Dünyanın Bu Köşesinde

Dünyanın Bu Köşesinde, Japonya 2016.

Bu anime filmi bizleri 2. Dünya Savaşı'nın başladığı yıllara götürüyor. O dönemlerin Japonya'sında çocuk olan Suzu'nun, savaşın yaşanacağı yıllara kadar olan yaşamına tanıklık ediyoruz.

Suzu, Hiroshima'da yaşar. Evin ortanca kızıdır. Bir abisi ve kız kardeşi olan Suzu, yaşına göre olgun ve sevecen bir kızdır. Okula gidip gelmek dışında ailesine ev işlerinde de yardım eder. Suzu aynı zamanda çok da güzel resimler çizer. Çizime olan tutkusu yetişkin olana dek sürer.

Aradan zaman geçer. Fakirlik içerisinde yaşayan halk bir yandan da 2. Dünya Savaşı'nın geldiğini ortamın kokusundan anlar. Ülkede bomba ve uçak sesleri, siren sesleriyle bütünleşir.  Suzu artık 20'li yaşlarındadır. Ailesinin isteği üzerine  Hiroshima dışında yaşayan bir aileye gelin gider. Yeni ailesini en az kendi ailesi kadar benimser ve onlara her konuda yardımcı olmaya çalışır. İçinde bulunduğu bu yeni hayata da kısa zamanda uyum sağlar.

Savaş kapıdadır. Siren sesleri tüm ülkede sıklıkla çalmaya başlar. Sığınaklar bombalardan korunmak için hazırlanmaya başlar. Suzu'nun resme olan tutkusuna savaşın rengi de yansır.

Bu savaşta birçok kayıplar veren Suzu'nun her şeye rağmen hayata tutunma mücadelesine ortak olacaksınız.

HAYAT TAMİRCİSİ

Hayat Tamircisi, TRT Belgesel 2020.
Adını tamamen yansıtan bu belgesel izleyenlere unutulan değerleri ve günden güne hayvanlara karşı yapılan acımasızlıkların attığı dünyada hala bir umudun olduğunu gösteriyor.

Belgeselin ilk bölümü bizleri Mardin'in Derek ilçesine götürüyor. Burada küçüğüyle büyüğüyle ayrım yapmaksızın tüm hayvanlara kendi imkanları ile yardım eli uzatan Hasan Kızıl'ı izliyoruz.

Hasan Kızıl, yaşadığı yerde adını ''Hayvan Tamircisi'' olarak duyurmuş birisi. Engeli olan ve yardıma muhtaç olan hayvanların sesi oluyor.  Onlara ihtiyaçlarına göre protez bacak, yürüteç gibi materyaller yapıp tekrar toplumda hayatta kalabilme şansına vesile oluyor.

Bu belgeselde vicdanlı insanların yüreğindeki seslere de kulak veriyoruz. Aynı toplumu paylaşmakta olduğumuz bu canlılar da tıpkı her insan gibi yaşama hakkına sahip. Hayatta bazı şartlardan ötürü sahip olunan engellerin birer engel teşkil etmemesi için biz insanların ortak bir dili bile olmayan bu hayvanlara yardım eli uzatması gerekir. 

Güzel bir konuya değinen ve farkındalık bilinci oluşturan anlamlı bir belgesel.

SEVGİLİ DOST #43

Sevgili dost,

Uzun zamandır sana yazamıyorum. 

Bu yüzden kırgın olma bana. Kırgınlıkları sevmem bilirsin. Küs kalmaya hiç dayanamam hele ki karşımdaki değer verdiklerimden biriyse. Günlerin akışına kaptırdım kendimi. Her gün hızlı geçiyor ve geçen günü de hemen unutuyor bir diğerine başlıyorum. 

Sevgili dost,

Ruhunda bir yerlerde var olan ya da gizlenmiş o çocuksu yönünü kaybetme. 

İnsanı bir nebze de olsa yetişkinliğinden uzaklaştıran bu yönü bence. Onu koru, sev ve sakın kaybetme.

Sevgili dost,

Merhamet, sevgi, vicdan bunlar kalbin en ihtiyacı olan gıdaları.

Kalp beslenir mi diye soru sorma. 

Çünkü biz farkında olmadan birçok şeyle kalbimiz besleniyor. Bu şeyler iyi veya kötü olabiliyor. Sonrasında insanın kalbinde mevcut olan şeyler ruhunu etkiliyor. Buna göre de kalbi ve ruhu ya temiz kalıyor ya da günden güne kirlenip duruyor.

Sevgili dost,

Sen sen ol kalbini hep temiz tutmaya çalış. 

Günü kurtarmaya değil de yarını düşünerek hareket et.

İnsanları, doğayı ve diğer canlıları sev. 

Sevgili dost,

Görüşmeyeli çok uzun zaman oldu.

Sahi, sen nasılsın? 

Günlerin nasıl geçiyor?

YENİ BİTKİLER

Merhaba sevgili okur.

Geçen ay bitkilerimle ilgili bir yazı yazmıştım ve burada seninle paylaşmıştım. Bu yazımda elimden geldiğince sukkulent ve kaktüs bakımına dair neler yapıyorum ya da yapmıyorum hakkında bilgiler vermiştim. Zaman geçtikçe ve araştırmalarımın sonucunda edindiğim bilgiler kapsamında öğrendim ki her sukkulentin kendi başına farklı bir bitki olduğu. Yani bitkiler de tıpkı insanlar gibi. 

Kendi önerilerim benim yetiştirmekte olduğum bitkilerde işe yararken bir başkasının bitkilerinde belki işe yarayabilir ya da yaramayabilir. Yani öncelikle kişinin kendi bitkilerini çok iyi tanıması gerekiyor. Bitkileriniz evin hangi köşesinde olmayı seviyor ya da sevmiyor? Veya hangi aralıklarla suya ihtiyaç duyuyor? Bu gibi soruları ben de zamanla tecrübe ederek öğrendim ve hala öğrenmekteyim.

Geçen ay bahsettiğim yazımda paylaşmış olduğum önerilerle birlikte bitkilerimin resimlerini de buraya koymuştum. Yavru sukkulentlerin ana kaynağı olan ilk görseldeki sukkulentim gövdesinden minik bir sukkulent daha vermiş. Bunu görünce çook mutlu oldum elbette.

Güzelce büyümeye devam eden ilk sukkulentimin yapraklarından çoğaltmış olduğum dört tane minik sukkulent vardı. Onlar da yavaş yavaş büyüdüler ve şimdiki halleri ise şu şekilde,

Tüm bitkilerimin komple topraklarını değiştirmiştim. Hindistan Cevizi lifli toprağı çok sevmiş olacaklar ki üç haftalık bir süreçte bu hale geldiler.

Bu bitkiyi de kız kardeşim pazarda görüp almış. Bana getirdiğinde Resimdeki bitkiden tek saksıda iki tane vardı. Ben de toprağını değiştirirken iki bitkiyi köklere zarar vermeden ayırdım ve farklı farklı saksılara koydum. Adını bilmediğim bu bitkiyi internette arattım ve ''Mor Telgraf'' isimli çiçeğe biraz benzettim. Ancak adından hala emin değilim.

Ve son olarak ailemize yeni katılan bir sukkulent çeşidi daha. 

Bu sukkulentin adını bilmiyorum. Araştırsam da bulamadım. Büyüdükçe çok güzel bir görüntüsünün olacağına inanıyorum. İnşallah zamanla diğer bitkilerimin de gelişimlerini paylaşmak nasip olur.

Huzurlu ve mutlu günler!

Men Are Men

Men are Men, Güney Kore 2020.

Hwang Jung Eum bekar bir kadındır. Webtoon planlama ekibinde çalışan Jung Eum tam bir işkoliktir. Kardeş gibi büyüdüğü Seo Ji Hoon ise webtoon yazarıdır. İşten arta kalan vakitlerini birlikte geçirirler. Çocukluklarından beri yan yana olan ikilinin arasındaki bağ çok güçlüdür.

Seo Ji Hoon büyüdükçe hisleri değişmeye başlar ve Jung Eum'dan hoşlanmaya başlar. Bu hoşlantının farkında olmayan kadın ise başı her sıkıştığında çocuğa akıl danışır.

Dizide bir erkek karakter daha vardır. Yoon Hyun Min ise bir ilaç şirketinin Ceo'sudur. Soğuk bir kişiliğe sahiptir. Bu kişiliğine rağmen işinde oldukça başarılı biridir. Üç karakterin yolu bir gün kesişir. Bu karşılaşmadan sonra da diğer erkek başrol de kadına karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Kendisini bir aşk üçgenin içerisinde bulan Jung Eum zor kararlarla baş başa kalacaktır.

Yeni başlayan güncel dizilerden biri. Romantik komedi türdeki dizi 32 bölümden oluşuyor. 

PİKNİK

Güneşin gökyüzünde olduğu aydınlık bir gündü. 

Hep birlikte güzel bir piknik yaptık. Doğa ile baş başa kalmak insana huzur ve mutluluk veriyor. Şehrin kalabalığından bir günlüğüne uzaklaşmış olsak da insan deşarj oluyor.

Pikniğin ardından yemyeşil ağaçların arasından geçerek yürüyüş yapmaya başladım. Bir ara yüzüme vuran güneşe bakıp kollarımı açtım açtım, sanki sarılırmışcasına.

Yürürken etrafımdaki bitkilere de dikkatlice bakıyorum. Her ne kadar fotoğraf çekip anı olarak saklamayı sevsem de insanın kendi gözleri kadar güzel gören başka hiçbir şey yok. Görebildiğimiz için çok şanslıyız, çok şükür.

Gökyüzünü izlemeyi de seviyorum. Bulutları izleyip, şekillerine isimler takmak da hoş oluyor. Ağaçların gökyüzüne ulaşan görüntüleri de insana mutluluk veriyor.

Güneşin bol olduğu bir gün olsa da serin bir gündü. 

Ormanlık yerlerin iyi tarafı da insanı serinletebilmesi. Ağaçların yapraklarının hışırtısı günüme eşlik etti. Bir taraftan da iki tane köpek yavrusunun birbirlerine yaptıkları oyunları seyrettim. Neşeli bir gündü.

Was It Love

Was It Love, Güney Kore 2020.

Song Ji Hyo bekar bir annedir. Kızını tek başına büyüten genç kadın annesi ile beraber yaşamaktadır. Şu anki yaşına kadar farklı işlerde çalışan Song Ji Hyo geriye kalan vaktini kızı ve annesi ile geçirir.

İlerleyen zamanlarda üniversitede okuduğu bölümle ilgili bir iş bulan kadın, çalıştığı şirketteki patronu tarafından kandırılır ve üzerine yüklü miktarda borç para bırakıp ortadan kaybolur. Sinema şirketinde çalışan Ji Hyo, patronunun evinde bulduğu eski bir senaryo metnine sermaye yatıracak bir şirket arayışı içerisine girer.Tam bu esnada hayatına dört tane erkek girer.

Bu dört erkekle de geçmişte yolları bir şekilde kesişmiştir. İlerleyen bölümlerde birbirinden farklı yaşlarda ve karakterlerde olan bu adamlar Ji Hyo'dan hoşlanmaya başlar. Hatta içlerinden birkaçı geçmişte de ondan hoşlanmaktadır.

16 bölümden oluşan bu tatlı dizideki tüm karakterler Kore'nin önde gelen oyuncularından. Romantik komedi türündeki bu dizi tam bir yaz dizisi.

Fotoğraf Kareleri

Gezerken fotoğraf çekmeyi çok seviyorum.

Fotoğraf karesi kimi zaman bir resimden çok o ana dair anıları hatırlamamıza da yardımcı oluyor. Daha çok doğa, manzara, sokak fotoğrafları çekiyorum. Fotoğraf çekmek ve ardından o fotoğrafı incelemek gibisi de yok. Bunu ancak fotoğraf tutkunları bilir.

Her resmin kendine özel bir hikayesi var. 

Bu hikaye de her insanın bakış açısına, duygularına, düşüncelerine göre değişir. Eskiden insanlar için fotoğraf albümleri çok kıymetliydi. Evde fotoğraflara dair bir albüm muhakkak olurdu. Ve o albüm itina ile muhafaza edilirdi. 

Ancak teknoloji ile içli dışlı yaşadığımız bu çağda çekilen resimler dijital ortamda kalır oldular. Kimi kareler unutulup gitti kimileri ise beklenmedik koşullar sonucunda siliniverdi.

Mühim olan şey ise çekilen resimleri bir şekilde koruyabilmek. Yaşlar birer birer geçerken ömrümüzden geriye anıları hatırlatacak fotoğraf kareleri kalıyor.

Geçtiğimiz günlerde güzel bir ana tanıklık ettim. Kanlı ay tutulmasını en son 2109 yılının kış aylarında görme şansım olmuştu. Bu yılda böylesi muhteşem bir ana şahit olmak beraberinde unutulmayacak duyguları da getirdi.

Elime telefonumu aldım ve bu güzel görüntüyü olabildiğince yakalamaya çalıştım. 

Ve bu fotoğraf kareleri de günden geriye kalanlar...

It's Okay To Not Be Okay

It's Okay To Not Be Okay, Güney Kore 2020.

Kim Soo Hyun, psikiyatri bölümünde çalışan bir adamdır. Abisi ile yaşayan Kim So Hyun, işinden arta kalan vaktini ise otizmli abisiyle ilgilenir. 

Seo Ye Jin, antisosyal kişilik bozukluğu olan bir kadındır. Bu rahatsızlığını ödünleyen kadın, ülkesinde çocuklar ve yetişkinler tarafından çok tanınan bir yazardır. Çocukluğunda yaşamış olduğu bazı travmalar onun antisosyal kişilik bozukluğuna sahip olmasına sebebiyet verir. O ise geçmişine dair anılarına bir perde çekerek şu anki konumunu korumaya ve çocuklar için yeni yeni öyküler yazmaya odaklanır.

Beklenmedik bir zamanda Kim So Hyun ile Seo Ye Jin'in yolları kesişir. İki farklı karakterdeki bu insanların yolu geçmişte de kesişmiştir.  Zamanla bu durumun farkına her ikisi de varacaktır.

Kim So Hyun, işi dışında abisiyle ilgilenmek zorunda olduğu için hayatında yeni insanlara ayıracak vakti yoktur. Seo Ye Jin ise sahip olduğu rahatsızlıktan dolayı taş kalpli biri olarak bilinmektedir. Bu iki karakter birbirinin hayatına girer ve kendilerine dair anıları keşfetmeye adım atarlar.

Uzun zaman sonra ekranlara dönen Kim So Hyun'un dizisi oldukça ses getirdi. 16 bölümden oluşan bu dizideki başrol karakterlerin uyumu harika. Her iki karakter de bu diziyle beğenilere ve övgülere layık görülmüş. Romantik, komedi, dram türünde. 

Saygı, Sevgi ve Empati

'' Burası dünya! 

Ne çok kıymetlendirdik.

Oysa bir tarla idi:

Ekip, biçip, gidecektik... ''

,diyor Cahit Zarifoğlu.

Aslında bize uzun bir zaman gibi görünen bu hayatın özetini yapıyor.

İnsan.

Belki de canlılar aleminde çözümlenmesi en tuhaf varlık. Tuhaf olduğu kadar da karmaşık bir yapıya sahip.

Her insan birbirinden farklı. Huyu, karakteri, mizacı, dış görünüşü, fikirleri, hayalleri...

Bu farklılıklardan dolayı insanlar da birbirinden ayrılıyor. Ancak bu ayrılık noktaları insanların birbirinin özlük ve özgürlük haklarına müdahale edebileceği anlamına gelmiyor. Hiç kimseye bu hak verilmiyor. Her birey bir başkasının özgürlüğünü kısıtlamayacak şekilde hayatını sürdürmeli.

Sonra en önemli şey ise saygı.

Saygılı olmayı her insan beceremiyor. Saygı kavramı her insanın karakterinde can bulmuyor ne yazık ki. Bana göre saygı sevgiden de önce geliyor. Saygı en temelde bulunuyor. Saygıyı oluşturduğun ve geliştirdiğinin bir kişiye de sevgi besleyebiliyorsun.

Toplumda saygı çok eksik. İnsanların birbirine olan tahammülü hiç yok. Zaten saygının olmadığı bir yerde empati duygusundan da bahsetmek pek mümkün değil. Saygı, sevgi, empati. Bunlar iç içe geçmiş bir zincir gibi. Zincirin bir halkası kopunca diğerleri de bozulmaya meyilli oluyor. Bu yüzden bu üçlüye çok dikkat etmeli ve hayatımızın birer parçası haline getirmeye gayret etmeliyiz.

My Unfamiliar Family

My Unfamiliar Family, Güney Kore 2020.

Aile bağlarının giderek zayıfladığını gösteren ve aile üyelerinin birbirinden sakladığı sırların yavaş yavaş gün yüzüne çıktığı bir aile dizisi.

Başrolde  Han Ye Ri yer alıyor. Age Of Youth dizisinde severek izlediğimiz Han Ye Ri, bu dizide ailenin ortanca çocuğudur. Mesleğini eline almış güçlü bir kadın karakteri canlandıran Han Ye Ri, çevresindeki insanların onu gerçekte tanımadığı kadar da duygusal yapıdadır.

Ailenin en büyük kızı ise bir hastane sahibinin doktor olan oğlu ile evlidir. Anne babasının gözünde mutlu bir evliliği var gibi görünse de çiftlerin birbirinden gizlediği bazı sırları vardır. Ve bu sırlar da aile ortamında huzursuzluklara sebep olur.

Evin en küçük çocuğu olan erkek karakter ise ablalarına göre daha serbest ve rahat büyümüştür. Henüz ayrı eve çıkmayan gencin üzerinde ise meslek edinmesi konusunda baskılar vardır.

16 bölümden oluşan bu aile dizisinin her bölümü izleyeni hayretler içerisinde bırakıyor. Aile fertlerinin aslında birbirinden ne kadar da habersiz ve kopuk yaşadığını gözler önüne seren bu dizi, birçok farklı konuya da dikkat çekerek aile bağları üzerinde farkındalık oluşturmak istiyor.

AĞUSTOS BÖCEĞİ

Ağustos Böceğini La Fontaine'in hikayesinde sıklıkla duymuşuzdur.

Yaz ayının gelmesiyle sıklıkla karşımıza çıkan Ağustos Böceklerinin çıkarttıkları ses de kulağa güzel gelir. Hele ki günün çok sıcak geçtiği bir yaz gününde dinlenmek için akşamüstü deniz kenarında bir yürüyüş yapmak isterseniz ağaçların arasına gizlenip seslerini duyururlar.

Çocukken, anneannem bize bir sürü hikayeler anlatırdı. Bu hikayeler kendi anılarıyla harmanlaşmış olurdu. Dedem bahçede oturmamız için güzel bir sedir yapmıştı. Evcilik oyunlarımın bir kısmı zeytin ağacının gölgesindeki o güzel sedirde geçmiştir.

 Yine bir yaz akşamıydı. Evden bahçeye çıkmıştık. Ağustos Böcekleri çıkarttıkları seslerle adeta akşamın karanlığını aydınlatıyorlardı. Bir Ağustos Böceği toprağın üzerine düşmüştü. Anneannem korkusuzca yere düşen Ateş Böceğini eline aldı ve bize uzattı. İlk defa bir Ateş Böceğine bu kadar yakındım. İlk başta çok korkmuştum ama biraz sonra korkum geçmişti. Anneannem elindeki Ağustos Böceğin usulca ağaçların kenarına doğru bıraktı. Ve bize Ağustos Böceği ile ilgili çocukluğuna dair hoş bir anısını hikayeleştirip anlatıvermişti. Çok da hoşumuza gitmişti. 

Ağustos Böcekleri... 

Güzeldir. 

Ve yazın habercisidir. 

Hyori's Bed and Breakfast

Hyori's Bed and Breakfast, Güney Kore 2018.

Şarkıcı Hyori'nin evlenmesi ile inzivaya çekildiği yaşamı ülkedeki herkes tarafından merak edilmektedir. Evlendikten sonra Jeju Adası'na yerleşen Hyori ve eşi gözlerden uzak, mutlu ve huzurlu evliliklerini sürdürürler.

Jeju Adası'ndaki evlerini bir program dahilinde pansiyona çeviren çift, hayranlarıyla buluşma ve kaynaşma şansını elde ederler. Bu pansiyonda kalmak için öncelikle başvurular alınır. Başvuruların ardından çiftin evinde kalmaya gelen misafirler Hyori'nin yaşamına da tanık olurlar. 

Hyori evlendikten sonra ekranlara uzun bir ara verir. Bu programda da ünlü, şatafatlı hayatını geride bırakan bir Hyori ile karşı karşıya kalıyoruz. 

Onun bu sade yaşamı insana huzur veriyor. Evde 3 kedisi ve 4 köpeği ile yaşayan çiftin güne içerisindeki aktiviteleri, muhabbetleri çok naif.

İki sezondan oluşan programın her sezonunda evde çifte yardım edecek başka bir ünlü isim konuk oluyor. Bu ünlüler şarkıcı olarak tanıdığımız IU ve Yoona.

Her bölümü izlerken insana huzur ve mutluluk veriyor. Jeju Adası Güney Kore'nin sıkça ziyaret edilen yerlerinden biri. Çiftin doğa ile baş başa kaldığı yaşamına izleyenler de konuk oluyor.

Merhaba Temmuz

Sevgili okur,

Bu sabah yeni aya gün doğumunu izleyerek yeni bir sabaha merhaba dedim.

Bu sene günler ekstra hızlı geçiyor sanki. Zamanı verimli kullanmak adına son iki haftadır erken kalkıyor ve günümü planlıyorum. Küçük bir plan yapmak o günün nasıl geçeceğini de az çok belirliyor aslında. Bu planımız bizim için ufak bir yol haritası görevini üstleniyor. Öbür türlü plansız geçen bir gün bana verimsiz gelmekle birlikte gözümde bir kayıp olarak gözükmekte.

Biz plan yapıp günü değerlendirelim derken bazen bizim elimizde olmadan gün içerisinde birtakım işler de dahil oluyor. Planımızın bozulmasına çok izin vermeden o küçük işleri de halledebilmek önemli oluyor.

Sevgili okur,

Geçtiğimiz günlerde çok uzun zamandır konuşmadığım Japon mektup arkadaşımdan bir mesaj aldım. Açıkçası kendisinden bu mesajı pek beklemiyordum. Çünkü neredeyse bir yıldır konuşmamıştık.  Bu sürpriz mesaja sevindim. 

Güneş yavaş yavaş batıyor ve bir gün daha bitiyor. Biliyorum, temmuz da tıpkı haziran gibi hızlı geçecek ve yeni bir aya daha merhaba diyeceğiz belki de. Şimdi gün batımını izlemeye gideceğim.

Huzurlu akşamlar sevgili okur.