31 Aralık 2020 Perşembe

BEYLERBEYİ SARAYI

 



Sevgili okur,
Dün ailecek keyifli bir gezi gerçekleştirdik.
Açıkçası uzun bir aradan sonra ilk defa böyle gezdiğimi hatırlıyorum. Böyle geziler yapmayı da epey özlemişim. 

Resimde görmüş olduğun yer Beylerbeyi Sarayı. Mekanın yerleşim alanının tarihi Bizans dönemine kadar dayanmakta. İlk inşası Sultan 2. Mahmud döneminde yaptırılıyor. Ardından sarayın yanmasıyla Sultan Abdülaziz döneminde de saray restore edilip yanına sarayın ek binaları da yaptırılıyor. Sultan 2. Abdulhamid'in vefatından önce ailesi ile hayatını burada geçirmiş olduğu saraydır.

Beylerbeyi Sarayı'nın konumu denizin kenarına konumlanmış şekilde yapılmış. Böyle olunca da kaçınılmaz manzara sarayın pencerelerinden gözlemleniyor. 
Sarayın ana binası ziyarete açık. Ancak içeride resim çekmek yasak. Bu yüzden iç mekana dair görsel paylaşamayacağım.

 Geziye başlamadan evvel girişte size elektronik bir cihaz veriliyor. Bu cihaz sayesinde de ana binada yer alan odaların işlevlerini, yer alan mobilyalar hakkında bilgileri öğrenebiliyorsunuz. 






Doğu ve Batı üsluplarının harmanıyla oluşan sarayın iç mekanı çok ihtişamlı ve görkemliydi. Sarayın taban döşemeleri Mısır'dan getirilen hasırlarla kaplıyken, Fransız Baccarat kristalinden avizeler;, Çin, Japon, Fransız, Alman ve Türk (Yıldız Porseleni) vazolar, Türk-Hereke yapımı halılar görülmeye değerdi.




Hafta içi gitmemiz sebebiyle sarayı ziyarete gelen pek fazla insan yoktu. Sarayın bahçesinde oturup ve orada da biraz gezinip vakit geçirdik.


Üst bahçedeki büyük havuzda ördekler de vardı. Yanımda yemek için aldığım simidin yarısını hem ördeklerde hem de bahçenin kedileriyle paylaştım.



Sarayın bahçesine sonradan ekilmiş bambu ağaçları da oraya güzel ve farklı bir hava katmış. Uzun bir aradan sonra gerçekleştirdiğim keyifli gezilerden biriydi. Eğer bir gün İstanbul'a yolunuz düşerse Beylerbeyi Sarayı'nı elektronik rehber eşliğinde muhakkak gezin.

Huzurlu ve mutlu günler!






26 Aralık 2020 Cumartesi

The Deceived




The Deceived, İrlanda 2020.
Micheal bir üniversitede öğretim görevlisidir. Aynı zamanda da yazardır. Micheal'ın eşi de kendisi gibi yazardır. Ancak eşi, Micheal'dan daha çok tanınır ve yazdığı kitaplarla ön plana çıkar.

Micheal her ne kadar belli etmese de eşinin kendisinden popüler olmasını ve iyi kitaplar yazmasını kabullenemez. Bu tutumunu ne karısına ne de çevresindeki insanlara belli eder. İyi bir eş rolü yapar ve bir yandan da karısına ihanet eder.

Micheal, bir gün kötü bir haber alır. Karısı evlerinde çıkan bir yangında ölü bulunur. Yaşadıkları bu küçük kasabada ölüm haberi  pek de normal karşılanmaz. Çünkü çiftin hayatlarında görünürde olumsuz bir durum yoktur. Kadının adı, öldükten sonra da intihar ettiğine dair söylentilerle anılır.

Bu duruma içten içe en çok sevinen ise kadının kocasıdır. Fakat ölen kadının yakın bir arkadaşı ve Micheal'ın Ophelia adındaki bir öğrencisi bu ölümü şüpheli bularak ayrı ayrı Micheal'ı ve onun evinde yaşananları gözlemlemeye başlar. Zaman geçtikçe Ophelia, Micheal'ın bilinmeyen sırlarını gün yüzüne çıkarır ve böylelikle ölümün ardındaki sır perdeleri birer birer aralanır.

Dört bölümden oluşan dizi gizem-gerilim türünde.




 

25 Aralık 2020 Cuma

Günler Geçip Giderken

 




Sevgili okur, aralık ayının son haftasına da yaklaşıyoruz. Biliyorum, zamanın hızına benim gibi sen de yetişemiyorsun. Aslında son günlerde verimsiz geçen günlerimin olduğunu bilmek beni üzüyor. Uyku düzenim biraz bozulunca tüm günümün gidişatını etkiliyor. 

Erken uyandığım günlerde kahvaltıdan önce sabah yürüyüşlerine çıkardım. Bugünlerde yürüyüşe çıktığım günleri özlediğimi fark ettim. 

Herkesin hayatında belirsizlikler yaşadığı zamanlar olmuştur. Son birkaç aydır ben de belirsizlikler içerisinde bir yerlerden gelecek olan güzel bir haberi bekliyor gibiyim. Düşüncelerin belirsizliklerinde kaybolmak da yorucu. Günlerimin çoğunun evde geçiyor olmasına rağmen bu düşünceler beni yoruyor ve yormaya da devam ediyor. 

Bize verilmiş olan bu hayatın uzunluğunu bilmiyoruz. Bu yolun inişli, çıkışlı, dikenlerle ve çiçeklerle kaplı olduğunun da farkındayız. Herkesin yolu da birbirinden farklı. Eğer kendi hayat yolunuzda ilerlerken yanınızda size kucak açan samimi insanların varlığını hissediyorsanız çok şanslısınız.

Yapmak istediğim nice şey var fakat ben motivasyonumu kaybetmiş gibiyim. Dilerim en yakın zamanda silkelenip kendime gelirim.
Senin günlerin nasıl geçiyor sevgili okur? 
Benzer duygulara kapıldığında neler yaparsın?

Huzurlu akşamlar. 






16 Aralık 2020 Çarşamba

THE CALL

 




The Call, Güney Kore 2020.
Farklı zamanlarda yaşayan iki genç kadının bir telefon aracılığı ile birbirleriyle bağlantı kurup hayatlarını değiştirmesini konu alan film.

Park Shin Hye, 2019 yılında yaşayan kadın başroldür. Uzun süredir uzakta kaldığı evine dönen genç kadının hayatı, evlerinde bulunan telefonun çalması üzerine birdenbire değişecektir. Küçük yaşta babasını kaybetmiştir. Annesi ise hastanede kanser tedavisi görmektedir.

Bu evde 1999 yılında yaşamış olan Jeon Jong Seo adında genç bir kadın daha vardır. O da annesini küçük yaşta kaybetmiştir. Ona bakan ise üvey annesidir. Üvey annesi kıza ağır işkenceler ediyordur. Evlerindeki telefon ile 2019 yılında kendisi ile aynı evde yaşıyor olan Park Shin Hye ile bağlantı kurar. Ve iki genç kadın telefon aracılığı ile birbirlerine hayatlarında destek olmaya başlarlar.

Aradan belli bir zaman geçer. Jong Seo geçmişte yaşadığı için Park Shin Hye'nin hayatında bazı değişiklikler yapabileceğini söyler. Babasını tekrar yanında görmek isteyen Shin Hye bu habere çok sevinir. Ve Shin Hye'nin babasının geçmişte gerçekleşecek olan ölümünü Jong Seo engeller.

Sonrasında Shin Hye'nin 2019 yılındaki hayatı tek tek değişmeye başlar. Annesi ve babası tekrar yanındadır. Ancak bu mutlulukları Jong Seo'nun intikam alma düşünceleriyle bozulmaya başlayacaktır.

Gizem, gerilim ve bilim kurgu türündeki filmin konusu ve iki zaman dilimleri arasındaki geçişler oldukça güzeldi. 


15 Aralık 2020 Salı

Yozlaşan Bir Toplum

 




Bazı insanlar vardır. Hep bir isyan, şikayet, kavga, gürültü içerisinde olmaya meyillidirler. Bunlar yetmezmiş gibi bir de etraflarına tüm bu olumsuz düşünceleri ve duyguları empoze etmeye çalışırlar. Ben mutsuzum sen de mutsuz ol ya da benim günüm kötü geçiyor seninki de kötü geçsin.

Dışarıya, topluma karışınca da karşılaşırız böyleleriyle. Aslında bize tamamen yabancı olan böyle bir kimse ufak bir sataşma ile tüm dikkatleri üzerine çekip zirvenin en üstüne çıkmak ister. Ama bilmez ki zirvenin üstü, altı olmuştur onun için.

Etrafımızda mantar gibi türeyen bu tarz insanlara asla prim vermeyelim. Onların seviyesine inmeyelim hatta böyle bir duruma maruz kalırsak hemen oradan uzaklaşalım. Çünkü münakaşaya girdikçe karşı taraf kendini daha önemli bir konumda olduğunu hissedecek. Bazen en güzel cevap hiç cevap vermemek olabiliyor. 

Toplum olarak bilinmezliğe doğru gidiyoruz. Kötülüklerin daha çabuk ve kolaylıkla türediği günleri yaşıyoruz. Tahammülsüzlük peşinden hoşgörü noksanlığını getiriyor. Saygı yoksunluğunun sevgisizliği getirdiği gibi.

Aslında her birimiz belli şeyler üzerinde değişme muhtacız belki de. Mühim olansa bunun erken teşhisini yapıp gereken önlemleri alabilecek adımı cesaretle atabilmek. Öyleyse bugün kendin için bu adımı atmaya başlamaya ne dersin?


11 Aralık 2020 Cuma

Deliver Us From Evil

 




Deliver Us From Evil, Güney Kore 2020.
In Nam adındaki adam bir kiralık katildir. Yaptığı bu kirli işten sıkılan adam son işini yapmak için yola çıkar. Son görevini gerçekleştirip Panama'ya gitmeyi diler. Çünkü orada kendisini yeni bir başlangıç yapmayı düşünür. 

Kiralık katil olarak son görevini de yerine getiren In Nam Kore'den bir telefon alır. Geçmişte onu tanıyan  bir kadın ondan yardım istemek için telefon etmiştir. Kadının küçük kızı okul çıkışında organ mafyası tarafından kaçırılmıştır. Tayland'da kızını bulmaya gücü yetemeyen kadın tek çareyi bu adamı aramakla bulur. 

In Nam, küçük kızı mafyanın elinden kurtarmak için Tayland'a gider. Burada küçük kızı aramaya başlarken Yoo Yi adında biri ile tanışır. Yoo Yi ve In Nam küçük kızı birlikte aramaya başlarlar. Fakat karşılarındaki mafya ise küçümsenmeyecek bir güce sahiptir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi geçmişte Ray adında bir adamın erkek kardeşini öldüren In Nam'ın peşine de Ray düşer.

Ray'de bir çetenin lideridir. Oldukça gaddar ve korkutucu olan Ray, gözünü kırpmadan peşine düştüğü adamları bir bir öldürmekle bilinir. In Nam, küçük kız çocuğunu kurtarmaya çalışırken diğer yandan da peşinden gelen Ray ile mücadele etmek zorunda kalacaktır.

Aksiyon, gerilim, suç türündeki filmin başrol oyuncuları Güney Kore'nin nam salmış efsane aktörlerinden oluşuyor. Ayrıca aksiyon sahneleri de film karelerine çok gerçekçi bir şekilde yansıtılıyor.





7 Aralık 2020 Pazartesi

Birtakım Uğraşlar

 




Merhaba sevgili okur.
Virüs hayatımıza girdiğinden beri günlerimizin çoğunu evlerimizde geçirir olduk. Online alışverişler de eskisine göre daha çok rağbet görmeye başladı. Geçtiğimiz haftalarda ihtiyacım olan bir ürünü internet üzerinden sipariş ettim. Ürün elime ulaşınca görseldeki ile hiç alakası olmadığını anladım. Ürünün satıldığı platformda bir sürü yorum vardı. Bütün yorumları okumaya da açıkçası benim pek vaktim yoktu. Biz de ürün iadesi yapıp bugün kargoya verdik. 


Bazı insanlar sahtekarlıkta işinin ehli olmuşlar. İnsanları kandırmak bir yana kendi vicdanları nasıl rahat ediyor, bilmiyorum. Böyle olumsuz duygular ve düşünceler insanların kalplerinde yer edindikçe bu sefer iyi olan duygu ve düşüncelere yer kalmıyor. Kötülükler insanın kalbini, ruhunu, aklını ele geçiriyor. Bir insanın böyle olması toplumu tümden etkilemeye başlıyor. 

Unutulan değerler gün yüzüne çıksa da suç asla o kimsenin kendisinde olmuyor. Çünkü bu sefer de insan etrafına ego duvarlarını tek tek dikmiş oluyor. Mütevazilik de tıpkı unutulan diğer değerler gibi tarih olmaya başlıyor. Yitip giden değerlerin yeniden gün yüzüne çıkması dileğiyle.
Huzurlu akşamlar.


3 Aralık 2020 Perşembe

Stoker

 


Stoker, ABD - Birleşik Krallık 2013.

Prison Break dizisinin başrol oyuncusu Wentworth Miller'ın senaristliğini yaptığı filmde kocasını kaybeden bir kadın ve kızının, aniden ortaya çıkan akrabası tarafından hayatlarının değiştirilmesini konu alıyor. 

Babasını kaybeden India, annesiyle bir başlarına kalır. Ölüm yası tuttukları bir günde kapı zilleri çalar ve evlerine Indıa'nın babasının erkek kardeşi olduğunu söyleyen bir adam gelir. Babasının erkek kardeşini sadece isim olarak bilen İndia ve annesi onu yas sürecinde evlerinde ağırlar.

Amcasını ilk defa gören India ise onda tuhaf ve gizemli şeyler sezer. Fakat annesi bu gizemliliğin pek de farkında değildir. India gizliden gizliye amcasını gözetlemeye başlar. Bir yandan da evlerinin içerisinde korkutucu ve sırlarla dolu kayıplar meydana gelir. 

Gizem, gerilim, korku türündeki filmin yönetmenliğini ise Güney Koreli Park Chan Wook yapmakta.


2 Aralık 2020 Çarşamba

Metamorfoz

 



Byeonshin, Güney Kore 2019.
Beş kişilik bir aile eski evlerinden yeni evlerine taşınmanın heyecanı içerisindedir. Fakat yeni taşındıkları evde tuhaf ve korkutucu olaylar bu ailenin peşine bırakmayacaktır.

Her şeyden habersizce yeni evlerine yerleşen aile üyeleri evde birtakım garaip sesler duymaya başlarlar. Ardından aile üyeleri kendi karakterlerinin dışına çıkarak başka biri gibi davranırlar. Bu olayların asıl sebebi ise şeytani bir varlığın bu aileyi ele geçirmeye çalışmasıdır.

Günden güne evin içerisinde tuhaf hadiseler yaşanmaya devam eder. Sanki her aile ferdinden bir tane daha vardır. Ve aile üyeleri bu durumun farkında değillerdir. Benlikleri ele geçirilen aile üyeleri diğerlerini korkutucu şeyler yapmaya başlarlar. Olaylar durdurulamaz bir hale gelir. Ve evin çocuklarından biri şehir dışında yaşayan amcasını arayıp ondan yardım ister. Ve hep birlikte bilinmeyen varlıktan kurtulmanın yollarını ararlar.

Gerilim-korku türündeki film oldukça heyecanlı ilerlemekte. 






1 Aralık 2020 Salı

Sevgili Dost #45

 





Sevgili dost,

Papatyaları çok severim, bilirsin beni. Gördüğümde bile yüzümü bir tebessüm alır. Bana baharı, saflığı, temizliği çağrıştırır güzel papatyalar. Temiz bir kalbin ve sevginin simgesi gibidir aynı zamanda.


Sevgili dost,

İnsan büyüdükçe hayata olan bakış açısı da  daha farklı şekillenmeye başlıyor. Her yaşımız hatta yaşadıklarımız bizi olgunlaştırıyor. Geçmişteki yaşlarımız bizi bugünkü biz yapıyor. İnsan her yeni  yaşında bir yaş daha yaşlandığını düşünse de aslında olgunlaşıyor da. Düşünmek ve daha temkinli davranıp yaşamak için çaba sarf ediyor.


Sevgili dost,

Bak bu yıl da bitti bitiyor. Senin de hep söylediğin gibi zaman hızlı geçiyor. Hayatın hengamesinde yorulduğunu hissettiğin vakit durmaktan korkma. Kendinin, düşüncelerinin, kalbinin ne istediğini dinle. Önce kendine bunun için fırsat ver çünkü hayat sandığımızdan da çok kısa.

Sevgili dost,

Sonbaharda açan papatya gibi güzel günlerimiz olsun!


 

BİRPEMBESEVER