30 Kasım 2022 Çarşamba

Geçmişe Yolculuk

 


Dün gece blogumda bir zaman yolculuğuna çıktım. Yedinci yılımı doldurmama sayılı günler kamışken blogumda bu yolculuğu ilk defa yapmış olmam da bana biraz tuhaf hissettirmedi değil. Yazdığım her yazıya bakamamış olsam da genel anlamda her yıl paylaştığım, gözüme çarpan yazı başlıklarına tıklayıp yazdıklarımı okumaya başladım. 

Geçen yıllarda yaşadığım hayat telaşelerin şu an hiçbir anlam ve önem ifade etmemesi garipti. Çünkü hepsi öyle ya da böyle gelip geçmişti yaşamımdan. Birçok konu hakkında farklı farklı yazdığım yazıların değişik duygular hissettirmiş olması da kaçınılmaz bir gerçekti elbette. 

Yaşamımız bir yolculuktan ibaretti. Bu yolculukta yeni yeni sürprizlerle karşılaşıyor, yeni insanlar tanıyor; uygun durakta kimilerini uğurlayıp hayatımıza kaldığımızdan yerden devam ediyorduk. Yaşamdaki yolculuğum hâlâ böyle devam ediyor. Çevremde eskiden olduğu gibi daha az insan barındırıyor, az insan çok huzur cümlesini hayatımın bir köşesine yerleştiriyordum.

Blog yazmanın en iyi taraflarından biri de şüphesiz ki unutulan anlara ışık tutup geçmişe yolculuk yapma imkanı vermesiydi. Blog yazma sürecimin ilk günden bugüne kadar nasıl gelişip kendine özgü bir şekil aldığını görmekte elbette en çok yazarını mutlu etmekteydi. Zamanla yazılan yazıların bir okur kitlesiyle buluşması da yazarı daha çok yazmaya teşvik etmesiyle birlikte okurların da olumlu geri dönüşleri çok kıymetli bir his olsa gerekti. 

Blogum zamanla yaşamımın bir parçası haline geliverdi. Kendimi içerik oluşturmaya zorlamadan, anlık paylaştığım yazılarımdan oluşan ve kendime blog yazarlığı yolculuğumda edindiğim birbirinden değerli sevgili okurlarımla yolumun kesiştiği bu toplulukta yer almaktan dolayı oldukça memnun ve mutluyum. 

Yazmanın zorla değil de sevgiyle geldiğine inanırım. Tıpkı okumak gibi yazmak da içten gelmeli. Çünkü keyif alınmadan yazılan kelimelerin verdiği his, satırları oluşturan cümleler okurlar tarafından fark edilir. Bu yüzden kalpten geldiğince yazmalı, yazılmalı.

Beni en çok mutlu eden de okurlarımın zamansız bir şekilde blogumla karşılaşmasıyla kalbinden gelen samimi ve içten duygularını yorum kutuma veya e-postama bıraktığı düşünceleri okumak olurdu. Şüphesiz bu davranış her blog yazarını sürpriz bir şekilde mutlu eder, sevindirirdi. 

Yazılarımda çıktığım bu yolculuk bana bir kez daha iyi ki blog yazma serüvenine adım atmışım hissini yaşattırdı. Bu yolculukta bana eşlik eden sevgili okurlarıma teşekkür ederim.

29 Kasım 2022 Salı

Eski fotoğrafları sever misiniz, biriktirir misiniz? | Ağaç Ev Sohbetleri 170

 


Geçtiğimiz günlerde Sevgili Deeptone’un blogunda denk geldiğim Ağaç Ev Sohbetleri yazısındaki konu epey ilgimi çekmiş ve çok beğenmiştim. Okurları, nostaljik zamanlara götüren yazısını okumak için lütfen buraya tıklayınız.

Eski fotoğrafları sever misiniz, biriktirir misiniz?

Öyle güzel bir konu ki beni eskilere alıp götürdü. 90’lı yıllarda doğmuş olmanın verdiği şans ile fotoğraf albümüne sahip olan bir çocuk olarak büyüdüm. Benden sonra dünyaya gelen kardeşlerimin fotoğraf çıktılarının olmasına rağmen dijital çağın da gelişmesiyle ne yazık ki benimki gibi büyük albümleri yoktur. 

Eskiden filmli kameralar vardı. Fotoğraf çıktılarının yanı sıra filmlerimiz bile hala durur. O filmlerdeki fotoğraf karelerini görmek için ışığa tutup bakmak belki 2000 sonrası jenerasyona biraz uzak gelebilir.  

Eski fotoğrafları severim. Özellikle onları özenle muhafaza etmeye çalışırım. Ara sıra hem eski günleri anımsamak hem de çocukluk yıllarımda hayal meyal hatırladığım anılarımı tazelemek için resimlerime bakarım. Hatta evde annem ve babama ait aile albümlerini incelemeyi de çok severim. O fotoğraflar beni hiç bilmediğim, görmediğim, yaşamadığım yıllara yolculuk yapmamı sağlar. Çocukluk, gençlik ve yetişkinlik resimlerini görmek insanı, kimi zamansa fazlasıyla duygusallaştırarak zamanın ne kadar da çabuk geçtiğini anımsatır. 

Fotoğraf biriktirmekten çok yukarıda da belirttiğim gibi onları muhafaza etmeye gayret ederim. Çünkü her fotoğrafın kendi içerisinde değerli bir anıyı barındırdığını düşünürüm. Aynı zamanda geriye bırakılacak en güzel miraslardan da biridir. Bu yüzden kişisel ya da aile albümleri bana çok kıymetli gelir. 

Günümüzde ne yazık ki fotoğraf çıktıları eskiye nazaran çok reveçta değil. Olmasını çok isterdim çünkü bir fotoğraf karesini eline alıp bakmak dijital ortama göre insanı daha farklı tatmin ediyormuş gibi bir hisse kapılıyorum. Eski fotoğrafların verdiği his özellikle bambaşka. 

Sahaflarda denk gelirsem eski fotoğraflara, kartpostallara ya da mektuplara bakarım. Çok ilgimi çekerler. Eski kartpostal satın almışlığım olmuştu fakat fotoğraf hiç almadım. Hiç tanımadığım bir insanın anılarının ben de oluşturduğu his farklı olsa da veya o fotoğraf karesi beni başka yıllara çekip götürse de satın almayı hiç düşünmedim. Ancak sahaflardaki eski fotoğrafları incelemek de ilgimi çeker. O fotoğrafların veya albümlerin öyle yerlere düşmüş olması üzücü gelir hatta fotoğraf sahiplerinin belki geride kalanlara miras bıraktığı ancak bu mirasın iyi korunamadığı gibi birçok düşünce ben fotoğraf karelerine bakarken zihnimde dolaşıverir.

Eski fotoğraflara bakmak, biriktirmek, saklamak. Hepsi çok güzel ve özel şeyler. 

28 Kasım 2022 Pazartesi

Hayat bazen

 



Hayat bazen bir inişli bir çıkışlı. 

Bazense yerinde saymalı.

Kolaylıklarla beraber zorlukların da sunulduğu hayat bazen çıkışı kolay bulunan karmaşık bir labirent bazense zorluklarla çıkışı bulunan bir labirentin sonu gibidir.

Yaşamdan beklentiler, arzular, istekler de tıpkı her insanın birbirinden farklı oluşu gibi ayrılıklar gösterir. Bu ayrılıklar da insanı birbirinden farklı kılan en temel özelliklerden sadece bir tanesidir. Her insan farklı bir renk gibidir. Farklı renklerin bir araya gelmesiyle oluşan renk cümbüşü, tıpkı farklı insanların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan benzersizlikleri yansıtır.

Yaşamı güzel kılmak kişinin en çok kendi elindedir. Tüketme arzusunun sürekli aşılandığı bu çağda insan, elindeki küçük şeylerin kıymetini bilmeli ve şükretmelidir. Bazen bir çikolata, bir kitap, küçük bir gezi hatta bir şeker bile insanı mutlu edebilmelidir. 

Yaşamda bazen almak kadar vermek de önemlidir. İnsan bunu her zaman maddi açıdan düşünmemelidir. Duygu alışverişi, karşılıklı iletişim gibi unsurlara daha çok önem verilmelidir.

Yaşam her zaman hep aynı tempoda olmayabilir. Önemli olan her yeni gelen günü en güzel halimizle karşılayıp gün içerisinde gerçekleşecek tüm yeni durumlara kucak açabilmeyi başarabilmektir.

Yaşam tıpkı hava durumları gibi. 

Bazen güneşli bazen bulutlu. 

Bazen yağışlı bazen karla kaplı bir yeryüzü misali.


25 Kasım 2022 Cuma

Bir Yaz Gecesi Rüyası

 


"Sanırım ayın gözleri sulanmış bu gece;

O ağlarsa bütün minik çiçekler de ağlar."


"Nasıl oluyor da böyle anlaştınız?

Dünyada nefret, kuşkudan bu kadar güçlüyken."


"Düşler nasıl çıkarıp bulursa bilinmeyen şeyleri,

Şairin kalemi de biçim verir hiçliklere, hayallere;

Uygun bir görünüş bulur gönlümüze hoş gelen duygulara,

Ve bir ad koyar onlara."


"Konuşmak yetmiyor, doğru konuşmak gerekiyor."


Bir Yaz Gecesi Rüyası, William Shakespeare.

Shakespeare’in 1594-1595 yıllarında sergilendiği tahmin edilen oyunu, 1600’lü yılların başında basılarak kitap haline getirilir.

Kitaptaki konu, mitoloji ile gerçekliğin harmanlanarak bir araya getirilmesiyle ortaya çıkıyor. Atina’da bir korulukta geçen oyunda Hristiyanlık, Roma ve Yunan mitolojisinden bilgiler de bulunmaktadır. Yazar bu bilgilerini yazdığı oyununda okurlarına ironik bir biçimle sunar.

Oyun, evlilik ve aşk ilişkilerini konu alır. Atina’da yer alan bir korulukta gerçekleşen oyunda birbirini seven bir çiftin yapılması planlanan evliliğini, yüksek sınıftaki insanların bu evliliğe farklı bakış açılarını, birbirini seven çiftlerin meydana gelecek bazı sıradışı olaylar sonucunda fikirlerinin değişmesiyle yaşanacak yeni durumları ele alır.

24 Kasım 2022 Perşembe

Öğretmenin Günü

 


Bugün benim günüm.

Bunu gururla söylüyorum çünkü mesleğimi seviyorum. Çünkü öğrencilerimi de çok seviyorum. Çünkü öğretmen olmaktan çok minik kalpler için rehber olmayı; onlara yol gösterici olmayı, sabırla bir şeyler öğretip onları hayata kazandırmayı seviyorum. Öğretmenliğin çünküsü çok benim için. Bu çünkülerden sonra aklıma hep olumlu düşünceler ve sevgi silsilesinden oluşan duygu kırıntıları gelir.

Henüz daha çocukken başladı mesleğime olan sevgim. Oyunlarımın çoğu öğretmencilikten oluşurdu. Tabii ki öğretmen rolünün başını çekenlerden biri de ben olurdum. Öğrenci-öğretmen rolleri belirlenen oyun kurallarına göre sırayla olmalıydı. Bu kuralı bozmadan uyum sağlardım fakat içten içe öğretmen rolünün sırasının bana geçmesini de iple çekerdim.

Hayalim gerçekleşti. 

Gerekli eğitimleri aldım ve öğretmenliğe ilk adımımı atmak için bir eğitim kurumunda işe başladım. Bir farklılık olarak özel çocukların öğretmeni olmayı tercih ettim. Başlarda biraz zorlandım. Uyum sağlama sürecim ayları buldu. Olması gereken de buydu zaten. Her çocuğun ihtiyaçları, alacağı eğitim ve gereksinimleri de farklıydı. Zamanla alıştım. Bu zaman içerisinde hem öğrencilerim hem velilerim beni çok sevdiler. Sevgi görmek, bir insana sevgi vermek kadar kıymetliydi. 

Mesleğimin bana en güzel katkısı ise sabretmeyi öğrenmem oldu. Biraz sabırsız bir karakterim vardı. Zamanla sabırsızlığımı yontmaya ve sabretmeye gayret ettim. Mesleki süreçte en önemli unsur da sabırdı. Sabretmeden hiçbir olumlu sonuç alınamazdı. Bazen öğretilen bir harf ya da bir kavramın öğrenilmesi ayları bulabilirdi. Sabrın sonunda olumlu geri dönüşler almak da en çok öğretmeni memnun ederdi.

Aslında sevgili öğrencilerimin de bugünün var olmasında önemli katkılarının olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlarsız, öğretmenler de var olmazdı. 

Öğretmenler günümüz kutlu olsun!


22 Kasım 2022 Salı

Adım adım bir gün

 



Sevgili okurum.

Dün, gün içerisinde lodosun oluşu akşama gelecek olan yağmurun habercisiydi adeta. Sonbahardan geriye kalan ağaçlardaki son yapraklar da lodosla gelen rüzgar eşliğinde yerlere dökülmüş; rengarenk yaprakların kaldırımları süslemesi yoldan geçenlere ve geçecek olanlara görsel şölen fırsatı sunmuştu.

Akşamüstü -yağmur öncesi- ne sıcak ne soğuk esen o tatlı havada bir yürüyüş yapmak istedim. Evin yakınlarında boş olacağını tahmin ettiğim bir parkın yürüyüş yolunda biraz yürüdüm. Şu sıralar zihnimde biriken birtakım düşünceleri bertaraf etmek için de çok iyi bir fırsattı bu. Sadece rüzgarı hissetmek, batmakta olan güneş ve yürüyüş yolunda adım adım yürümek bana eşlik eden basit gibi görünen ama beni mutlu hissettiren birkaç şeyden biriydi.

Bu parka daha önce bir pazar sabahı henüz mahalleli uyanmamışken bisiklet sürerken uğramış; yanımda getirdiğim bitki çayımı burada yudumlamıştım. Adımlarıma eşlik eden bu anı düşünerek evin yolunu tuttum. Bir yandan da uzun süredir bisiklet sürmediğimi anımsadım.

Gece on ikiye doğru beklenen yağmur nihayet geldi. Gök gürültüsü ve geceyi aydınlatan şimşekler de yağmura eşlik etti. Sevgili okur, hiç gök gürültüsünden korktuğun oldu mu? Evet, çocukken gök gürültüsünden korkardım. Hâlâ bazen bu korkum hele ki uykumdaysam baş gösterir. 

Yeni bir günü yarıladık. Yağmurlu bir gecenin ardından kışa bir adım daha yaklaşmışken güneşli bir gün karşılıyor bizi. Gökyüzündeki bulutlar çok güzel. Pamuk şeker misali gökyüzünün maviliğinde ilerliyorlar.

Sevgili okur,

Yağmurlu bir gün bitti ve gün çoktan aydı.

21 Kasım 2022 Pazartesi

Oblivion

 


Oblivion, ABD 2013.

Yönetmenliğini ve senaristliğini Joseph Kosinski’nin üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Tom Cruise, Olga Kurylenko, Morgan Freeman gibi deneyimli isimler yer alıyor.

Kosinski’nin yazmış olduğu bir çizgi romandan uyarlanan film, izleyenleri 2073 yılının dünyasına götürüyor. Bir zamanlar tüm canlıların rahatça varlığını sürdürdüğü dünya istilaya uğramış; tüm canlılar dahil olmak üzere her şey yerle bir olmuştur. Jack ise 2073 yılının yeni dünyasında bir askeri birimin emri altında çalışan ve bu yeni dünya ile ilgili görevleri günlük olarak yerine getirmekle yükümlü birisidir. 

Bunlara karşı savaşan robotların kontrolünü üstlenen Jack ise buna inanarak askeri birime günlük görevlerini yerine getirerek itaatini sürdürür. Geçmişe dair hiçbir şey hatırlamaz çünkü bu yeni dünyada yaşayabilmesi için geçmişe dair tüm anıları silinmek zorundadır. Buna rağmen zihninde kesik kesik anılar belirir ve eski hatıraları rüyalarına girer.

Tüm bunlar yaşanmaya devam ederken yeni dünyaya iniş yapan bir aracın içerisinde bulunan insanlarla Jack’in karşılaşması; kayıp hafızasını bulmasına ve çevresinde olup bitenlerin yanıltıcı olmasını öğrenmesiyle değişecektir.

Film, aksiyon ve bilimkurgu türündedir.

14 Kasım 2022 Pazartesi

Yiten Günler

 


Merhaba sevgili okur.

Kasım ayını da neredeyse yarıladık. Günler tıpkı zaman gibi çabucak geçiyor. Zamanın hızlı geçmesine de hayatın telaşelerine kapılıp gitmek kadar alıştık sanırım. 

Geçen ay bir kırtasiyeden rüzgar gülü alıp çiçeklerimin olduğu saksıya sabitleyip koymuştum. Tabii öncesinde farklı boyutlarda bulunan büyük küçük tüm sukulentlerimi dikdörtgen bir saksıya tekrar ekmiştim. Hem hepsi bir arada olsun diye hem de toprak değişikliğine ihtiyaçları olduğundan dolayı böyle bir şey yaptmıştım. Rüzgar gülünü koyma sebebim de yaz ayından beri bitkilerimin yapraklarını gagalayan güvercinlerdi. Bu rüzgar gülü olayı bu duruma bir çözüm oldu. Artık bitkilerim, kuşlar tarafından herhangi bir saldırıya maruz kalmıyorlar.

Havalar iyice soğuyor. Böyle havalarda bitki çayları ve yine evde yaptığım kahveleri kendime ayırdığım vakitlerde içmeyi seviyorum. Şu sıralar bir market alışverişinde karşıma çıkan ve denemek istediğim badem sütüyle kahvelerimi french press ile hazırlıyorum. Bazı günler gün içerisinde kendime ayırdığım bu küçük detaylar hayatın yoğunluğuna karşı motivasyon olabiliyor.

Bu ay bazı sebeplerden dolayı çok istediğim ve dört gözle beklediğim iki tiyatro oyununa da gidemeyeceğim. Başlarda bu duruma biraz üzülsem de ilerleyen zamanlarda karşıma daha güzel oyunların yine çıkacağına dair ümitliyim. Hamlet oyununa gidemeyeceğimi öğrenen arkadaşım da biletini benden dolayı askıya aldı. İlerleyen aylarda kısmet olursa başka bir oyun için biletlerimizi kullanırız diye düşündük. 

Dün uzun bir aradan sonra kaldırdığım boya kalemlerimi ve çizim defterlerimi yeniden gün yüzüne çıkardım. Biraz çizim yapmak ve bir şeyler boyamak geldi içimden. Öyle de yaptım. Belki uygun bir anda burada yaptıklarımı seninle de paylaşırım. 

Havalar gün geçtikte daha da soğuyor. Artık tamamen kalın giysilere dönüş vakti geldi. 

Sevgili okur,

Soğuk havalarda kendine dikkat et.


11 Kasım 2022 Cuma

Gece Uçuşu

 


"İnsan kendi benliğiyle yetinmemeli, kendisiyle var olan, ama kendisini    aşan, ne olduğu bilinmeyen bir şeye bağlanmalı, bu uğurda özünü gözden çıkarmalıdır."

"İnsan zayıf yanlarıyla da zenginleşir."

"İnsan seçtikten sonra, yaşamın getireceği şeylerle yetinir ve bu yaşamı sevebilir. Yaşam, sevgi gibi, bir sınır çizer insana."

”insanları, hem acı, hem sevinç veren asıl değerli yaşama, güçlü yaşama itmek gerekir."

"Her canlı, yaşamak için direnir, dünyaya kafa tutar ve yaşamak için kendi bulur kendi yasalarını. Kimse önüne geçemez bunun."

"Başarısızlıklar güçlü kişileri kamçılar."

"İnsan yaşamının değeri çok büyük, ama bizler hep, insan yaşamından daha değerli bir şey varmış gibi davranıyoruz."

"Kendi benliğinizde yaşattığınız şey, gün gelir ölür.”

Gece Uçuşu, Antoine De Saint-Exupery.

En bilinen eseri Küçük Prens ile karşımıza çıkan yazar, Gece Uçuşu adlı eserinde okurlarına kendi hayatından tecrübelerini katarak oluşturduğu kısa romanını sunuyor. 

Yazarın kendisi de bir dönem pilotluk yapmıştır. Bu romanında da yaptığı uçuşlarda gerçekleşen ölüm tehlikelerini kendi deneyimleriyle harmanlayarak okurla buluşturuyor.

Bir gece uçuşu öncesinde ve sonrasında gerçekleşecek korku dolu anları hem pilotun hem de kule telsizcilerin gözünden panik ve korku dolu anlarını görüyoruz. 

Şiirsel bir dille anlatıma sahip olan roman, kısa ve sürükleyici bir öyküye sahip.

8 Kasım 2022 Salı

Alice in Wonderland

 


Alis Harikalar Diyarında, Birleşik Krallık 2010.

Filmin yönetmenliğinde Tim Burton; oyuncu kadrosunda ise Johnny Depp, Mia Wasikowska, Michael Sheen, Helena Bonham Carter, Anna Hataway gibi ünlü isimler yer alıyor.

Linda Woolverton’ın aynı adlı çocuk kitabından uyarlanan filmde Alice, güçlü fikirleriyle öne çıkartılan genç bir kız karakter olarak karşımıza çıkıyor. 

Alice, ailesinin çevresinde düzenlenen sosyetik bir cemiyetin balosuna katılır. Bu baloda sürpriz bir evlilik teklifi alacağından da habersizdir. Bu evlilik teklifiyle şaşkınlığa uğrayan Alice, etrafındaki insanların onu evet kelimesine iten baskıcı bakışlarından biraz olsun uzaklaşmak için kısa süreliğine o ortamdan ayrılmak için izin ister. 

Ardına bakmadan uzaklaşan genç kız, yeşilliklerin içerisinde beyaz bir tavşan görür. Büyük bir merakla bu tavşanı takip eden Alice, bir ağacın dibindeki çukura yuvarlanarak düşer ve böylelikle harikalar diyarına yolculuğu başlar.

Burada kendisini rüya aleminde sansa da çok geçmeden gerçekliğin içerisinde olduğunu fark eder. Harikalar diyarında hüküm süren Beyaz Kraliçe’nin tacı kız kardeşi Kırmızı Kraliçe tarafından elinden alınmış; harikalar diyarı hiç olmadığı kadar kötü yönetilmeye başlamıştır. Bu durumu tersine çevirecek tek güç de Alice’in ellerindedir. Alice’in harikalar diyarındaki maceraları buraya düşmesiyle başlayacaktır.

Filmin sonunda ise Avril Lavigne’nin büyüleyici sesiyle söylediği şarkı bizlere eşlik ediyor.

şarkı için buraya tıklayınız


7 Kasım 2022 Pazartesi

Beyaz Diş

 


"Kaybedeceğini söylersen, kaybetmiş sayılırsın."

"Ama vahşi doğa vahşi doğadır, annelik de anneliktir. İster vahşi doğada ister başka bir yerde olsun anneler her zaman aşırı korumacıdır.”

"Çünkü ancak varoluş amacına uyulduğu zaman hayatın zirvesine çıkılırdı."

"Korku! Hiçbir hayvanın kaçınamayacağı, reddedemeyeceği bir vahşi hayat mirasıdır."

"Dış görünüşeler karşısında her an kuşkucu bir bakış açısı benimsemeye karar verdi. Bir şeye güvenmeden önce o şey hakkındaki gerçekleri öğrenmeliydi."

"Onun için yaşam, dehşetin ta kendisi ve bilinmezin gizemiydi."

"Birinin kendi doğasının gereklerine ters düşen bir şeyi yapması sırasında belli sonuçlar doğması kaçınılmazdır."

Beyaz Diş, Jack London.

Kitaptaki hikaye Beyaz Diş adlı yarı kurt yarı köpek cinsi annesinin yaşadıkları ile başlıyor. Kische -Beyaz Diş’in annesi- Alaska’nın soğuk iklimlerinde kendi başına hayatta kalmaya çalışmaktadır. Zorlu hava şartlarıyla baş etmek hiç kolay değilken arada yoluna çıkan yabani hayvanlarla ve kötü insanlarla da savaşıp hayatta kalma mücadelesini tek başına sürdürmektedir.

Kische’nin Tek Göz isimli bir kurtla karşılaşmasıyla Beyaz Diş adında, türü yarı köpek yarı kurt olan bir hayvan dünyaya gelir. Beyaz Diş tıpkı annesi gibi iki cinsin de genlerini taşımaktadır. Zamanla büyüdükçe vahşi doğadaki diğer hayvanlarla savaşmayı, yiyecek bumayı ve avlanmayı öğrenir. Her günün birbirini tekrar eden bir anda Beyaz Diş ve annesi ormanda bir adamla karşılaşır. Bu adam Kische’nin ilk sahibidir. Böylelikle anne ve oğlunun eski yaşamı bu karşılaşmayla son bulur.

Beyaz Diş, kaldığı bu insanların yanında ona karşı gösterilen tutum ve davranışlardan dolayı içindeki şefkat ve sevgi filizlerini bastırıp ortama uyum sağlayarak vahşi, saldırgan bir hayvan haline gelir. Onun bu sert yanı, düşman bildiği ve ona acımasızca davranan insanlara karşı hayatta kalabilmesinin tek yoluydu. Bir gün bir insanla karşılaşacak ve hayatı hiç olmadığı kadar değişecek, son sahibi olan Scott ona koşulsuz sevgiyi ve itaati öğretecekti.

6 Kasım 2022 Pazar

Çilekli pastam, doğum günüm ve papatyalar

 


6 kasım.

Hayatımda ilk defa doğum günüm için böyle bir plan yapıyor ve bunu uyguluyorum. Bu yaş günümü kutlamak için ilk kez kendimle baş başa vakit geçiriyorum. Normal bir günde de kendiyle vakit geçirmeyi seven birisi olsam da doğum günümü ilk kez kendime ayırıyorum.

Çok sevdiğim -doğa ile iç içe olan- o koruya gitmek için evden çıkıyorum. Hava çok güzel. Güneş pırıl pırıl. Sanki bir sonbahar havası değil de ilkbahar havası varmış gibi. Mutluyum. Evden çıktıktan sonra pastaneye uğrayıp kendime bir çilekli pasta alıyorum.

Koruya vardığımda hem oturacak bir yer bulmak hem de yürüyüş yapmak için gezinmeye başlıyorum. Gezerken etrafa yerleştirilen hayvanlarla ve ağaçlarla ilgili bilgilendirici tabelaları da okuyorum. Kaplumbağaların geceleri ay ışığını kullanarak yönlerini bulabildiklerini fakat sokaklara yerleştirilen yapay ışıklardan dolayı yönlerini bulamayıp öldükleri hakkında yeni bir bilgi öğreniyorum.

Yaklaşık kırk dakika süren yürüyüşün ardından boş bir yer görüp oraya yöneliyorum. Tabii öncesinde çimlerde gördüğüm papatyaları toplayıp kendime hediye ediyorum.


Bir süre etrafı izledikten sonra yanımda getirdiğim kitabımı okuyorum. Hedeflediğim yere kadar okuduktan sonra aldığım pastayı yemek için hazır hale getiriyorum. Yanına evden aldığım ananaslı bitki çayımdan da dolduruyorum.

Ben pastamı yerken yanıma tanımadığım birkaç insan geliyor ve oturduğum yeri onlarla paylaşmamı rica ediyorlar. Bunu kabul ediyorum ve gelen insanlarla tanışıyorum. Katar’dan geldiklerini öğreniyorum. Çocuklarıyla gelen üç kadının sohbeti ve güler yüzü güzel geçen günüme daha da neşe katıyordu. İçlerinden tanıştığım bir kadın doğum günüm olduğunu öğrenince çocuklarını çağırıp benim için doğum günü şarkısı söylemelerini söylüyor ve hep birlikte söyledikleri doğum günü şarkısıyla yüzümde tebessüme sebep oluyorlar. 

Bir de çocuklardan biri melodika ile doğum günü şarkısı da söyledi. Geçirdiğim en farklı bir o kadar da güzel bir doğum günü anısı oldu bu.



5 Kasım 2022 Cumartesi

Bir kartpostal gönderme hikayesi

 


Geçen sene bu zamanlar uzun bir aradan sonra yine büyük bir heyecan ve hevesle çok uzaklardaki mektup arkadaşlarıma birer kartpostal göndermek için hazırlıklara başlamıştım. Biraz aceleye geldiğinden elimdeki kartpostalları değerlendireyim dedim ve pul alışverişini yapmadım. Nasıl olsa postaneden de pul alabilirim diye düşünüp kartpostallarımı güzelce süsleyip, yazılar yazıp göndermeye hazır hale getirdim.

Her şey tamamdı. Postaneye doğru yürümeye başladım. Araya korona dönemi girince mektup arkadaşlığına da ara vermek zorunda kalmıştım. Postaneye yaklaştıkça içimde kelebekler uçuşuyor, göndereceğim kartpostallar sahiplerine ulaştıklarında yüzlerinde oluşacak tebessümü hayal ediyordum. Postaneye vardım. Çoğunlukla karşılaştığım güler yüzlü olmayan çalışanlar malum postanenin içerisindeydiler. Kartpostal göndereceğimi söyledim. Ama yurtdışına olacak diye de ekledim. Ülkeleri sordu, ben de sorusunu yanıtladım. Pul da satın almak istediğimi belirttiğimde artık her postanede pul satmadıklarını yalnızca genel merkezlerdeki postanelerde pulların satıldığı cevabını aldım. 

İçim biraz buruk olsa da bu kartları göndermeye kararlıydım. Bir diğer sürpriz de artan gönderi ücretleri olacaktı. Yine de kartpostallarımı göndermeye çok kararlıydım. Çünkü her birine özenerek emek vermiştim. Bugün yola çıkmalılardı diye düşünüyordum. Kartpostalları göndermek üzere teslim edip ödememi yaptım. Onları ulaşmaları üzere gönderdim ya da ben gönderdiğimi sanıyordum. Çünkü aradan koca bir yıl geçti ve hiçbiri gideceği ülkeye ulaşmadı. Bu ilk defa başıma gelmediğinden ötürü bu duruma şaşırmıyorum. Çünkü malum posta şirketinden bir yere basit gibi görünen bir mektup ya da kartpostal göndermek istediğimde eğer kesin ulaşmasını istiyorsam barkod numaralı göndermem gerekiyor. İşin içine küçücük bir barkod numarası girince de fiyatlar iki-üç kat artıyor, bu da severek yaptığım hobinin tadını fazlasıyla kaçırıyordu.

O kartpostallara ne oldu, hala daha bir bilinmezlik meselesi. Sonra aradan zaman geçtiğinde internet sitesinden pul satın almıştım. O pullar da bu resimdeki pullar. Belki yine bir yerlere kartpostal-mektup gönderirim diye duruyorlar ama malum postanenin iş ahlakını hiçe sayıp güven kaybetmesi o pulları bir süre daha elimde tutacakmışım gibi hissettiriyor. 

4 Kasım 2022 Cuma

Kitap okumak üzerine düşünceler



Ailedeki kitap sevgisi çocuğa da geçiyor. Mesela hayvan sevgisi de öyle. Hayvanlardan korkan bir ebeveyn çocuğuna sosyal öğrenme yoluyla onda da bu korkunun yer edinmesine sebep oluyor. Çocuğa işleyen bu his ileride bir kartopu misali büyüyor ve hayvanlara karşı fobi meydana gelebiliyor.

İşte kitap sevgisi de böyle bir şey.

Her çocuk aslında çevresini gözlemleyen iyi bir gözlemcidir. Çevresindeki insanların her davranışı da bu yüzden çok önemlidir. Eylemler kadar ağızdan çıkan kelimeler de çocuk için büyük önem taşır.

Kitapların içinde büyüyen bir çocuğun, hiç kitap okunmamış veya kitap bulunmayan evde büyüyen bir çocuğa göre kitap okuma sevgisini kazanma oranı daha yüksek olabiliyor. Çevremdeki öğrencilerime okuma kitapları hediye eder hatta derslerden arta kalan sürede bazılarıyla okuma çalışmaları yapardım. Ancak bu okumaların devamı evde gerçekleşmeyince okuma kitabı kendini çocuğa unutturur ve belki de o kitabın kapağı bir daha açılmamak üzere kapatılır. Üzücü yanı da bu. Kitap okuma sevgisini çocuğa kazandırmaya çalışırsın ancak ailenin iş birliği bu yönde olumlu olmayınca tüm emekler boşa gider. 

Okuma alışkanlığı da okuma sevgisi ile doğru orantılı. Olumlu bir davranışı alışkanlık haline getirebilmek için ilk önce o davranışı sevmemiz gerekiyor. Bu yüzden çocukluktan itibaren okuma sevgisini kazanabilmek için de bir adım atılmalı. 

Ne yazık ki yetişkin bir birey olup da hayatında bir kere bile kütüphaneye gitmeyen nice insan var. Ben kitapsız bir dünya nasıl olurdu, hayal bile edemiyorum. Çünkü hayali bile korkutucu, kulağa kötü geliyor. 

Bugün aklıma eski evimizdeki kütüphanemiz geldi. Eve her gelen misafirin hayranlıkla kitaplara bakındığı zamanları anımsadım. Annem veya babam kitaplarından ödünç almak isteyenlere kitaplarını verirdi. Ancak kimileri o kitapları geri teslim eder, kimileriyse kitapla birlikte ortadan kaybolur bir daha da görünmezdi. Şu an basımı olmayan önemli birkaç kitap böylece kaybolup gitti. 

Bendeki kitap sevgisi de böyle başlamış olabilir. Evimizdeki büyük kitaplık benim de hep ilgimi çekmiştir. Çocukken kitaplar alıp kendi kütüphanemi de oluşturmaya başlamıştım. Aynı zamanda okulun kütüphanesine de uğrar oradan da ödünç kitaplar alırdım.

Kütüphane ziyaretlerim ise hala devam etmekte. Şu sıralar çoğunlukla kütüphaneden kitap alıyorum. Eğer bir kitabı çok beğeniyorsam ve gerçekten kütüphanemde olması gerektiğini düşünüyorsam onu satın almaya karar veriyorum.

Kitaplar gerçek bir dost gibi. 

Her birinden farklı hikayeler öğreniyorum. 

Bu hikayeleri okumayı ve paylaşmayı çok seviyorum.

3 Kasım 2022 Perşembe

Silent

 


Silent, Japonya 2022.

Aoba ve Sakura aynı liseye giden arkadaşlardır. İki arkadaşın dostluğu zamanla aşka dönüşür ve ikisinin de çok sevdiği müzik ortak noktaları olur. 

Lise dönemi bitmeye yakın her ikisi de gelecek için çeşitli planlar kurar. Aoba ve Sakura’nın hedefinde üniversitede aynı bölümü okumasalar da aynı üniversiteye gitmek hayali vardır. Üniversite sınavından sonra Aoba, sevdiği çocuk Sakura’dan bir daha haber alamaz. Onu görmek istemeyen ve terk eden Sakura da ortalıktan kaybolur. 

Lise arkadaşları da tıpkı Aoba gibi Sakura’ya ulaşamaz. Aradan yıllar geçer ve bir gün metro istasyonunda Aoba, Sakura ile karşılaşır. Arkasından ona seslense de Sakura onu duymaz. Daha sonra Aoba, eskiden çok sevdiği çocuğun duyma ve konuşma yetisini kaybettiğini öğrenir. 

Bundan sonrasında Aoba, Sakura’nın hayatında arkadaş olarak tekrar yer edinmek için çaba göstererek işaret dili kursuna kaydolur. Ancak geçen sekiz yılda her ikisinin de hayatı çok değişmiştir. Sakura ve Aoba bu karşılaşma sonrasında birbirlerine kendi yaşamlarını açacaktır.

10 bölümden oluşan dizi, romantik-dram türünde.

2 Kasım 2022 Çarşamba

Sevgili Dost #50

 



Sevgili dost,

Sen de kayan yıldızları izlemeyi sever misin? 

Peki, ya gökyüzüne bakmayı? 

Son birkaç gündür geceleri gökyüzü apayrı bir güzellikte. Karanlığın geceye örtü olduğu gökte yıldızlar, ışıl ışıl parlamakta. Uzun zamandır böylesine yıldızı gökyüzünde ve şehrin orta yerinde bir arada görmemiştim. Gördüğüm ilk anda büyülendim, hayranlıkla seyre daldım o yıldızları. 

Sevgili dost,

Gün doğumu mu yoksa gün batımı mı?

İkisi arasında çok düşünsem de tercihim gün batımı olurdu sanırım.

Gün batımı renklerini daha çok seviyorum. Tıpkı Monet’in o birbirinden harika renklerle yer verdiği eserindeki gibi. Bir de gün batımının ardında saklı kalan tatlı bir hüzün varmış gibi. İşte o tatlı hüznü de seviyorum. 

Sevgili dost,

Eğer bir yerlerde gün batımını izliyorsam yanıma eşlik edecek bir müzik de olur benimle. Tabii bazen dalgaların sesine kulak vermek de gerekebilir. Bir de mümkünse kalabalıktan uzak bir yer olmalı. İnsan kalabalığından, koşuşturmasından ve gürültüsünden uzak bir yerde gün batımını izlemek ne hoş olurdu. 


Sevgili dost,

Gökyüzüne bakalım, yıldızları sayalım.

1 Kasım 2022 Salı

20th Century Girl

 


20th Century Girl, Güney Kore 2022.

Film, izleyicileri 1999 yılına götürüyor. Bir grup liseli gençlerin etrafında gerçekleşecek olaylarda Bo Ra adındaki sevimli ve hayata hep pozitif bakan bir genç kızın başından geçecek olan bir aşk hikayesi karşımıza çıkıveriyor.

Bo Ra, en yakın arkadaşının hoşlandığı çocuğu onun için yakın takibe almak zorunda kalır. Çünkü en yakın arkadaşı hastalığından dolayı kısa bir süreliğine Amerika’ya ameliyat olmak için gidecektir. İki yakın dostun birbirlerinden uzak kalacağı bu süreçte arkadşaının ilk aşkı ile ilgili bilgiler toplayıp onu haberdar edeceğini söyleyen Bo Ra, gerçekten de sözünü tutar ve okulun ilk gününden itibaren arkadaşından yalnızca adını öğrenmiş olduğu çocuğu takibe başlar.

Bo Ra, arkadaşının ilk aşkıyla ilgili bilgiler topladıkça bu bilgileri yakın arkadaşıyla bilgisayar üzerinden paylaşır. Zaman geçtikçe bilgi topladığı erkeğin yanında hep beliren başka bir erkek de Bo Ra’nın dikkatini çeker. Bu erkekle yakınlaşmaya başlayan Bo Ra, kendisini hiç beklemediği ve ummadığı bir aşk üçgenin içinde bulur. 

Romantik-melodram türündeki film, hiç beklenmedik bir gidişata ve sona sahip oluşuyla izleyiciyi şaşırtıyor. Kapleri ısıtan bir aşk hikayesi.

 

BİRPEMBESEVER