3 Temmuz 2025 Perşembe

sevgili okur, merhaba

 

karne günü, Haziran 2025.

Ben geldim. :) 

Uzun bir aradan sonra yeniden buradayım. Öncelikle nasılsın demek istiyorum sana. Umarım çok iyisindir ve hayatında her şey yolundadır. 20 Haziran ile birlikte okulları tatil ettik. Benim için çoğunlukla güzel anılar biriktirdiğim bir eğitim öğretim yılı oldu. Hayatıma dokunan ve benim hayatına dokunduğum birbirinden tatlı öğrencilere sahibim artık. 


Bu uzun arada kedi sahiplendik. Evimizin yeni bir üyesi oldu, Gofrik. İlk bir hafta zorlu bir süreçti. Gofrik’in bize alışması açısından. Hayatımızda ilk kez kedi sahipleniyorduk. Bu yüzden sürecin nasıl ilerleyeceğini yaşayıp görmekten başka bir seçeneğimiz de yoktu. Kedimiz yemek yiyor ama yediğini sindiremeden kusuyordu. Bu durum günlerce sürdü. Ev ve veteriner arasında gidip geldik bu zaman diliminde. Yaklaşık on günün ardından Gofrik, bize ve eve alışmaya başladı. Şimdilerde yanımızdan hiç mi hiç ayrılmıyor. Tek kalmak istemiyor. :)


Gofrik Bey ve patileri.


Yakın bir zamanda arkadaşımla Kore yemeği yemek için her zaman gittiğim o restoranda buluşmaya karar verdik. Yemekler yine çok lezzetliydi. Ama belirtmeliyim ki tteokbokki olması gerekenden biraz acı gelmişti her ikimize de. Yemekten sonra Kadıköy’deki bu mekandan ayrılıp Üsküdar’da soğuk bir şeyler içmeye karar verdik.


tteokbokki, Kore özel acı salça sosunda haşlanmış sebze ve pirinç kekleri.

hot snow, Kore özel acı soslu kızarmış tavuk.

turp turşusu.


Vapurla mı yoksa otobüsle mi gidelim diye düşünürken kendimizi otobüs duraklarında buluverdik. Üsküdar otobüsüne bindik ve yolculuğumuz başladı. Otobüste sohbete dalmışken biz, oturan bir hanımefendinin sohbetimize kulak misafiri olmasıyla birlikte kendisinden hoş iltifatlar aldık. Ayaküstü bir tanışma gerçekleşti aramızda. Hanımefendi bir üniversitede öğretim görevlisi ve yazarmış. Bize yazmış olduğu kitaplardan hediye etmek istediğini söyledi. Onu ineceği durakta beklememizi rica etti. Biz de bu nazik teklife kayıtsız kalamazdık ve kabul ettik. Kitapları teslim aldıktan sonra bir yerde oturduk ve sohbet ettik. Kitaplar, sanat ve daha birçok şey üzerine. Günün sonunda arkadaşıma “Belki de vapurla gitmiş olsaydık bu karşılaşma hiç yaşanmayacaktı” cümlesini kurdum. 


kolaj çalışması.

Yine aynı arkadaşımla buluştuğumuz başka bir günden. Arkadaşım bir süredir kağıtlarla kolaj çalışmaları yapıyor. Yaptığı çalışmaları görüp beğenmiştim. Bunun üzerine buluşmamıza kolaj yapabilmemiz için gerekli malzemeleri getirmiş. Çok keyif aldığım ve sohbetine doyamadığım güzel bir gündü. 



boğaz turu, 15 Haziran 2025.

Güne boğaz turuyla başladığımız bir gün. Hem sohbet ederek hem de denizin güzelliğini ve İstanbul manzarasını seyre dalarak boğaz turunu tamamladık. Sonraki rotasyonumuz öğle yemeği öncesinde uğradığımız Molla Zeyrek Camii oldu. Hemen yanında yer alan Zeyrek Kafe’de biraz oturduk. Daha sonra öğle yemeğimizi yiyeceğimiz restorana doğru yola koyulduk. Yemekten sonra Üsküdar’da vakit geçirip akşamı dondurma ile bitirdik. Keyifli ve bol gülümseten bir gündü.


Son aylarımda yaşadığım birkaç güzel anımı seninle de paylaşmak istedim, sevgili okur. Tekrar görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kal.





6 Şubat 2025 Perşembe

Lapa lapa kar yağıyorken

 



Aylardan şubat. Günlerden perşembe. Şubatın ilk haftası neredeyse bitmek üzereyken dün yılın ilk karı yağdı şehrime. Çocuklar kadar şendim. Yağan kar taneleri toprağın üstünü örtmese de birkaç kar tanesine dokunmak “Evet, nihayet beklediğim kış mevsimi geldi.” hissini yaşattı bana.

Bugün öğleden sonra iş çıkışında evime doğru yürürken bir yandan da lapa lapa yağan kar eşlik etti. Yanıma şemsiye almamıştım. Olsun dedim kendi kendime, böylesi daha iyidir belki de. Şemsiyesiz gökyüzünü seyretmek, havadan birer birer düşen karları izlemek başka nasıl keyifli olurdu ki hem?

Eve varınca birkaç işimi hallettikten sonra buzdolabında bekleyen salepten biraz ısıtıp şu sıralar en sevdiğim olan seramik bardağıma döküp üzerine biraz da tarçın serpiştirdim. Bu mevsimde en sevdiğim belki de diğer mevsimlerde özlediğim içeceklerden biri. Bardağımı aldım ve yağan karı pencereden seyretmeye başladım.

Şu an hava kararmış olsa da gökyüzünde ilginç bir aydınlık var. Belki kar yağdığındandır, bilmiyorum. Yıldızlar da bir o kadar belirgin ve parlak. Beyaz bulutlar sanki biri onları kovalıyormuşçasına hızlı hızlı ilerliyorlar gökyüzünde .


Şu an lapa lapa kar yağmıyor dışarıda. Hafiften gök gürlemeye başladı. Kış mevsimi her geldiğinde çocukluğuma özlem duyuyorum istemsizce. Mevsimlerin birbirine karışmadığı o zamanları özlüyorum. Doğayı henüz çok bozmadığımız o güzel zamanları. 

Sevgili okur,

orada lapa lapa kar yağıyor mu?




1 Ocak 2025 Çarşamba

Aralık ayına dair son sözler

 


Merhaba sevgili okur.

Şu an iç ısıtan birbirinden farklı çay lezzetlerinin yapıldığı bir kafeden yazıyorum sana. Masamda çay sunumundan hemen önce satıcının koklatmış olduğu çaylar arasından kokusu en dikkatimi çeken “İstanbul” isimli çayımı yudumlarken bir yandan da cam kenarında oturmuş olmanın keyfi ile sokaktan geçen insanları seyre dalıyorum.

Geçen yılın son ayında sanata fazlasıyla doyduğum iki tiyatroya gitme fırsatım oldu. Bunlardan ilki Yaftalı Tabut olurken, bir diğeri ise Fosforlu Cevriye idi. 


Fosforlu Cevriye, müzikalli bir oyundu. Oyunculukların performansı iyiyken sürenin biraz fazla olması oyunu izleyenler için biraz yorucu oldu. 



Yaftalı Tabut, hüznü, neşeyi, mutluluğu, endişeyi hissedeceğiniz türden bir oyundu. Açıkçası ikisi arasından en çok beğendiğim oyun bu olmuştu. Bu oyun müzikal olmasa da oyuncuların kendi seslerinden dinleyeceğiniz ve aklınızda kalacak Fransız melodiler ve şarkılar oyuna eşlik ediyor.



Başka bir akşama ait fotoğraf karesi. Yakın bir arkadaşımla yine bir tiyatro oyunu için buluşmuştuk. Oyunun iptal olduğunu her ikimiz de bilmiyorken çiseleyen yağmur eşliğinde bir kafede oturmuş, arkadaşıma gecikmeli bir doğum günü kutlaması yapıyordum. 



Çaycı İzzet Efendi, Çengelköy.

Şimdiye ait bir fotoğraf karesi ile yazımın son cümlelerini yazarken hava gittikçe kararıyor. Aynı zamanda çayımın son damlalarını yudumluyorum. İçerisi sessiz, sakin ve ışıl ışıl. Bir yandan arkadan hoş bir tınıda söylenen Fransızca müzikler çalıyor. Ben de yavaş yavaş toparlanmaya geçiyorum.

Huzurlu ve mutlu akşamlar sevgili okur.

15 Aralık 2024 Pazar

Konuşmamız gereken şeyler

 


Sevgili okur,

İnsanlar neden kendi içinde yaşadığı olumsuz duyguları başka insanlara o duyguları bulaştırmaya ya da yıkmaya çalışır?

Bu soruyla başlamak istedim çünkü geçen haftanın perşembe gününde iş yerimde haksız sebepten ötürü tatsız bir olay yaşadım. Karşı tarafın haklı olmadığı bir sebepten dolayı çirkinleşen tarafı ve yersiz öfkesi yükselen sesine yansırken beni, kendi çirkinliğine sürükleyememesinden artan öfkesi yalnızca kendisine kaldı. Ben mesleki kimliğimi unutmadan söylemek istediklerimi söylemiş olmanın rahatı ve huzuru içerisindeyken kendisi, öğretmen kimliğini ve benden fazlaca olan mesleki tecrübesini öfkesine yenik düşmesi ile unutmuş oldu. 

Olayın nedenini tam olarak bilmiyorum. Karşı tarafın gerçek niyetini bilmediğimden ötürü. Yaptığım şey ise boş dersimde kütüphanede kitap okumak. Okul kütüphanesini kullanım amacı dışında kullanan öğretmenler oluyor zaman zaman. Mesela öğrenciye bireysel ders anlatmak gibi. Kütüphaneyi ben amacına uygun kullanırken ders bitiş zili çaldığında bireysel dersini anlatan bir öğretmen tarafından yüksek sesle ve öfkeli bir şekilde uyarılmaya başlıyorum. Kütüphanede kitap okumamamı gidip öğretmenler odasında okuyacağımı söylüyor kendisi. Sanki kütüphane yalnızca ona tahsis edilmiş gibi kimin orada olup olmayacağına o karar veriyor. İçeride sessiz bir şekilde kitap okuyan ben, yalnızca yüzü öğretmenine bakan öğrencinin dikkatini dağıtıyormuşum. İşte ona göre sebep bu. Okul kütüphanesi oldukça büyük ve çok sayıda da masa ve sandalye bulunuyor.

Sonrasında bu olay sakız gibi uzamaya başladı. Ona verdiğim sakin ve yerinde yanıtlar onu çıldırtmış olacak ki öfkesini alamayıp yine onu, beni müdür yardımcısına şikayet etmeye kadar götürdü. Meğerse ben kütüphane içinde sesli şekilde kitap okuyormuşum, telefonla konuşuyormuşum daha neler neler duydum. Uzun lafın kısası iftiraya uğradım. Ne kütüphaneymiş dedim kendi kendime. Müdür yardımcısına koşmasından hızına alamayan öğretmen hanım sınıfıma gelip yine benimle bağırır bir şekilde konuşmaya başlarken kendi öfke ve nefret duygusuna beni çekmeye çalışsa da yine başarılı olamadan benden yerinde ve ölçülü cevaplarını fazlasıyla aldı.

Kütüphane içerisinde duran başka bir velinin bu olaya şahit olması ve benim lehime şahitlik yapması; olayın detaylarının benden de dinlenilmesiyle geçtiğimiz cuma günü okul müdürünün gruba attığı mesaj ile öfkeli öğretmene gereken cevaplar verildi. Bu arada öfkeli öğretmen o velinin de kütüphanede durmasını istemiyormuş. Kendisi bu tutumundan pişmanlık duyar ya da duymaz pek umursamıyorum ama gerçek en nihayetinde gün yüzüne çıktı. Merak ettiğim şey bu öfkeli öğretmenin neden ders zili çaldığında kütüphanede ders verdiği öğrencisinin ders saatine beş dakika kadar geç gelmesi, çayını alıp dersini öyle işlemesi, öğrencinin yapamadığı soruları anlatmak yerine telefonundan soruyu Qr kodu ile okutup o şekilde dinletmesi? 


Böyle kötü insanlar lütfen kendi kötülükleriyle birlikte kendi kabuklarına çekilip yaşamayı sürdürebilirler mi? Dünyada iyiliklerin çoğalıp yayılması için buna fazlasıyla ihtiyaç var.


 

BİRPEMBESEVER