31 Aralık 2021 Cuma

Bir Dişçi Hikayesi

 



Haftalardır ertelediğim diş muayenesini bugün itibariyle gerçekleştirmiş oldum. Yıllardır gittiğim ve güvendiğim bir diş hekimim olsa da dişçi korkumu hala daha yenebilmiş değilim. 

Ben orta okuldayken gittiğim bir diş hekiminin yaklaşımı ve tutumundan etkilenmiş olacağım ki şu an en basit bir muayeneden bile ürküyorum.

Bugün de yıllık muayene için diş hekimine görünmeye gittim. Muayene genel olarak iyi geçti. Ancak Bruksizm yani diş sıkma ile de tanışmış olduk.

Diş hekimime ilettiğim bazı şikayetlerin sonucunda uyurken dişlerimi sıktığım ortaya çıktı. Dişleri sıkmanın sonucunda da dişlerde ağrılar beraberinde boyun ve omuz ağrılarını da getiriyormuş. Bir süreliğine gece plağı kullanacakmışım. 

Bir de son olarak 20'lik diş.

Çıkması ayrı, çekim süreci ve sonrası apayrı bir dert olan canım 20'lik dişler.

20'lik dişlerim çıkmaya başladıkça çekimlerini de yaptırıyorum. En son geçtiğimiz yıl yine bir kış ayında bir 20'lik dişime daha veda etmiştim. Bugünkü muayenede de bir 20'lik dişin daha çekimine karar vermiş bulundum.




30 Aralık 2021 Perşembe

Sevgili Dost #47

 


Sevgili dost,

Bir yanım sana yazmaya çekiniyor, diğer yanım ise sana tekrar yazıyor olduğum için çok heyecanlı ve mutlu.

Bugün çokça mektuplaşmayı özlediğimi hissettim. Elime kalem alıp kağıdın satırlarını doldurmayalı epey zaman olmuş. 

''Bir an, anında geçip gider ama o anı çizerken onu tekrar yaşarsınız.''

Evet, sevgili dost. 

Bazen bazı resimleri çizerken o anı tekrar yaşıyormuş gibi hissettiğim oluyor. Biraz da bu yüzden resim çizmeye karşı tutkum olduğunu düşünüyorum. Yazmanın, çizmenin, okumanın, dinlemenin olmadığı bir yer hayal edemiyorum. Hepsi hayatımda iyi ki varlar.

Sevgili dost,

Güzel bir kek tarifi denedim, senin de tatmanı isterdim.

Her ne kadar kakaoya alerjim olsa da onsuz da yapamıyorum. Böyle de bir ikilimdeyim.

Sevgili dost,

Bir yıl daha bitiyor. 

Nefes aldığın her günün kıymetini bil ve şükret.

Kendini hafife alma, kendini tanımak için bir şans ver. 

Kendini sev ve kendinle zaman geçir. 

Çevrende seni gerçekten seven ve değer veren insanları tutmaya gayret et. 

Sevgili dost,

Yeni bir yıl geliyor.

29 Aralık 2021 Çarşamba

Bad and Crazy

 


Bad and Crazy, Güney Kore 2021.

Başrollerinde Lee Dong Wook ve Wi Ha Joon’un yer aldığı dizide Lee Dong Wook, bir polis dedektifidir. Yaşamını ve meslek hayatını züppe ve materyalist bir şekilde sürdüren dedektif aynı zamanda çevresinden de göstermiş olduğu başarılarla övgüyle bahsedilir. Fakat bu başarılarını yürütmüş olduğu davalarda rüşvetlerle elde etmiştir.

Polis dedektifin içinde yaşayan gizli kişiliği bir gün ansızın ortaya çıkıverir. Yeni kişiliği onu tamamen bambaşka birine dönüştürür. Meslek hayatında adaletsizlik yapan kötü adamlar karşısında bir kahraman gibi savaşmaya başlar. 

Yeni kişiliğinden haberi olmayan polis dedektifi için başlarda bu durum biraz komik ve açıklanamaz bir haldedir. Ancak zamanla içinde yaşayan yeni kişiliğin ortaya çıkması ve kendinde çoklu kişilik bozukluğu olduğunu fark etmesiyle ikili, kendi aralarında küçük anlaşmalar yapmaya başlar.

Güncel Kore dizilerinden. Başrol oyuncuların performansı ve dizinin konusu mükemmel. Dizi türü için kara mizah, aksiyon barındırdığını söyleyebiliriz. Dizi 12 bölümden oluşuyor.

27 Aralık 2021 Pazartesi

1984

 


''Geleceğe ya da geçmişe, düşüncenin özgür olduğu, insanların birbirinden farklı oldukları ve yapayalnız yaşamadıkları bir zamana; gerçeğin var olduğu ve yapılanın yok edilemeyeceği bir zamana.''

''NASIL’ını anlıyorum: NEDEN’ini anlamıyorum.''

''Artık ölmüş olduğunu düşündü. İşte şimdi, düşüncelerini dile getirebilmeyi başardığında, can alıcı adımı attığını geçirdi aklından. Her davranışın sonuçlarını, o davranışın kendisi doğurur. Yeniden yazmaya koyuldu.''

''Her şey bir sis bulutu içinde yitip gidiyordu. Geçmiş silinmekle kalmıyor, silindiği de unutuluyor, sonunda yalan gerçek olup çıkıyordu.''

''İnsan, tarihi, kitaplardan öğrenemediği gibi mimariden de öğrenemiyordu.''

''Birini seviyorsan gerçekten severdin, verecek başka hiçbir şeyin yoksa bile sevgin yeterdi.''


1984, George Orwell.

Yazarın 1948’de kaleme almış olduğu eserinde Winston adındaki ana karakterin distopik bir dünyada başından geçen olayları okuyoruz.

Büyük Birader olarak bilinen bir kişinin kurmuş olduğu partiyle ülkenin yönetilmiş olduğu, insanların belli bir hiyerarşi ile sınıflandırıldığı, halkın tüm insani duygulardan arınmasının emredildiği, insanların birbirleriyle konuşmasının yasaklandığı ve birçok yasağın getirildiği bir ülkede yaşam süren Winston, Gerçek Bakanlığı’nda çalışan ve tıpkı diğer insanlar gibi sıradan bir hayat süren biridir.

Büyük Birader’in insanların kaldıkları evlere, iş yerlerine, toplum içerisinde kullanılan ortak yaşam alanlarını kurdurmuş olduğu tele ekranlar ve ses kayıt cihazlarıyla tüm insanlar her saniye kayıt altına alınmakta ve dinlenmektedir. Bu yüzden Büyük Birader’in kurduğu partiye her insanın sadık kalması ve bağlılık göstermesi gerekmektedir.

Aklındaki düşünceleri dile getiremeyen Winston, hayal kurmayı bile unutmuştur. Bir gün bir antika dükkanında dolanırken eline güzel bir defter geçer. Bu defteri satın alan Winston bu deftere aklındaki düşünceleri, hayalleri, umutları ve partiye olan nefretini yazmayı planlar. Zihnindeki düşünceleri serbest bırakan Winston’ın zamanla Büyük Birader’e olan öfkesi dolup taşacaktır. Onun bu öfkesi toplum içerisinde partiye ve Büyük Birader’e karşı örgütlenen bir topluluğa katılmaya kadar itecektir.

Orwell, kitabın yazımını 1948 yılında kaleme alır. Kitabın geçtiği yıl olarak 1980 yılını seçer fakat Orwell’ın hastalığı üzerine kitabın geçtiği yılda karar kılınamaz. 1948 yılında eserini kaleme almaya başladığı için Orwell, 1948’in son iki rakamının yerlerini değiştirerek eserine şu anki adını vermiş olur.

25 Aralık 2021 Cumartesi

V.I.P

 


V.I.P, Güney Kore 2017.

Kuzey Koreli yüksek rütbeli bir adamın oğlu Kuzey Kore’de seri cinayetler işlemektedir.  Oğlunun polisler tarafından araştırmaya alındığını öğrenen baba, oğlunu Güney Kore’ye kaçırtır.

Kaçak yollarla ülkeye giren genç adam burada cinayetlerine kaldığı yerden devam eder. Güney Koreli bir polisin dikkatini çeken bir cinayet davası, Kuzey Kore’de işlenmiş olan seri cinayetlerle benzerlik göstermektedir. 

Güney Koreli polis, Kuzey Kore’den gelen seri katili yakalamak için harekete geçer fakat Interpol ve Kuzey Kore’den gelen yüksek rütbeli kişiler seri katili koruma altına almak için çoktan önlemleri almışlardır. Güney Koreli polise tuzak kuran adamlar, onu seri katilin avı haline getirir.

Güney Koreli polise yardım etmek için Kuzey’den kaçan ve görevinden alınan bir polis memuru vardır. Bu ikili bir araya gelip Güney’de işlenen seri cinayetlerine son vermeyi ve seri katili yakalamayı amaçlarlar.

Film mükemmel bir kurguya sahipti. Filmin başları ilk başta karışık gelse de olaylar yaşandıkça izleyicinin zihninde olay örgüsü oturmaya başlıyor. Filmin psikopat seri katil rolünde Lee Jong Suk yer alıyor.


24 Aralık 2021 Cuma

Güneşli ama bol rüzgarlı bir gün

 


Bugün hava ışıl ışıldı. Güne erken başlamış olmanın avantajını kullanıp dışarıya çıkmaya karar verdim. Öncesinde evden çıkmadan evvel telefonumu güzel fotoğraf kareleri çekebilmek adına şarj ettim. Güneşli bir hava olsa da insanı uçurtacak kadar soğuk rüzgarın oluşu beni, atkımı ve eldivenlerimi almak konusunda uyardı. Toplu taşımada yanıma okumak için bir kitabı da bez çantama ekleyip evden çıktım. Evden çıkarken az çok aklımda bir plan yapmıştım. Planım önce kapalı çarşı taraflarına gidip sonrasında yürüyürek Vefa Bozacısı’na geçmekti. 


Birkaç yere fotoğraf çekmek için uğradıktan sonra bozacının yolunu tuttum. İstanbul’da bu yer dışında güzel boza yapan başka bir mekan bilmiyorum. Özellikle sıcak sunulan bozaları harika. Geçtiğimiz aya göre fiyatlarının zamlanmış olması ise üzücü.

Süleymaniye taraflarında dolaşırken karşıma beklenmedik bir şekilde daha önce girmediğim bir müze çıktı. Yürüme mesafesinde olan müzeyi de gelmişken gezdim. 

Eve dönüş yolunda güneşin batışını seyretme şansım oldu. Güneş batarken bir yandan kıyıya vuran dalgaları dinlerken diğer yandan güneşin batarken denize yansıttığı o güzel renkleri seyre daldım.

23 Aralık 2021 Perşembe

Okay Madam

 


Okay Madam, Güney Kore 2020.

Mi Young, geleneksel pazarda baget ekmek sattığı küçük bir dükkana sahip bir kadındır. Kocası Seok Hwan ise evinde bilgisayar tamirciliği üzerine çalışır. İlkokula giden sevimli bir kızları bulunan çift kazandıkları paraları çocukları için yatırım amaçlı biriktirmektedir. Kendi hallerinde mütevazi bir hayat süren çiftin, bir gün Mi Young’un bir gazoz içeceğini açmasıyla hayatları değişecektir.

Gazoz kapağında bedava Hawai tatili kazandığını anlayan çift bu tatile ilk başta gitmek istemez. Öyle ki tatil her ne kadar ücretsiz olsa da belli başlı ücretler çıkacaktır. Küçük kızlarının ısrarı üzerine onu kıramayan anne babası Hawai tatili için hazırlık yapmaya başlarlar.

Hazırlıklar tamamlanır ve Hawai için uçağa binilir. Ancak uçakta yolcular arasında bir terörist ve gizli ajan bulunmaktadır. Tüm bunlardan habersizce Hawai yolcusu olduğunu düşünen çift, kendilerini büyük bir maceranın içinde bulacaklardır.

Aksiyon-komedi türdeki film izleyenleri bol kahkaya boğuyor. Güney Kore sinema severlerin aksiyon ve komedi dolu bu harika filmi izlemelerini tavsiye ederim.

22 Aralık 2021 Çarşamba

Resim Müzesi ve Ihlamur Kasrı

 


Resim Müzesi, Dolmabahçe Sarayı’nın dört ana bölümünün sonuncusu olmakla birlikte 1855 yılında veliaht dairesi olarak inşa ediliyor. 2014 yılında bu kısım 11 temalık bölümden oluşan resimlerle ziyaretçilere açılan bir müze haline getiriliyor.

Müzenin içerisinde Türk ressamların yanı sıra birçok farklı ülkeden ressamların eserleri de ziyaretçilere sunuluyor. İçeriyi gezmek yaklaşık iki saatimi almış olsa da sergilenen eserler hayranlık uyandıracak nitelikte.



Beşiktaş’ta yer alan müzeye giriş müze kart ile ücretsiz sağlanabiliyor. Müze pazartesi günleri hariç diğer günler açık. Resim Müzesi’nin içerisinde yer alan Şeker Ahmet Paşa Çay Salonu adında deniz manzarası eşliğinde bir şeyler yiyip içebileceğiniz kafe mevcut. İşletmenin önünde sıra olduğu için beklemek istemedim ve orayı es geçtim.

İkinci ziyaret ettiğim yer Şişli’de yer alan Ihlamur Kasrı oldu.



Barok tarzında inşa edilen köşk, Sultan Abdülaziz zamanında inşa ediliyor. Köşk dışarıdan bakıldığında büyük dursa da içeriye girildiğinde küçüklüğüyle şaşırtıyor. İçerideki yetkili de şaşkınlığımı anlamış olacak ki aklımdan geçeni sesli bir şekilde söyledi. Ve sonrasında kasrın tarihçesini anlattı. 

Ihlamur Kasrı’nın içinde bulunan bahçesi de görenlere huzur veriyor. Yemyeşil bahçenin içerisindeki tavus kuşları, tavşanlar, havuzların içerisindeki ördekler ziyaretçilerin ilgisini çeken başlıca etmenlerden birkaçı.



Pazartesi günleri dışında diğer günlerde açık olan Ihlamur Kasrı’na girişler müze kartınız varsa ücretsiz sağlanıyor. Eğer müze kartınız yoksa da güncel ücretlendirmeye göre girişler gerçekleşiyor. Müzelere girişlerde sesli bilgilendirme cihazını da ücretsiz bir şekilde ödünç alabiliyorsunuz.

21 Aralık 2021 Salı

Yağmurluklu Katil : Kore’de Canavar Takibi

 


The Raincoat Killer : Chasing a Predator in Korea, 2021 belgesel.

Belgesel, bu yıl yayınlanıyor ve gerçek bir olayı ekrana yansıtıyor. 2000’li yılların başında Güney Kore’nin bir semtinde başlayan cinayet, peşi sıra işlenecek ve durduralamaz bir hal alacak ölümleri beraberinde getirecektir.

Yoo Young Chul, Seul’de yaşayan zengin insanları hedef alarak onların ölümüne sebep olur. İşlediği cinayetlerle tüm ülkeye adına duyuran seri katili yakalamak için ülkede özel bir ekip kurulur. Cinayetlerdeki tüm detaylar, ipuçları varsa kamera kayıtları tek tek yoklanır ve delil haline getirilir. Adım adım ilerleyen dedektifler o zamanın teknoloji ve imkanlarıyla zor olsa da katilin izini bulmaya çok yaklaşırlar.

30’a yakın kişinin ölümüne sebebiyet veren seri katilin yakalanma sürecini üç bölümden oluşan suç belgeselinde izliyoruz. O dönem görev yapan polisler, savcılar, psikologlar da belgeselde röportaj veriyor. Gerçek görüntülere de yer verilen belgeselde, bir seri katilin titizlikle yakalanma sürecini ele alıyor.

18 Aralık 2021 Cumartesi

Bir Diğerini Üstün Görme Çabası

 



Değer yargılarımız. 

Bizi bizi yapan şeylerin başında gelen temel kavramlardan biri olabilir. Kişiden kişiye göre farklılık gösteren değer yargıları, yetiştiğimiz çevreden de büyük payda etkilenmektedir. Bulunduğumuz ya da bulunacağımız çevreler de değer yargılarımızın değişmesine, şekillenmesine ya da sönmesine sebep olabilir.

Bireysel farklılıklar gösteren değer yargılarımız toplumla buluşunca ortak değer yargıları içermeli. Yani toplumdayken: ''Benim saygı kurallarım böyle, kendi davranışlarım başka insanlara rahatsızlık verse bile hiç sorun değil, önemli olan benim duygu ve düşüncelerim...'' gibi ben dili ile kurulan cümleler aynı ortamı paylaştığımız toplumda bana göre ne bir önem ne de bir değer niteliği taşımıyor.

Toplumdayken başka bir insana saygı duymayan kişinin kendisine karşı da herhangi bir saygısının olduğunu düşünmüyorum. 

Ben dilinin konuşulduğu konuşmalar, duygular, düşünceler ve bunlar yetmezmiş gibi kadın erkek olarak ötekileştiriliyor olmamız. Bazı insanlarda bir diğerini üstün görme çabası hakim. Toplumda, trafikte, toplu taşımalarda, sosyal medya platformlarında. 

Kendini üstün gören kişi, üstün gördüğü kişiye karşı büyük bir zafer kazanmışçasına bu hissi çevresine belli ediyor. Kendi adına kazandığı bir zafer mi yoksa bir kibir mi?

Toplum olarak nereye sürükleniyoruz, bir bilinmezlik. Tek bildiğim ve tahmin edebildiğim şey ise bu bilinmezliğin şimdilik bana umut vaat etmiyor olması.

16 Aralık 2021 Perşembe

Bu Dolandırıcılara Dikkat !

 


Kasım ayının sonlarına doğru blog sitemde maillerim için kullandığım mail adresime yabancı birinden ilk olarak "Hello" şeklinde bir mesaj aldım. Şu an yapmasamda geçtiğimiz yıllarda farklı ülkelerden mektup arkadaşlığı ve kartpostal takası yapıyordum. Maileme gelen bu iletiyi de onlardan biri sanarak "Beni tanıyor musunuz?" şeklinde yanıtladım.

Buna ek olarak blog istatistiklerimi incelediğimde yurt dışı ziyaretlerinin oldukça aktif ve yoğun olduğunu da fark ediyorum. Bana mail atan kişi/kişilerin de mail adresime blogum aracılığı ile ulaştıklarını düşünüyorum.

Verdiğim yanıta karşı taraftan yanıt gecikmedi. Yarım saat kadar bir süre geçti ve upuzun bir maile ilaveten üç tane kadın resmi gönderdiler. Gelen ikinci mailde göz boyayan süslü cümleler ve sonrasında şahsın hayalinde kurduğu bir karakterin kişisel bilgilerini içeriyor. Maili okuduktan sonra internette benzer mailleri alanlar var mı diye araştırınca bu dolandırıcılığın hem kendi ülkemizde hem de yurt dışında organize olunmuş bir dolandırıcılık suçu halini aldığını öğrendim. 

Durumu öğrendikten sonra da asla yanıt vermedim ve kişiyi spam kutusuna ekledim. Normalde spam mesajlar gelen kutuma düşmeden engelleniyordu. Bu sefer neden olmadı hiçbir fikrim yok.

Cimer’e konuyla ilgili belgelerle birlikte şikayette bulundum. Emniyet’in siber suçlar bölümüne gidip şikayette bulunmamı istemişler. Sonrasında da ilgili evraklar oluşturulup savcılığa başvurmam gerekiyormuş. Bunun için de 6 aylık bir sürem varmış.

İnternette buna benzer olayları yaşayan ve dolandırılan bir sürü insan var. Şikayette bulunup olayı dava boyutuna taşısam sağlıklı bir sonuç alır mıyım, bilmiyorum. Bu konuda hem sizin düşüncelerinizi almak hem de sizleri başıma gelen bu olayla ilgili bilgilendirmek istedim.

15 Aralık 2021 Çarşamba

Bitki Çayının Tesiri

 



”Her davranışın sonuçlarını, o davranışın kendisi doğurur.“

Son iki aydır düzenli olarak kütüphaneye gidiyorum. Ayda bir kere kitap ödünç almaya gittiğim kütüphanede aylık kitap alma limiti üç tane. Böyle olunca öncesinden uygulamadan araştırıp seçtiğim kitapların kodlarını not alıyor, kütüphaneye gittiğimde de raflardan alacağım kitapları kolaylıkla buluyorum.

Şu an okuyor olduğum kitabı okumayı dört gözle bekliyordum. Fakat son günlerde elime kitap alamıyor, içimden pek bir şey yapmak da gelmiyordu. Hal böyle olunca akşam yemeğinden sonra kendime bitki çayı hazırlayıp en sevdiğim bardağıma koydum. Okuma kitabımı alıp masaya geçip bir saat kadar kitap okumaya koyuldum.  Verimli bir saat geçirdim.

Dünden beri ara ara fırtına çıkıyor. Bugün annemle kısa süreliğine dışarıya çıktım. Evden çıkmadan evvel boynuma bir atkı geçirdim. Tam kapıdan çıkacakken geri dönüp ellerime bir eldiven geçirdim. Dışarıdaki havanın hiç şakasının olmadığı esen rüzgardan ve çiseleyen yağmur damlalarından belliydi. Son dakika iyi ki eldivenlerimi almışım dedim.

Soğuk havadan dışarıda olan bitkilerim de nasibini aldı. Dün gece şiddetli rüzgar ve yağmur olunca onları kısa süreliğine içeriye aldım. Graptosedum’lar soğuyan havayla birlikte gittikçe renklerini değiştirdiler. Sukulentlerde renk değiştirme süreçleri endişelenecek bir durum değil. Renk değişimiyle sukulentler hava değişimine karşı adaptosyon sürecini yansıtıyor.

Yazımın ilk satırında bahsettiğim alıntı şu an okuyor olduğum bir kitaba ait. Tırnak içindeki cümle, kendi içinde saklı bir sürü cümle barındırıyormuş gibi hissettim. Bu alıntıyı seninle de paylaşmak istedim. 


13 Aralık 2021 Pazartesi

On Üç Aralık

 


Yağmurlu bir günden merhaba sevgili okur.

Bursa'dan döneli birkaç gün oluyor. Bir gün dışında günler şansıma hep güneşliydi, tıpkı ilkbahar havası gibiydi. Teyzelerimle, kuzenlerimle bol bol vakit geçirdim. Arada mesafelerin oluşu, hayatın telaşesi ve bunlara eklenen virüs de olunca ziyaretleri azaltmak zorunda kaldık. 

Eğer bir gün Bursa'ya yolun düşerse sevgili okur gezilecek yerler dışında yine Bursa'ya özel leziz tatları denemeni tavsiye ederim. Bunlardan ilki ''Cantık''. Pidenin üzerine kıymayla iç malzemesi yapılmış pide. Bir diğeri ise ''Tahanlı Pide''. Tahini pek sevmesem de tadı gerçekten güzeldi. Taş fırında pişirilen tahanlı pide sıcak yeniyor. Bu fırının da tahanlı pidesi çok meşhurmuş.



Geçtiğimiz cumartesi günü satranç dersimiz vardı. Bu hafta yerli malı haftası olduğundan dolayı eğitmenimiz meyvelerle satranç taşları yapıp oynamamızı söylemişti. Herkese düşen meyveler geçen haftadan belirlenmişti. Meyvelerle satranç oynamak da pek keyifli oldu. 

Şu sıralar bir tane de müzik aleti çalma isteği var içimde. Özellikle de keman çalmak. Zorluk düzeyi nedir, nasıldır hiçbir fikrim yok. Ama başarabilirim diye düşünüyorum, şimdilik. :) 

Birpembesever'den huzurlu ve mutlu akşamlar!

10 Aralık 2021 Cuma

Snatch Up

 


Snatch Up, Güney Kore 2018.

Min Jae beş parasızdır ve hasta olan annesinin ameliyatı için para bulup hastaneye ödeme yapması gerekmektedir. Kaldığı dairenin depozitosunu almaya karar verir. Depozitosunu alacağı sırada parasını bir kabadayıya kaptırır.

Kabadayı aldığı parayı tanıdığı bir siyasetçiye borç olarak verir. Borç verdiği siyasetçiyi de öldürmek isteyen başka bir tefeci vardır. Bu tefeci adam, katil tutar ve siyasetçi adamı öldürmek ister. Böylece para tefeci adama kalacaktır.

Bu kötü adamların peşinde de borç batağına düşmüş bir polis vardır. Polis, kendi silahını rehin olarak tefeci adama bırakır. Tefeci adam da tutmuş olduğu kiralık katile siyasetçi adamı öldürmesi için ödünç verir. Bu silah kiralık katilin eline ulaşmaz. Yanlışlıkla Min Jae’nin eline ulaşır. Min Jae eline geçen silahla siyasetçi adamda bulunan para çantasını almak ister. Ve planını uygulamaya koyulur. 

Filmde çok karakter oluşu biraz kafa karışıklığına sebebiyet verse de olayların gelişmesi ve karakterlerin para çantasıyla olan bağlantılarıyla konu anlaşılır hale geliyor. Aksiyon, gerilim, suç türündeki filmde bol bol komedi sahnelerine de yer veriliyor.

9 Aralık 2021 Perşembe

Bursa Arkeoloji Müzesi


Bursa’da yer alan Kültürpark içerisinde yer alan müzede Orta Miyosen Dönem’den Doğu Roma Dönemi’ne kadar yer alan eserler burada sergileniyor.

Bursa Arkeoloji Müzesi dört salondan oluşuyor: Miyosen Dönem-Frig Krallığı, Taş eserler salonu, Arkaik Çağ-Doğu Roma Dönemi, Araba buluntuları salonu.

 


Müzeye girişler ücretsiz. Geçen sene girişler ücretliymiş ancak ziyaretçi sayısı az olduğundan dolayı bu yıl ücretsize çevrilmiş. Müzenin çok da güzel bir bahçesi var. Ayrıca müze çalışanları da çok ilgili ve kibarlar.





8 Aralık 2021 Çarşamba

Bursa’ya Yolculuk

 


Bursa’dan günaydın sevgili okur.

Birkaç gün önce Bursa’ya, anneannemlere gitmek için yola çıkmıştık. Habersiz yapılan sürpriz bir ziyaretti. Bursa’ya vardığımızda anneannem ve dedem ziyaretimize çok sevindiler. Biz de çok mutlu olduk çünkü beş altı aydır birbirimizi görmemiştik.

Burada sevdiğim şeylerden biri de eski mahalle kültürünün hala devam ediyor olması.  Herkes birbirini tanıyor, komşuluklar devam ediyor. Bir diğeri de İstanbul kadar kalabalık bir şehir olmayışı. Toplu taşıma araçları kalabalık değil. Yollarda fazla trafik yok.

Pazartesi ve salı günleri Bursa’nın çarşısında gezindik. Dün de iki tane müze gezdim.   Son girdiğimiz müzeyi gezerken şiddetli bir yağmur başladı ve çıkmamıza yakın müze görevlisi yağmur dinene kadar bekleyebileceğimizi söyledi. Yağmur dindikten sonra Kültür Park’ın içerisinde yürüyüş yaptık.

Bugün için de planlar yapıldı. İnşallah güzel bir gün olur. 

Sana da huzurlu ve mutlu günler dilerim sevgili okur.

3 Aralık 2021 Cuma

Anne with an E

 


 "Sürekli bir mutluluk arayışındayız. Her an her dakika mutlu olmayı beklemek hiç mantıklı değil. Neşeyi ancak üzüntüyü öğrendiğinde anlarsın. En yüksek doruklarda gezinen bizler, bazen en derin kuyulara da düşebiliriz. Bir denge var. Güzelliği de burada."

''Senden başka kimse senin değerini belirleyemez."


Anne with an E, Kanada-ABD 2017.
Anne Shirley, küçük yaşta anne ve babasını kaybeder. Bunun üzerine yetiştirme yurdunda kalmaya başlar.

12 yaşına gelen Anne sevgi dolu, pozitif, hayal kurmayı seven neşeli bir kız olmuştur. Okumaya ve yazmaya hevesli olan Anne diğer zamanlarında evlere temizlik yapmaya veya çocuk bakmaya gider.

Bir gün Anne, Green Gables adında küçük bir kasabada yaşayan Marilla ve Matthew adında iki kardeşin kendisini evlatlık almak istediğini öğrenir. Bu durum ilk başlarda ufak bir yanlış anlaşılma olsa da Anne, Marilla ve Matthew kardeşlerin bir parçası haline gelir onların adeta vazgeçilmezi olur.

Üç sezondan oluşan dizide Anne’nin kasabada geçen maceralarına, kasaba sakinleriyle tanışma sürecine, yaşadığı zorluklara ve mutluluklara ortak oluyoruz. Ayrıca dizi L.M. Montgomery’nin "Anne of Green Gables" adlı kitabından uyarlanarak karşımıza çıkmıştır.

2 Aralık 2021 Perşembe

Düşüş

 



''Beden keyifsiz oldu mu, yürek de ölgünleşir.''

''İnsanlar gösterdiğiniz nedenlere; içtenliğinize ve acılarınızın ağırlığına ancak siz öldüğünüzde inanırlar.''

''Hepimiz birbirimize benzemiyor muyuz, böyle durmadan ve muhatapsız konuşarak, önceden cevapları bilsek de hep aynı sorularla karşılaşarak.''

''Ama yeryüzü karanlıktır, aziz dostum, tahta kalın, kefen ışık geçirmez.''

''Yakınlık kolay bulunur, hem de hiçbir bağlantıya sokmaz insanı. Dostluk ise daha sadedir. Uzun sürelidir ve elde edilmesi zordur, ama bir kez de elde edildi mi, artık ondan kurtuluş yoktur, gereğini yerine getirmek gerekir.''

''İnsanın karakteri olmadı mı, bir yöntem bulması gerek.''

Düşüş, Albert Camus.
Yazar ölümünden kısa bir süre önce yayınladığı Düşüş romanıyla 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü almaya hak kazanır.
Düşüş romanının ana karakteri Jean-Baptiste Clamence, Parisli bir adamdır. Paris'te avukatlık yapan Clamence, soylu insanların davalarına bakar. Elinden geçen davaları da başarıyla sonuçlanınca Paris'te büyük bir üne kavuşur.

Clamence'nin yolu bir gün Amsterdam'a düşer. Şehrin üzerine gece çökünce eski ve bakımsız bir bara girer ve burada kendi geçmişiyle yüzleşmeye başlar.

Geçmişinde yaşadığı başarılar onun şu anki yaşadığı düşüşe sebebiyet verir. Bu başarıları elde etme sürecini kitaptaki karakter okurla konuşuyormuşçasına anlatır. Clamence'nin gösterişli ve parıltılı hayatı yavaş yavaş son bulmaya başlarken içten içe vicdan azapları, sorgulayışlar ve gerçek mutluluğu arayışın amacı gün yüzüne çıkacaktır.

Felsefi roman kategorisinde yer alan eserde Clamence'nin duygusal çöküşünü okuyoruz.




1 Aralık 2021 Çarşamba

Tuhaf bir şekilde zaman, çok hızlı yitip gitmiyor mu

 




Sevgili okur,

Yılın son ayına da girmiş bulunduk. Nasılsın, günlerin nasıl geçiyor? Ben iyiyim. Şu sıralar okuduğum kitaplar bittikçe kütüphanenin yolunu tutuyorum. Kütüphaneye gitmek, kitap raflarının arasında dolaşmak beni inanılmaz mutlu ediyor. Eğer öğretmen olmasaydım kütüphane sevgimden dolayı hayalimdeki üçüncü meslek olan kütüphane çalışanı olmayı isterdim.

Geçtiğimiz günlerde odamı düzenlerken elime bir kırmızı defter geçti. Defterin kapağını açtığımda içinde 2019 yılına ait tutmuş olduğum günlüklere rastladım. Her gün düzenli ve uzunca yazmamış olsam da istikrarlı bir şekilde birkaç ay iki yıl öncesine ait bir şeyler karalamışım. Şimdi açıp okumak biraz tuhaf hissettirdi.

Çocukken günlüklere, hatıra defterlerine merakım vardı. O zamanlarda hatırlıyorum da hemen hemen çevremdeki arkadaşlarımda da günlük veya hatıra defteri olurdu. Hatıra defterlerine yazılarımızı yazıp, renkli ve kokulu kalemlerle itinayla süsleyip yazının sonuna da küçük bir mani kondurup sonlandırırdık. İlköğretimdeyken ilk hatıra defterimi annem alıp sürpriz bir şekilde vermişti. O günü hiç unutmam. Sonrasında anı defterimi çevremdekilere yazdırmanın telaşı başlamıştı. 

O zamanki anı defterim hala durur. Tebessüm edip anıları tazelemek için açıp okuduğum anlar olur. Tuhaf bir şekilde zaman, çok hızlı yitip gitmiyor mu sevgili okur? 

 

BİRPEMBESEVER