Aylardan şubat. Günlerden perşembe. Şubatın ilk haftası neredeyse bitmek üzereyken dün yılın ilk karı yağdı şehrime. Çocuklar kadar şendim. Yağan kar taneleri toprağın üstünü örtmese de birkaç kar tanesine dokunmak “Evet, nihayet beklediğim kış mevsimi geldi.” hissini yaşattı bana.
Bugün öğleden sonra iş çıkışında evime doğru yürürken bir yandan da lapa lapa yağan kar eşlik etti. Yanıma şemsiye almamıştım. Olsun dedim kendi kendime, böylesi daha iyidir belki de. Şemsiyesiz gökyüzünü seyretmek, havadan birer birer düşen karları izlemek başka nasıl keyifli olurdu ki hem?
Eve varınca birkaç işimi hallettikten sonra buzdolabında bekleyen salepten biraz ısıtıp şu sıralar en sevdiğim olan seramik bardağıma döküp üzerine biraz da tarçın serpiştirdim. Bu mevsimde en sevdiğim belki de diğer mevsimlerde özlediğim içeceklerden biri. Bardağımı aldım ve yağan karı pencereden seyretmeye başladım.
Şu an hava kararmış olsa da gökyüzünde ilginç bir aydınlık var. Belki kar yağdığındandır, bilmiyorum. Yıldızlar da bir o kadar belirgin ve parlak. Beyaz bulutlar sanki biri onları kovalıyormuşçasına hızlı hızlı ilerliyorlar gökyüzünde .
Şu an lapa lapa kar yağmıyor dışarıda. Hafiften gök gürlemeye başladı. Kış mevsimi her geldiğinde çocukluğuma özlem duyuyorum istemsizce. Mevsimlerin birbirine karışmadığı o zamanları özlüyorum. Doğayı henüz çok bozmadığımız o güzel zamanları.
Sevgili okur,
orada lapa lapa kar yağıyor mu?