31 Ekim 2018 Çarşamba

MİM | SORULARIM ve BEN




Blog dünyasında dolaşan yeni bir mim daha! 
Sevgili Herteldenşef ve arkadaşımız Sakura yapmış oldukları mimlerde benim de yapmam için mimlediler. Teşekkür ediyoruum. 🌸
Bu mim birkaç sorudan oluşuyor. Çok anlamlı ve keyifli sorulardan. Haydi başlayalım!


1.Sihirli değnek elinizde... İlk olarak ne yapmak isterdin?

Hayallere daldıran bir soru. Çok sevdim bu soruyu. Ellerimde sihirli bir değnek olunca ilk olarak yapmak isteyeceğim şey şüphesiz ki hiç yorulmadan dünyayı köşe bucak gezmek olacaktır.

2. Hangi çizgi filmdeki karakter olmak istersin?

Tabiki Heidi olmayı isterdim. En sevdiğim çizgi filmdir. Hatta hiç abartmıyorum çocukken kendimi onun yerine koyardım. Bir nevi Heidi olduğumu hayal ederdim. Yaşadığı ev ile, dedesinin ona yaptığı sıcacık ekmeklerle, kuzularıyla.😊

3. Tarihte hangi zamanda hangi olayın içinde olmak isterdin?

Osmanlı'nın Yükselme Döneminde tüm dünyaya hakim olduğu zamanlarda bulunmayı isteyebilirdim.

4. Görünmez olmak mı yoksa insanların düşüncelerini okumak mı?

Görünmez olmak değil de insanların düşüncelerini okumak olur. Bu insan ilişkilerinde çook işime yarardı doğrusu.

5. Bir ünlü ile tanışacaksın. Kim olmasını isterdin?

Mehmet Akif Ersoy.

30 Ekim 2018 Salı

KELİMELERDEN CÜMLELERE






Resimde görmüş olduğun kelimeleri boş dersimde yazdım. Bu kelimelerin sayıları daha da artacak inşallah. Neden böyle bir şey yaptığımı da anlatacağım. Kız kardeşim Youtube'da bir video ile karşılaşıyor. Bir sınıf öğretmeninin kanalı. Adı ise ''Veli Öğretmeni''. Bu kanaldaki öğretmen, sınıfındaki öğrencilerle bir sürü güzel etkinlik yapıyor ve bunları velilerin izni ile paylaşıyor. 

Yapmış olduğu birkaç etkinliği çok beğendim. Bunlardan biri de seçmiş olduğu kelimeleri, sıraya girmiş öğrencilere sorup onlardan cümleler kurmalarını istemesi. Beyin jimnastiği diye ben buna derim. Düşünmeye ve yeni yeni cümleler kurmaya teşvik eden bir etkinlik. Bu videoyu izleyince, kendi öğrencilerimle de bu etkinliği yapmak istedim. Neden olmasın dedim ve kolları sıvadım.

Bu etkinliği iyi düzeyde olan birkaç öğrencimle yapacağım inşallah. Özel öğrenme güçlüğü olan birkaç öğrencim ve iyi seviyede olan bir otizmli öğrencim listemdeki yerlerini aldılar bile. Eğer güzel cümleler çıkarsa da ortaya sonunda küçük hediyeler de eklemek güzel olur.



29 Ekim 2018 Pazartesi

KIRMIZI ELMA





Kırmızı Elma, Feridun Oral.
Çok şirin ve güzel bir çocuk kitabı ile buradayım. Bir gün imkanım olursa eğer Feridun Oral'ın çocuklar için yazmış olduğu ve kendi resimlediği tüm çocuk kitaplarını almayı isterdim.

Kırmızı Elma kitabıyla 2015 yılında tanıştım. Aralık ayıydı. Ve hala anaokulunda staj yapıyordum. En güzel stajımdı. Çok tatlı bir öğretmene denk gelmemle birlikte bir sürü şirin öğrencilerim olmuştu. Bu kitabı öğrencilerime kitap okuma saatinde okumuştum. Benim için bir ilkti.Hepsi pür dikkat kesilmiş beni izliyor, bir yandan da meraklı gözlerle hikayeye eşlik ediyorlardı.

Kitapta bir tavşan var. Karnı çook acıkmış bir tavşan. Mevsimlerden, en sevdiğimiz, kış. Tavşan ağaçta bir elma görüyor ve onu almak istiyor. Ancak pek başarılı olamıyor. Sırayla görmüş olduğu arkadaşlarından elmayı almaları için yardım teklifinde bulunuyor. Yardımseverliği, arkadaşlığı, paylaşmayı anlatan şirin bir kitap.






YÜKSEK ATEŞ | MALEZYA'YA ULAŞAN PAKETİM





Dün akşam aniden ateşim çıktı. 
Ateş ile birlikte baş ağrısı ve öksürük peşi sıra geldi. Gece doğru düzgün uyuyamadım bile. Ateşim çıkınca halüsinasyonlar görürüm ve sayıklarım. Tüm gece böyle geçti. Bugün biraz daha iyiyim. Ama hala üzerimdeki halsizliği ve kırgınlığı atabilmiş değilim. 

Az önce Malezyalı mektup arkadaşım Nana'dan beni mutlu edecek çok güzel bir mesaj aldım. Haftalar öncesinde göndermiş olduğum mektubum ona bugün ulaşmış. Mektubumu okuyunca çok duygulandığını ve mutlu hissettiğini söyledi. Bu güzel haber bana ilaç gibi geldi doğrusu.

En uzun süren mektup arkadaşım Nana. Sadece mektuplaşmak ile kalmayıp, mesajlaşıyoruz da. Hatta bir kere de videolu arama ile konuşmuştuk. Çok eğlenceli geçmişti. Hayatında bir defada olsa denenmesi gereken şeylerden biri de mektup arkadaşlığı olsa gerek. 🌺



27 Ekim 2018 Cumartesi

GÜNLÜK






Ne yazık ki insan, sadece pişman olduğunda ya da canı yandığında öğrenen tuhaf bir canlıdır. Mutluluk, zor kazanılır. Ama kolay kaybedilir. Ve aslında en büyük mutluluk, hayatın her gün bizim için hazırladığı yeni yeni sürprizlerden haberimiz olmamasıdır. Bir an bekle., arkana bak ve unuttuklarını anımsa.. Kaybettiysen ara.. Kırdıysan af dile. Kırıldıysan affet. Çünkü hayat çok kısa.

Hepimiz her gün, her saat, her dakika bir yerlere yetişme telaşı yaşıyoruz. Bizi yaşamak değil, bu telaş koşuşturması yoruyor aslında.. Geç kalmak en büyük korkumuz olmuş. Geleceğe geç kalmayalım derken şimdiyi kaçırdığımızın farkında değiliz hiçbirimiz. Belki de bu evrensel telaş, hepimiz kendimizden kaçmaya çalıştığımız için var. 
Oysa bir yavaşlatsak şu hayatı.. Derin bir nefes çekip biraz beklesek.. Geriye sadece mutluluk kalacak, huzur kalacak, sevgi kalacak. Göreceksiniz..
Çünkü en usta hırsız hayattır. Sen sürekli başka telaşların peşinden koşarken, o senden zamanı çalar. Sevdiklerini çalar. Hatta seni senden çalar. Ama sen, bunun farkında olmazsın..



6 Ekim,2015

O zamanlar günlük tutardım. Ve bugün nasıl olduysa aklıma geldi ve sayfaları kurcalarken bu yazıya rast geldim. İzlediğim bir dizideki cümleler hoşuma gitmişti ve ben de bunu kağıda dökmüştüm. 



26 Ekim 2018 Cuma

BLOG YAZIYOR OLMAK






Blog yazıyor olmak... Çok şey kattı bana.
 Bir bloga sahip olmak.
Farklı düşüncelere, fikirlere, tarzlara sahip olan bir sürü insanın bloguna misafir olmamı sağladı. Sonra, mektup arkadaşlığımı burada da sürdürdüm. Mektup arkadaşlarım oldu. Blog arkadaşlarımdan bir tanesiyle yüz yüze tanışma fırsatı edindim. 
Blogumda büyük küçük herkesi ağırlamak çok hoş bir duygu. Bir yol arkadaşı gibiyiz aslında bu blogda.

Bugün iyi kalpli bir arkadaşımızın güzel yorumu günümü neşelendirdi. Sonra ''İyi ki blogum var!'', dedim. Çünkü yazı yazmanın verdiği mutluluk, onu paylaşmak kadar güzel. Paylaştıkça çoğalıyor sahip olduğumuz her bir duygu. Ve her yazdığımız yazılar bizlerden izler taşımakta. 


Ben burada benimle yol arkadaşı olan herkese teşekkür etmek istiyorum. Her türlü düşünceye, eleştiriye de açığım blogum hakkında. Ancak birbirimizi kırmamak ve rencide etmemek şartıyla. 

Sağlıcakla kal sevgili okurum!🌸




25 Ekim 2018 Perşembe

ERKEN GELEN DOĞUM GÜNÜ KARTI







Doğum günü hediyelerinden çok, yazılan doğum günü kartlarını veya mektuplarını seviyorum. İşte hiç eskimeyen hediye diye ben buna derim. 
Dün eve geldiğimde sürpriz bir kartpostal ile karşılaştım. O kadar mutlu oldum ki! Açıkçası şu sıralar böyle küçük sürprizlere ihtiyacım vardı. 

Güney Koreli mektup arkadaşım sevgili Sang A, yaklaşan doğum günüm için bir kart göndermek istemiş.  Bunu önceki doğum günlerimizde de yapmıştık onunla. Aniden gelen bu kart çok mutlu etti beni. 



Takip numarasız gönderildiği için postacımız apartmanın girişine bırakmış. Yani kartın başına bir şey gelip gelmemesi problem değil. Bu da kayıtsız gönderilen mektuplara ve kartpostallara verilen önemi gözler önüne seriyor. Neyse ki kardeşim görmüş ve eve getirmiş kartı. 

Arka kısımdaki pullar çok hoş değil mi? Bu kartpostal da diğerlerinin yanında yerini almaya hazır. 😇





24 Ekim 2018 Çarşamba

STAJYER





Bugün zihnimde öğrencilik anılarım canlandı. 
Neden dersen eğer, çünkü iki dersime de iki stajyer öğrenci aldım. Ve bu kızlar da mezun olduğum üniversitede son sınıf öğrencileri. Geçen yıl mezun olmuş biri olarak dersime stajyer almak tuhaf hissettirdi.😊

Bugünüm, son sınıftaki hallerimi hatırlattı bana. Bir yandan lise stajı ve RAM stajı, ödevler, sunumlar, bitmek bilmeyen tez, formasyon... 
Çok meşakkatli ve yorucu zamanlardı. Ama çok şükür ki çektiğim bu sıkıntıların, yorgunlukların karşılığını  şimdilerde güzel yürekli öğrencilerimin başarılarından ve sevgilerinden alıyorum. 

Stajyer kızlarla birazcık mezun olduğum onların ise hala okuduğu okulumuz hakkında konuştuk. Benim zamanımdaki eksiklikler hala aynı. Geçen yıl mezun olmama rağmen. İşte, bazı şeyler isimlerden ya da markalardan ibaret olmamalı. 



22 Ekim 2018 Pazartesi

YANLIŞ NUMARA






Bir numara çevirdim. Aradım. Yanlış çevirmişim numarayı. Bin pişman oldum. Ve bugün az önce sinirlerim tepeme çıktı. 
Bu olayın gerçekleştiği ilk gün cuma günü. Velilerden birini aramak istemiştim. Ancak numarayı yanlış çevirmişim. Bunu karşı taraf telefona cevap verince anladım. Açan genç bir kızın sesiydi. Ben alo dememle kız ''Anne nerdesin??'' cümlesini kurdu. Şaşırdım. Daha sonra yanlış aradığımı kibar bir şekilde belirterek telefonu tam kapatacaktım ki kız bana ''Numaramı nerden buldunuz? Siz kimsiniz?'' dedi. Yine şaşırdım. Altı üstü yanlış çevirdiğim bir numaraydı ve bunu belirtmiştim de. Bu ardı arkası kesilmeyen sorular da neyin nesiydi? 

Derse girmem gerekiyordu. Ve tekrar yanlışlıkla aradığımı belirterek, iyi günler dileyip kapadım. Sonra son dersimde bu genç kızımız mesaj atmış bana. Whatsapp'tan üstelik. 

''Siz kimsiniz? , Numaramı nerden buldunuz?'' diye. Eve geldiğimde okudum bu mesajları ve kibarlık yaparak aradım tekrar. Başka birini arayacağımı ve sizi yanlışlıkla aradığımı belirten cümleler kurdum. Bu şekilde kapandı konu. 

Az önce üç tane mesaj aldım bu kızdan. Yine whatsapp'tan. Profil resmi de baya atarlı kızımızın. ''Lan'' ilk mesajı. Ardından bir dakika geçmiş ve kız fark etmiş ki mesajı yanlış kişiye atmış. O şanslı kişi de ben oluyorum sanırım. Beni engellemiş de başka engellediği numaralar da varmış da başkasına atarken benim numaram ile karıştırmış da... Yani artık sabrım taştı ve aradım bu kızı. Bir ukala konuşmalar, sen dili ile hitap etmeler. 

Polise şikayet edeceğimi belirtmekle birlikte boş işlerle uğraşmamasını söyledim. Ve açtım ağzımı yumdum gözümü. Böyle hadsizlik olamaz. Şimdiki gençlerde ergen mi desek bilmiyorum. Cesaret hapı mı içmişler. Ya da kendilerine macera falan mı arıyorlar. Nasıl bir hayal dünyasıysa artık... Siz siz olun çevirdiğiniz numaraları iki kere kontrol edin. Hatta üç kere. Bunu ben de yapacağım artık. 

GO BACK COUPLE





Go Back Couple. 
Adından da anlaşıldığı gibi zamanda yolculuk yapan dizilerden birisi. 
12 bölümden oluşan, romantik komedi türünde.
Dizideki çift, çok genç yaşta evlenmiştir. Ancak bir süre sonra evlilikleri yolunda gitmez. Her ikisi de mutsuzdurlar. Zamanda yolculuk yapmayı ve 20' li yaşlarına geri dönmeyi dilerler.

Bir sabah uyanırlar ve bu dileklerinin gerçekleştiğini görürler. Artık her ikisi de üniversite zamanlarına geri dönen birer öğrencidir. Henüz hayatlarının baharındadırlar. İlk defa birbirleri ile tanıştıkları zaman da üniversite yıllarında gerçekleşmiştir. Ancak bu defa seçimlerini başka insanlardan yana yapmaya pek kararlı ve hevesli, bir o kadar da inatçı olacaktırlar.

Her ne kadar birbirlerinden kaçmaya çalışsalar da yolları bir yerlerde kesişmeye ve birbirlerinin hayatlarına müdahale etmeye devam edecektirler.


20 Ekim 2018 Cumartesi

NE BİLİYORSAM HEPSİNİ ANAOKULUNDA ÖĞRENDİM





Anaokulu ile ilk adımı atıyoruz eğitim ve öğretim hayatına. 
0-6 yaş arası çocuklar için bu süreç kritik bir dönem taşımaktadır. 
Robert Fulghum, bu kitabında hayatı, ölümü, sevgiyi, neşeyi, hüznü ve daha nicesini hayattan esinlenerek kısa hikayeciklerle sunuyor bizlere.

Küçücük detaylar hayatımızda önemli bir yer taşır. 
Onları zaman geçse de unutmayız. Bizimle birlikte olur. Bir iz bırakırlar.
Ya da en basitinden bir kutu pastel boya. 
Bir çocuk için heyecan verici bir hediye olurken, bir yetişkini ise tebessüm ettiren ve nostalji yaşatan armağana dönüşüveriyor.

Kısa hikayeciklerden oluşan kitap, aslında çok şey barındırıyor içinde.


'' Asıl amaç, bütün resmi daha en başındayken görmemizdi. Yaşam ve ölüm. Ölüm kalım. Tek bir olay. Tek bir kısa olay. Unutmayın.
Anaokulunda öğrendiklerimiz, ömrümüz boyunca, defalarca karşımıza çıkar.''


''Bir çiçek, gelip geçici ömrümüzde ona ne isim verdiğimizi niye umursasın? İsimler sadece bize yapışıp kalıyor. ''


'' Taşlar ve sopalar kemiklerimizi kırabilir ama söylenenler, kalbimizi kırar. ''

''Bir zamanlar, doğru sözcükleri bulmanın çok önemli olduğuna inanırdım. Şimdiyse sözcüklerin hiçbir zaman tam anlamıyla doğru olamayacağını biliyorum. İyi yaşanan bir hayat, her daim yapım aşamasındadır. ''




19 Ekim 2018 Cuma

THE SMILE HAS LEFT YOUR EYES





Yeni çıkan dizilerden biri, The Smile Has Left Your Eyes.
Mükemmel kadrosu, iyi ve sıradışı senaryosu, içinde fazlasıyla gizem barındırması seni bir sonraki bölüme çekiyor.

Dizide bir polis var. Ve bu polisin bir kız kardeşi. Ve bir de kızın hayatına giren gizemli bir çocuk. Dizi bu üçü etrafında geçiyor.
Bir gün üniversite öğrencisi olan genç bir kız aniden ölür. Ölüm haberini alan polisler araştırırlar ve intihar süsü verilmiş bir cinayet ile karşı karşıya gelirler.

Polisimiz gerekli araştırmaları yapar. Tüm yolların sonunda karşısına hep bu gizemli çocuk çıkar. Ama çoktan gizemli çocuk, polisin kız kardeşi ile yakınlık kurmuştur. Polisimiz, suçluyu bulmaya çalışmakla birlikte kız kardeşini de bu çocuktan korumayı ve uzak tutmayı düşünecektir.

Karakterlerin yansıttığı oyunculuklar mükemmel. Dizinin senaryosu bir Japon dizisinden alıntıymış. Kaçırılmaması gereken dizilerden.

18 Ekim 2018 Perşembe

HOŞ BİR TEVAFUK








Hani yoğun bir gün geçirirsin, yüzünde tebessüme vesile olacak bir olay yaşamayı dilersin. İşte birkaç dakika evvel ben bu tebessümü yaşadım.🌝

Dünkü yazımın ardından eve geldiğimde hoş bir tevafuk ile karşılaştım. Dün kelebeklerden bahseden ben, odama girdiğimde işte bu minik arkadaşımızı gördüm. Anneme nasıl odama girdiğini sorduğumda ise dışarıda gördüğünü ve benim için yakalayıp eve getirdiğini söyledi.☺️ Annem de içimdeki çocuğun hala var olduğunu bilenlerden.🙈



Tropikal bölgelerde yaşayan kelebeklere benziyor. Ve resimde gördüğünden daha büyük ve çok uysal.  Tabiki doğal yaşam alanına salınacak. 😇 

17 Ekim 2018 Çarşamba

GÜL BAHÇESİ ve KELEBEKLER




Şimdi biraz gezintiye çıkacağız seninle.
Nereye dersen eğer.. 
Mis gibi kokan güllerin olduğu şirin bir bahçeye derim sana. Çiçekleri çook severim. Öyle uzaktan sevmek değil bu. Gerçekten gidip yanlarına severim çiçekleri. Yapraklarını sever, koklarım. Hatta selam verip konuşurum. Yaparım böyle şeyler arada.😊




Anneannemin itina ile bakıp yetiştirdiği bir sürü çiçeği vardır. Bahçesinde gülleri, balkonunda baktığı saksıdaki çiçekleri ile mutludur . Anneme de çiçeklerinin fidelerinden verir bazen. Biz de İstanbul'a getiririz. Annem de itina ile bakar, büyütür onları.





Bu resimler yazdan kalma. 




Küçüklüğümden beri hayvan sevgisi hep vardı bende. Ama bir türlü böceklere olan korkumu yenebilmiş değilim. Bu konu açılınca annem her defasında, ''Yılandan, fareden korkmuyorsun ama böceklerden korkuyorsun Tuğçe'', der durur. Bunu ben de anlamış değilim.🙈

Çocukken çok kelebek yakalardım. Hatta yetmezmiş gibi evden bir kavanoz alıp yakaladığım kelebekleri içine koyar ve eve götürüp anneme sürpriz yapardım. 

Aradan biraz zaman geçince kelebeklerin ömrünün çok kısa olduğunu öğrendim. Buna çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Artık onları yakalayıp ardından tekrar gökyüzüne uçmalarına izin vermeye başlamıştım böylelikle.



16 Ekim 2018 Salı

EGO SAVAŞLARI







Sürekli ben şöyleyim böyleyim deyip ortada gezinen ama iş icraata gelince de hiçbir şeyden ibaret olduğunu kanıtlayan insanları çözemiyorum. Neyin kafası bu, ya da nasıl bir zihniyet? 
Kimse yoğurdum ekşi demiyor. Ya da öz eleştiriyi yapamıyoruz milletçe. Bir aynayı kendilerine çevirip objektif olarak baksalar ve hatalarını anlasalar insanlar ki böylelikle başkalarına çamur atmaktan da zevk almazlar herhalde.. 

O kadar doluyum ki.. Özellikle mesleğimi yapmaya başladığımdan beri etrafımdaki meslektaşlarımdan(!) bazılarını gözlemledikçe anladım ki her insandan öğretmen olmuyor. Gerçekten olmuyor ya. Her şeyden evvel insanlara saygı gösterebilmeli bir insan. Ki bana göre eğer bir öğretmensen de iki kat daha fazla dikkat etmelisin konuşmana, tavrına... Çünkü sen bir öğretmensen toplumda örnek alınabilecek insanların da başında geliyorsundur. 

Salla başını al maaşını yapmakla nereye kadar sürdürürler orası bilinmez ancak bu işin bir de vicdan boyutu var. Çünkü sen geleceğe ışık tutacak, topluma yararlı olacak, sağlıklı düşünen, karar veren ve konuşan bir birey yetiştirmek için çabalıyorsundur. Üzerinde büyük bir sorumluluk vardır!


Diplomayı almakla ya da tecrübeni konuşarak olmuyor işte.. 
Vicdanının sesi olsa acaba o da süslü kelimeler söyler miydi?

NUR HARMANI | NECİP FAZIL KISAKÜREK





Üstad Necip Fazıl'ın, Peygamber Efendimiz'in söylemiş olduğu sözlerini yani hadisleri derlediği kitabıdır. Kitabın sonuna doğru da kendi yorumunu kattığı bazı cümlelere yer veriyor.
Hayatımıza anlam katacak kitaplardan birisi. İçinde çokça hadise yer veriliyor. Örnek alıp, yaşamımıza geçirebileceğimiz bir sürü hadis var. Nasiplenebilmek dileğiyle..


Birkaç hadis,

''İslam açıktadır; ve iman kalpte.''


''Dostun hayırlısı, sen Allah'ı andıkça yardım eden, unuttukça hatırına getirendir.''


''Kolaylaştırınız,zorlaştırmayınız; sevdiriniz, soğutmayınız.''


''Allah'ım fayda vermeyen ilimden, yükseltmeyen amelden; erişmeyen duadan sana sığınırım.''


''İşler ve ameller niyete göredir.''


''Bir iyiliğe yol gösteren, ecirde , o iyiliği yapanla birdir.''


''Korku, kaderi defedemez.''

''Ölüm gelmeden ona hazırlanınız.''

''Dünyada, garip ve geçici bir yolcu gibi ol!''


''Allah indinde sözlerin en güzeli doğru olanıdır.''



15 Ekim 2018 Pazartesi

MALEZYA'YA MEKTUP



 

 


Malezya'ya uzanan mektup arkadaşlığı.
Üç yıldır mektup arkadaşıyız İntan ile. İnstagram kullandığım zamanlarda tanışmıştım onunla. 
İlk mektup arkadaşı olma teklifini de o yapmıştı. Ve böylelikle çok yakın iki mektup arkadaşları olmakla birlikte mesaj ya da videolu aramalarla da arada görüşürüz. Bir kız kardeş gibi yeri bende.

Mektup yazmaya başlayınca bayadır yazmadığımı fark ettim. Uzun zaman mektup yazmayınca da farkında olmadan özlüyor insan.🙈
Onu mutlu edecek mektubumu yazdım ve küçük hediyeler de koydum paketinin içerisine. Yüzünde tebessüme vesile olur inşallah.

Postaneye bugün gittiğimde fark ettim ki tek mektup gönderen bendim. Sırada beklerken gözlemledim insanları. Ne bir kartpostal gönderen vardı ne de bir mektup. Dilerim bu bir gün tersine döner..



14 Ekim 2018 Pazar

BAD PAPA





Jang Hyuk'un başrolde oynadığı dizi. Bir aile babasını ve polisi canlandırır. Geçmişte çok iyi bir boksördür. Fakat bir anda tüm parasını, şöhretini kaybeder ve polislik mesleğini yaparak yaşamını idare etmeye çalışır.

Karısı ve kızıyla iyi bir ilişkisinin olduğu pek söylenemez. Onlar için kendini sürekli yetersiz hisseder ve onları memnun edemez. Aile ilişkilerinin zayıf olması sebebiyle karısı ondan boşanmak ister. 

Bir gün Jang Hyuk, bir suçlunun peşine düşer ve elinden kaçırır. Bu kötü adamlardan bir hediye alır ve eline bir miktar para geçer. Bu parayı geri vermeyi düşünür. Ancak o geri veremeden adı rüşvete karışır, mesleğinden olur. 

Tam her şey bitmiş derken karşısına bir adam tarafından gizemli bir ilaç çıkar. İlacın yaklaşık üç dakika süren çok güçlü bir etkisi olur. Bunu fark eder. Ve bu ilaç sayesinde tekrar ringlere geri dönmeye karar verir. Artık o, karma dövüş sanatları savaşçısı olarak geçmişte kaybettiği şöhreti geri kazanıp, ailesi ile ilişkilerini düzeltmeyi amaç edinir. 
Oyunculuklar güzel, dizinin konusu da farklı ve kaliteli.




12 Ekim 2018 Cuma

SAYGI




Saygı.
Sevgiden, hep önce gelir yeri. Bende böyledir. En başta özsaygısı olabilmeli insanın. Yani kendi benliğine olan saygısı. Kendini sevmeli. Olduğu gibi kabullenmeli. Ben buyum diyebilmeli. Özsaygısı oturmamış insanlarda kendi benliğine ve çevresindeki insanlara karşı başka türlü problemlere sebebiyet verebilir.

Saygıya olan hassasiyetimiz ne yazık ki bitmiş durumda. Tıpkı tahammülsüzlük, bencillik, sabırsızlık belirtisi gösteren davranış ve tutumlar gibi.. 
Aslında saygı bu üçünü yakından ilgilendiren bir unsur. Saygı değerini içinde yitiren insan, bu üç unsuru da içerisinde önce besliyor sonra biriktiriyor ve en son dışa vuruyor. Böylelikle de ortaya hem zihinsel problemler hem de birtakım davranışsal problemler çıkabilmekte. 

Kalbi karartan bir şey saygı yoksunluğu. Her insan, mertçe vicdan muhasebesi yapabilmeli. Hem kendi ahlak değer ve yargıları üzerinde, hem de kendi davranışları üzerine durup düşünebilmeli.


10 Ekim 2018 Çarşamba

SEN YETER Kİ İYİ OL






Sonbaharın gelmesi soğuk algınlığı, grip, nezle gibi yaygın hastalıkları da peşinde getirdi. Çocuklarla olan bir ortamda çalışıyor olmak da bu hastalıklardan kaçmama mani olamazdı elbette.
Bitkisel takviyelere bu ay itibari ile başladım. Ancak kaderde hasta olmak varmış. 
Son birkaç gündür halsizlik vardı üstümde. Sonra nezleye çevirdi kendini. Bugün çok kötüydüm. İzin alma gibi bir şansımız da yok, bu yeni sistemden dolayı. 

Benimle okumaya geçen bir öğrencim vardı. Burada ondan bahsetmiştim. En son sabah kahvaltısı hazırlamıştı hatta bana. 

İşte ona bugün çok hasta olduğumu söyledim sınıfa girdiğimde. Dediği ilk şey ''Öğretmenimm, siz yeter ki iyi olun!'' oldu. Duygulanmakla beraber tebessüm ettim. Küçücük kalbinde böyle güzelliklere yer vermesi beni hep şaşırtmıştır.




9 Ekim 2018 Salı

SEVGİLİ DOST #13





Sevgili dost,

Bugün zamanın ne kadar çabuk geçtiğinden bahsettik. Günler, takvim yapraklarından hızlıca koparılıp savruluyor sanki. Aslında geçen ömür dedim sonra.

Şu sıralar birden fazla kara haber alır oldum. Önce bir yakınımızın kalp krizi haberi ve daha sonra da başka birinden kanser olduğuna dair bir haber. 

Sonra geçiriyorum içimden. Hayat ve ölüm arasında böylesine ince bir çizgi var işte. Bu çizginin neresindeyim bilinmez.

Hayat; insanlara sunulmuş bir şans aslında. Bir nimet de diyebiliriz. Her insana sunulmuş bu şans. 

Sevgili dost,
Mutlu olmak lazım her zaman. Ve kıymet bilmek.

8 Ekim 2018 Pazartesi

HER ŞEYE ZAM







Kız kardeşimle bugün bir Avm'ye ihtiyacımız olan birkaç şey almaya gittik. Ve gördük ki fırsatçılar her yerde. İthal edilmeyen kendi ürünlerimizin bile fiyatları artmış. Pazardaki meyve-sebze fiyatlarının arttığını bilsem de, giyime de yansıyacağını düşünmezdim.

Kol saatimin kayışı kopmuştu. Ve bayadır erteliyordum bunu. Hazır kız kardeşim de ödevi için kendine okul öncesi hikaye kitabı alacakken ben de kendime saat kayışı siparişi vereyim dedim. Aylar aylar önce sorduğum saat kayışımın fiyatı 65 lira artmış. Resmen hayatımızı şu doların iniş çıkışlarına  göre yaşıyor olduk. Çok can sıkıcı.😔 Temennim en kısa sürede ülkemize oynanan bu kirli oyunun bitmesi..

Mecbur kalmadıkça gitmiyorum şu Avm'lere. Kafelerde oturup vakit geçirmeyi çok severim. Ama buna alışveriş merkezlerinde bulunan kafeleri dahil edemedim bir türlü. Çok kapalı ve kalabalık yerlerden hoşlanmıyorum pek. Sanırım bu yüzden. 

Resimde gördüğünde benim kaktüsüm. O kadar kaktüsümden sadece bu kaldı geriye. Yaz ayında boy attı. Sonbaharın gelmesiyle birlikte gelişimi durdu. Dinlenmeye çekildi. Boynu bükük kaktüsüm diye seviyorum onu.😊🙈

Huzurlu geceler!

7 Ekim 2018 Pazar

MENZİLLER | CAHİT ZARİFOĞLU





Menziller, Cahit Zarifoğlu'nin kaleme almış olduğu şiirleri içinde barındıran bir kitap.
En son okumuş olduğum Gurur ve Önyargı kitabından sonra bu tarz bir kitap iyi geldi doğrusu. Dinlendirici bir kitap olduğunu söyleyebilirim. 

Şiirler, insanın ruhuna ve kalbine hitap ederler. İyi de geldiği olur bazen. Bir cümle ya da bir kelimede buluverir insan kendini. 

Hoşuma giden birkaç şiirden alıntıları paylaşmak istiyorum. 
Keyifli okumalar!

''Dünya bir konak, bir konuk ölümsüz hayat içre(içinde)
Geçildikçe hor, öpüldükçe soyunur şehvete.''


''Sakin ve daha sakin mızraklarım dökülsün daha
Aniden çıkıp havlayan köpekte emanet bugün.''

''Kuşlar uçarlar uçarlar
İnsanlar vardı sanır

Toprak dünyası döner oysa döner de
Gagalarının önüne getirir yuvalarını onların

Kuyular sularını yükseltir
Çöllerden sızıp gelen geyik ağızlarına

Her nasip için ayrı ayrı
Rahmet şekillenir.''

6 Ekim 2018 Cumartesi

SEVGİLİ DOST #12






Sevgili dost,

Çok şey anlatmak ve yazmak istiyorum. Ama bir o kadar da susmak.. Böyle bir karmaşanın içerisindeyim işte. Birinin beni çekip almasını bekliyorum. 

Bazı insanlara laf anlatmak fazlasıyla zor. Acaba tek bir cümleden anlamıyorlar mı? Ya da anlamak istemiyorlar da işlerine böylesi mi geliyor,bilmiyorum. 

Güne her gün aynı başlamıyoruz. Ve gün içerisinde yaşadığımız şeyler de  her bir günden farklı. 
Eğer duygularımız, düşüncelerimiz her gün aynıysa asıl problemli olan da budur bence.

Sevgili dost,
Geçenlerde birisi bana, ''Tuğçe'nin kendi dünyası var ve orada yaşıyor.'' dedi. Doğru bir tespit dedim içimden. Evet, birilerine ayak uydurmaya çalışmıyorum. Kendime ayak uyduruyorum. Kendi yaşantıma odaklanıyorum. Her insanı hayatıma almıyorum. Arkadaşlık ilişkilerinde de çok başaralı değilimdir. Ama bu durumu bir yetersizlik olarak da düşünmedim hiçbir zaman. Aksine az insanın, hayatımda huzura sebep olduğuna inanırım.

Sevgili dost,
Kendi dünyanı bul!


4 Ekim 2018 Perşembe

GURUR ve ÖNYARGI






Jane Austen, Gurur ve Önyargı.

Fazla gururlu olmak insana zarar verir. Aynı zamanda çok önyargılı olmak da insana zarar veren ve yıpratan unsurlardan biridir. Kitapta çok gururlu ve her şeye önyargılı düşüncelerle yaklaşan iki karakterin birbiriyle karşılaşmasını ele alıyor. 

İlk başlarda uyumsuz olan bu ikilinin arasındaki soğukluk ve zıtlık yerini sevgiye bırakacaktır.
Kitapta Elizabeth ismini çok görüyoruz. Çünkü önyargılı olan kişi onun ta kendisidir.
Elizabeth ve onun üç kız kardeşi, orta düzey halde yaşamını sürdüren ailenin çocuklarıdırlar. Bu kızların annesi, kızlarının bir eş bulup evlenmesine fazlaca kafayı takmış durumdadır.
Ayrıca kitapta bir sürü davetler, balolar, akşam yemeklerine rastlanıyor.

İlk bölümden itibaren karşıma bir sürü isimler ve karakterler çıkınca geriye dönüp baktığım o kadar çok oldu ki. Hatta bir ara soy ağacı mı çıkartsam diye de düşündüm. Sonra uğraşmadım ve okumaya devam ettim. Kitapta bazen isimlerle bazen de soy isimlerle karakterlere hitap ediliyor. Bu da ikinci bir kafa karışıklığına sebep oluyor.

Dört bölümden oluşan kitabın en son bölümünde bütün taşlar yerine oturuyor. Karakterler arasındaki duygular, konuşmalar, olaylar yerini buluyor. Kitaptan birkaç alıntı;


''Hata yapma ya da başkalarını mutsuz etme kastı olmadan da hata yapabilir ve üzüntü verebilirler. Düşüncesizlik, başka insanların duygularına karşı dikkatsizlik,kararsızlık da aynı işi görür.''


''Harcama alışkanlıklarımız bizi bağımlı yapıyor.''




''Dünyayı görüp tanıdıkça hoşnutsuzluğum artıyor. İnsanların iç yüzünün nasıl hiç göründüğü gibi çıkmadığını; iyi ya da akıllı gibi görünenlere bile nasıl hiç güven olmadığını her gün daha açıkça anlıyorum.''











3 Ekim 2018 Çarşamba

CHILDREN OF MEN



Son Umut.
Bilimkurgu, gerilim biraz da dram var filmde. 
Olaylar 2027 yılında geçiyor. 
İnsanlık nesli tükenme noktasına gelir ve insanlar artık üreyemez. Yani yeryüzünde bebekler, çocuklar yoktur. Bize gösterilmek istenen de ilerlemiş teknolojinin yanı sıra dünyada bir tek çocuğun olmayışının insanlar üzerindeki etkileri. Herkes, bir bebek ya da çocuk sesine hasrettir.

Dünyanın en genç insanı ise 18 yaşındadır ve o da trajik bir şekilde hayatını kaybeder. Artık dünyanın en genç insanı da ölmüştür. İnsanlar kötü bir duygu içerisindedir. Halktan bir kesim devlete karşı ayaklanmaktadır. 

Büyük Britanya da askerlerini isyancılara karşı kullanır. Ülke kendi içerisinde bir savaşın içerisindedir. Başroldeki adam Theo, bu isyancıların başındaki kişiler tarafından kaçırılır ve olaylar içerisinde bulur kendini. Theo'nun artık önemli bir sorumluluğu vardır.

Filmin konusu farklı olsa da çok yüksek beklentilere girmemenizi tavsiye ederim. Filmin ortalarında geçen bir araba sahnesi var. Orada başroldeki adam çatışmanın içerisinde kalıyor. Bu sahnedeki tek kamera ile çekim filme adeta bir savaş oyunu havası katmış. Bu güzeldi.




2 Ekim 2018 Salı

PLANNER SAYFASI | EKİM





Evet, yarıda bıraktığım planner defterime geri döndüm. Tekrar geri dönmemdeki en büyük etken ise plan ve program yapmak olacak. Aklımda olan düşünceleri kağıda dökmek ve bunları vakti gelince gerçekleştirmek açısından bu aylık ajandalar iyi oluyor.

Belirtmeliyim ki çizmeyi çook özlemişim. 
Görmüş olduğun bu resmi, seçip beğenmiş olduğum bir ekim ayı planner kapağını defterime bakarak çizimini yaptım. Önce kurşun kalemle çok bastırmadan sayfama çizdim. Ardından ince uçlu siyah bir jel kalemle de çizmiş olduğum desenin üzerinden geçtim. 

Ben önceden Zebra Sarasa kalemlerimle boyama kısmını yapardım. Ancak şu sıralar her şeyin fiyatı uçmuşken kalemlerime boyama yapmak için kıyamadım. Kuru boyalar da işimi gördü. İlk başta görselde yazan ekim ayının İngilizcesini aynen çizmiştim. Ancak daha sonra onu silip Türkçesini yazdım.🙈 
İşte sayfamın son hali. Ekim ayını doldurmak için sabırsızlanıyorum.😊



1 Ekim 2018 Pazartesi

EN BÜYÜK HAYALİM | MİM







Ekim ayının ilk gününe bir mim yazısı ile merhaba diyelim.
Bu mimi başlatan arkadaşımız sevgili Sakura Mevsimi, yazısının sonuna beni de mimlemişti. Teşekkür ederim! 💙

Bu mim en büyük hayalimiz ile ilgili. Hayal kurmak çok güzel bir şey. Hayalleri olmadan yaşayan bir insan düşünemiyorum. Her insanın birkaç hayali olmalı. Yaşamak için hayallerimiz de var aslında. Benim bir sürü hayalim var. Gerçekleşmesi imkansız gibi görünen ama hiç vazgeçmediğim bir sürü hayale sahibim.

Ben, doğa ile iç içe yaşamayı çok seven biriyim. Şehir hayatının kalabalıklığından ve gürültüsünden genç yaşımda bıktım diyebilirim. Hayalim, hep bir dağ evine sahip olmak. Ama benim ellerimle yaptığım bir ev olsun. Öyle çok eşyalı, ihtişamlı olmasına da gerek yok. İhtiyaçlarımı görebileceğim,küçük,şirin bir ev olsun. Güne kuş sesleriyle başlayıp, geceyi de gökyüzündeki yıldızları balkonumdan seyredebileyim.

Hayallere daldıran ve hiç bitmesini istemediğim bir mim oldu.🙈


 

BİRPEMBESEVER