapurla yeniden Üsküdar’a geçtik. Arkadaşım çorba denemek istedi. Genç Kebap’ta çorba ve lahmacun denedi. Her ikisini de çok beğendi. Ve buradan sonra eve doğru yeniden yola koyulduk.</p><p style="text-align: center;"><br /></p></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bugün buradaki gezisinin son günüydü. Öncelikle gezeceği yerler konusunda son güne kadar herhangi bir öneri sunmadığı için bir plan yapabilceğimi ona ben teklif ettim. Seyahat yapma planının çoğunu da ben üstlendim. Bu benim için gerçekten çok yorucu oldu. Yine de yorgunluğumu yansıtmamaya özen gösterdim. Gezilerimiz sırasında sıklıkla gitmek ya da denemek istediği bir şey olursa bana söylemesini hatırlattım. Gezi süremiz boyunca internetimi her zaman onun için açtım. Evde kaldığı süre boyunca kültürel farklılıklar dışında onu daha da yakından tanımış oldum. Yaptığım iyiliklerin elbette karşılığını istemiyorum ama normal bir seviyede olması gereken inceliği ne yazık ki hiç göremedim. İyilikten maraz doğar cümlesini sonuna kadar yaşadım. İyi niyetin suistimal edilmesi gibi. Gerçekten söylemek istediğim ama söyleyemediğim çok şey var. Rahatlık seviyesi beni gerçekten çok şaşırttı. Dışarıda yeme içme anlarımızda ince ince hesaplar yaptı. Benim için heyecanla beklediğim bu zamanlar ne yazık ki böyle sonuçlandı. </span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-71928912611353876042024-01-16T10:47:00.001+03:002024-01-16T10:47:58.954+03:00Cube<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgKNjeQJXBCo160lB-Kk8pPDoW-k04PA0KkapLr9AACjJO1hDqT-wFuqEaeeAxc49reXN_9Z2UD8AAIXCjifm6hJXUwIvl7_DFhdj032vrtxi5R-A_rdfMNHdAOmQw8OXOvZZTDFst4vM3BqKHKvG5mjSKxh_mUnozOW8dmgZ_6hjAZ_iniYE1nP5YNYI/s1600/34552DFB-025A-4996-8AFD-3C9449B753BD.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgKNjeQJXBCo160lB-Kk8pPDoW-k04PA0KkapLr9AACjJO1hDqT-wFuqEaeeAxc49reXN_9Z2UD8AAIXCjifm6hJXUwIvl7_DFhdj032vrtxi5R-A_rdfMNHdAOmQw8OXOvZZTDFst4vM3BqKHKvG5mjSKxh_mUnozOW8dmgZ_6hjAZ_iniYE1nP5YNYI/s320/34552DFB-025A-4996-8AFD-3C9449B753BD.jpg" width="240" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Küp, Kanada 1997.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Birbirini tanımayan 6 yabancı insan. Uyandıklarında nerede olduklarını bilmediği küp şeklindeki bir alanın içerisinde uyanırlar. Üstlerinde bulunan tek tip kıyafetlerde yalnızca isimleri yazılıdır. Buraya nasıl geldiklerini hatırlamayan bu 6 kişi küp şeklindeki odadan çıkmanın bir yolunu aramaya başlarlar.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Odanın içerisinde birden fazla kapak bulunduğunu fark ederler. Kapakları açtıklarında başka küp şeklinde bulunan odaların olduğunu keşfederler. Ancak her oda girmek için güvenli değildir. Çünkü bazı odalarda tuzaklar bulunmakta ve kişiyi anında ölüme sürüklemektedir.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Ölümcül ve korku dolu bu odalardan çıkışa gitmenin bir yolunu bulmaya çalışan insanlar, açlıkla ve susuzlukla mücadele ederken diğer yandan da farklı görüşlerde olsalar dahi birlikte çaba gösterip canlarını kurtarmaları gerekmektedir. Ancak çıkar çatışmaları ve hırslar kimilerinin önceliklerini değiştirir ve küplerden kaçış mücadelesi hayatta kalma mücadelesine dönüşür.</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-227275710413267232024-01-11T22:55:00.000+03:002024-01-11T22:55:14.400+03:00Fotoğraf Kareleri Anlatıyor<p> </p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZByv0YP5507Xhd_q4azbaW3Lu7WCZLYGDyiqmggVXvnmz2XErVSUoCpnBrPOYvAawkRLumZqNWCB7GRWZHSJz6VcVew0sKQ57wlphkJ5LNqvelR8jftgeHbFW_OdM8-PBQLD4bXJObTm6LAfWfJwvDzB9XL-Z7UNHz0oqV1KBG0gAjDDQEmczYGQGSL0/s4032/008E3225-C1D5-4A4C-AE85-545F5315DFB3.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZByv0YP5507Xhd_q4azbaW3Lu7WCZLYGDyiqmggVXvnmz2XErVSUoCpnBrPOYvAawkRLumZqNWCB7GRWZHSJz6VcVew0sKQ57wlphkJ5LNqvelR8jftgeHbFW_OdM8-PBQLD4bXJObTm6LAfWfJwvDzB9XL-Z7UNHz0oqV1KBG0gAjDDQEmczYGQGSL0/s320/008E3225-C1D5-4A4C-AE85-545F5315DFB3.jpeg" width="180" /></a></div><span style="font-family: verdana;"><p style="text-align: center;">Bugün sanat malzemesi bakmaya Sirkeci taraflarına gittim. Sonrasında yolumun üzerinde denk geldiğim bir fotoğraf sergisini ziyaret ettim. Hünkar Kasrı’nda kimi zaman bu tarz sergiler açılmakta ve hem sergiyi hem de Hünkar Kasrı’nın içini gezme şansı elde etmektesiniz. Böyle zamansızca rastladığım sürpriz sergileri gezmeyi çok seviyorum.</p><p style="text-align: center;"><br /></p></span><p></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOdKDJ8kWz1EU75FzqEQkPhyR6DguOEzLDcjQ2FZQUuSqom1gma9S0qlKB-Eu-Zfn5aQUUD645flWV1kQF2Z7nUGzsUgaYVXluyzM_bVgorwqQf8ATcqnCMRX5DHKtyqNt8twoJ9RRhyymdv17Dvzbvd5-78zghF8hnz7mu3RKOqvVAaItJnLIQvziXpw/s4032/47E9ED44-3C6A-46B4-84CF-C5AFB378C766.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOdKDJ8kWz1EU75FzqEQkPhyR6DguOEzLDcjQ2FZQUuSqom1gma9S0qlKB-Eu-Zfn5aQUUD645flWV1kQF2Z7nUGzsUgaYVXluyzM_bVgorwqQf8ATcqnCMRX5DHKtyqNt8twoJ9RRhyymdv17Dvzbvd5-78zghF8hnz7mu3RKOqvVAaItJnLIQvziXpw/s320/47E9ED44-3C6A-46B4-84CF-C5AFB378C766.jpeg" width="240" /></a></div><span style="font-family: verdana;"><p style="text-align: center;">Geçenlerde çiçekçiden satın almış olduğum minyatür gül. Eve getirdikten sonra nedense kurumaya başladı ve tomurcuklanan gülleri henüz açamadan soldu. Oysa aldığım bitkiye iyi de bakmıştım. Bir tanıdığım bazı çiçekçilerin, bitkilere horman hapı verdiğini söyledi. Satın alınması için böyle şeylerin yapılıyor olmasına hem şaşırdım hem üzüldüm.</p></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9Tj0w9erM9W8L9AhyphenhyphenYmNLYEQVS-eY3sLIPRLaV6rJDaZVqZ3MYeWKYdnRSc96B6M9gtFq35bPa9WncK3UGDOcBTjcwei1b8lhvn1QEpY_nkKTOiHxEPZ2wfJUgj-y3lKdeek9up0-epDZ2mZBlpxUs8nJW3r0poJ4f1oj_lGwO2hvTdILDfYSGNMPPEU/s4032/A749A7BC-A532-42AB-9811-B9B61882DC4B.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9Tj0w9erM9W8L9AhyphenhyphenYmNLYEQVS-eY3sLIPRLaV6rJDaZVqZ3MYeWKYdnRSc96B6M9gtFq35bPa9WncK3UGDOcBTjcwei1b8lhvn1QEpY_nkKTOiHxEPZ2wfJUgj-y3lKdeek9up0-epDZ2mZBlpxUs8nJW3r0poJ4f1oj_lGwO2hvTdILDfYSGNMPPEU/s320/A749A7BC-A532-42AB-9811-B9B61882DC4B.jpeg" width="180" /></a></div><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bir akşam yakın bir arkdaşımla buluştuğum günden bir kare. Çay eşliğinde tatlımızı yiyip hoş bir sohbet etmiştik. Resimdeki tatlıyı da ilk kez denemiştik. İşletmenin kendi adını verdiği tatlılardan biri. Yaban mersinli enfes bir tatlıydı. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_BVUep1WopYyGM2TLQtJK83wD1h6UU2xD9CgQn8ZBEhdGDGH079m7ZA14lCp8yg3c1VfAxvGLNOi3niJY3dCeS9Eh0zZHJ59s3UHLKK4Ariy3v5bTUNniLcPZkuYHt5Tuiwx5Z0cPRnCs2nYCdPqownh-VV_GAhyMg3jhKrYHEY8I7iL27NmCkI-Wtpw/s2048/B68E75E5-BF68-4DEB-9BDB-FFC8FC4D7239.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="2048" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_BVUep1WopYyGM2TLQtJK83wD1h6UU2xD9CgQn8ZBEhdGDGH079m7ZA14lCp8yg3c1VfAxvGLNOi3niJY3dCeS9Eh0zZHJ59s3UHLKK4Ariy3v5bTUNniLcPZkuYHt5Tuiwx5Z0cPRnCs2nYCdPqownh-VV_GAhyMg3jhKrYHEY8I7iL27NmCkI-Wtpw/s320/B68E75E5-BF68-4DEB-9BDB-FFC8FC4D7239.jpeg" width="320" /></a></div><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Aralık ayında çekmiş olduğum kedi fotoğrafları. Resimleri bir araya getirdim ve gülümseten bu kolaj meydana geldi.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiPQvs7fDJP3HdsEI9uxHvbN9QLFV1SWJAZyzkK5YScbSPWi5WverIgCXg06pXjyHHy4SD96bygDc9riognsNJD_8G7Jts3SdDjYF3ntUQcCngEY3Iq53_sa6r9PVfXSbpBrbJJlww4ASIMN108s2yWAwKzevya8ORHc5f4a5FS8icijOLE4RBgpIdstg/s2100/F8709045-BDD2-4DD0-9312-72C9CFB6CB15.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2100" data-original-width="1576" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiPQvs7fDJP3HdsEI9uxHvbN9QLFV1SWJAZyzkK5YScbSPWi5WverIgCXg06pXjyHHy4SD96bygDc9riognsNJD_8G7Jts3SdDjYF3ntUQcCngEY3Iq53_sa6r9PVfXSbpBrbJJlww4ASIMN108s2yWAwKzevya8ORHc5f4a5FS8icijOLE4RBgpIdstg/s320/F8709045-BDD2-4DD0-9312-72C9CFB6CB15.jpeg" width="240" /></a></div><span style="font-family: verdana;"><p style="text-align: center;">Havanın henüz bu kadar soğumadığı günlerden birinde gökyüzünde süzülen bu iki bulut kümesi dikkatimi çekmişti. İnsan yüzüne benzemiyorlar mı?</p></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Birkaç gündür kar havası hakim. Havalar epey soğudu. Geçtiğimiz yıla kıyasla bu ay fazlasıyla soğuk geçiyor. Tıpkı geçen yılın kış akşamlarında olduğu gibi bu yılda da bozacı, sokak sokak dolaşıyor ve “bozaa, bozacııı!” sesiyle akşam sessizliğini bozuyor.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili okur,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Huzurlu ve mutlu akşamlar.</span></p><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-8587317403253990212024-01-10T21:21:00.001+03:002024-01-10T21:21:40.216+03:00Martin Eden | Jack London<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqXrf57MBncNelGaG6bAiM4q_LVBJ7gF_kMShLKp_mN_v1jr2fcbUBy5FSYqt1Li1C5rqJEcukX8BvP0-IYomp4ms6rOYk9r6WR1vNn2BB3T13Mh4_764Ee9pdUEppsaD40HHdA1INc4ME-dCpwbBcsnVRLmpFepI0zBFdgL2OINGJPSS65a4XnwY53_0/s4032/9353C50C-D851-479B-A757-32316AD98CDB.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqXrf57MBncNelGaG6bAiM4q_LVBJ7gF_kMShLKp_mN_v1jr2fcbUBy5FSYqt1Li1C5rqJEcukX8BvP0-IYomp4ms6rOYk9r6WR1vNn2BB3T13Mh4_764Ee9pdUEppsaD40HHdA1INc4ME-dCpwbBcsnVRLmpFepI0zBFdgL2OINGJPSS65a4XnwY53_0/s320/9353C50C-D851-479B-A757-32316AD98CDB.jpg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Martin Eden, Jack London.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Jack London kitabı hakkında şöyle der:”Martin Eden için neden biraz üzülmeyeyim ki? Martin Eden bendim. Fakat Martin Eden bir bireyci idi bense bir sosyalist. İşte bu yüzden ben yaşamaya devam ediyorum ve bu yüzden Martin eden öldü.”</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Kitabın konusu, yazarın kendi hayatından da izler taşıyor. 20. yüzyılın başlarında Oakland’da yaşayan Martin Eden, genç bir denizcidir. Toplumun sınıflara ayrıldığı o dönemde Martin, işçi sınıfının bir parçasıydı. Beklenmedik bir akşam yemeğinde hayatına girecek olan Ruth isimli genç kız, Martin’in hem hayatını değiştirecek hem de genç kızın ait olduğu burjuva sınıfına ulaşmanın hırsıyla dolup taşacaktır.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Ruth, burjuva sınıfına mensup bir ailede yetişmiş; eğitimli, görgülü, güzel bir genç kızdır. Ruth her ne kadar Martin’in, kendi ailesi için uygun olmadığını ve aralarındaki farklılıkların sorun çıkartacağını bilse de kalbindeki derin duygulara engel olamaz; Martin’e karşı o da içten içe duygular beslemeye başlar.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Martin, gemideki işinden ayrılır. Ruth’un ailesine ve mensup olduğu burjuva sınıfına yaranabilmek için eğitim seviyesini ilerletmeye karar verir. Okuma yazmasını iyi bir seviyeye taşımak ister. Zaman zaman Ruth ile bir araya gelerek okuduğu kitaplar, şiirler üzerine sohbet eder. Görgü kurallarını öğrenen Martin, giyim kuşamına da özen gösterir. Gün geçtikçe eski Martin Eden ile yeni Martin Eden arasındaki farklar çevredeki insanlar arasında da dikkat çekmeye başlar. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Gemideki işinden ayrılan Martin’in az bir birikimi olan parası da bitince kendine, burjuva sınıfında layık görülecek yeni bir iş bulmanın arayışına düşer. Son günlerde iç içe olduğu kitaplar ve yazarlardan ilham alarak bir şeyler yazmaya başlar. Ve böylelikle yazarlık serüvenine bir adım atmış olur. Yazdığı yazıları yayınevlerine ve gazetelere gönderse de istediği iyi sonuçları alamaz.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Büyük bir buhran yaşayan Martin, diğer yandan Ruth’u kaybetmenin korkusuyla karşı karşıyadır. İşçi ve burjuva sınıfı arasında kalan ve dahil olmak istediği burjuvalıların gerçek yüzlerini her geçen gün görmekte olan Martin Eden’in hayatı, duygusal bir boşluğa doğru sürüklenir.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Ne söylediğinizden çok nasıl söylediğiniz önemli.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Güzelliğin ne olduğunu anlayacak hissiyata sahip değildiler; yoksa o parlayan gözlerin ve o yanakları kızarmış, ışıldayan yüzün, bu gencin ilk kez yaşadığı aşk hayalinin bir belirtisi olduğunu bilirlerdi.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“İçimde söylemek istediğim çok şey var sanırım. O kadar fazla ki. Kafamdakileri gerçek anlamda aktarmanın yollarını bulamıyorum. Bazen sanki tüm dünya, tüm yaşam, her şey gelip kafama doluşuyor ve sözcüleri olmam için bağırıp feryat ediyor.”</span></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Hisleri ve sezgileri ister yazılı ister sözlü olsun, konuşmaya dönüştürmek büyük bir iştir ve sırası gelince okuyan ya da dinleyen insanın içinde bu konuşma aynı biçimde yeniden his ve sezgilere dönüşecektir.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Toplumdaki her insan ve her zümre -daha doğrusu hemen hemen her insan ve her zümre- kendinden daha iyi olanları taklit eder.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Anlayacağın varsa ben değişmedim; ama birden kıymete binmem sürekli bu konuda kendi şüphelerimi gidermeye zorluyor beni. Kemiklerimin üzerindeki etler aynı, yine eskisi gibi ellerimde ve ayaklarımda onar parmağım var. Ben aynı insanım. Yeni bir güce sahip değilim, yeni bir beceri geliştirmedim. Beynim aynı beyin. Edebiyat ya da felsefe üzerine tek bir yeni genelleme yapmışlığım bile yok. Beni kimselerin istemediği zaman kişilik olarak ne ölçüde bir değere sahipsem şimdi de aynı değerde bir insanım. Beni şaşırtan şey, insanların beni şimdi istemeleri. Beni ben olduğum için istemediklerine şüphe yok; zira ben, o eskiden istemedikleri insanla aynı kişiyim.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-54433983406230644692024-01-04T19:39:00.000+03:002024-01-04T19:39:32.064+03:00Galaktik Trenyolu’nda Gece Vakti | Kenji Miyazawa<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrjHgQt_-c88Bmd8qpfhpo1ylC121sYIIGwcSvJO_OPcZgAQ0Ds7FzxSE1jPJ2oV7nJzbD1tsY3KRkhjyMaTmqBTZd3N0cf83Co19epvgoOlmSIRtuQwYLeoPRlUY5Wf5Lle4VKAyug1-BFOZUwLomrzBfxVzAwUtnZaHgSHyiHv-FahV1KyhqWmnbtZc/s4032/D7830695-FAD4-4E27-A1B4-18908CAFFC6B.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrjHgQt_-c88Bmd8qpfhpo1ylC121sYIIGwcSvJO_OPcZgAQ0Ds7FzxSE1jPJ2oV7nJzbD1tsY3KRkhjyMaTmqBTZd3N0cf83Co19epvgoOlmSIRtuQwYLeoPRlUY5Wf5Lle4VKAyug1-BFOZUwLomrzBfxVzAwUtnZaHgSHyiHv-FahV1KyhqWmnbtZc/s320/D7830695-FAD4-4E27-A1B4-18908CAFFC6B.jpg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Galaktik Trenyolu’nda Gece Vakti, Kenji Miyazawa.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Japonya’nın en sevilen yazar ve şairlerinden biri olan Kenji Miyazawa, daha çok duygusal yüklü çocuk öyküleri kaleme almıştır. Miyazawa’nın yazmış olduğu eserleri hayattayken hiç tanınmamış; ölümünden sonra ise büyük bir ün kazanmıştır. Galaktik Trenyolu’nda Gece Vakti isimli eseri animeye de uyarlanmıştır.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Kitabın küçük karakteri Giovanni, arkadaşları tarafından dışlanan ve zorbalığa maruz kalan bir çocuktur. Yaşadığı şehirde her yıl belli bir dönemde gerçekleşen Yıldız Festivali’ne çok az kalmıştır. Beklenen Yıldız Festivali gelir. Giovanni o gece de arkadaşları tarafından yalnız bırakılır. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Tek başına yüksek bir tepeye gökyüzünü izlemeye çıkan Giovanni, tepeye doğru yaklaşmakta olan bir tren görür. Gördüğünün gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu anlayamadan kendisini o trenin içinde yolculuk yaparken bulmaya başlar. Tam o esnada trendeki yolculuğu sırasında ona iyi davranan tek arkadaşı Campanella’yı görür. Bu gizemli yolculukta onu gördüğüne çok sevinen Giovanni kendisini biraz da olsa güvende hisseder. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">İki arkadaşın yolculukları takımyıldızları arasında sürecek olurken karşılarına yeni yeni insanlar çıkacak ve bu tanışmalar sonucunda sevgiye, mutluluğa, ölüme, dostluğa, hayata dair birçok şey öğreneceklerdir.</span></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">"Mutluluğun ne demek olduğunu kim bilir?" diyerek avuttu Fener Bekçisi genç adamı. "Doğru yolda ilerlerken karşılaşılan zorlukların ve tecrübe edilen tüm iniş çıkışların her biri, aslında bizi gerçek mutluluğa yaklaştıran birer adımdır.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-38026572151617061652024-01-02T19:13:00.001+03:002024-01-02T19:31:50.908+03:00Kalbimden Dökülenler<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBdEgZjV7P8o64ZKtEthRmb_ngBEZjBrRC5CODW9uW3wvcL5eFbU5DaSgWlVLD79s04L9eQFP_b3CWa4Em2BJie0lhcMJeMF2CmOvPb4ttjQXbogRBjjfeo3zHPyho3_504lHo1V2NY2eo_BSxVCbbycX7yapcwu6Uf-0bFcUYKLYDBZIFLSLN0CrtZ7E/s4032/F9FE03C0-865E-450E-BF54-C07F949353EB.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBdEgZjV7P8o64ZKtEthRmb_ngBEZjBrRC5CODW9uW3wvcL5eFbU5DaSgWlVLD79s04L9eQFP_b3CWa4Em2BJie0lhcMJeMF2CmOvPb4ttjQXbogRBjjfeo3zHPyho3_504lHo1V2NY2eo_BSxVCbbycX7yapcwu6Uf-0bFcUYKLYDBZIFLSLN0CrtZ7E/s320/F9FE03C0-865E-450E-BF54-C07F949353EB.jpg" width="240" /></a></div><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Nasıl başlasam, ne yazsam bilmiyorum. Kalbim kırık ve hüzünlüyüm. Bir süredir ücretli öğretmenlik yapmaktayım. Sistemin kendisi başlı başına bozuk, adaletsiz ve eksikken; hadsiz, ukala ve cahil veli profiline sahip olan kesimle uğraşmak da kalan sabrınızı sınamaya yetiyor.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Çalıştığım hiçbir özel okul ya da özel eğitim kurumunda, devletin ilkokulunda karşılaştığım bu kendini bilmez veli profiliyle hiç karşılaşmadım. Sınıfı aldığım ilk günden problemler baş göstermişti. Benden önceki öğretmen, çocukları -bu örneği vermiş olduğum için özür diliyorum- sanki bir ahırdaymış gibi kendi hallerine salmış; çocuklara ne bir kural ne bir saygı ne de bir sevgi aşılamıştı. Zor bir sınıf ve zor bir veli profili ile karşı karşıyaydım.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Kendimi motive ederek başarabilirsin dedim. Çünkü mesleğim insan eğitmek. Yalnızca akademik bir eğitim vermek değil; yarınlara ahlaklı, erdemli, saygılı, vicdanlı insanlar da yetiştirmek. Benim eğitim anlayışım nerede kiminle olursam olayım hep bu yönde olmuştur.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sınıf kurallarımı, kendi kurallarımı öğretmekle başladım. Beni üzdüklerinde ya da kırdıklarında duygularımı asla saklamadım. Onlara sevgimi, ilgimi gösterdim. Zamanla kurallarım oturmaya başladı. Tabi arada sesimin yükseldiği, sınıf kontrolünü ve düzenini sağlamak için bağırdığım anlar da oldu. Karşılıklı olarak saygı, sınıf ve okul kuralları arasındaki dengeyi yavaş olsa da sağlamaya başladık.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bir şeyler düzene girerken düzeni bozacak kişiler buna ant içmiş olacak ki bugün hayatımın en kötü en tatsız deneyimini yaşamış oldum. Sınıfım bir veli tarafından basıldı. Evet, yanlış duymadınız. Tam anlamıyla böyle bir durumla karşı karşıya kaldık. Hem ben, bir öğretmen olarak; hem de öğrencilerim. Veliyi sakinleştirmeye çalışıp sınıfa bu şekilde girip dersimi bölemeyeceğini kapının önünde konuşabileceğimizi sakince söylesem de karşımda öfkeden sinir küpüne dönmüş beden dili beni dövecekmiş gibi nefret saçan bir insan vardı. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Ortaya attığı iddialar, iftira niteliğinde değer taşırken kadın, öfkesini hâlâ kontrol edemiyor ve bağırmaya devam ediyordu. Sınıfımı karşımdaki zümreme teslim edip müdürün odasına gidebileceğimizi söyledim. O odanın içerisinde de bana ahkam kesmeye çalışan hadsizce konuşan kadın, ortaya asılsız bir şeyler atıyor ama kendi çocuğunun problem davranışlarının olduğunu asla kabul etmiyordu. Benimle bu şekilde konuşamayacağını, üslubunu düzeltmesi gerektiğini söyledim ve ardından müdürüme bu şartlar altında konuşmaya devam edemeyeceğimi söyleyip o ortamı terk ettim. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Elbette moralim bozuldu, duygusal bir çöküş yaşadım. Hâlâ kendimi pek iyi hissetmiyorum. Kadın, aslında bugün eşinin okula geleceğini ama eşini tuttuğunu ve kendisinin geldiğini söyledi. Bu tam olarak ne demek oluyor? Beni tehdit etmek mi? Benim sakinliğim karşısında karşımdaki kadının öfkesi, siniri, ses yüksekliği suçluluk psikolojisinin göstergesi değil de nedir? Sınıfımı basmak, bağırıp çağırmak, öğretmene had bildirmek. İşte bunlar tam olarak günümüzün veli profilleri. Bu zihniyette anne babanın aynı bu zihniyette çocukları yarın öbür gün topluma karışacak. Çok yazık çok üzücü. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Olay sonrası müdürüm tutanak tutmamı istedi. Sınıf annemiz güzel sözler içeren ve o veli adına özür dileyen uzun bir mesaj atmış. Şimdilik ne yapacağımı bilmiyorum. Bir gün de olsa yaşadığım bu korkunç olaydan ve o ortamdan uzak kalmaya ihtiyacım var.</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-19323162356536324692024-01-01T11:23:00.002+03:002024-01-01T11:25:09.632+03:00Sevgili kendim<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhffuV9HLsHxLc55bxaocoWegmTFVK0ErE7RsjjxycoqoHupyBxYjQO-C8KwVuRHm75qclbkbcUvEc22i_shsAIYvZsgp9FFpcIToo05l6TyDfYKpWlz1hrDQVAgRgMbnhPZsZ_ANIffTjOr65vGaMdkDZSn_8dwVpmWd6L4K51gzpCpJOBKzcF_aL10vA/s4032/B7FC29FA-9AD5-4AD7-9D11-FABD5C8394D9.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhffuV9HLsHxLc55bxaocoWegmTFVK0ErE7RsjjxycoqoHupyBxYjQO-C8KwVuRHm75qclbkbcUvEc22i_shsAIYvZsgp9FFpcIToo05l6TyDfYKpWlz1hrDQVAgRgMbnhPZsZ_ANIffTjOr65vGaMdkDZSn_8dwVpmWd6L4K51gzpCpJOBKzcF_aL10vA/s320/B7FC29FA-9AD5-4AD7-9D11-FABD5C8394D9.jpg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sessiz bir sabah. Sürprizlerle ve bilinmezliklere dolu yeni bir yılın ilk sabahı. Kuş sesleri her zamanki gibi sabahın erken saatlerine eşlik ediyor. Kumru kuşları camın önüne uğramadan güne başlamıyor. Bitkilerim, sabahın ilk ışıklarını içtenlikle hissediyor ve güneşe selam veriyor. Yeni bir gün başlıyor.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Acı tatlı bir şekilde bitti geçtiğimiz yıl. Veda ettiğim insanlar olduğu gibi yeni yeni insanlar da tanıdım. Hayatın, her zamanki akışında olduğu gibi. Zamanımın kıymetli olduğunu daha çok fark ettiğim ve beni negatifliğe sürükleyen insanlarla görüşmeyi kestiğim bir seneydi. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Kendime bir sürü hedef koymayı bırakalı epey oldu. En çok an’da yaşamayı sevdiğimi fark ettim. Bana en çok bunun iyi hissettirdiğini. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Çok kitap okumayı istememe rağmen bunu pek de başaramadım. Bununla birlikte geçen yıl çok sevdiğim kütüphaneye gitme alışkanlığım da biraz sönük kaldı. Bu konuda içim buruk hissediyorum. Kitapları çok sevsem de niye onlardan kendimi uzak tutmuştum? Üstelik insanın en iyi dostu olacakken…</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sulu boyamdan, çizim kalemlerimden de uzaklaştım. En son ne zaman bir şeyler çizip boyadım hatırlamıyorum. Oysa çok keyif verirdi resim yapmak; ortaya çıkan sonuç beni çok mutlu ederdi. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Tiyatroya, müzelere, resim sergilerine fazlasıyla gittiğim ve sonuçtan tatmin olduğum bir yıldı. Müze kartımı yenilemek iyi bir fikirdi.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Canım bisikletimi sürmeyi de bıraktım. En son iki yıl önce sahil kenarındaki bisiklet yolunda gün batımında sürmüştüm. Bunun için uygun ortam ve koşulların şehrimde sağlanmadığı aklıma gelse de bahanelere sığındığımı fark ediyorum ve bu düşünceleri zihnimden uzaklaştırıyorum.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bıraktığım mektup arkadaşlığına tekrar başladım. Duygu ve düşüncelerimi mektup kağıdına aktarmayalı epey olmuştu. İçimdeki özlemi dindirmenin tek yolu da mektuplaşmaya yeniden başlamaktı. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Fırsat buldukça sevdiğim ve bana iyi hissettiren insanlarla bir araya geldim. Zaman zaman kendimle de vakit geçirdim. Bu yıl sevdiğim ve sevildiğim insanların yanımda olması güzel şeylerden biriydi. Sevdiğim insanlar için hediyeler hazırladım, mektuplar yazdım. Bunu büyük bir mutlulukla ve keyifle yaptım. Aynı hislerle bana verilmek isteneni de teşekkür ve sevgiyle kabul ettim.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Spor hayatımın bir parçası haline geldi. Geçtiğimiz yıl kendi adıma verdiğim en iyi kararlardan biri buydu.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bitkilerimle pek ilgilenemedim. Bu yüzden birkaç tanesine veda etmek zorunda kaldım. Birkaç gün bunun sebebi olarak kendimi suçladım. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Yaptıklarımla, yapamadıklarımla; iyisiyle kötüsüyle bir yıl daha geçti ve gitti. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili kendim,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Teşekkür ederim.</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-37646834740029384622023-12-31T15:33:00.001+03:002023-12-31T16:15:22.082+03:00Mâzîden Atîye Zarâfet Sergisi | Komik Para Tiyatro Oyunu<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiolwOtu4DUBxJG69RMyBqQYGl7T9Q7W_29WHg6vkpC2McPUvZEIoyTkqGAgEq412n0KZrkcWctsAAl5R109Vyj4BHS_G-0Vt1eJUf5Ok69sGqxsN94oztRBo1amebCN0P4iJFJ3LS1-u6hOOfFxlrRH3X4JfUvPSKWFGwZI3LkhxHIgI6TbqpxIZHlWuE/s4032/BEDCA493-56D3-40B8-815D-E2DA67C066AF.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiolwOtu4DUBxJG69RMyBqQYGl7T9Q7W_29WHg6vkpC2McPUvZEIoyTkqGAgEq412n0KZrkcWctsAAl5R109Vyj4BHS_G-0Vt1eJUf5Ok69sGqxsN94oztRBo1amebCN0P4iJFJ3LS1-u6hOOfFxlrRH3X4JfUvPSKWFGwZI3LkhxHIgI6TbqpxIZHlWuE/s320/BEDCA493-56D3-40B8-815D-E2DA67C066AF.jpg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Cumartesi, yakın bir arkadaşımla bir sergi ve tiyatro oyunu sığdırdığımız bir gündü. Havanın güneşli olması soğuk esen rüzgarı unutturmaya yetmişti. Bir ay öncesinden aldığımız tiyatro biletimiz için oldukça heyecanlıydık. Birlikte gittiğimiz en son tiyatro oyunlarından sonra oluşan memnuniyetimiz, yaptığımız isabetli tiyatro oyunu seçimlerini akla getirmiş ve o günkü sohbetimize de hoş bir konu olmuştu.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sıklıkla karşıma çıkan Abdülmecid Efendi Köşkü’nde dönemsel sergilerin yer aldığı bu yerde sanat severleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden cumhuriyetin ilk yıllarına götürecek dönem kıyafetleri karşılıyordu. “Mâzîden Âtîye Zarâfet” isimli sergi 17 Mart 2024 tarihine kadar -pazartesi hariç- ziyaretçilere ücretsiz bir şekilde açık olacakmış.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Abdülmecid Efendi Köşkü’ne öğleden önce vardık. Çok kalabalık olmayan bir zaman dilimine denk geldiğimiz için şanslıydık. Köşke girişlerde bir önceki ziyaretime göre olan izlenimlerime göre ziyaretçiler daha sıkı kontrollerden geçiriliyordu. İçeriye su, makyaj ürünleri gibi maddeler asla sokulmuyordu. </span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjS3M293RD65frYDLwBCn9tCID9A3HXIndG0alDQo_E5_apRX2VnHoOnfKC8-Q1lB22oiPyDAw4YDcI0iqc5prQfL0cEHWFpb513GSxrBCpRU9ELc_33JWO3E_nBTMzTW-ycspXoWrTOzbEUhIg3TRWRTugQJr39PLZltDnRBSES-LRncb_OLmUdUk2B0/s4032/E187DA24-2346-49C3-B6FC-3124065BF874.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjS3M293RD65frYDLwBCn9tCID9A3HXIndG0alDQo_E5_apRX2VnHoOnfKC8-Q1lB22oiPyDAw4YDcI0iqc5prQfL0cEHWFpb513GSxrBCpRU9ELc_33JWO3E_nBTMzTW-ycspXoWrTOzbEUhIg3TRWRTugQJr39PLZltDnRBSES-LRncb_OLmUdUk2B0/s320/E187DA24-2346-49C3-B6FC-3124065BF874.jpeg" width="180" /></a></div><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sergi salonuna giriş yaptığımızda dönem kıyafetleri tüm ihtişamı ve göz alıcı zarafetiyle bizleri karşıladı. Bazı güvenlik görevlerinin ise gereğinden fazla yaptıkları uyarılar ve kaba üsluplar böyle bir atmosfere ne yazık ki yakışmamıştı. Kıyafetlerin gelen ziyaretçilerden korunması ve dikkatli olunması anlaşılır bir şeydi ancak hiçbir kural ihlali yapmadan da uyarı alındığına şahit olmak da anlaşılmaz bir şeydi. Kıyafetlerin etrafı şeffaf bir platformla çevrili olsaydı bu tür davranışlara da kimse maruz kalmaya mecbur olmayabilirdi.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Köşkün her iki katında yer alan odalar kıyafetlerle doluydu. Kadrajıma aldığım birkaç fotoğraf karesini sırasıyla paylaşıyorum.</span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdC_qVelvx7YlGYsP3TQ7Mheyv27_PyWFuINX86n7dGfxAVEWg7ZvipKQ2kiuX4BYgiGrLpudCC9VwY9-EP0sAhFvmF323cd1Ry7mH3TTO95KQ_LkUL6WDpLN7_nHJH4i1O9SEGZy2aEMY0kn6u48rHinI0wP2_PkPZMQ9Vwn_ZA8EyiLRhENSh2A3CXg/s4032/54BDF2E2-0AAE-426D-B99A-DD9007176B48.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdC_qVelvx7YlGYsP3TQ7Mheyv27_PyWFuINX86n7dGfxAVEWg7ZvipKQ2kiuX4BYgiGrLpudCC9VwY9-EP0sAhFvmF323cd1Ry7mH3TTO95KQ_LkUL6WDpLN7_nHJH4i1O9SEGZy2aEMY0kn6u48rHinI0wP2_PkPZMQ9Vwn_ZA8EyiLRhENSh2A3CXg/s320/54BDF2E2-0AAE-426D-B99A-DD9007176B48.jpeg" width="180" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgakO86YpCAwWuNVLvBsDXko1kYjCn1YyEzqClMjC7ONPXbBWb5BhyEDKzABPprACMcOUhBOxtNAEtI3Wl91sxbu3Ihlx5MQZgLJs0FRDlK84zMZk-uJEdkzvMOhq3RfJmBz4h3f5jSKsw18VAGANZj7ZVAD6U979sBLmXN2WVVluh4L87fREOkiGqN_pI/s4032/47977E89-94D1-479D-8CC3-F6AC8ECC6B68.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgakO86YpCAwWuNVLvBsDXko1kYjCn1YyEzqClMjC7ONPXbBWb5BhyEDKzABPprACMcOUhBOxtNAEtI3Wl91sxbu3Ihlx5MQZgLJs0FRDlK84zMZk-uJEdkzvMOhq3RfJmBz4h3f5jSKsw18VAGANZj7ZVAD6U979sBLmXN2WVVluh4L87fREOkiGqN_pI/s320/47977E89-94D1-479D-8CC3-F6AC8ECC6B68.jpeg" width="180" /></a></div><p style="text-align: center;"><br /></p><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqnVII4ZBvcHjNyHHd4fgISTMOnvYUwCUhJTs1nT4x2Dx4u0F6K25JwefFIuZyTIXbSVxvg12Q2wSGO0saYnFFvfgt9YDb5arX82o9pa9CKBWWiVa9vxB7mOOe9iy6_oXZt5ZVgrr-DkilgZir3zk1NQl2Sru1XMq5j39_ca5CzW-Odzq0X9W643ZwIck/s4032/CF5E5B30-FE57-4BD2-9724-C399E47FDB6E.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqnVII4ZBvcHjNyHHd4fgISTMOnvYUwCUhJTs1nT4x2Dx4u0F6K25JwefFIuZyTIXbSVxvg12Q2wSGO0saYnFFvfgt9YDb5arX82o9pa9CKBWWiVa9vxB7mOOe9iy6_oXZt5ZVgrr-DkilgZir3zk1NQl2Sru1XMq5j39_ca5CzW-Odzq0X9W643ZwIck/s320/CF5E5B30-FE57-4BD2-9724-C399E47FDB6E.jpeg" width="180" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhET9LSmPGIXycN3R8whZoRhAbWFyuwL_hEdUp6DkBfY-an56TWP2YWS_bmfN0_XUBibZPa_Vm6e8WxPa2WbP_8U94RSynstY5BGByCXA4mAK8a1Po3deNMBFeYV0OeQfdT6bYfnUApvvGoXbHrGPu0gOUa0Z6Zpmzl5OpwM5q1eP4s9X0IqFB6Dve6RWA/s4032/D595B420-663C-413F-80FB-67700AD314CF.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhET9LSmPGIXycN3R8whZoRhAbWFyuwL_hEdUp6DkBfY-an56TWP2YWS_bmfN0_XUBibZPa_Vm6e8WxPa2WbP_8U94RSynstY5BGByCXA4mAK8a1Po3deNMBFeYV0OeQfdT6bYfnUApvvGoXbHrGPu0gOUa0Z6Zpmzl5OpwM5q1eP4s9X0IqFB6Dve6RWA/s320/D595B420-663C-413F-80FB-67700AD314CF.jpeg" width="180" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;">Şimdi paylaşacağım ayakkabı ve çantaların şıklığına, zarafetine gerçekten bayıldım.</span><div><span style="font-family: verdana; text-align: center;"> </span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg87-TEYli-2C-JlbxXLuEJpCq01w53d7-W7nchJ7Av3Xjgb_Id5qFl9LkeVOJJ-4oCg3PNwO2ZxatNCRhUnhOzTWvQZxC5o_m0xioFTclwSZ7J0hkIM2C9z4B5A8e2eKH86pzxbM-5Ul-WOBEm7gNlf8upJKNrOGn7B8Bk1dYiisbB4wzH3nhhfs6ohaQ/s4032/AF517FC2-C451-4934-85C5-8FFE2AB61877.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg87-TEYli-2C-JlbxXLuEJpCq01w53d7-W7nchJ7Av3Xjgb_Id5qFl9LkeVOJJ-4oCg3PNwO2ZxatNCRhUnhOzTWvQZxC5o_m0xioFTclwSZ7J0hkIM2C9z4B5A8e2eKH86pzxbM-5Ul-WOBEm7gNlf8upJKNrOGn7B8Bk1dYiisbB4wzH3nhhfs6ohaQ/s320/AF517FC2-C451-4934-85C5-8FFE2AB61877.jpeg" width="180" /></a></span></div><span style="font-family: verdana;"><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSe9CEV1LrRekBeK3h4j8DfYwuz_SZts7UtfHm_pp7udkBX2LaRvF___ySmAFBCvKcntKx5ZaQ6-pjNva24dotA-i0an6kpC7lB6im1PELVT_hLR-U8v4Hf56itW-o4JXISCU2b1u4wUWbDqLRureTsIGBYAvUGYOMazYyKMGIUuocJKoJDHxLpeXbEnI/s4032/3148EFBB-3AC7-448F-B198-B61A401AEBF6.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSe9CEV1LrRekBeK3h4j8DfYwuz_SZts7UtfHm_pp7udkBX2LaRvF___ySmAFBCvKcntKx5ZaQ6-pjNva24dotA-i0an6kpC7lB6im1PELVT_hLR-U8v4Hf56itW-o4JXISCU2b1u4wUWbDqLRureTsIGBYAvUGYOMazYyKMGIUuocJKoJDHxLpeXbEnI/s320/3148EFBB-3AC7-448F-B198-B61A401AEBF6.jpeg" width="180" /></a></div><br /></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bu tablo ise Osman Hamdi Bey’in “Gezintide Kadınlar” adlı eseri. Sergi salonunda bir odada yer alıyordu.</span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAVzoXGeWlZXMHexOah4uIXGAPD7hxy0cj-_-QlQr85bn4RN0XmcENS1ErCgo5opBkGQHgn6sO9MZ9RnJ1qyeSB61rYJE_hcT9VGojP9qkfTzRcFu0fqiVrbTlrGNWX6pdSAQ40DjYefDgHC1jBGOzSby6gtU7lI2CkY15Z4HuLmJrx7M-2XsGFmwUmAI/s4032/8C545B3E-52A5-4167-BD21-450F08C63AC9.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAVzoXGeWlZXMHexOah4uIXGAPD7hxy0cj-_-QlQr85bn4RN0XmcENS1ErCgo5opBkGQHgn6sO9MZ9RnJ1qyeSB61rYJE_hcT9VGojP9qkfTzRcFu0fqiVrbTlrGNWX6pdSAQ40DjYefDgHC1jBGOzSby6gtU7lI2CkY15Z4HuLmJrx7M-2XsGFmwUmAI/s320/8C545B3E-52A5-4167-BD21-450F08C63AC9.jpeg" width="180" /></a></div><br /><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sergiden sonra tiyatro izleyeceğimiz yere doğru yola koyulduk. Tiyaro oyunumuzun adı: Komik Para.</span></div><p></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhy3vkI0XoK__Em-BRBqqZBAL80bOmFFm8xjmahloY2Cilw3gMWgbz0nbQjc2NFFQuASBT_MNBNwSppQflpu6dSrzkUdrhTYTGOG-FvFJ8roW8U7biCFHxcU6HQjVPQFcGbTwm-uDgimp_BelQ3K7taOW9_xMY23fWaZHUKZtLfvR-hMSZaHpCIputYjRU/s3215/305FA6A5-B2CB-4995-A5DD-1FD8ED7C9E9E.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3215" data-original-width="3022" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhy3vkI0XoK__Em-BRBqqZBAL80bOmFFm8xjmahloY2Cilw3gMWgbz0nbQjc2NFFQuASBT_MNBNwSppQflpu6dSrzkUdrhTYTGOG-FvFJ8roW8U7biCFHxcU6HQjVPQFcGbTwm-uDgimp_BelQ3K7taOW9_xMY23fWaZHUKZtLfvR-hMSZaHpCIputYjRU/s320/305FA6A5-B2CB-4995-A5DD-1FD8ED7C9E9E.jpeg" width="301" /></a></div><div style="text-align: center;"><br /></div><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Yine izlemesi çok keyifli ve komik bir kurguya sahip oyunu izleme fırsatımız oldu. Oyunun son kısmında oyuncuların da üzerinde yer aldığı sahte paralar seyircilere doğru müzik eşliğinde fırlatıldı.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Tiyatro sonrası acıkan karnımızı doyurmak için Kore yemeklerini hiç denemeyen ve denemek isteyen arkadaşımın da onayını alarak en yakındaki Kore restoranının yolunu tuttuk. İlk tadıma göre yemekleri beğendi. Yemeğimiz eşliğinde birbirimize hazırladığımız hediyeleri verdik. Arkadaşım seramik tabağa benim için bu çizimi yapmış. Çok mutlu oldum. Cumartesi gününü hoş bir tebessümle bitirmiş olduk. </span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg96wXivhS0Ye4jx7r3eBR5faxHJZe1L6tum6Ej8Ul8xegwJ08h78kFELlv-Q7kUL-0KybhcFnccoeZl3rd1XvvDzaaWQClVSR7gjh94UiN2sINsNBRwRIstMlUR29EFnd8I3KkQvQHsYOSF9W_01p8Rn5WTNqExzosD-UDgol_8MppVBYW6HETlOk84is/s4032/B3D5CA01-D589-4DAF-B18D-19C2185D5010.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg96wXivhS0Ye4jx7r3eBR5faxHJZe1L6tum6Ej8Ul8xegwJ08h78kFELlv-Q7kUL-0KybhcFnccoeZl3rd1XvvDzaaWQClVSR7gjh94UiN2sINsNBRwRIstMlUR29EFnd8I3KkQvQHsYOSF9W_01p8Rn5WTNqExzosD-UDgol_8MppVBYW6HETlOk84is/s320/B3D5CA01-D589-4DAF-B18D-19C2185D5010.jpeg" width="240" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"><br /></span><p></p></div>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-44198367301644316292023-12-26T20:55:00.000+03:002023-12-26T20:55:56.474+03:00Koşar Adımlarla Yürümek<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEUkYQomBhqrfURV0p2AZW-ijg1O_lxI8e8cojqaRVI9Nkq_NfCXJ0WUE0ODPZz5wU8mQhyqmqDV8CDh9e8FuikIJ0q2du_lRukOPZwGmAVsukJAg03dnw_sBfGf41NaPRuryJ3hMigFzfL2FMFkLGoZz3eKW_aUC-kOUpesl-axJvZ0qdjSXSPTMIe9s/s4032/AA5FCDC6-65B5-42BE-B3B4-242F575B8773.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEUkYQomBhqrfURV0p2AZW-ijg1O_lxI8e8cojqaRVI9Nkq_NfCXJ0WUE0ODPZz5wU8mQhyqmqDV8CDh9e8FuikIJ0q2du_lRukOPZwGmAVsukJAg03dnw_sBfGf41NaPRuryJ3hMigFzfL2FMFkLGoZz3eKW_aUC-kOUpesl-axJvZ0qdjSXSPTMIe9s/s320/AA5FCDC6-65B5-42BE-B3B4-242F575B8773.jpg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Gözlerim dalıp gidiyor. Zamansızca, uzaklara. Adım adım bu yılın son günlerine yaklaştık. Bana adımlarımı soracak olursan epey hızlıydı. Hızlının da hızlısı. Birkaç gündür hava epey güneşli. Sanki kışın içinde ilkbahar gizlenmiş. Böyle havaları sevsem de kar yağmasını özledim. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Zihnimi dinlendirmek istediğim bir araya ihtiyacım var. Ara tatili çocuklardan çok ben istiyor olabilirim. Bugün bir veli toplantısı yaptım. Tam olarak istediğim gibi geçmedi. Küçük çocuklarla uğraşmaktan ziyade yetişkin insanlarla uğraşmak en zor olanı. Bir şey bilmeyen ama bildiğini iddia edip konuşmaya devam eden insanlar fazlasıyla yorucu. “Yavru kuş yuvada gördüğünü yapar” atasözü ile sınıfımdaki düzeni bozan ve saygısızca davranan öğrencilerin nasıl bu halde olduklarını biraz da olsa bugünkü toplantıda gözlemlerim sonucunda anlıyorum. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">İç karartıcı konuşmalardan biraz uzaklaşacak olursam iyi bir haberim var. Mektup arkadaşım ocak ayında İstanbul’a gelecek. Her ikimiz de onun geleceği güne doğru günleri birer birer saymaya başladık. İlk karşılaşmamız nasıl olacak, tepkilerimiz ne olacak merakla bekliyorum. Dokuz yıldır yalnızca mektuplarla tanıdık birbirimizi. Kısmet olursa ilk kez böyle bir deneyim yaşayacağım. Evet, doğru bildin. İçim içime sığmıyor.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Pazar günü Beykoz taraflarına gittik. Doğa ile baş başa olmayı öyle çok seviyorum ki. Gittiğimiz yer şansımıza pek kalabalık değildi. Birbirinden harika fotoğraflar çektim. Gökyüzü o gün ayrı güzeldi sanki. Bulutlar inzivaya çekilmiş ve yerini, gökyüzü mavisinin derinliğine bırakmıştı. Yol üzerindeki bir çiçekçiden kendime farklı bitkiler aldım. Menekşe, minyatür gül ve sukulent. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sabah yürüyüşlerine evcil hayvanlarıyla yürüyüşe çıkan insanlar görüyorum. Adı Mina olan şirin mi şirin sevimli bir köpekle tanışıyorum. Sahibi yaşlı bir teyze. Bana torununun köpeğini büyüttüğünü ve ona baktığını söylüyor. Ayaküstü gerçekleşen hoş sohbetin ardından köpeğe ve sahibine veda edip yürüyüşüme devam ediyorum.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Hızlı bir koşuşturmacanın içerisinde geçiyor günler. Sonunu bilmediğimiz bir yarışın içindeymişiz gibi…</span></p><p style="text-align: center;"><br /></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-49455617765990616522023-12-18T17:59:00.001+03:002023-12-18T17:59:48.573+03:00Run<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaOiT9hdgiROVEOV8SwSwnNFpv1iZRWTWzNGbrNVjAulCRlUU4M2oUNC9_i-ku11otzSEsiwEg_flIOkF5YMKW_YtFoO64bkO2VMsNthipLbHrwoGzpwdz-MiLHP0u3HJLphUG3oCjN7ISY753x9WxiHP3yJTtPlmdv7BgIDWpnvmF_xx1Iw8rm_8VLig/s800/E5A7BB85-A433-4574-952F-9141CE8029AA.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaOiT9hdgiROVEOV8SwSwnNFpv1iZRWTWzNGbrNVjAulCRlUU4M2oUNC9_i-ku11otzSEsiwEg_flIOkF5YMKW_YtFoO64bkO2VMsNthipLbHrwoGzpwdz-MiLHP0u3HJLphUG3oCjN7ISY753x9WxiHP3yJTtPlmdv7BgIDWpnvmF_xx1Iw8rm_8VLig/s320/E5A7BB85-A433-4574-952F-9141CE8029AA.jpg" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Gizli Gerçek, ABD 2020.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Chloe, dış dünya ile hiçbir bağlantısı olmadan sessiz bir kasabada annesi tarafından yetiştirilmiş bir kızdır. Üniversiteye gidecek yaşa gelen Chloe, küçük yaştan itibaren eğitimini yine annesi tarafından evlerinde almıştır. Genç kız, doğumundan beri birçok hastalıkla mücadele etmekte ve yürüyemediği için tekerlekli sandalye ile günlük hayatını devam ettirmektedir.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Genç kız günlerini büyük bir heyecanla bekleyerek geçirir. Çünkü çok yakın zamanda üniversite tercihleri için başvuruda bulunmuştur. Umutla beklediği kabul mektubu ise bir türlü gelmez. Tam umutsuzluğa kapılacakken annesinin kendisinden bir şeyler gizlediğine dair şüpheler edinmeye başlar. Bir süre annesini ve onun davranışlarını gözlemleyen genç kız, tuhaf şeyler sezer. Chloe’nin hayatı, bu tuhaflığı fark etmesiyle alt üst olacaktır.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Chloe, annesinin yıllarca ondan gizlediği büyük sırlarla yüzleşerek annesini karşısına alacaktır. Ve ondan yıllarca saklanan korkunç gerçeklerle karşı karşıya gelecektir. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;"> </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-25306941076083076362023-12-16T23:04:00.000+03:002023-12-16T23:04:54.452+03:00Aklımda Kalanlar<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSvJnEo5DbcrTxF698Ys8YhBPmvy9MC6HqM87U_jLtVo6_PfosENXduAf9bhbH74ZmDdvDXJ_c3fL4dYuii0hvAgtlW9Qs8H_ZSfkXGfzG2DDv3yE2w0St9EU_fcSoQ7C8oiXfzw9V7WE514Zkl_UBUH-jaORtdwadpxI-1VgqBIpoIByr8ktQTkGHqbs/s4032/84552B26-0183-4B4A-BF3F-2010413B83D7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSvJnEo5DbcrTxF698Ys8YhBPmvy9MC6HqM87U_jLtVo6_PfosENXduAf9bhbH74ZmDdvDXJ_c3fL4dYuii0hvAgtlW9Qs8H_ZSfkXGfzG2DDv3yE2w0St9EU_fcSoQ7C8oiXfzw9V7WE514Zkl_UBUH-jaORtdwadpxI-1VgqBIpoIByr8ktQTkGHqbs/s320/84552B26-0183-4B4A-BF3F-2010413B83D7.jpg" width="240" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Son günlerde bir unutkanlık aldı başını gidiyor. Takviye gıdalar ve vitaminleri ihmal etmemeye özen göstermeye başladım. Hem havalar çok soğuk olmaya başladı hem de şu unutkanlığıma yarar sağlarlar diye. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Haftalar çabucak geçip gidiyor. Aralık ayını ise çoktan yarıladık. Uzun zamandır İkea’ya gitmek istiyor ama bir türlü fırsat bulamıyordum. Akşamüstü yağan yağmura aldırış etmeden İkea’ya gidip almak istediğim birkaç şeyi aldım. Kasa önünde beklediğimiz o uzun kuyruktan hiç bahsetmek istemiyorum. Yağan yağmur ve soğuk hava bu şehirdeki insanları asla durdurmuyor; kalabalık, şehrin her yerine dağılıyor.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Yakın zamanda eğitimini üstlendiğim bazı yeni öğrencilerim oldu. Öğrencilerde sınıf kurallarına dair eksiklikler fazlayken öğretmene saygı gösterilmesi gerektiği konusuna ise hiç değinmiyorum. Son birkaç günüm benden önce eğitim veren öğretmenin hatalarını, eksikliklerini gidermeye ve davranış bozukluklarını düzeltmeye çalışmakla geçmekte. Sevgi görmeyen öğrenciler, öğretmene karşı da ön yargılı. Bir kez daha anlıyorum ki herkes öğretmen olmamalı. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Geçtiğimiz günlerde bir yakınımızın vefat haberini aldık. Gece yarısı çalan telefondan öğrendik bu haberi. Bizler için bu ölüm beklenmedik ve ani olsa da ecel geldi mi ölecek kişiyi bekletmiyor. Dört harfle ölüm, hayatın soğukluğunu yaşayanların yüzlerine bir kez daha vuruyor. Çoğu zaman gündelik hayata kapılıp gitsek de ölüm, bize bu dünyanın fani oluşuyla birlikte asıl baki olan ahireti de hatırlatıyor.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Kışın erken geleceği söyleniyor. Havalar eskisi gibi değil. Artık tam anlamıyla dışarıda kış havası var. Atkısız, eldivensiz dışarıya çıkamıyorum. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Japonya’daki mektup arkadaşım ocak ayında İstanbul’a gelme ihtimali olduğundan bahsetti. Benimle tanışmak ve İstanbul’u gezmek istiyor. Hem mutlu hem heyecanlıyım. Bu buluşma gerçekleşirse inşallah burada da paylaşma fırsatı bulurum.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Geçtiğimiz günlere dair aklımda kalanları noktalarken sevgili okur, soğuyan havalarda kendine dikkat et.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"> </span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-91861575515343743492023-12-13T16:52:00.002+03:002023-12-13T16:52:41.273+03:00Kiki ve Sihirde Yeni Bir Sayfa | Eiko Kadono<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJI4NDG47Fp15QJommCY7i2OTFMggMqlcAgIIzfYSQJqaGauwFaiE2PWzreZusH5xQ00RaRPDNNDPKZsTEnY0-2UHSqRb1hV9FwpOQM-vgdQzXVS-MQCV_NnZAvvvnXXZSVdebcQfddsw_xP9Ysp_jB-Oco6i8Pr4940XA6knxe9MOLIvZYxQPCuVHmCI/s4032/B77425EF-66B3-4A55-A2D9-7F8898315C45.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJI4NDG47Fp15QJommCY7i2OTFMggMqlcAgIIzfYSQJqaGauwFaiE2PWzreZusH5xQ00RaRPDNNDPKZsTEnY0-2UHSqRb1hV9FwpOQM-vgdQzXVS-MQCV_NnZAvvvnXXZSVdebcQfddsw_xP9Ysp_jB-Oco6i8Pr4940XA6knxe9MOLIvZYxQPCuVHmCI/s320/B77425EF-66B3-4A55-A2D9-7F8898315C45.jpg" width="180" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Kiki ve Sihirde Yeni Bir Sayfa, Eiko Kadono.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Kitabın ilk serisinde küçük Kiki’nin cadı olmaya ilk adımını atması için Koriko şehrine uçmasını ve orada kendi hayatını kurmasını; yeni insanlar tanıyıp yaşadığı şehirdeki insanlara yararlı olmak için açtığı cadı kargosu dükkanında kargo taşımacılığı yapmasıyla ilgili maceralarını okumuştuk.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Kitabın ikinci serisinde memleketine dönen ve ailesini ziyaret eden Kiki, yeniden Koriko’ya dönmenin ve oradaki insanlara yararlı olmanın özlemini çeker. Kedisi Jiji ile onu bekleyen birbirinden farklı maceralara kaldığı yerden devam eder. Koriko halkı da artık Kiki’yi kendi kızları gibi benimseyip sevmiştir. Kiki, yarım bıraktığı maceralarına devam ediyorken diğer yandan da yeni insanlar tanıyıp onlardan kendine fayda sağlayacak bilgiler öğrenir. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Koriko’da kışın çok soğuk geçmesiyle çoğu insan salgın hastalığa yakalanır. İnsanlar cadı kargosunu arayarak Kiki’den yardım istemeye başlar. Kiki elinden geldiğince yardım ulaştırır ancak bir şeylerin eksikliğini hissetmeye başlar. Kiki’yi zorlu bir macera bekler.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Bir cadının güler yüzlü olması çok önemli çünkü güler yüz karşıdaki kişinin kalbine ulaşır.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Zaman dediğin şey, kollarını iki yana açıp istediğin kadar durdurmaya çalış, seni dinlemiyor, geçip gidiyor işte.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Çocukluğundan beri Kiki sık sık böyle kötü sözler duyarak büyümüştü. İşte tam da bu yüzden güzel şeyler taşıyan biri olmak istemişti. Sadece eşya değil, o eşya sahibinin iyi niyetlerini de taşıdığını düşünüyordu.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Siyah gizemin rengidir, pek çok şeyi gizler.”</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">“Ben de yapmak istedim. Hiç kimsenin görmediği bir şeyi arayıp ilk bulan kişi olmayı… Hayali bile içimi titretiyor. Macera ne güzel bir şey.”</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-58220817730825026102023-12-07T14:23:00.005+03:002023-12-07T14:29:15.051+03:00Yerebatan Sarnıcı | Şerefiye Sarnıcı | Türkiye İş Bankası Kültür Müzesi<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEmhQSp-taH3Yr0FVhEK0F_i9gGF9dezvlSnR-8cOjU-yTViKLzKKOBDLN4zceWh_pA7c75bWWRzkSe7m5-YnuDEKIOUPbf5AzBwEcbvB5JvY4-Ps5HkYVddLNEEPT0DkVXFw6-Pw96aH9vgOqGH8O8qx6bnNc2oKR4FChfLK2dXjaqh-w5m8TMmRdsBg/s4032/4A25CAF2-BC3A-4781-BE9C-F6215D17BD94.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEmhQSp-taH3Yr0FVhEK0F_i9gGF9dezvlSnR-8cOjU-yTViKLzKKOBDLN4zceWh_pA7c75bWWRzkSe7m5-YnuDEKIOUPbf5AzBwEcbvB5JvY4-Ps5HkYVddLNEEPT0DkVXFw6-Pw96aH9vgOqGH8O8qx6bnNc2oKR4FChfLK2dXjaqh-w5m8TMmRdsBg/s320/4A25CAF2-BC3A-4781-BE9C-F6215D17BD94.jpg" width="240" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sultanahmet ve Ayasofya Camii’ye konum olarak çok yakında bulunan Yerebatan Sarnıcı’nı sabahın erken saatlerinde gezme fırsatım oldu. Eğer Yerebatan Sarnıcı’nı ziyaret etmek istiyorsanız öğleden sonraya kalmamanızı tavsiye ederim çünkü öğleden sonraya kalırsanız önünde uzun bir sıra sizi bekliyor olabilir. En son restorasyon çalışmasına alınmadan önce burayı gezmiştim. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">İçerisinde epey değişiklikler olmuş. Sarnıçta yer alan su miktarı çok azalmış, yürüdüğümüz alanlar tahtadandı onlar yenilenmiş, içeride loş renkli ışıklandırmalar hakim ve yürürken adımlarınıza dikkat etmeniz gerekiyor çünkü içerisi yeteri kadar aydınlık değil bu yüzden düşme riski var. Birkaç tane ortama uydurulmaya çalışılan ama </span><span style="font-family: verdana;">ortamın tarihi dokusunu bozduğunu düşündüğüm heykeller eklenmiş. Pek beğenemedim çünkü modern bir ambiyans katmış.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBfwtUUuCwlCD-mRqnxrMHw9ijykZ_Pt05TmtQc3hdzBHj37eM3RwugG8LhHxXAZRJZ7r-FlB4HWkhYnjEOHqjvA_sdPoWi1HBHYORp22xUhldr6v07_ArYOYXYO-nHCMIBAOXY3dXvS1_zRbPPgNkLim8PowugWVa0dPc62bUixUs6-sOsjtUPBqBibo/s4032/0C0BEC83-4734-49E9-AEA4-9FBDC5535978.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBfwtUUuCwlCD-mRqnxrMHw9ijykZ_Pt05TmtQc3hdzBHj37eM3RwugG8LhHxXAZRJZ7r-FlB4HWkhYnjEOHqjvA_sdPoWi1HBHYORp22xUhldr6v07_ArYOYXYO-nHCMIBAOXY3dXvS1_zRbPPgNkLim8PowugWVa0dPc62bUixUs6-sOsjtUPBqBibo/s320/0C0BEC83-4734-49E9-AEA4-9FBDC5535978.jpeg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Yunan mitolojisinde yer altı dünyasının dişi canavarından biri olan üç Gorgon’dan biri: Medusa heykelleri.</span></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3l32uz_6yiFEq3NCyrZ742RlFT2BXWtSjO6D8ZGAHu4qazMCfMImZnTdf3thDsQtb-y-oS-qDM2eD0c9aUVwYqojkFFeOdchi4WxHCvR-sqsMRTc7DP4DMmU2XXVnRFKPTqvnKM0pkeJVdfkViWsu2VUiI1udI0NFzURpL5JVYxgCuEwdC1ULRfpseII/s4032/60B0861E-8E0B-4629-AC2D-4CE45802B216.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3l32uz_6yiFEq3NCyrZ742RlFT2BXWtSjO6D8ZGAHu4qazMCfMImZnTdf3thDsQtb-y-oS-qDM2eD0c9aUVwYqojkFFeOdchi4WxHCvR-sqsMRTc7DP4DMmU2XXVnRFKPTqvnKM0pkeJVdfkViWsu2VUiI1udI0NFzURpL5JVYxgCuEwdC1ULRfpseII/s320/60B0861E-8E0B-4629-AC2D-4CE45802B216.jpeg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Yerebatan Sarnıcı’nda yer alan önemli iki Medusa heykeli. Hakkında bir sürü efsaneler var. Yabancı ziyaretçilerin çoğu da Medusa’yı görmek, resim çekmek için ziyaret ediyor. Yerebatan Sarnıcı’nın yapılma amacı ise İmparator Loustinianos (527-565) döneminde bölgenin su ihtiyacını karşılaması amacıyla yapılmasıymış.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bu müzeye müzekart ile giriş yok. Bilet almanız gerekiyor. Güncel bilet fiyatlarına <a href="https://yerebatan.com/yerebatan/bilet-fiyatlari/" target="_blank">sitenin kendi linkinden buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.</a> </span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1VDwUyoA_U87y-AzpStfDfbvMbabvtoVP3rQ-Z74wkcjU1Powfvh1ZQ9eg8iWMbRMc_JIZRzgWYVBXudDOeCuH33KWm9r22enhPnr98N8ueMgjWDWp8V4ClvIInCPboaPXkEvJft7M0vaHC-De3JfY_qnGnLvmG8RjOKGpWWLyuhNuTgxrFGIaberSv0/s4032/3AD2D52D-D692-4113-A7C1-112155D87667.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1VDwUyoA_U87y-AzpStfDfbvMbabvtoVP3rQ-Z74wkcjU1Powfvh1ZQ9eg8iWMbRMc_JIZRzgWYVBXudDOeCuH33KWm9r22enhPnr98N8ueMgjWDWp8V4ClvIInCPboaPXkEvJft7M0vaHC-De3JfY_qnGnLvmG8RjOKGpWWLyuhNuTgxrFGIaberSv0/s320/3AD2D52D-D692-4113-A7C1-112155D87667.jpeg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Burası da Şerefiye Sarnıcı. Sultanahmet’ten tramvay yolunu takip ederek yukarıya doğru yürüdüğünüzde turistik tabelalar size bu yerin konumunu gösterecektir. Şerefiye Sarnıcı da tıpkı Yerebatan Sarnıcı gibi şehrin su ihtiyacını karşılamak için su deposu alanı olarak kullanılmaktaydı. Şerefiye Sarnıcı’nın bir yapım kitabesi bulunmamakla birlikte mimari özelliklerinden yola çıkılarak 2. Theodosius (408-450) döneminde yapıldığı öngörülüyor. İçeride Türkiye’de ilk olan 360</span><span style="font-family: verdana;"><span face=""Google Sans", arial, sans-serif" style="-webkit-text-size-adjust: auto; background-color: white; caret-color: rgb(77, 81, 86); color: #4d5156; font-size: 16px; text-align: start;"> </span><span style="-webkit-text-size-adjust: auto; background-color: white; caret-color: rgb(77, 81, 86); font-size: 16px; text-align: start;"><span>projection mapping sistemi ile çok güzel görsel şölen ziyafeti sunuluyor.</span></span></span></div><div style="text-align: center;"><span style="-webkit-text-size-adjust: auto; background-color: white; caret-color: rgb(77, 81, 86); font-size: 16px; text-align: start;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></span></div><div style="text-align: center;"><span style="-webkit-text-size-adjust: auto; background-color: white; caret-color: rgb(77, 81, 86); font-size: 16px; text-align: start;"><span style="font-family: verdana;">Bu müzede de müzekart ne yazık ki geçerli değil. Güncel fiyatlara <a href="https://kultur.istanbul/serefiye-sarnici/" target="_blank">sitenin kendi linkinden buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.</a></span></span></div><div style="text-align: center;"><span style="-webkit-text-size-adjust: auto; background-color: white; caret-color: rgb(77, 81, 86); font-size: 16px; text-align: start;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Her iki müzeyi de 1 ocak tarihine kadar ücretsiz gezme fırsatınız var. Radar İstanbul uygulamasına girip üye olduğunuzda girişlerde QR kodu okutup içeriyi gezebiliyorsunuz. Ben bu uygulama üzerinden her iki müzeyi de gezdim. Ayrıca birkaç müzeyi de bu şekilde ücretsiz gezip görme şansınız var.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkbRdED6o2JwbFoAIHRJIRN86kA7jqNuNjSL_HpP76BoIWcNDv3DrntECeTEHLfPv8iF8xjmBPx69eFZlGgi0tymfDsJorwfxE91TijaQzDYWqxLubPFlBF1VktHGa87BU50MGII0EZg2nnUdK4OEkZLUoWHnBJuYP5MfiXlQwNNAT0i6fU7g2l_DSZPg/s4032/217112F1-4006-4362-BC96-83C38C97225D.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkbRdED6o2JwbFoAIHRJIRN86kA7jqNuNjSL_HpP76BoIWcNDv3DrntECeTEHLfPv8iF8xjmBPx69eFZlGgi0tymfDsJorwfxE91TijaQzDYWqxLubPFlBF1VktHGa87BU50MGII0EZg2nnUdK4OEkZLUoWHnBJuYP5MfiXlQwNNAT0i6fU7g2l_DSZPg/s320/217112F1-4006-4362-BC96-83C38C97225D.jpeg" width="240" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Müze gezilerimden sonra Eminönü’nde yer alan çiçek satıcılarının olduğu yerleri gezdim. Buradan kendime nergis ve sümbül soğanı aldım. Burayı gezerken herkesin sevgisini, ilgisini kazanmış bu iki küçük sevimli kedilerle karşılaştım. Ben de resimlerini çekmekten kendimi alıkoyamadım.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgknIDxF-bLDU6XE86I8SghleB_R-FbI26f-XBvZRG8ZthszscNbEtvbzJ1d8XJHv4ovYyXmurmm_6ShBA6AT51McK8cxL83JGhHxFsF6sjj1LQgYifjSByp0tWq5i-SsQD_bx_pAcItG01Vn9-FldHeyq4P_1NV-ZCqa5G9EZ-AV_zZ22FnL604W3JP-E/s4032/2279C416-8F1D-469D-A52D-72B8AE6A2EAA.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgknIDxF-bLDU6XE86I8SghleB_R-FbI26f-XBvZRG8ZthszscNbEtvbzJ1d8XJHv4ovYyXmurmm_6ShBA6AT51McK8cxL83JGhHxFsF6sjj1LQgYifjSByp0tWq5i-SsQD_bx_pAcItG01Vn9-FldHeyq4P_1NV-ZCqa5G9EZ-AV_zZ22FnL604W3JP-E/s320/2279C416-8F1D-469D-A52D-72B8AE6A2EAA.jpeg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><span style="font-family: verdana;">Çiçekçilerden Sirkeci tarafına doğru yürüdüğünüzde ise Türkiye İş Bankası Kültür Müzesi ile karşılaşıyorsunuz. Müze yıl boyu açık ve iki kattan oluşuyor. Türkiye’de bankacılığın nasıl başladığı ve ilerlediği ile ilgili hem bilgiler hem de o döneme ait daktilo, hesap makineleri, kumbaralar gibi çeşitli bankacılık ailetleri yer alıyor. Küçük bir nostalji yaşamak isteyenlerin uğrayacağı bir müze.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp-oMr5A0HeD5Jg7V63I9cgwCpih0gdV7NAomfjr3FlZxyvDsOfdoUUN2NrwnQLW7mr_nw_yw-vbuBk0OQtEv256-UzeQ9vgzGP1fg9GwgxRSrbm5xwWpg_UMRhG7kacuAwIhEpbzBm-IzEG_pJMEhcGM7GW8-Nz-o4dcVhwZi1qTfANtt8x-YTwYp_Zc/s4032/9F2FAA8F-B839-475D-8C8A-02FB18A53392.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp-oMr5A0HeD5Jg7V63I9cgwCpih0gdV7NAomfjr3FlZxyvDsOfdoUUN2NrwnQLW7mr_nw_yw-vbuBk0OQtEv256-UzeQ9vgzGP1fg9GwgxRSrbm5xwWpg_UMRhG7kacuAwIhEpbzBm-IzEG_pJMEhcGM7GW8-Nz-o4dcVhwZi1qTfANtt8x-YTwYp_Zc/s320/9F2FAA8F-B839-475D-8C8A-02FB18A53392.jpeg" width="180" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4BrJ6aqcT3wndSQlWWr_QjJxwyEeE4ODTTMt4dwpo7iIb0KEthCtrhhmtncEYlrD7w1F0tMCK5u3fr6uKLRtuhHiMQHrt2j0j2B5LMaOqCYXFgZIw8yRl3pz-1XY9fumUJ2MrX8uXwHY4p43oVUB64TYE84R4qEiMFIC3EXcPt3I5tMtDj-zWOpQCmro/s4032/95E13C3A-483B-4E2E-AA77-24E5282BE40E.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4BrJ6aqcT3wndSQlWWr_QjJxwyEeE4ODTTMt4dwpo7iIb0KEthCtrhhmtncEYlrD7w1F0tMCK5u3fr6uKLRtuhHiMQHrt2j0j2B5LMaOqCYXFgZIw8yRl3pz-1XY9fumUJ2MrX8uXwHY4p43oVUB64TYE84R4qEiMFIC3EXcPt3I5tMtDj-zWOpQCmro/s320/95E13C3A-483B-4E2E-AA77-24E5282BE40E.jpeg" width="180" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Müze ziyaretimde çektiğim bazı fotoğraf kareleri. </span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Özellikle bu kumbaralara bayıldım.</span></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzMCa8_VrXEATK9Im6iyU9ZtsF0T5Ib2bNoPSonSq8joEfjdCwYPKPMGM7vQIL5t5jpnkDUKnHPpwrqFpyE344wZGORi5JY_1vjkg4n0OHk2W2RVGmr9oRbovO_pAD9aNbO8WanP-58u9tm2WUI5vinmo1GcIjzCNLsiv_Gc2qFCCzYZk-LXYUIk3qfRQ/s4032/C62F505E-F088-46D8-94AE-0DC6298A5A83.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="2268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzMCa8_VrXEATK9Im6iyU9ZtsF0T5Ib2bNoPSonSq8joEfjdCwYPKPMGM7vQIL5t5jpnkDUKnHPpwrqFpyE344wZGORi5JY_1vjkg4n0OHk2W2RVGmr9oRbovO_pAD9aNbO8WanP-58u9tm2WUI5vinmo1GcIjzCNLsiv_Gc2qFCCzYZk-LXYUIk3qfRQ/s320/C62F505E-F088-46D8-94AE-0DC6298A5A83.jpeg" width="180" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bir güne üç müze sığdırdım. Şerefiye Sarnıcı’na ve Türkiye İş Bankası Kültür Müzesi’ne ilk kez gitmiş oldum. Müzeler, Sultanahmet ve Eminönü’nde ziyaret edilebilecek yerler arasında ve yürüme mesafesi ile rahatlıkla gidilebilir. </span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Başka bir gezi yazımda görüşmek dileğiyle sevgili okur. </span></div><div style="text-align: center;"><span style="-webkit-text-size-adjust: auto; background-color: white; caret-color: rgb(77, 81, 86); font-size: 16px; text-align: start;"><br /></span></div><div style="text-align: start;"><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="-webkit-text-size-adjust: auto; background-color: white; caret-color: rgb(77, 81, 86); font-size: 16px; text-align: start;"><br /></span></div><div style="text-align: start;"><br /></div></div><p></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-27955525188134309682023-12-05T23:07:00.002+03:002023-12-05T23:07:37.536+03:00Güney Kore’ye Ulaşan Mektubum<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirOw37sm0IOhupDA8TCdsTRZEQPXfRMWbJibIWR94z2M77o9Nfa8hgGN74lxu3LH1gLouhkTqWXe-JcWZcZgR8-MXKJhjFYn1XETdKu9svGWiT4g7RhlpSJb1mIESDWo8ju3ZONJyQHNPrSPQl7yOWRGvdujAu4meutJQzxzl8g20taodcBqwtrRZpkmA/s1668/ADF69877-8AF4-4A82-B2E1-3850EBE5ABCF.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1668" data-original-width="1668" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirOw37sm0IOhupDA8TCdsTRZEQPXfRMWbJibIWR94z2M77o9Nfa8hgGN74lxu3LH1gLouhkTqWXe-JcWZcZgR8-MXKJhjFYn1XETdKu9svGWiT4g7RhlpSJb1mIESDWo8ju3ZONJyQHNPrSPQl7yOWRGvdujAu4meutJQzxzl8g20taodcBqwtrRZpkmA/s320/ADF69877-8AF4-4A82-B2E1-3850EBE5ABCF.jpg" width="320" /></a></div><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Mektuplarım yavaş olsa da sahiplerine nihayet ulaşmaya devam ediyor. Uzun zamandır dostluğumuzun devam ettiği Güney Koreli arkadaşım için haftalar öncesinden mektup göndermiştim. 2017 yılında birbirimize ilk mektuplarımızı göndermiştik. “Mektup arkadaşım olur musun?” sorusunu ona ilk ben sormuştum.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Korona dönemine kadar yılda birkaç kez birbirimize hediyeler, mektuplar, doğum günü kartları gönderirdik. Mektuplaşma serüvenimize virüs engeli takıldı ve bir süre bu hobimize ara vermek zorunda kaldık. Tabii arada sırada mesajlaşma yoluyla birbirimizin halini hatırını sormaya devam ettik. Aylar öncesinde ilk kez uzun bir aradan sonra Japon arkadaşımdan bir mektup almak bu hobimi ne kadar özlemiş olduğumu hatırlamamı sağladı. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">İlk başlarda korona engeli bitti derken yapılan orantısız zamlar karşısında şaşkındım. Yalnızca gönderi ücretleri değil, teslim almanız gereken mektup için -göndericinin ödemesini zaten yapmış olduğu- gümrük vergisi adı altında bir gönderi ücreti kadar teslim alma ücreti vermek zorunda kalıyorsunuz. Her ay her şeye zam yapıldığından dolayı buna da uyum sağlamak zorunda kaldım. Tıpkı benim gibi mektuplaşma hobisini sürdürmek isteyenler gibi.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bu olumsuzluklara rağmen hobime yeniden başladığım için elbette mutluyum. Bu sabah Güney Koreli arkadaşımdan çok güzel bir mesaj aldım. Mektubumun içine koyduğum bitki çayları, kartpostallar çok hoşuna gitmiş. Mektubumla birlikte iletmek istediğim duyguları, samimiyeti hissettiğini söylemesi beni memnun etti. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bir sonraki mektup alma/ulaşma ile ilgili bloğuma tekrar bir yazı girmek için sabırsızlanıyorum. O halde bol mektuplu günler bizimle olsun.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-51001572529222604372023-12-04T13:14:00.001+03:002023-12-04T13:16:16.167+03:00Yağ Yağ Yağmur<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUCi8-ddESjQb4J53Xtx5HUsuGJKxMiNDSxy-bIXDGtj19Is3P1bDb4xAkYTFpJmFURsQB9-IZarHDL8VeXZxv_kbbsVPtlFlb0VPv3fXGK5-gtT73gDcubXBDdHF5CCigCpDefSVpo4fizzpucGzra4YQUXkirtB8ADN5d66rf7675NMrRHCBKrY5qFQ/s4032/1CD41CCB-B826-413F-8E13-E760174AF784.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUCi8-ddESjQb4J53Xtx5HUsuGJKxMiNDSxy-bIXDGtj19Is3P1bDb4xAkYTFpJmFURsQB9-IZarHDL8VeXZxv_kbbsVPtlFlb0VPv3fXGK5-gtT73gDcubXBDdHF5CCigCpDefSVpo4fizzpucGzra4YQUXkirtB8ADN5d66rf7675NMrRHCBKrY5qFQ/s320/1CD41CCB-B826-413F-8E13-E760174AF784.jpg" width="240" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Çok mu çok yağmurlu bir gün. Sabahın erken saatinde uyandım. Çünkü bugün spor günü. Spor çantamı hazırlarken bir yandan da yağmura uygun kıyafetler seçtim ve sonra evden çıktım. Çıkarken yanıma şemsiye alıp almamak konusunda kısa bir tereddüt yaşasam da almamaya karar verip on dakikalık yürüme mesafesindeki spor merkezine doğru yavaş adımlarla yürümeye başladım.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Havada buram buram toprak kokusu var. Temiz havayı bol bol ciğerlerime çekmek istiyorum. Çiseleyen yağmur, yürüyüşü keyifli kılıyor. Kaldırım kenarında duran ağaçlara içimden selam veriyorum. Yağan yağmurlara sevinen en çok onlar olmalı. Kurak bir yazdı. Bu yağmurlara en çok onların ihtiyacı vardı. Rüzgar estikçe bir ritim tutturmuş gibi sallanan ağaç yapraklarının keyfi pek yerindeydi. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Kas kütlem arttığı için sanırım artık spor yapmak daha eğlenceli ve kolay gelmeye başladı. Değişimleri ve gelişimleri görmek motive edici. Sporu geçmişte ara ara yapmış olsam da hayatımın her zaman bir parçasıydı. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Salondayken deprem olduğu haberini alıyorum. Marmara Denizi açıklarında 5 büyüklüğünde bir deprem olmuş. İstanbul’dan da hissedilmiş. Beklenen İstanbul depremi beni en çok endişelendiren şeylerden biri. Dilerim yaşanan depremlerden artık bir ders çıkartılır ve bir plan program, kentsel dönüşüm için erken müdahaleler yapılır. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Yıllar önce izleyip çok beğendiğim Lost dizisine yeniden başladım. Birinci sezonu bitmek üzere. Diziyi olduğu gibi hatırlayıp sıkılacağımı düşünmüştüm ancak yanıldım. Üzerinden çok uzun bir zaman geçtiği için diziyi pek hatırlayamadım. İzlemesi ise şimdilik pek keyifli. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Yazımı sonladırırken dışarıda hâlâ yağmur yağmaya devam ediyor. Bu sabahki yürüyüş kendimi iyi hissettirdi. Sağlıklı ve güzel bir hafta geçirmeni diliyorum. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Hoşça kal!</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-80166636236640502592023-12-03T16:53:00.000+03:002023-12-03T16:53:08.560+03:00Sevgili Dost #56<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvdwwhfGILd3ouXtFAAzF9xdhBHSox_WGalMdYvVe-aMHQO3EQSaB4CsayDTXk3T5X-6AKrsOcocEuVunFf8o8bAzj5VfaoIN_3RIYMBdaCMnt4kGDBbr_yR4uKrkTF0i0i3sZJdsNgd1gcY-beo8wc_qgZAFlqv5Sr-BiRjwLI0Cq-LqOBrUtW3WmWAg/s4032/7E42F439-2EA0-4DA8-9C38-87FC3944E370.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvdwwhfGILd3ouXtFAAzF9xdhBHSox_WGalMdYvVe-aMHQO3EQSaB4CsayDTXk3T5X-6AKrsOcocEuVunFf8o8bAzj5VfaoIN_3RIYMBdaCMnt4kGDBbr_yR4uKrkTF0i0i3sZJdsNgd1gcY-beo8wc_qgZAFlqv5Sr-BiRjwLI0Cq-LqOBrUtW3WmWAg/s320/7E42F439-2EA0-4DA8-9C38-87FC3944E370.jpg" width="240" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili dost,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Bu defa arayı çok açmadan yazmak istedim sana. Zira en son kasım ayının başlarında bu satırlarda buluşmuşuz seninle. Şu sıralar birçok düşünce tarafından zihnim kurcalanmış vaziyette. Adeta bir sarmaşık misali. Neye nasıl karar verip adım atacağım bilmiyorum. Belki bu bilinmezlik beni karar almaktan da alıkoyuyordur.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili dost,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Artık yaz kış fark etmiyor. Bu şehrin akşamları da gündüzleri gibi kalabalık. İnsan her şeye alıştığı gibi buna da alışıyor. Hayatın yoğunluğuna kalabalık da pek normal gelmeye başlıyor. </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili dost,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sanki üstünden uzun bir zaman geçmiş gibi unuttuğumuz o virüslü dönem aslında pek yakın bir zaman diliminde yaşanmıştı. O dönemlerde uygulanan sosyal mesafe kuralını belki şu anki sosyal hayatımızda bazılarına uygulamamız gerekti. Bazen kimi insanlarla olan iletişime bile sosyal mesafe gerekebiliyor. Tabii bu durumu fark etmek, anlamak ve üzerine düşünmek de önemli. Hemen şu akla geliyor: “Her insan aynayı kendine tutma cesareti gösteremez”.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili dost,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Havalar bir güneşli bir bulutlu, bir yağışlı bir rüzgârlı. Değişken hava koşullarında kendine dikkat et, her nerdeysen.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili dost,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Mektuplaşmaya yeniden başladım. Nasıl özlemişim mektuplaşmayı bir bilsen. Yazmaktan, okumaktan uzak kalamıyorum. Çocukluğumdan beri süregelen bir şey bu. Mektuplara olan ilgim de. Sadece mektuplar da değil. Pullar, tebrik kartları. Hep ilgimi çekmiştir. Ve bir gün büyüdüm. Kendi isteğimle farklı kültürleri merak etme, farklı ülkelerden arkadaş edinme, dil öğrenme merakım katlanarak arttı. Bir kartopu misali. Tam 9 yıl önce ilk mektup arkadaşlığıma adımımı attım.</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Sevgili dost,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: verdana;">Hayatta yeni şeyler denemek gerek. İnsana iyi gelen, kendini mutlu hissettiren şeyler. Ve bu mutluluğu diğer insanlarla da paylaşmak gerek. Evet, mutluluk paylaştıkça çoğalır ama en önemlisi iyi hissettiren duyguları cömertçe çevremizle de paylaşabilmektir.</span></p><p style="text-align: center;"><br /></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-100704309596232774.post-30285138542032449632023-12-02T21:45:00.004+03:002023-12-02T21:45:58.204+03:00Penceredeki Kadın<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaBH6bTooCcBbdM7F2hYBIKsTL-ixFzoW6IE9NXw_DqAM9S4Zh5K5UwR6BWHupb-uKjKp1NUvpnP23GdMDKQvdgRbDqR7zoUK8Iy3gBPvZinhdXvmlbSPMPT6YA-bLngNffOSJmTKHLy6H8DdJlxENOcm3aB6JSzfJ4u6fCbvlh5ni16C4VOwW_RG73ik/s2560/2159EA12-AF57-47C0-A47B-E4C41580AD9F.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1707" data-original-width="2560" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaBH6bTooCcBbdM7F2hYBIKsTL-ixFzoW6IE9NXw_DqAM9S4Zh5K5UwR6BWHupb-uKjKp1NUvpnP23GdMDKQvdgRbDqR7zoUK8Iy3gBPvZinhdXvmlbSPMPT6YA-bLngNffOSJmTKHLy6H8DdJlxENOcm3aB6JSzfJ4u6fCbvlh5ni16C4VOwW_RG73ik/s320/2159EA12-AF57-47C0-A47B-E4C41580AD9F.jpg" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">The Woman in the Window, ABD 2021.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">A. J. Finn’in aynı adlı romanından uyarlanan filmde, Anna’nın yaşam hikayesini izliyoruz. Anna geçmişte başarılı bir doktor olan, mutlu bir aileye sahip bir kadındı. Yaşadığı tramvatik hadiseler sonucunda Anna’nın psikolojisi bozulur ve tek başına yaşadığı evine kendisini kapatır. Evden dışarıya adımını atmayan Anna’nın evine psikolojik danışmanı dışında kimse girmez. Kendisine agorafobi tanısı konan genç kadının hayatı, karşı binalarına yeni komşuları Russell ailesinin taşınmasıyla değişir.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Evde kaldığı süre zarfında günlerini film izleyerek, dinlenerek ya da kamerasıyla pencereden dışarıyı izlerek geçiren Anna, Russell ailesinin açık olan perdelerinden görmemesi gereken bir olaya tanıklık eder. Bunu fark eden Anna durumu polise bildirir. İhbar edilen eve gelen polisler hiçbir sorunla karşılaşmaz. Bunun üzerine karşı binada oturan Bay Russell, Anna’dan evlerini izlediğine dair şikayetçi olur ve yaşadığı bu olayın onun psikolojik rahatsızlığından dolayı olduğunu ileri sürer. </span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Anna, o korkunç geceye dair gördüklerine ve Russell ailesinde bir tuhaflık olduğuna fazlasıyla emindir. Anna her ne pahasına olursa olsun o gece yaşananların peşini bırakmaz ve hem kendi geçmişiyle hem de o geceye dair korkunç gerçeklerle yüzleşir.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: verdana;">Film, psikolojik gerilim türündedir.</span></p>Birpembeseverhttp://www.blogger.com/profile/04806270841247846438noreply@blogger.com6