16 Ekim 2024 Çarşamba

Türkü Söylüyor Otlar | Doris Lessing



Türkü Söylüyor Otlar, Doris Lessing.

2007 yılında Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar, günümüzde Zimbabve olarak bilinen  Rodezya isimli Güney Afrika ülkesinde uzun yıllar yaşamıştır. Yazar, Türkü Söylüyor Otlar adlı eserinde Afrika’da yaşanan sömürgeciliğe, ırkçılığa, insanların ikiyüzlülüğüne, toplumsal ayrımcılığa ve sorunlara değiniyor.

Kitabın ilk sayfaları çiftlikte gerçekleşen bir ölümle başlıyor. Sonrasında ölümün sebepleri araştırılıyor derken Mary ile tanışıyoruz. Mary’nin çocukluğuyla devam ediyor roman. Mary, mutlu ve huzurlu aile ortamında büyümemiş bir kız çocuğu. Zimbabve’de yaşayan Mary, kendisi gibi beyazların gittiği okulda eğitimini tamamlar. Bu okulda kendi ırkından olmayan insanlara karşı edindiği önyargılar ile beyaz olmayan insanlarla ilgili olumsuz düşüncelere sahip bir birey olarak yetişir.

Evlenecek yaşa geldiğinde ise evliliğe karşı pek de olumlu düşünceleri olmaz çünkü kendi ailesi mutsuzluğun en önemli temsilcisi olarak örnek teşkil eder. Ancak hiç beklenmedik bir anda çiftçilik yapan Dick Turner adında bir adamın ona gösterdiği ilgi ve sevgi dikkatini çeker ve kendisini onunla evlenmiş olarak bulur. 

Mary gerçekleştirdiği bu evlilikle yeni bir hayatın kapısını aralar. Artık bir çiftlikte kırsal yaşam sürmekle birlikte daha çok duygu ve düşünceleri ile baş başa kalacağı zamanlar onu bekler. Çiftlik hayatının beklenmedik durumları Turner ailesine yoksulluk getirince Mary büyük bir boşluğa ve depresyona girmeye başlar. İçine düştüğü bu yalnızlıktan kurtulmak isteyen Mary, beyaz bir kadının yapmaması gereken bir şey yapar ve kendi ölümüne adım adım yaklaşır.


“Bir uygarlığın zayıflıkları hakkında en iyi yargıyı, başarısızlıklarına ve uyuşmazlıklarına bakarak verebiliriz.” 
-Adı Bilinmeyen Bir Yazar-


“Nemli ve boğucu bir sabah yaşanmaktaydı. Gökyüzü, renksiz bulutlarla örtülüydü. Ortalıkta pis bulaşık suyunu andıran bir renk hakimdi. Donuk toprağın üstündeki kirli su birikintileri, gükyüzünün parlaklığını emmiş gibiydi.” (sayfa 19)


“Eskilerin, "İnsanın ülkeyi tanıması gerek", derken söylemek istedikleri,"yerlilere ilişkin düşüncelerimize alışmanız gerek’tir. Aslında söyledikleri; ‘ya bize uyarsınız ya da çekip gidersiniz’dir.”(sayfa 22)


“Böylesine kötü olmak elbette kolay değildir. Ancak bir süre sonra yaptıklarını 'kötü' olarak da görmemeye başlardı hepsi.” (sayfa 22)


“Gerçeği, karşı konulmaz ve değiştirilemez bir biçimde söyleyivermeyi çok isterdi; ancak gerçek o kadar basit değildi. Hiçbir zaman olamazdı.” (sayfa 27)


“Gerçeğin tek bir yüzü vardır.” (sayfa 32)

“Sanki, bildiği bir oyunun sahnesinde onu, kendine uyan rolünden çıkarmışlar ve birden ona hiç bilmediği bir rolü vermişlerdi. Onu üzen, değişmiş olduğunun bilinci değil, kendine ait olmayan bir rolü oynuyor olmasıydı.” (sayfa 114,115)


“Ulusların krizleri gibi, insanların krizleri de, her şey olup bitene dek, tam anlamıyla anlaşılamaz.” (sayfa 152)


“Gerektiğinden ya da isteyerek, tek başına yaşayan ve komşularının yaşamını kendilerine dert etmeyen insanlar, diğerlerinin kendileri hakkında konuştuğunu duyduklarında, hep rahatsız, mutsuz olurlar. Uyuyan bir adamın gözünü açıp da, yatağının çevresinde onu gözetleyen bir kalabalıkla karşılaşmasını andırır bu.” (sayfa 193)



1 yorum:

 

BİRPEMBESEVER