Merhaba sevgili okur.
Kasım ayını da neredeyse yarıladık. Günler tıpkı zaman gibi çabucak geçiyor. Zamanın hızlı geçmesine de hayatın telaşelerine kapılıp gitmek kadar alıştık sanırım.
Geçen ay bir kırtasiyeden rüzgar gülü alıp çiçeklerimin olduğu saksıya sabitleyip koymuştum. Tabii öncesinde farklı boyutlarda bulunan büyük küçük tüm sukulentlerimi dikdörtgen bir saksıya tekrar ekmiştim. Hem hepsi bir arada olsun diye hem de toprak değişikliğine ihtiyaçları olduğundan dolayı böyle bir şey yaptmıştım. Rüzgar gülünü koyma sebebim de yaz ayından beri bitkilerimin yapraklarını gagalayan güvercinlerdi. Bu rüzgar gülü olayı bu duruma bir çözüm oldu. Artık bitkilerim, kuşlar tarafından herhangi bir saldırıya maruz kalmıyorlar.
Havalar iyice soğuyor. Böyle havalarda bitki çayları ve yine evde yaptığım kahveleri kendime ayırdığım vakitlerde içmeyi seviyorum. Şu sıralar bir market alışverişinde karşıma çıkan ve denemek istediğim badem sütüyle kahvelerimi french press ile hazırlıyorum. Bazı günler gün içerisinde kendime ayırdığım bu küçük detaylar hayatın yoğunluğuna karşı motivasyon olabiliyor.
Bu ay bazı sebeplerden dolayı çok istediğim ve dört gözle beklediğim iki tiyatro oyununa da gidemeyeceğim. Başlarda bu duruma biraz üzülsem de ilerleyen zamanlarda karşıma daha güzel oyunların yine çıkacağına dair ümitliyim. Hamlet oyununa gidemeyeceğimi öğrenen arkadaşım da biletini benden dolayı askıya aldı. İlerleyen aylarda kısmet olursa başka bir oyun için biletlerimizi kullanırız diye düşündük.
Dün uzun bir aradan sonra kaldırdığım boya kalemlerimi ve çizim defterlerimi yeniden gün yüzüne çıkardım. Biraz çizim yapmak ve bir şeyler boyamak geldi içimden. Öyle de yaptım. Belki uygun bir anda burada yaptıklarımı seninle de paylaşırım.
Havalar gün geçtikte daha da soğuyor. Artık tamamen kalın giysilere dönüş vakti geldi.
Sevgili okur,
Soğuk havalarda kendine dikkat et.
Çiçeklerimin arasında rüzgar güllerini ben de çok severim. Ayrı bir enerji yayar sanki çevresine.
YanıtlaSilMakbule Abalı,
SilEvet, hoş bir görüntü de kattı.
Kışın tiyatroya gitmeyi bende seviyorum. Fakat işten - güçten dolayı bayadır gidemedim. :)
YanıtlaSilgizlipencere06,
SilVakit bulunmuyor bir de yetmezmiş gibi biletler de hemen tükeniyor ne yazık ki. :)
Günlük hayatın sıradan huzurları farkındalığı... Çiçeklere bakarken yumuşak içimli bir kahve yudumlamış gibi hissettirdi bu yazı :) Bir de bir şeyler boyama isteğimi hatırlattı ama boyama defterimi kaybetmişim, çizim yapasım yok, sadece boyama :)) Badem sütünü de merak ettim tadında bir fark oluşturuyor mu diye.
YanıtlaSilBeş Senede Devrialem,
SilYazımın böyle hissettirmesine sevindim. :) Boyama defterlerini hiç denemedim. Bir aralar çok tercih ediliyordu. Badem sütü çok güzeldi, denemeni tavsiye ederim. Benim de ilk deneyişim oldu. Yaptığım kahvelere şeker de atmama gerek kalmıyor. Kahveye tat da veriyor.
Rüzgar gülü ile bulduğun çözüm çok güzelmiş, tiyatroya gidemediğine üzüldüm ama vardır bunda da bir hayır
YanıtlaSilKitap Cumhuriyetim,
SilEvet, çok iyi bir çözüm oldu. Tiyatroyu da bir aydır bekliyorduk, nasip değilmiş işte.
Bende sizden görerek sukulentlerimi dikmiştim yeni saksılara ve dışarı çıkarmıştım. Ben hep evde bakmaya çalıştığım için ölüyordu zavallılar. :)
YanıtlaSilHamlet'e üzüldüm ama aralıkta Fosforlu Cevriye var biz bilet yakalarsak ona gideceğiz sizde belki değerlendirirsiniz.
dövüşürken hanımefendi değilim,
SilBenim de ilk sukulentlerim ve kaktüslerim evde bakmamdan dolayı ölmüşlerdi. İnsan bitkilerine bağlanıyor ve ölünce de üzülüyor elbette. Açık havada daha iyi büyüyorlar. Yıllardır açık havada bakıyorum, çok şükür durumları iyi. :) Bir sonraki ay için takipte kalayım inşallah. Öneri için teşekkür ederim. :)
İlkay,
YanıtlaSilEvet, blog bazen bir liman gibi bazense çok daha fazlasını hissettiriyor. Zamanın hızlılığına o kadar alıştık ki gerçekten bana da artık normal geliyor. Güzel sözlerin için çok teşekkür ediyorum.
boya kalemleri, sukulentler, senin kişisel özellikleriiin :)
YanıtlaSildeeptone,
SilEvet, benle içselleştiler artık. :)