5 Ekim 2024 Cumartesi

Son 48 Saat…

 


Aslında son 48 saatin çok daha öncesi var…

Kelimelerime nasıl başlayacağımı, cümlelerimi nasıl sıraya koyacağımı bilmiyorum. Duygularım karmakarışık. Son zamanlarda yaşananlar, olup biten onca şey insanın içinde büyük bir acı haline geldi. Düşüncelerim yorgun… düşüncelerim endişeli ve korkulu. Bir rüya olduğunu düşünmek istiyorum, kötü bir rüya. Ama ne yazık ki değil. Oldukça gerçek duyduklarım, gördüklerim, yaşadıklarım. İçinde bulunduğum yüzyılda insanlık dışı şeylerin rahatlıkla ve kolaylıkla yapıldığı bir zaman dilimi olmasından dolayı üzüntü duyuyorum. 

Yaşadığımız bu dünyayı kırmızı rengine boyamaya başlayan insanoğlu ne zaman duracak? Ne zaman bitecek bunca olup biten tüm kötü her şey? Neden sesimiz duyulmuyor? Ya da bizleri görünmez kılan ne? Aklımda bir sürü soru silsilesinden sadece birkaçı buraya düküldü… tıpkı cevapsız kalan diğer sorular gibi bunların da  yanıtı yok. Karanlık sularda yolunu kaybetmiş sorular. 

Birden yolunu kaybedenin sorular değil de insanlık oluşu geliyor aklıma. Evet, insanlık yolunu kaybediyor hem de hiç olmadığı kadar. Toplumun ahlak ve değerler sistemi ile birlikte tüm diğer her şey dünyanın her yerinde çökmüş vaziyette. Korkmuyor musun? Elbette korkuyorsun. Endişe duymuyor musun? Elbette duyuyorsun. Üzülmüyor musun? Elbette üzülüyorsun. Ama unutma, eğer insanlığını kaybetmemişsen bu sorulara şu anda bu yanıtı vermiş oluyorsun. 

Yozlaştık. Her anlamda bütün olarak. Baştan ayağa kadar yozlaştık. En derinden en içten şekilde. Yapaylaştık. Duygular düşüncelerin yapaylaşmasını takip etti. Peşi sıra oldu her şey. Birdenbire aniden oluverdi. Belki farkındaydık ya da farkına varmadık. Ya da böyle olmasına yavaş yavaş izin verdik. Kolay yolu böyleydi?  Geçmişten günümüze olup bitenler aynıydı belki de. Tek farklı olan yaşadığımız an mıydı?  

Önce toplum olarak sonra dünya insanlığı olarak nereye doğru yol alıyoruz bilmiyorum, emin değilim bundan. Sanki gittikçe daha da karanlıklaşıyor her şey.


 

BİRPEMBESEVER