2 Nisan 2024 Salı

Zaman ne çabuk geçiyor Mona

 

Canım okur,

Yazmayalı epey olmuş gibi hissediyorum. Bu his, çok uzun zamandır hem zihnimi hem kalbimi meşgul etmekteydi. Şu an yazabiliyor olmanın mutluluğu ve heyecanıyla işte karşına çıkageldim. 

Kış gelmeden mart ayını da bitirdik bu yıl. Bu yüzden biraz buruk hissediyordum. Nerede o eski kış ayları? İstanbul’da yolların karlarla kapandığı ve okulların günlerce tatil edildiği; mahallelerde kartopu savaşlarının yapıldığı günler. Tabii yapılan kardan adamları unutmamak gerek. Sanki çok eskide kalmış gibi. Üstü toz tutmuş anılar. Şimdilerde insanoğlunun hırsları doğayı da ele geçirmiş durumda. Ne yazık ki oturduğum mahallede yeşil alan sayısı artık yok denecek kadar azaldı. Yerini gökdelenler, apartmanlar almaya başladı. Birkaç haftadır devam eden inşaat gürültüleriyle gün başlıyor ve gün bitiyor. İnsanoğlundaki bina dikme hırsı son bulur mu, bilinmez.

Nisan ayına sayılı günler kala bahar ayını da yaşayamadan yaz havasına merhaba dedik. Birkaç gündür yaz sıcakları yaşanıyor şehrimde. Bense bir süredir alanımla ilgili bir sertifika eğitim programına gidip gelmekteydim. Program verimli geçiyor mu, tartışılır. Bitmesine ise sadece birkaç ders kaldı. 



Geçtiğimiz ay balkonumuzda bir kuşa daha ev sahipliği yaptık. Artık gelen giden kuşları saymayı bıraktım. Bu anne kuşun da bir yavrusu oldu. Besleyip büyütmesine, uçma konusunda cesaretlendirmesine kadar birçok anına tanıklık ettik. Son günlerde yeni bir kumru kuşu çifti daha balkonumuzu yoklamaya başladı. Acaba bir önceki ay yavru olan ve yuvadan uçan kuş mu diye düşünmeden edemiyor insan.

Havalar sıcak olmaya başlasa da her gün farklı bir gökyüzü ile karşılaşmak güzel. Son birkaç gündür günün farklı saatlerinde göğe bakıyor ve birkaç dakikalığına da olsa zihnimde yoğrulan düşüncelerime bir perde çekiyorum. 

İşte, o gökyüzü an’ları…




                      "Zaman ne çabuk geçiyor Mona.

Saat on ikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana,

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona."





Cumartesi günü geçtiğimiz ay -zamanla yarışarak- aldığım tiyatro biletlerinin oyununa gitme fırsatımız oldu. Zamanla yarışarak diyorum çünkü şehir tiyatroları sistemde açılır açılmaz ilk üç dakika içerisinde tükeniyor. 
Oyunun adı: Cadı Kazanı idi. Hayatımda ikinci kez bir tiyatro oyununun bana hitap etmediğini hissettiğim bir oyun oldu. Tiyatro sanatçılarının başarılı oyunculuklarını takdir ediyorum ancak gereksiz uzatılan diyaloglar ve oyunun iki perdesinin de çok loş ışıklarla sürmesi kimi yerlerde sıkılmama sebebiyet verdi. Yine de hepimiz için keyifli bir gün oldu.

Sezai Karakoç’un da dediği gibi: “…zaman ne de çabuk geçiyor Mona.”
Bahar hissettirmeden çoktan geldi ve gidiyor. 
Hayat, kaldığı yerden devam ediyor.



5 yorum:

  1. Son yıllarda mevsimler iç içe geçti diyorduk ama sanırım artık bazı mevsimler direkt yok oldu... Havada yaz sıcağı var gerçekten.
    Kuşlarla ilgili kısım tatlıydı. <3
    Umarım her şey güzel olur. Sertifika için de başarılar dilerim. :)

    YanıtlaSil
  2. Gökyüzü fotoğrafları şahaneymiş. Kuşların ziyareti de çok hoş. :)
    Tiyatrolara pek ilgim yok, o yüzden gitmiyorum. Uzaktan izleyince pek bir şey de anlaşılmıyor zaten. 😅

    YanıtlaSil
  3. Mevsimler her sene şaşırtıyor. Bu sene daha çok üzdü tabii. Kışı çok sevemesem de o karın yağışını izlemek, kardan adamlar, kar topu savaşları çocukluğumdan beri heyecanlandırır, mutluluk verir bana. Ahh tiyatro.. Yıllardır merak ederim ama hiç gitmedim. Bu sene mutlaka bir oyuna gideceğim. Yazını yine keyifle okudum :) Yazdığın konulardan bağımsız üslubun çok hoş. Sen bol bol yaz biz okuyalım :)

    YanıtlaSil
  4. Bir kuşu bu kadar yakından izleyebilmek ne güzel :) Tiyatro da diğer sanatlar gibi tam anlamıyla beğenilmese bile mutlaka olumlu duygular katıyor insana, oyuncuları beğenmeniz, işlerini yaparken izleyebilmeniz gibi :)

    YanıtlaSil
  5. spamı unutmağğğ :) yorum dapmıştım yiaa :)

    YanıtlaSil

 

BİRPEMBESEVER