31 Aralık 2019 Salı

SEVGİLİ OKURUM





Sevgili okur,
Bak, uzun sandığın o bir yıl hemen bitti. Yaşlar birer ikişer geçerken hayatımızdan insan, asıl mühim olan şeyin kendisi olduğunu geç de olsa fark ediyor.

Hayatta var olduğu sürece hiçbir insan umudunu yitirmemeli, umut tohumlarını kalbine ekmeli. Ki zamanı geldiğinde o tohum yavaş yavaş büyüsün, filizlensin. Bundan sonrasında ise o filize iyi bakmak yalnızca senin elinde olacak. 

İyiliklerle, kötülüklerle hatta talihsizliklerle dolu tam tamına 365 gün geçirdin. Kimi insanlara hoş geldin dedin, kimineyse elveda. Ama her şeyden en önemlisi her yeni güne gözlerini açma şansını elde ettin bu yıl. 

İyilikler yapmaya devam ettin. Kötülüklere rağmen. 
Bu yüzden kalbin iyi hissetmedi mi?


Sevgili okur,
Bence yeni bir yıla öncelikle kendine bir mektup yazarak başla.
Bilmiyorum, daha önce hiç mektup yazdın mı? Kağıt ve kalemle buluştu mu ellerin? Tüm bu soruları bir kenara alalım ve sen bir kağıt, kalem al eline. 
Ve ilk cümlene mektup satırlarına kendi adını yazarak başla. 😊



29 Aralık 2019 Pazar

CANIM PULLAR





Sevgili okur,
çeşitli ülkelerden mektuplara, kartpostallara sahip olduğumu biliyorsun.
Mektuplarımı ve kartpostallarımı tuttuğum bir kutum var. Aklıma geldikçe bu kutumu açar incelemeye koyulurum. Kimi mektuplar, kartlar var ki defalarca okuyası geliyor insanın. 

Mektup kutumda uzun zamandır muhafaza ettiğim pullarım da yer almaktaydı. Bu pulları soracak olursan, kendiliğinden biriktiler. Ve ortaya küçük bir pul koleksiyonu çıkıverdi. Bana gelen mektup zarflarından ya da paketlere yapıştırılan pullardan oluşmakta. Yapıştırılan pulları paketlerden başarılı bir şekilde ayırıp çıkarttıklarım olduğu gibi yırtılan pullar da oldu.

Ben çocukken annemin küçük bir pul defteri vardı. O pul defterini detaylıca ve dikkatlice inceler dururdum. Şimdi artık benim de bir pul koleksiyonum var. 

Malezyalı mektup arkadaşımın en son göndermiş olduğu mektubunda mini bir fotoğraf albümü vardı. Onu nasıl değerlendirebilirim diye düşünürken birden aklıma pullarım geldi ve pulları mektup kutumda tutmaktansa fotoğraf albümüne dizmek daha makul geldi. Ben de kolları sıvayıp pulları titizlikle fotoğraf albümüne yerleştirdim. 

Bana göre pullar, sahip olduğu kültürü başarıyla yansıtan objelerden biri. 
Ve insana iyi ki mektup arkadaşlığına başlamışım dedirtiyor.
Huzurlu ve mutlu akşamlar!















28 Aralık 2019 Cumartesi

DUYARSIZLAŞAN İNSANLAR





Çevreye, insanlara, hayvanlara ve hatta kendimize karşı duyarlı olmamız gereken bu zamanlarda gün geçtikçe daha da duyarsız davranan veya ''haberim yok, duymadım, bilmiyorum'' kelimelerinin arkasına sığınmış insanlarla karşılaşıyorum.

Bu durum beni elbette endişelendiriyor ve üzüyor. Bu duyarsızlığı ne yazık ki eğitimli olmak da gidermiyor. Eğitim bana göre tek başına bir çözüm yolu değil. Kişi, ilk eğitimini aile içerisinde yani anne-babayı rol model alarak öğreniyor diye düşünürsek eğer problemin en temelinde bana göre aile yer almakta. Evet bir bireyin toplumdaki davranışlarının temelinde aile yatıyor ve bunun şekillenmesi de öğretmeni, okulu ve sosyal çevresiyle tamamlanmış oluyor.

Çok yakın bir zamanda yolda yürürken önümde iki tane on beş yaşlarında çocuklar yürümekteydiler. Ellerindeki içecek çöplerini yere atmalarıyla birlikte arkalarından seslendim ve çöplerini almaları gerektiğini bu toplumu hep birlikte paylaştığımızı ve çevreyi kirletmeye haklarının olmadığını söyledim. Ancak çöplerini almakta biraz tereddüt eder gibi oldular. Bu duruma biraz daha tepki göstererek sesimi yükselterek tekrar ikazda bulundum böylelikle çevredeki diğer insanların da duymasını ve bize bakışlarını yöneltmelerini istedim. Bu davranışım karşısında iki çocuk da çöplerini yerden alarak ilerideki çöp konteynerine attılar. 


Duyarsız insanlara inat biz duyarlı olmaya gayret edelim sevgili okur.





Resimde görmüş olduğun bu sevimli kedi ile bugün durakta karşılaştık. Yanına oturdum ve onu biraz sevdim. Üşüdüğünden olsa gerek bana doğru geldi ve dizlerime oturdu. Ben de kollarımla sardım onu.😊 


27 Aralık 2019 Cuma

''Son Ustalar'' | Sulu boya ve Yağlı Boya Sergisi






Geçtiğimiz hafta pazar günü hava İstanbul'da çok güzeldi. Bugünü değerlendirmek adına kendimi evden dışarıya attım ve vapurla Sirkeci'ye doğru yola çıktım. Vapur yolculuğumda bana martılar da eşlik ettiler. Elimdeki simidi onlarla da paylaştım. Simit parçalarını havada yakalamaya çalışan martılar, birbirleriyle adeta birer yarış içerisine girdiler.

Sirkeci'ye vardım. Alınması gereken birkaç kırtasiye ihtiyaçlarım vardı. Onları almak için Hakikat'e doğru yürüdüm. İşimi hallettikten sonra kalabalığa karıştım ve etrafa göz gezdirdim. Derken yolumun üstünde bulunan Hünkar Kasrı'nda bir sergi dikkatimi çekti. Geçen sene aynı yerde bir sergiye daha gitmiştim. Bu da plansızca tıpkı bir pazar günü gerçekleşmişti. 




Sergi, unutulmaya yüz tutan meslekler ile ilgiliydi. 
Bu meslekleri yağlı boya, sulu boya ve farklı tekniklerle birleştirmişler ve ortaya güzel eserler çıkartmışlar. Özellikle sulu boya çalışmaları ile ilgilendiğim için kendimi serginin içerisinde buldum.





Sergiyi gezmişken Hünkar Kasrı'nın içerisini de görme şansına sahipsiniz. Hünkar Kasrı her zaman açık olmuyor. Sergi zamanlarında ziyarete açık oluyor.
Serginin son ziyaret günü 28 Aralık yani yarınmış. Gitme şansınız olursa eğer bu güzel sergiyi görme fırsatını kaçırmayın derim.






Sergiden çıktıktan sonra Eminönü'ne doğru yürüdüm. Yürürken çiçeklere bakındım. Hava şansıma çok güzeldi. 
Şuan ise yağmur var dışarıda. Hatta yılın ilk karı bugün Çamlıca'ya düşmüş. ⛄



25 Aralık 2019 Çarşamba

SEVGİLİ DOST #36







Sevgili dost,
Aklımda yine bir sürü cümle kırıntıları.
Günlerce sana yazılmayı bekleyen kelimelerle dolu zihnim.

Her güzel şeyin bir zıttı var bu hayatta.
Eğer zıtlıklar olmasaydı insan, güzel olanın önemini nasıl anlardı ki?

Sevgili dost,
Her geçen gün kötülüklere alıştırılıyoruz. 
İyilikleri dört gözle bekler olduk.
Ancak unutulan bir şey var ki o da zamanın ta kendisi.
Zamanı hesaba katmadan nefes alıp veriyoruz. 
Ve zamanı kolay ve çabuk tüketiyoruz.


Sevgili dost,
Bir kalem al eline. 
Ve bir kağıt al önüne. 
Önce gözlerini kapat ve içinden 10'a kadar say. Zihnindeki karmaşık düşüncelerden sıyrıl. Sonra gözlerini aç ve derin bir nefes al. 
Söyleyeceklerime kulak ver.

Sevgili dost, 
İşte kağıt ve kalemin, en çok ne yazmak isterdin?



21 Aralık 2019 Cumartesi

Malezya'dan Mektubum Var






Günlerden cumartesi.
Benim için yoğun ve yorucu bir gündü. 
Eve geldiğimde bir paket karşıladı beni. Açıkçası bu paketin geleceğini bilmiyordum. Malezyalı mektup arkadaşım bir sürpriz yapmış benim için. Paketi açıp içindekileri çıkarttığımda büyük bir heyecan sardı beni.

Geçtiğimiz ay doğum günümdü. İnce fikirli arkadaşım küçük bir paket hazırlamış ve uzunca bir doğum günü kartı yazmış benim için. Nasıl mutlu olduğumu tahmin et sevgili okur. 

Bazen diyorum ki mektup arkadaşlarımla yüz yüze görüşmemiş tanışmamış olsam bile çevremdeki içi yapay ama doğal görünmeye çalışan insanlardan daha sahici daha samimi ve daha doğal geliyorlar.

Sevgili Nana'nın yazmış olduğu doğum günü kartını defalarca okumuş olabilirim sevgili okur. Ardından göndermiş olduğu hediyeleri inceledim. Telefon kılıfını çoktan kullanmaya başladım. Hatta çikolatalardan birini de yedim.😊

Günüme mutluluk kattı bu ufacık paket. Ufak olmasına sakın aldanma çünkü içinde bir sürü mutluluk, ince düşünceler, sevgi var. 

Hayatından mutlulukları eksik etme sevgili okur,
huzurlu geceler!





19 Aralık 2019 Perşembe

Birtakım Rengarenk İşler






Merhaba sevgili okur,
Epeydir sulu boyamı elime almamıştım. Birden aklıma geldi ve sulu boya defterime yöneldim. Defterdeki yaptıklarıma bakındım. Sonrasında bir türlü kullanmaya fırsat bulamadığım sulu boya kalemlerimi de aldım. Bu kalemleri kız kardeşim doğum günümde almıştı. Ve kalemlerle ilk çalışmamı yaptım.

Sulu boya kalemleri, sulu boyaya göre gerçekten çok farklı. Pigment olarak birbirlerine yakın olsalar da kalemlerin ucu su ile temas ettikçe ve defterde boyadıkça uçları kısalıyor. Bir müddet sonra kalemlerin uçları kısalıyor ve kalemtıraş ile açmanız gerekiyor. Ben yine de boyarken çok eğlendim ve ortaya rengarenk çiçekler çıkıverdi.

Özellikle kalemler içerisinde mavi tonlarını çok sevdim. Sanırım yakın zamanda daha farklı bir çalışma ile mavinin tonlarıyla yeni bir çalışma yapabilirim. 

Uzun zamandan sonra tekrar sulu boya defterimi açıp rengarenk sayfalarda kaybolmak kendimi iyi hissettirdi.


16 Aralık 2019 Pazartesi

SEVGİLİ DOST #35






Sevgili dost,
Takvim yapraklarındaki sayılara yetişemiyorum. Kimi zaman tek haneli gördüğüm sayılar bir bakıyorum ki çift haneli sayılara çıkıvermiş. Hayatı uzun bir maraton olarak düşünse de insan, aslında değil. Kısa bir maraton. Biz uzun sanıyoruz halbuki bu hayat oldukça kısa.

Sevgili dost,
Duyarsızlaşan insanlar olduk. İnsanlar birbiriyle yarışıyor. 
İyilikler uğruna mı peki bu yarışın gayesi? Asla, hayır. Bu yarış, insanların birbirinin hakkını ihlal etmesi üzerine bir yarış. En çok ihlal eden, kendini bir şey başarmış sanıyor.

Sevgili dost,
İki güvercinim var. 
Her gün muhakkak balkonuma uğruyorlar. Geldiklerini de seslerinden anlıyorum. Bir avuç bulgur koyuyorum, onlar yerken bir yandan da fark etmeden izliyorum.

Sevgili dost,
Etrafında birinin olmasını beklemeden küçük iyilikler yap.
İyilik yapmak için birçok sebep var.




15 Aralık 2019 Pazar

'' Öğretmenim, her gün bize gelsen olmaz mı? ''





Sevgili okur,
Tarihlerden on beş aralık. 
Günlerden pazar. 
Geçtiğimiz hafta ilk çalıştığım iş yerinden bağımızı kopartmadığımız bir öğrencimin annesinden mesaj almıştım. Mesaj üzerine anneyi aradım ve beni pek de mutlu etmeyen şeyler işittim.

Öğrencim M., okumaya ilk geçirdiğim öğrencimdi. Bir yıllık çalışmamın sonucu o kurumdan ayrılmıştım. Bu süreçte de öğrencim defalarca öğretmen değişimi yapıyor, üstüne değiştirdiği her öğretmene beni anlatıyor kıyaslamalara giriyordu. Bu durumu ev ortamına da taşımaya başlamış son günlerde. Evde de benden bahsediyormuş. Bu durum beni mutlu etse de öğrencimin eğitimi açısından pek sağlıklı davranış değildi. Son günlerde de özel eğitime gitmemeye başlamış.

Böyle olunca görüşmeye karar verdik. İşten ayrıldığımdan beri telefon üzerinden görüşsek de birbirimizi hiç görmemiştik. Bu buluşmanın öğrencime iyi geleceğini düşünerek kabul ettim. İlk kez bir veli ev ziyareti gerçekleştirdim. 

Hani küçükken sende duruşuyla, öğretim yöntemiyle, konuşmasıyla, davranışıyla etki eden bir öğretmenine saf masum  bir sevgi beslersin ya ve onu asla unutamazsın, işte o öğrencimde de bu duygular var bana karşı. Bu tarifi imkansız bir his benim için. 

Görüşmemiz ise gayet güzel geçti. 
Böyle iyi hadiseler yaşadıkça hep iyi ki diyor şükrediyorum.

Huzurlu geceler sevgili okur!

14 Aralık 2019 Cumartesi

Dalgalar Kıyıya Vururken






Sahil kenarında bir evim olsun isterdim. Şöyle, şehrin kalabalığından, telaşesinden ve gözden uzakta bir mekan düşlüyorum. Önce gözlerimi kapıyor dalgaların sesine kulak veriyor bir yandan da temiz havayı ciğerlerime çekiyorum.

Denizi, dalgaları, martıları izlemeyi çok severim. Denizi izlemek için sahil kenarlarında yürüyüşler yaptığım olur. Kimi zaman boş bir bank gördüğümde oturup dalgaların sesini dinleyip martıları izlerim. 

Sahilde yürüdüm. 
Yürürken balık tutan yaşlı amcalara gözüm ilişti. 
Bir yandan da denizde parlayan ve ahenkle süzülen balıkları seyrettim. Bir kış ayına göre güneş gökyüzünde pırıl pırıldı. Gökyüzünün canlı rengi denize yansıyordu. Deniz de tıpkı güneş gibi neşeliydi.

Kahvesini pek sevdiğim yere gittim. 
Yine orta şekerli sütlü Türk kahvesi söyledim. 
Kahvemi yudumlarken Üsküdar'ı seyre koyuldum.



13 Aralık 2019 Cuma

JANE EYRE





Jane Eyre, Charlotte BRONTE.
İngiliz klasiklerine adını büyük harflerle yazdıran ve Jane Eyre kitabıyla ününe ün katan yazar Charlotte Bronte, 39'unda öldü. Yazarın hayatına bakıldığında üç kardeşini yakın zamanlarda kaybetmiş. 

Charlotte Bronte, Jane Eyre isimli romanında toplumsal sorunlarla birlikte aile meselelerini, kadının toplumdaki yerini ve gücünü ele alıyor. 

Jane Eyre, çok küçük yaşta anne ve babasını kaybeden bir kızdır. Küçük yaşta öksüz kalan Eyre, yengesinin evine yaşamının geri kalanını orada sürdürmek için gönderilir. Amcasının vasiyeti üzerine Eyre'ye bakmakla yükümlü olan yengesi onu sevmemekle birlikte evin içerisinde fazlalık olarak görür. Jane Eyre bu evde geçirdiği günlerde hep mutsuz, dışlanmış, haksızlığa uğramış hisseder.  

Yengesi ve çocuklarıyla kaldığı bu evde hiçbir mutlu anısı yoktur. Henüz çocuk olmasına rağmen birçok acıyla ve zorluklarla baş etmeye mecbur bırakılır. Aradan zaman geçer ve bir aile dostunun tavsiyesi üzerine Jane Eyre'nin katı kurallarla yönetilen yatılı bir okula gönderilmesine karar verilir. Bu evden kurtulacağına sevinen bir yandan da içindeki korkuları düşünmekten kendini alıkoyamayan Eyre, yatılı okulda on yılını geçirir. On yılın sonunda bir öğretmen olarak hayata tutunmaya ve kendi ayakları üstünde durmaya çalışır.

Aradan yine zaman geçer ve on yılını geçirdiği yatılı okuldan yeni bulduğu bir iş dolayısıyla ayrılır. Eyre'yi artık yeni bir hayat bekler. Bir malikanede mürebbiye olarak yatılı çalışacaktır. Bu malikanenin sahibi Edward Rocherster isimli adama aşık olur. Bu adam gizemli biridir. Jane Eyre, yaşamının geri kalanında da bu evde birçok zorluklarla baş edecektir.  



12 Aralık 2019 Perşembe

Sessizlik, Yağmur ve Biraz da Mutluluk





Vesveseler, birtakım kuruntuları ve kaygıları da peşi sıra beraberinde getiriyor bence. Bir insan kafasına en çok neyi takarsa o başına geliyor. Bir nevi hayatımızdaki olumlu ya da olumsuz şeyleri aslında düşüncelerimizle kendimize çektiğimiz de oluyor. ''Güzel düşün güzel olsun'' sözünü hayatımızın en üst köşesine yazmalıyız.

Bulunduğumuz şehirlerde her türlü insan yaşamakta sevgili okur. Sen güne güzel de başlasan hayata  olumlu da baksan ya bir toplu taşıma aracında ya iş yerinde ya da yolda yürürken seni olumsuz şekilde etkileyecek bir olay yaşanabiliyor. 

Böyle durumlar karşısında da günümüzün tamamını etkilemesi yerine o olayın o an içinde yaşanıp son bulmasını bilmemiz gerekiyor. Yoksa tüm gününü olumsuz bir şekilde etkilemekle beraber çevrendeki insanlara da negatif enerjiler dağıtırsın. Bunu yaşamamak adına anı o an içinde yaşamak ve bitirmek gerek. 

Bu akşamüstü yağmura yakalandım. Atkımı başıma sardım ve sessiz sakin olan sokak kaldırımlarında yürüdüm. Yürürken bir yandan da düşündüm. Zaman zaman düşüncelerimle konuştuğum da oldu. Sonra yolumun üzerindeki bir kediyi tam sevecektim ki iki defa mırladı. Onu hiç rahatsız etmeden yoluma devam ettim. 

9 Aralık 2019 Pazartesi

Mektup Severlerin Dramı






Mektuplaşmaya başlayalı epey bir zaman oldu benim için. 
Neredeyse dört yıl bitmiştir. İlk başlarda mektuplaşma serüvenime küçük paketlerle başlamıştım. Bir zarfın içerisine mektubumu ve ufak hediyelerimi iliştirip sahibine göndermek üzere postalıyordum.

Postane süreçleri biraz sancılı geçerdi benim için. Çoğunlukla ilgisiz ve kaba yetkililerle karşılaşmış olmak postaneye giden adımlarıma engel oluyor ve içimi bir korku sarıyordu. Çünkü sahibi açsın diye kapattığınız mektubu bile açtırmaya kalkışan yetkililerle karşılaştım. İçinde aykırı bir şey olmadığı halde bazen o kağıt parçasını ya da kartpostalı illa görmek isteyecek ya işte. Böyle olunca da farklı yerlerdeki Ptt şubelerini dener oldum. 

Gel zaman git zaman gönderdiğim mektuplarım kartpostallarım sahibine ulaştı. Ancak bazı zamanlar bana ne kartpostal geldi ne de mektup. Bir dönem (yaklaşık 4-5 ay) fark ettim ki ev adresime kayıtsız(takip numarasız) ne bir mektup ne de kartpostal geliyor. Tabii artık biraz da bu hobiyi yaparak tecrübe kazanınca yetkili kişilere şikayet maili attım. Sonrasında postacım hem kayıtsız gönderilerimi hem de kayıtlı olanları getirip üstüne bana hesap sormuştu. Yani şikayetim yerini bulmuş olsa da bu postacıya ismim, adresimle birlikte aynen iletilmişti. Bu anlattığım olayı birkaç yıl evvel yaşamıştım.

Bugün de benzer bir durumdan dolayı yolum tekrar Ptt'ye düştü. Koreli arkadaşıma gönderdiğimi düşündüğüm paketim neredeyse bir aydır kendi ev adresime teslim edilmeyi bekliyormuş. Çok şaşırtıcı değil mi? 

Bugün gidip mağduriyetimi belirttiğimde yetkili kişi postacıdan paketi neden aldığımı sordu. Ben de gelmesiyle gitmesinin üç saniye sürdüğünü paketi bana bile teslim etmediğini söyledim. Sonra paketin yurt dışına gidip tekrar geri gelme olasılığını konuşmaya başladılar ki orada da araya girdim ve herhangi bir gümrük bandı ya da etiketi olmadığını ayrıca gümrükte kalsa postacıların kargoları eve teslim etmediklerini belirttim. Yani gümrüğe gidip kendin alıyorsun, bu süreci geçmişte yaşadığım için biliyorum. Bu süreçleri bilmesem, sesimi çıkartmasam sanırım bugün tekrar ödeme yapıp o paketi gönderteceklerdi bana.  

Mağdur olmama rağmen bir de üstüne ikna çabalarımla paket tekrar yurt dışına çıkmak üzere yola çıktı. Temennim bu sefer yerine ulaşması.

KİTAPLARDAN ALINTILAR #8






KÖRLÜK


'' Kelimeler böyledir işte, fazla gizlerler kendilerini, birbirinin peşine takılırlar, nereye gittiklerini bilmez görülürler ve ansızın, ikisinin, üçünün, veyahut dördünün birden, kolayca ortaya çıkmasıyla, bir kişi zamiri, bir zarf, bir fiil, bir sıfatla, karşı konulamayan bir heyecan tenimize ve gözlerimize yüklenir. ''


'' Zaman geçtikçe, birlikte yaşarken ve genetik değişimler olurken, vicdanımızı giderek damarlarımızda dolaşan kanın rengine ve gözyaşlarımızın tuzuna buladık, bu da yetmiyormuş gibi, gözlerimizi içimizi gören birer aynaya dönüştürdük, sonuçta gözlerimiz, ağzımızla inkar etmeye çalıştığımız şeyleri çoğu zaman hiç çekincesiz gözler önüne serer hale geldi. ''


'' Hepimizin zayıf anları olur, ağlayabileceğimiz için çok şanslıyız, gözyaşları bizi çoğu kez huzura kavuşturur, ağlayamadığımız zaman ölecek gibi oluruz. ''


8 Aralık 2019 Pazar

Love with Flaws





Love with Flaws, 2019 Güney Kore.

Güncel bir dizi. Başrollerde Ahn Jae Hyun ve Oh Yeon Seo yer almakta.
Ahn Jae Hyun, gençliğindeki dış görüntüsü yüzünden arkadaş çevresi tarafından dışlanan bir çocuktu. Onun böyle bir süreci yaşamış olması şimdiki görüntüsünü mükemmelliyetçi kılmakla birlikte insanlar tarafından ilgi odağı olmak gibi bir takıntısı vardır.

Oh Yeon Seo ise bir lisede beden öğretmenliği yapmaktadır. Sıradan bir hayatı sahip olan kadın karakterin üç tane erkek kardeşi vardır. Bu erkek kardeşleri kızlar tarafından ilgi odağı olduğu için bu durumdan epey şikayetçidir. 

Bir akşam lise mezunlarının toplanacağı bir akşam yemeği davetiyesi alır. Buna katılmaya pek hevesli olan Oh Yeon Seo, geçmişte görünüşünden dolayı arkadaşlık teklifini reddettiği Ahn Jae Hyun ile karşılaşır. İkili birbirini tanır ve zamanla birbirlerine yakınlaşmaya başlarlar. Ve aralarında komik olaylar gerçekleşir.

32 bölümden oluşuyor ancak her bölüm yarımşar saat sürüyor. Romantik- komedi türünde eğlenceli, hoş bir dizi.

7 Aralık 2019 Cumartesi

CUMARTESİ AKŞAMINA







Benim için sürprizlerle dolu bir cumartesi günüydü. Öğlene doğru kapı zilinin çalmasıyla postacı geldi. Gelip gitmesiyle bir oldu zaten. Yaklaşık bir ay öncesinde Koreli mektup arkadaşıma bir paket hazırlayıp göndermiştim. Bugün o gönderdiğimi sandığım paket benim evime teslim edildi, sanki yurt dışından bana gelmiş gibi. Bu durum adeta bir kamera şakası gibi. Ptt yine yaptı yapacağını. Pakete özellikle baksam da herhangi bir yurt dışına çıkış işlemine dair damga, etiket yoktu. Yani günlerce postanede kendi evime gelmek için beklemiş paketim. Ne kadar komik bir durum değil mi? Keşke her insan özenle ve hassasiyetle işini yerine getirse. Ama mümkün olmuyor işte.

Akşama doğru çok sevdiğim bir arkadaşımla buluştum. Sohbetini sevdiğim güzel bir dost. Kalbi de düşünceleri de güzel. Hayatıma geç girdiğini düşünsem de nasibimizde iyi ki karşılaşmak varmış diyorum. Allah eksikliğini aratmasın. 

Güzel bir akşam yemeği yedik. Ardından biraz dolaştık. Çiseleyen yağmur ve esen soğuk rüzgar da eşlik etti bize. Soğuk havaya rağmen bol bol tebessüm ettik. Daha sonra kahve içtik. Yanında rahat hissettiğim insanları seviyorum. 

İyi ki varsın sevgili Fatmanur! 💜


6 Aralık 2019 Cuma

Avusturya'dan Kartpostal ve Magnet | POSTCROSSING




kartpostal



Yeni bir kartpostal ile buradayım sevgili okur.
Gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, mektuplaşmayı ve kartpostallaşmayı çok seviyorum.
Dünya genelinde Postcrossing olarak bilinen kartpostal takasının, ülkemizde de artık yaygın hale geldiğini düşünüyorum. Bunun en iyi örneklerini bloglardan ve sosyal medya kullandığım zamanlardan biliyorum.  Kartpostal yazmanın yaygınlaştığını görmek benim için mutluluk verici bir neden. Çünkü unutulmaya yüz tutan güzel bir olayı tekrar gün yüzüne çıkartmak oldukça zahmetli ve zor bir süreç.

Her şeye rağmen yerine sağ salim ulaşan bir kartpostalın verdiği sevinç ise tatmaya değer. Bugün sana göstermek istediğim birbirinden güzel kartpostallar Avusturya'nın başkenti Viyana'dan. Belirtmeliyim ki kangurunun olduğu kartpostalı çok beğendim. Avustralya ile çok karıştırıldığından olsa gerek böyle mizahi bir kartpostal yapmışlar. Viyana, Avusturya'nın en kalabalık kenti olmakla birlikte tarihi zenginliği ve dokusuyla dikkatleri üzerine çeken bir şehir.

Neredeyse her kartpostal yazımda bahsettiğim şeyi bu yazımda da yenileyeceğim. Kartpostal yazın ve gönderin. Kartpostalın gelmesini beklemek, o süreci yaşamak tarifi imkansız bir mutluluk.



5 Aralık 2019 Perşembe

YAĞMURLU AKŞAM






Birkaç gündür yağmur var yaşadığım şehirde.
Soğuk esen rüzgar da ona eşlik ediyor. Yağmurlu havalarda en çok şemsiyemle birlikte adımlarımı yavaş tutarak yürümeyi seviyorum. Böylelikle bir yandan ben de yağmura arkadaşlık etmiş oluyorum. 

Son günlerde bir kabuğuma çekilmişlik hissi var üzerimde. Bu sebeple bazen düşünceler içerisinde boğulduğum da oluyor. Ancak bu gibi durumlarda hemen en yakınımdaki insanlara veya yazmayı sevdiğim defterime içimi döküyorum. Bu karmaşık düşüncelerden tam anlamıyla hemen kurtuluyor olmasam da bir rahatlama hissi oluşuyor elbette.

İnsanlar arasındaki tahammülsüzlüğü, bencilliği, sevgisizliği ve saygısızlığı görmek beni üzüyor. Bence her insan önce kendisi için bir değişime adım atabilir. Öncelikle kendi için bir şeyler yapabilir. Böylelikle toplum içindeki kurallara uyarak hem kendini mutlu edebilir hem de çevresindeki insanları mutlu hissettirir. Değişim, önce insanın kendi içinde ve kendi isteğiyle olacak. Çünkü zorla da güzellik olmuyor. 

Günlerden perşembe. 
Ve yine yağmurlu bir gün. 


3 Aralık 2019 Salı

SEVGİLİ DOST #34







Sevgili dost,
Şimdilerde dost bulmak epey zorlaştı. 
Gerçek dost bulansa ona sımsıkı sarılmalı ve asla bırakmamalı.

Yapaylık arttı. 
Yapay yüzler, yapay davranışların nedeni oldu. Tuhaf olansa gün geçtikçe bu durumun kabullenilmesi ve doğallaştırılıyor olması.

Sevgili dost,
Hayatta iyi veya kötü şeyler yaşarız. İyi olanlar da kötü olanlar da bizler için aslında. Başına gelen kötü durumlar karşısında bir ders çıkartmalı sonrasına bakabilmeli ve iyi olanlar içinse şükretmelisin.

Sevgili dost,
İnsanlara çabuk inanıp çabuk güveniyorsun. Bu da hala senin ne kadar temiz ve masum bir kalbe sahip olduğunun göstergesi. Seni bilirim, sen hep böyleydin. Ancak unutmamalısın ki insanlar çeşit çeşit. Her insana hemen güvenmemeli ve inanmamalısın. 


Sevgili dost,
Sen kalbini yine de saf tut.
Kalbinin kötülüklere kararmasına izin verme. 
Unutma ki bu, senin elinde.

1 Aralık 2019 Pazar

MERHABA ARALIK





Yeni bir aya merhaba!
Sevdiğim mevsimlerden biri olan kış ayının başlangıç ayına nihayet kavuştuk.Yakın zamanda bir kar da yağsa ne güzel olurdu. 

Nasılsın sevgili okur?
Kasım ayın nasıldı?
Beni soracak olursan eğer ben iyiyim. 
Aslında kısa bir süre önce grip oldum. Çok şükür ki çabuk toparladım ve atlatmaya çalışıyorum. 
Kasım ayı da tıpkı diğer aylar gibi ne kadar çabuk geldi gitti değil mi? Ne günlerin hızına ne de ayların hızına yetişebiliyorum. Sadece ayak uyduruyorum günlere.

Kasım ayı, sonbahar ilkbahar karışımı gibi bir şeydi. Biraz az yağmur yağsa da yağmurun yağdığı günlerde bol bol yağmur sesini dinledim, yağmuru izledim hatta yağmurda yürüdüm.

Bu yılın son ayına adım atmış olduk. Yakında kar da gelecek. Kestane ve boza sezonu da tam anlamıyla başladı. Şu sıralar günlerin yoğunluğundan canım kitaplarıma da vakit ayıramadığım için pişmanlık yaşıyorum. Dilerim bu ay bol okumalı bir ay olur.

Huzurlu geceler!

30 Kasım 2019 Cumartesi

Sakura İle Bir Gün





Sevgili okur,
Bugün çok güzel bir gündü. 
Uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim bir buluşma nihayet bugün gerçekleşti. 

Bloglarımız sayesinde tanıştığım SAKURA MEVSİMİ  blogunun sahibi sevgili Sakura ile bir buluşma gerçekleştirdik. Bloglarımız vesilesiyle tanışıp bu arkadaşlığımızı mektuplaşmaya da taşımıştık. İkimizde aynı şehirde yaşayınca buluşmaya karar verdik ve bugün o buluşmayı gerçekleştirmiş olduk.

Kendisini, sohbetini o kadar çok sevdim ki... 
Sohbet ederken vakit nasıl geçti anlamadım. 😊 Şansımıza hava da güneşliydi. Payedar'daki sohbetimizin ardından sahilde yürüdük ve yine sohbet ettik. 
Çok güzel bir cumartesi günü geçirdim. Blogum sayesinde böylesi güzel ve iyi arkadaşlar edinmek blog yazıyor olmanın en iyi yanlarından biri olsa gerek. 

Bu günüm burada anı olarak kalsın istedim. 
Şimdi dışarıda yağmur yağıyor sevgili okur. 
Haydi yağmurun sesini dinleyelim.



29 Kasım 2019 Cuma

HATIRLANMAK







Meslek hayatıma en zor olanından başladım. Sektör özel eğitim ve rehabilitasyon olunca ve üstüne özel bir kurumda çalışmayı da ekleyince hem mental hem de fiziksel açıdan zorlayıcı olabiliyordu. Ancak tüm bu zorluklara rağmen çok güzel öğrencilerim oldu. Arada bir öğrencilerimin annelerinin arayıp hal hatır sormaları o kadar çok mutlu ediyor ki beni. Demek ki diyorum, öğretmenliğin en güzel yanlarından biri de işte tam olarak bu.

Ben kendimi fazla sabırlı bir insan olarak bilmezdim. Fakat zamanla mesleğimle beraber hem kendime sabırlı olmam gerektiğini hem de öğrencilerime sabırlı olmaları gerektiğini öğrettim. Sonra bir de baktım ki sabrettiğim o süreç içerisinde öğrencilerimden olumlu geri dönüşler alabildim. 

 Okumaya geçirdiğim ilk öğrencimi hiç unutmam. İki yıl geçmesine rağmen o da beni unutmuş değil.😊 Annesinden bugün bir mesaj aldım. Mesajı beni mutlu etse de biraz hüzünlendirdi de. Bir çocuğun kalbinde yer edinmek, öğretilen tek bir harfin tesirini yitirmemesi, öğretmeni olarak unutulmamak paha biçilemez bir his. 

Eğer tekrar öğrencilik zamanlarıma dönseydim yine hiç tereddüt etmeden bu mesleği seçerdim. 


28 Kasım 2019 Perşembe

KINGDOM OF HEAVEN




Cennetin Krallığı, 2005 ABD-İngiltere-Almanya.

Orta Çağ'da Kudüs'te sürmekte olan Haçlı Seferlerinde savaşan ve şövalye olan Goldfrey geçmişte hiç tanımadığı oğlu Balian ile karşılaşır. Bu karşılaşma sonunda oğlu Balian'ın kendisi gibi bir şövalye olmasını ve Haçlı ordusuna katılıp Kudüs'teki barış ortamı için savaşmasını ister.

Balian o günlerde karısının ve çocuğunun kaybının acısı içerisindedir. Yaşadığı küçük köyde demircilik ile uğraşır. Yıllardır tanımadığı babasıyla karşılaşmış olması onun için de şaşırtıcı bir durumdur. Babasının bu teklifini kabul edip Kudüs yoluna düşer. Bu yolculuk esnasında Balian, bir olay yaşar ve bu olay sonucunda daha Kudüs'e varmadan adı ve namı duyulmaya başlar.

Babasının Balian'a teslim etmiş olduğu kılıcı ve yemini Balian için büyük bir önem taşır. Önceliği babası gibi Kudüs'te barışı, güveni, dostluğu sağlamak olacaktır. Ancak Balian'ın onu seven insanlar kadar düşman da edinmiştir.

Tarihi, savaş sahnelerinin yer aldığı uzun bir film. Ayrıca filmde o dönemde yaşayan ve Kudüs'ü fethinden dolayı ''Kudüs'ün Fatih'i'' olarak da bilinen Selahattin Eyyubi'ye de yer veriliyor.

27 Kasım 2019 Çarşamba

KİTAPLARDAN ALINTILAR #7






TESELLİLER KİTABI


'' Hayat, teselli olmaktır. Kişi teselli bulduğu şeyle yaşar, onunla hayattadır.''

'' Kimi zaman etrafında pervane dönen yüzlerce insan vardır ve senin onları plastik oyuncaklar gibi gördüğün olur. ''


'' İçinde bulunduğumuz çağ süreden ayrılanı değil ayrılmayanı kurdun kaptığı ve bizzat bir kurt haline getirdiği bir çağ. ''


'' Elif harfine bakmaz mısın, kendi başına kendi birliği içinde dimdik ayakta durmayı bilir de diğer tüm harfler ona bağlanır, eklenir. ''


'' Dışarıdan bakıldığında şen şatır kahkahalara boğulmuş gördüğün nice insan aslında bu durumdadır, o şuh kahkahalar dışa doğru ağlamanın bir türüdür çoğu kere... ''


'' Ne istersin? diye bir ses geldi. Cevabı şu oldu: İstememeyi isterdim. Çünkü bütün elem ve kederler bir şey isteyip onu elde edememekten kaynaklanır. ''




26 Kasım 2019 Salı

SİDE MÜZESİ | ANTALYA





Antalya gezimde günübirlik uğramış olduğum yerlerden biri de Side.
Buradaki tarihi yapıları o kadar çok merak ediyordum ki nihayet gitme şansım oldu. Sabahın erken saatlerinde şehir merkezinden Side için yola koyulduk.

Side Müzesi, Side Antik Kentinde yer almakta. Burası her yanıyla tarihi bir doku barındırmakta. Kentin büyük müzesi olan bu yerde çeşitli dönemlere ait yazıtlar, silahlar, takılar, heykeller, mezarlar ve daha birçok tarihi eser yer almakta.

M.S. 5. ve 6. yüzyıldan kalma bir hamam olan bu yer restore edilerek yapılan kazı çalışmaları sonucunda müze haline getirilmiş. Özellikle Roma ve Bizans dönemlerinden kalan tarihi eserler ağırlıklı.






Resimde yer alanlar, İdeal ve Portre Heykel Başları.

Side'nin Roma Dönemi Heykeltraşlığının en güzel örnekleri olan başlar, aynı zamanda kentin içerisinde yer alan heykeltraşlığa verilen önemi de ifade etmekte.




Müzenin bahçesinde de birçok eser yer almakta. 
Onlardan biri de Güneş Saatleri idi.

Antik dönemde zamanın ölçümü için birçok farklı yöntem geliştirilmiş ancak bunların içerisinde en yaygın olanı da Güneş Saati'ymiş.



Bahçede  bulunan Yazıtlar'dan biri.




Roma Dönemine ait kumbara ve sikkeler.









Bahçedeki eserleri gezerken bu kocaman kaktüs de dikkatimi çekti.
Eğer Antalya'ya yolunuz düşerse uğrayacağınız yerlerden birisi de muhakkak Side olmalı. Buraya bir gününüzü ayırmanız yeterli olacaktır. Gün batımını sahilde izleme şansını da elde etmiş olursunuz.

Side Müzesine dair anılarım, önerilerim bunlardı. 
Dilerim keyif alarak okursun sevgili okur.



 

BİRPEMBESEVER