Körler Ülkesi | H.G. Wells

 

Körler Ülkesi, H.G. Wells.

And Dağları’nın eteğinde dışarıdan ziyaretçilerin uğramadığı, verimsiz toprakların bulunduğu ıssız bir vadi yer alır. Bu vadide bir dönem gerçekleşen İspanyol zulmünden kaçıp buraya yeleşen bir grup insan yaşar. Ancak bu vadide yaşamlarını sürdüren insanlar körlükle mücadele etmektedir.

Vadide gözleri gören tek bir insan dahi yoktur. Körler Ülkesi’nde yaşayan insanlar dünya ile bağlantılarını kesip kendi hallerinde yaşam süren bir topluluk haline gelmiştir.

Bir gün Nunez adındaki genç bir dağcı Körler Ülkesi’nin bulunduğu vadinin yakınından geçmek isterken küçük bir kaza geçirir. Körler Ülkesi’ne giriş yapmak zorunda kalan Nunez iyileşme sürecinde burada yaşayan insanları yakından tanımaya ve yaşamlarına tanıklık etmeye başlar. Böylelikle insanların neden kör olduğu hakkında da bilgi sahibi olup Körler Ülkesi’nden ayrıldığında çevresine yaşadıklarını büyük bir heyecanla atlatacağı günü bekler.

Günler gelip geçerken Nunez iyileşir ancak bu sefer Körler Ülkesi’nde yaşayan insanların tuhaflıkları onu burada alıkonulmuş bir hâle getirir.

"Görmek, benim dünyam."

"Güzel şeyler var, güzel küçük şeyler var… Çiçekler, taşların arasındaki yosunlar, bir kürkün üzerindeki ışıltı ve renk ahengi, bulutların süzüldüğü gökyüzü, gün doğumları ve yıldızlar…"

"Görmekle alakalı kelimeler ya unutulup gitmiş ya da değişmişti; dışarıdaki dünyanın hikayesi hafızalardan silinip bir masala dönüşmüştü."

Evdeki Düşman

 

Orphan, ABD 2009.

Kate ve John, oğlu ve kızıyla mutlu yaşam süren çekirdek bir aileye sahiptir. Kate, evin en küçük üyesi olacak olan kız bir bebeğe hamiledir. Kate doğacak olan bebeğini kaybeder ve bu kötü olay tüm aileyi derinden etkiler. Bu durum Kate için travma halini alır. 

Psikolojik destek almaya başlayan genç kadın zamanla bu durumun üstesinden gelmeye başlar; ailesine daha sağlıklı ve güçlü görünmek için çaba gösterir. Kate ve John uzun zamandır akıllarında olan bir evlat edinme düşüncesini eyleme geçirmeye karar verirler. Bir yetimhanede büyüyen Esther adındaki küçük kızı evlat edinip ölen kızlarının varlığını böylelikle yaşatacaklarına inanırlar. Bu inanç ve sevgiyle Esther’ı evlat edinen ailenin hayatı gün geçtikçe kabusa dönmeye başlar.

Esther, küçük bir çocuk gibi görünen ancak gerçekte öyle olmayan biridir. Karanlık geçmişi ve sırları olan bu kız, kötü planlarıyla evlat edinildiği ailenin hayatını mahvedecektir.

Film, gerilim-korku türündedir. Bazı mantık hataları yer alsa da oldukça sürükleyici, iyi bir senaryoya ve başarılı oyunculuklara sahip bir film.

Yeni Dünya | Sabahattin Ali

 

Yeni Dünya, Sabahattin Ali.

Yazar, 1936-1942 yılları arasında birçok dergide kaleme aldığı öykülerini bir araya getirir ve Yeni Dünya isimli kitabı ortaya çıkar. Bu öykü kitabında Türkiye’nin çeşitli illerinde geçen insan hayatını ve insanın önemini konu alan öyküler bulunmaktadır. Sabahattin Ali kitaplarında her karakterin kendi içinde bir hikayesi de vardır aslında. On üç öyküden oluşan kitap, yazarın akıcı üslubu ile buluşup okura sunuluyor.

"Köyden istasyona giden yol, eriyen karlarla diz boyu çamurdu. İki mızrak boyu yükselen güneş, tarlaları hâlâ örten karların üzerinde parıltılarla ve göz kamaştırarak yanıyor, fakat yoldaki pis su birikintilerine vurunca donuk sarı bir renk alıp boğuluyordu."

"Karanlıktan, yüzünü kamçılayan kar ve rüzgârdan, dizlerine sıçrayan çamurdan ve duygduğu seslerden korkuyordu. Açlığı, sıska kardeşlerinin korkunç gözlerini, yorgunluğunu unutmuştu. Bir an evvel köye varmak, ocakta küllenen bir odun parçasıyla aydınlanan toprak dama girmek ve bir köşede saklanmak istiyordu. Ne yatmak, ne dinlenmek, sadece bir dört duvar arasında bulunmak… Bu geniş karanlıktan, bu seslerden kaçmak…"

"Dünyada kendisi için hiçbir şeyi olmayan bir insanın bile başkalarına yardım edecek bir şeyi vardır."

Serin Sonbahar Yaprakları Ve Birkaç Gün

 

Fotoğraf, kitap okumaya gittiğim bir günden. Sonbaharı hatırlattığı için bu anı fotoğraf karesine kaydetmek istedim. 

Nihayet, sonbaharı hissetmeye başladık sevgili okur. Birkaç gün evvel gittiğim koruluk okulların da açılmasıyla çok sessiz ve sakindi. Evden hazırladığım karadut şerbeti ile yaptığım soğuk içecekle yanına atıştırmalık olarak aldığım kuruyemiş ve okuma kitabım, bu sessizliğe ve manzaraya çok uyumluydular.

Artık günün belli saatlerinden sonra hava serinlemeye başladı. Yavaş yavaş sonbahara merhaba dediğimiz zamanlar. Etrafımıza biraz ilgiliysek eğer ağaç yapraklarındaki renk değişimlerini, yerlere dökülen yaprakları görmek ve esintili bahar rüzgarını hissetmek pek mümkün.

Kitabımı okuduktan sonra biraz yürüyüş yaptım. Yürüyüş yaparken çevremde gördüğüm görünüşleriyle boy gösteren güzel çiçeklerin de resimlerini çektim.

(Cosmos Sulphureus)

(Brachyscome Obovata)

(Bauhinia Blakeana)

Cumartesi akşamı yakın bir arkadaşımla Üsküdar’da buluştuk. Üsküdar’ın sokakları da tıka basa dolu bir görüntüye sahip olan cafe/restorantlarla dolup taşmış. Öyle ki iç mekanların dolu olması sokaklara taşan tabureler, sandalyeler ve kenarlara çekilmiş masalar her yeri kaplamıştı. Yürürken yol üzerinde gördüğümüz el emeği ürünlerin yapılıp satıldığı kahve fincanlarının bulunduğu cam vitrin dikkatimizi çekti. Dükkana girip ürünlere göz gezdirdik. El emeği yapılan her ürünün değeri pahabiçilemez oluyor. İşte, gördüğümüz bazı fincanlar.

Buradan ayrıldık ve sonra sakin bir mekan bulduk. Orada oturup tatlı bir şeyler yedik ve saatler sürecek olan sohbetimize girizgâh yaptık.

Ve günlerden pazartesi. 

Yaklaşık bir aydır çıkardığı şarkıları severek dinlediğim ve eşsiz bir sese sahip olduğunu düşündüğüm Koreli bir sanatçının ilk çıkardığı albüm sonunda bugün elime ulaştı. Beni en merakta bırakan ve sürprizlerle dolu olan bir albümdü. 

Şarkıların listesini buraya bırakacağım. :) 

Keyifli dinlemeler ve mutlu akşamlar şimdiden.

https://youtube.com/playlist?list=OLAK5uy_kNOuQThHGWJNos0pyFpQ8OMmsvlB5QeaA&si=W75rK4MxvEuM_rzG

Aşk ve Yaşam

 

Aşk ve Yaşam, İngiltere 1995.

Jane Austen uyarlaması olan filmin yönetmenliğini Ang Lee üstlenmektedir. Austen’in kitaplarından da bildiğimiz üzere roman karakterleri tıpkı kitaplarda olduğu gibi filmde de kitaplardan alıntılarla konuşan; konuştukça üzerine yeni konuların açıldığı ve karakterlerin iç dünyasında derin duygular barındıran sohbetler içermektedir.

Mr. Dashwood öldüğünde ondan geriye kalan tüm varlığı olan evini ilk eşinden olan oğlu John’a miras bırakır. John, üvey annesi ve kız kardeşlerinden bulundukları evi terk etmelerini ister. Üç kız çocuğuyla ortada kalacak olan ikinci eş, kendilerini bekleyen yeni bir hayat için bir akrabalarının daveti üzerine onların kullanmadığı bir evde geçici süreliğine yaşamlarını sürdürmek için yola koyulur.

19. yüzyılın erkek egemen toplumunda yaşam sürmek, sınıf farklılıkları bir hayli zorken evsiz kalan ailenin yaşamları ekonomik sıkıntılarla daha da zorlaşır. Üç kız kardeşten Elinor ve Marianne yeni muhitlerinde aşkı, dramı, sevgiyi en derinden yaşayacak ve kendi hayatları için önemli kararlar verecek duruma geleceklerdir.

Filmin geçtiği dönemi yansıtan kostümler başarılı bir şekilde yansıtılırken doğanın yeşilliği ve büyüleyici hissi seyirciye çok iyi aktarılıyor. Filmin senaristi olan Emma Thompson aynı zamanda oyuncu kadrosunda yer almaktadır. Yine tanıdık bir yüz olan Kate Winslet da oyuncu kadrosunda yer alanlardan biri.