30 Haziran 2018 Cumartesi

MEMOIR OF A MURDERER






Bir Seri Katilin Günlüğü.
Byung Soo adındaki adam eski hayatında seri cinayetler işleyen bir adamdır. Şimdilerde ise kızı ile yaşayan ve Alzheimer hastalığı ile mücadele eden yaşlı biridir. Geçmişte işlemiş olduğu cinayetlerde suçlu ve kötü olan insanları öldürmüştür. Yaşamı boyunca da yaptığı bu cinayetleri haklı çıkartmasının sebebini, öldürdüğü insanların kötü olmalarının arkasına saklanarak geçirmektedir.

Byung Soo kızının da yardımıyla her gününü ses kayıt cihazı ile kayıt altına alır. Ayrıca hastalığını öğrendiğinden beri elektronik olarak da günlük tutmaya başlamıştır. Yaşadıkları yerde peşi sıra cinayetler işlenmeye başlar. Byung Soo, günden güne daha da unutkan olur. Bu cinayetleri işleyenin de kendisi olduğundan kuşku duyar ve başka bir seri katil olma ihtimalini de aklına getirir.

Byung Soo, işlenen cinayetlerin ardından civarda daha çok gözlem yapmaya çıkar. Geçmiş yaşamındaki cinayetlerle şimdiki işlenen cinayetler arasında hafızası gidip gelir. Ve hafızası adeta ona oyun oynar. Ortada yeni bir seri katil mi vardır, yoksa Byung Soo kayıp hafızasına yenilip tekrar cinayetler işlemeye mi başlamıştır?

28 Haziran 2018 Perşembe

ELEKTRİKLER KESİLİRSE





Eve geldikten kısa bir süre sonra elektrikler kesildi. Böyle olunca da mumlar ve ışıldaklar meydana çıkıverdi. İnternet de olmayınca bir müddet ne yapacağım ben şimdi diye düşündüm. Biraz kitap okudum. Ardından bitirmiş olduğum daha önceki kitaplarda hoşuma giden kısımları mavi defterime not ettim. Tabii henüz hepsini yazmayı bitiremesem de bir kısmı halloldu diyebilirim.

Ardından saate baktım pek zaman geçmemişti ve fark ettim ki internet olmayınca vakit daha uzun ve bereketli. Ben de meydana kartpostal kutumu çıkarttım. İçerisinden ayıklanacak ıvır zıvırları temizledim.Mektuplarımı, kartpostallarımı düzenledim. 

Bazı kartpostallarıma da göz gezdirdim. Sanki daha dün gibi.. Ama tarihler 2014-2015 yıllarına ait. 

Sonra tebessüm ettim, kocaman. Anladım ki bu küçük kutunun içerisine bir sürü insan, bir sürü mutluluk, bir sürü sevgi, bir sürü saygı, bir sürü arkadaş biriktirmişim ve biriktiriyorum. Sonra aklımdan şunu da geçirdim. Acaba ileride bir babaanne ya da anneanne olursam torunlarımla da bu kutuyu açıp içindeki mutlulukları beraber okur muyuz?

27 Haziran 2018 Çarşamba

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN TATLI KIZ






Güne tatlı bir telaşla başladım. Aslında bu heyecan dünden itibaren başladı. 
Çünkü bugün sevgili kız kardeşimin doğum günü. 
20. yaş günü.
En güzel yaş.
Hem kardeş hem dost gibi.. 
Bazen de sırdaş, dert ortağı, tebessümlere boğulma sebebi..
Her kardeş gibi bizde de ufak tefek anlaşmazlıklar olsa da hep bir orta yol buluyoruz. 
Tatlı telaş demişken.. Ne alsam ne yapsam diye düşünüp durdum. Sonra kız kardeşime not yazıp çiçek göndermeye karar verdim. Çünkü bu onun için bir ilk. Yani hayatındaki ilk çiçeği.😊
Unutulmaz bir anı bırakmak istedim ve bu da gerçekleşti.
İkinci bir sürprizi de blogumda yapmak istedim. Bu blogumu onun, beni teşvik etmesiyle açmıştım. Daimi olarak blogumu ziyaret eden okurlarımdan da bir tanesidir. O halde bundan sonraki satırlarım senin için sevgili kardeşim;

Daha nice birlikte gülüp eğlendiğimiz, mutlu, sağlıklı, huzurlu günlerimiz olsun inşallah.
Ve en önemlisi önünde hep güzel günlerin olsun. Seni seven, hatırlayan ve  yanında olan yeni yeni dostların olsun.
Doğum günün kutlu olsun tatlı kız! 💜💛



26 Haziran 2018 Salı

KANG's KITCHEN





Eğer bol kahkaha istiyorsan sana önerebileceğim çok güzel bir varyete şov var.
  Kang's Kitchen. 
Kendileri Kore'nin varyete programı olur. 
Beş ünlü kişi bir ekip olurlar ve Jeju Adası'nda halka açık bir mekanda kendi belirledikleri menülerle yemekler yapıp satacaklardır.

Bu mekanı programı yapan ekip onlar için kurup hazırlıyor. Menüyü ünlüler seçiyor ve kendi aralarında her gün görev dağılımı yapıyorlar. Ara sıra birbirleriyle tatlı atışmaları da oluyor. Ve bu da şova renk katıyor doğrusu. New Journey To The West  programındaki aynı kadro ile bu programda da devam ediyorlar. 

Her günün sonunda da hasılatı toplayıp kar zarar durumunu hesaplıyorlar. Ünlülerin, halka karışıp hizmet sektöründe çalışması çok takdir toplamış. 6 bölümden oluşuyor ve nasıl bittiğini anlamıyorsun. Eğlenceli, komik ve izlenilesi bir şov.



MALEZYA'YA UZANAN MEKTUP ARKADAŞLIĞI





İşten eve geldiğimde bu güzel paket karşıladı beni. Tüm gün çok yorulmuştum ve üstelik hava kapalı olamasına rağmen çok basık ve sıcaktı da. Anlayacağın, ansızın gelen bu sürpriz mektup günümü mutlulukla bitirmeme sebep olabilir.😊

Malezyalı arkadaşım Nana'yı biliyorsun. Bilmiyorsan da duymuş oldun şimdik.
Nana, ansızın gönderdiği mektubunun yanına ufak tatilinden hediyelik eşyalar da eklemiş. Anı olarak kalması için. Henüz Malezya'ya gidemesem de şehirlerini gezmiş kadar olduğumu söyleyebilirim. Tabii bu da sevgili arkadaşım Nana sayesinde.😇

Göndermiş olduğu abur cuburları gönül rahatlığı ile yiyebileceğim için de ayrıca mutluyum. Çünkü o da müslüman ve paketlerde helal olduğuna dair bilgilendirmeler de mevcut. Anahtarlıklar, magnet, bileklik hepsi çok cici geldi bana.

İşte, mektup arkadaşlığının güzel yanlarından biri de ansızın postacı tarafından kapınıza bırakılan paketler. Yorucu geçen bir gününe neşe katıp seni mutlu edebiliyor. Öyleyse ne diyoruuz?

'' YAŞASIN MEKTUP ARKADAŞLIĞII ''

25 Haziran 2018 Pazartesi

ÇAYCI İZZET EFENDİ





Çengölköy'ün ara sokaklarında kalan ve birbirinden farklı çayları deneyebileceğiniz mekanlardan biri de Çaycı İzzet Efendi. 
Bugün bu mekandaydık. Mekan küçük olsa da içerisinin aydınlık ve ferah olmasını sevdiğimi söyleyebilirim. Çalışanlar da ilgili ve güleryüzlüydüler. 


Bu mekan sana dünyanın çeşitli yerlerinden gelen çayları tatma fırsatı sunuyor. Önce size çok tercih edilen çayları gösteriyorlar. Ve ardından tek tek kokluyorsunuz. Ben Üsküdar Harmanı çayının kokusunu çok beğendim ve bu çayı seçtim.



Çaylar demlikte geliyor. Her demlik çaydan da iki fincan çay çıkıyor. Çayı çok beğenerek içtim. Hafif ve az tatlı bir tadı vardı. Bir demlik çayın fiyatı ise 12 TL idi. Fiyat seçtiğin her çay için geçerli.
Çaylarımızın ikram edildiği porselen takımlar da çok ciciydi. Çayların yanına tatlı da söyleyelim dedik. 



Tatlılar orada yapılıyormuş ve günlükmüş. Taze olmalarından da anlaşılıyordu. Çaylarımızın yanına cheesecake ve Belçika çikolatalı kek eşlik etti.






Eğer değişik tatlar tatmak istiyorum diyorsan, Çaycı İzzet Efendi'nin çayları tam sana göre olabilir. 😊







23 Haziran 2018 Cumartesi

ESARETİN BEDELİ





''Korktukça tutsak, umut ettikçe özgürsün.''

Filmi özetler nitelikte olan bu kısa cümle ile başlamak istedim. İşinde çok iyi olan banker Andy Dufrense, bir cinayetle suçlanır. Üstelik cinayette ölen karısıdır. Kendisi cinayetin baş şüphelisi olarak yargılanır. Tüm deliller onu gösterir. Andy ise aksine kendisinin masum olduğunu savunur. Ancak tüm bunlar onun serbest kalması için yeterli olmaz.

Andy artık günlerini geçireceği Shawshank hapishanesinde yaşamını sürdürecektir. Burada yaşlı mahkumlardan Red ile yakınlaşıp dostluk kuracaktır. Zamanla Andy, herkesçe sevilen biri olur. Onun sayesinde hapishaneye büyük bir kütüphane dahi yaptırılır. Mahkumlar okumaya teşvik edilir. Hapishane müdürü de ona banka işlerini yaptıracak kadar güvenir. 

Andy'nin hayallerinde ise bu hapishaneden kurtulup özgür bir hayat yaşama arzusu vardır. Andy'nin yıllarını geçireceği hapishaneden çıkması mümkün olacak mıdır?



22 Haziran 2018 Cuma

ÖRÜMCEK KADIN







Çocuk deyince ilk aklıma gelen şeylerden biri de hayal kurmak olur elbette.
Hayaller çok değerlidir. Yeri bambaşkadır onlarda. Bir sınır yoktur. Üstelik ücreti de yoktur. En güzel yanı da budur ya hani... Sıkıldığın zaman vazgeçersin o hayalden ve bir başkasına geçersin. Nasılsa hayal kurmak bir çocuk için eğlenceli olmakla birlikte sevimlidir de..

Bazen hayallerini hayallerine sığdıramadığın bile olur çocukken. Aynı zamanda hiçbir çocuğun hayali bir diğeriyle de kıyaslanamayacak kadar kıymetlidir onlar için.

İşte o hayal kuran çocuklardan biri de benim öğrencilerimden biri. En büyük hayali örümcek kadın olmakmış. Bunu duyduğumda sesli güldüğümü söyleyebilirim. Nedenini sorduğumda ise insanları kurtarmak olduğunu söyledi. İzlemiş olduğu bir filmden etkilenmiş olsa da, hayalinin amacının insanları kurtarmak olması beni sevindiren kısmı oldu.

Hayallerini anlatan bir çocuğu sakın susturmaya çalışma. Gerçekleşmesi mümkün olmasa da bir anlığına seni kendi hayal dünyasına çekip tebessüm ettiren bu minik kalplerin yaşadığımız dünya için ne kadar önemli ve değerli olduğunu hisset.

21 Haziran 2018 Perşembe

BENDEN VAZGEÇME YA RAB!








Benden Vazgeçme Ya Rab! 
Konuşmacı ve yazar olan Mehmet Yıldız'ın kitabında yazanlar bir sohbet havasında geçiyor. Youtube'da yer verilen sohbet videolarının konu başlıklarının bir kısmını kitabının içerisinde de görebilirsin. 

Aslında bu kitap için söyleyecek o kadar çok söz var ki... Derin bilgiler barındıran, insanı düşündüren, vicdan muhasebesi yaptıran, kendine getiren bir kitap olmuş. Zaten yazarın sohbet videoları da bir o kadar tesir edici nitelikte. Bu kitapla tanışmadıysan eğer, seni tanıştırmak istedim ben de. Bu yüzden çok fazla detay vermeden senin de satırları okurken tat almanı isterim.😊

''Hava karardıkça bende bir sen başlar, susamayacak kadar dolu konuşamayacak kadar yorgun gönlünü hissederim mesafelere aldanmadan.
Acını anlatamazsın ama 'acıyla' anlatabilirsin heybenden dökülenleri. Daha konuşmaya başlamadan ne diyeceğini bilen Rabbine açarsın avuç avuç azabını. Gaflet kalkar, şerrin içindeki hayırları görmeye başlar vicdanın. Ve anlarsın. Aslında Allah senin için çok güzel yollar yaratmış...''


19 Haziran 2018 Salı

ÇABUK BİTEN GÜN





Açıkçası bugün nasıl geçti anlamadım. Çok hızlı biten bir gün oldu ilk iş günü benim için. 
Geçen yıl bu zamanlarda öğrenciyken staj da yapıyordum. Ne zor günlerdi.. 
Bunu nereden oldu da hatırladın Tuğçe diye sorarsan bana, kuruma Çocuk Gelişimi okuyan öğrenciler geldi. Stajyer olarak. Hatta bir tanesini de dersime aldım gözlem yapması için. Bana verilmişti.🙈 

Çok farklı hissettim. Aklıma stajyer olduğum zamanlar geldi. Daha dün gibi ama bir iki yıl geçti üstünden. Stajyerlere uzaktan bakınca heyecanlarını, mesleğe olan heveslerini, sordukları soruları görünce ''acaba ben de mi stajyerken böyle görünüyordum uzaktan'' diye geçirdim içimden.😊 

Resimdeki çiçek sence de çok güzel değil mi? Bu çiçeğin adı saat çiçeği imiş. Çarkıfelek çiçeği de deniyor. Ayrıca latince bir adı da var. Görünüş olarak gerçekten de bir saati andırmıyor mu? 

18 Haziran 2018 Pazartesi

MEKTUP ARKADAŞLIĞI DEVAM EDİYOR





Günaydıınn!
Bugün postaneden mektup gönderince uzun  zamandır mektup göndermediğimi anladım. Açıkçası içten içe özlediğimi de fark ettim mektuplaştığımı. O yüzden cevaplamam gereken mektup arkadaşlarımın listesini çıkartarak ilk sıraya Beyda Ablamı koydum. Paketini bayramdan hazırladım ve bugün de göndermek kısmet oldu.

Hayatın akışına ve yoğun temposuna kapılınca es geçtiğim hobilerimden birine bugün tekrar dönmek çok güzeldi. Paket hazırlamayı, mektup yazmayı, satırlar arasında kaybolmayı özlemişim..
Dilerim mektubum en kısa sürede varır ve Beyda Abla'ya mutluluk götürür.
Senin de hala bir mektup arkadaşın yoksa bir tane edinmelisin sevgili okur. 
Mektup sevgisini daha da çok yayabilmek dileğiyle,
Birpembesever'den sevgiler! 😊

16 Haziran 2018 Cumartesi

MİM | KİTAPLAR KALBİMDEN VURUR




IMG_20180528_143149_756


Sevgili Eslem, en son yaptığı mim yazısında beni de mimlemiş. Onun mim cevapları da çok şirin olmuş. BURAYA tıklarsan Eslem'in yazısına ulaşabilirsin. Teşekkür ediyorum Eslem'ciğim. 💜 
Bu mimde bol bol kitap kokusu alacaksın. Neden mi? Çünkü sorular kitaplarla ilgili. İşte benim mim cevaplarım:


1.Okumayı size sevdiren ne oldu?
Babamın ve annemin sahip olduğu kitapların bulunduğu kocaman bir kitaplık vardı eski evimizde. Henüz çocukken de oradaki kitapları açıp açıp incelerdik. Kitaplara merakım ve sevgim o kitaplıkla başlamıştı.


2.Hiçbir kitabı sayfalarını çevirerek biriyle okudunuz mu?
Eveet! Bunu ben çocukken annemle çok yapardık. 


3.Yolculuğa giderken yanınıza kaç kitap alırsınız?
Açıkçası çok fazla kitap almam. Bir tane kitabı yeterli görürüm. Yolculuk yapacağım yerde uzun süre kalacak olursam yanıma alacağım kitap sayısında artış olabiliyor.


4. Asla okumam dediğiniz kategori nedir?
Buna cevabım: ekonomi, felsefi ve siyasi kitaplar olabilir.


5.Kitapları renklerine göre mi, alfabeye göre mi sıralarsınız?
Sorun şu ki, her ikisi de değil. :) Kitapları yayınevlerine göre sıralarım. Nedendir bilmem ama gözüme daha bir hoş geliyor öyle olunca hehehe. ^-^


5.Okurken size eşlik edecek bir hayvan ister miydiniz?
Bir kedim olsa fena olmazdıı.



Bu mimi yapmayanlar kaldı mı bilmiyorum.🙈
Sevgili Ece Ablamızı, sonra Elifgül'ü, sonraa Nermin'i mimliyorum ben de.😊
Yapmayan varsa o arkadaşlarımız da mimlendii!

15 Haziran 2018 Cuma

BAYRAMLAR BAYRAMLARR





Eskiden bayramlar daha bir başkaydı. Eskiden dememe bakma sen, neredeyse on yıl öncesine götürüyorum seni. Ben çocukken bayram öncesi günü uyuyamazdım. Uyku tutmazdı. Çünkü yarın bayramdı. Alınan yeni kıyafetlerimiz itina ile baş ucumuza konur, öpülen ellerden alınacak şekerler ve harçlıklar bizleri heyecanlandırırdı. 

Bursa'da bayram daha farklı olurdu. Anneannemlerin oturduğu evin mahallesi çok farklı gelirdi. Evler az katlı, insanlar birbirini tanırdı. Birkaç çocuk toplaşıp elimize ufak poşetleri alıp kapı kapı dolaşıp bayramlaşır ve ardından da şekerlerimizi alırdık. En sonunda da tüm şekerleri oturur sayardık. Kimin en çok şekeri olmuş diye. Çocukluk işte.😊

Şimdi bakıyorum da çocuklar bayramlaşmak nedir bilmiyorlar.. Ellerinde bir teknolojik araç ve iletişime kapalı bir sürü çocuk. Sonucunda ise içine kapanık, asosyal ve psikolojik sorunlara sahip bireyler yetişiyor. İletişimin bol olduğu eski bayramları özlüyorum...




TALİHSİZ SERÜVENLER DİZİSİ




Talihsiz Serüvenler Dizisi. 
Dizide üç kardeş var. Bu üç kardeşten her birinin farklı bir yeteneği var. Biri araştırmaya ve okumaya çok meraklıyken diğeri icatlarla birlikte yeni buluşlar yapar. Beklenmedik bir anda evlerinde yangın çıkar ve Baudelaire ailesinin çocukları yetim kalır. 

Tüm şehir, bu üç çocuğu onlara kalan büyük mirasları ile Baudelaire yetimleri olarak çağırır. Kont Olaf adında bir tiyatro oyuncusu yetimlerin akrabası olarak onların velayetini alıp miraslarına sahip olmak ister. Baudelairelar sandığından da çetin ceviz çıkarlar ve birçok talihsiz olay ile birlikte peşi sıra komiklikler de gelmeye başlayacaktır.

Dizi biraz fantastik. Görüntüler, kostümler, karakterler çok yerinde olmuş. Çocuklar Kont Olaf'ın kötü davranışlarına maruz kalırken bir yandan da evlerinde birdenbire çıkan yangının izini süreceklerdir.

14 Haziran 2018 Perşembe

SEVGİLİ DOST #9






Sevgili dost;
Şükrediyor musun?
En başta nefes alabildiğin için.. 
Sonra, her yeni güne gözlerini açabildiğin için..
Koku alabildiğin ve tat alabildiğin için..
Duyup görebildiğin için.. Konuşup, hareket edebildiğin için..
Düşünebildiğin için..
Yediklerin, giydiklerin, başını soktuğun ev için şükrediyor musun?

Hayatının her anında şükretmeyi hatırla sevgili dost.

Hayat.
Bir çocuk için oynanacak bir sürü oyunu, akıllara gelemeyecek hayalleri kapsarken bir yaşlının gözlerinde ise dört harften oluşan ölümü çağrıştırıyor. Bir gencin penceresinden ise, umut dolu bir sürü hayalleri ve hedefleri barındırıyor belki de içinde...

Değişmeyen tek şey neydi biliyor musun sevgili dost?
Hayat, bir kelebek misali. Bize biçilen ömür tıpkı bir kelebeğinki gibi. Göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçen bir ömür var hepimizde.

O yüzden sevgili dost,
Şükür et. Bolca şükür ve zikir et.


13 Haziran 2018 Çarşamba

BENİ DERSE ALACAK MISIN?







Hatırlarsan bir öğrencime süslü bir kalem hediye etmiştim. Bugün ilk dersimin bitimine yakın sınıf kapımda Ecrin vardı. Her zamanki gibi gülümseyip el salladı. Ben de karşılık verdim ve sınıfıma davet ettim. ''Beni de derse alacak mısınız?'' dedi. Bu sorusuna kocaman tebessüm ettim. 

Teneffüste birlikte aşağıya indik , idareye durumu anlattım ve sonraki dersimizi bu tatlı kızımla yapmış olduk. Son dakikalara doğru beraber boyama yaptık. Kağıdın altına da kendiyle beni çizmiş. Bana not da bırakmış: ''Tuhuçe öretmenim seni seviyorum, Ecrin'' diye.

Adım hep değişiyor. Tüçe, Tuçe ve şimdi de Tuhuçe 😊

12 Haziran 2018 Salı

THE RAIN





Bir virüsün tüm ülkeyi etkisi altına almasıyla insanların amansızca kaçış mücadelesi verdiği dizi. Bu virüs yağmur ile birlikte bulaşıyor. Yağmur yağdığında tenine temas ederse virüse yakalanmış oluyorsun.

Dizide başrol karakterlerde bir kız ve oğlan çocuk var. Bunların ikisi kardeşler. İlk virüsün yayılmasından önce yani ilk yağmur damlalarının şehre düşmediği esnada iki kardeş ve ailesi babalarının öncülüğünde bir sığınağa doğru yola koyulmuşlardır. Sığınağa varırlar ancak kardeşler bu sığınağın ne amaçla ve kim tarafından yapıldığına anlam veremezler.

Ailesini ardında bırakan baba, oradan ayrılmak zorunda kalır. Aradan 6 yıl geçer. İki kardeş sığınakta uzun yıllar geçirirler. Babalarından bir haber alamazlar. Bir yandan da dışarıdaki durumu merak ederler. Üstelik erzakları da tükenme noktasına ulaşmıştır. Bu iki kardeşin bir sonraki planı ne olacaktır?


11 Haziran 2018 Pazartesi

ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK





Çizgili Pijamalı Çocuk. 
Kitabın 33.baskı olması çok dikkatimi çekti. Ve kitapla ilgili bilgi almak istediğimde ilginçtir ki arka kapakta bir sürprizle karşılaştım. İçerik ile ilgili bir bilgi koymamışlardı. Bu durum kitabı okuma isteğimi daha da çok arttırdı. 

Ben de kitabın büyüsünü bozmak istemiyorum. Seni arka kapakta yazanlarla baş başa bırakıyorum.

'' Bu kitabı okumaya başladığınızda, Bruno adında dokuz yaşındaki bir çocukla yolculuğa çıkacaksınız ( ama bu kitap dokuz yaşındakiler için değil ). Ve er geç  Bruno ile beraber bir tel örgüye varacaksınız. 

Böyle tel örgüler dünyanın dört bir yanında var. Umarız asla rastlamak zorunda kalmazsınız.''

10 Haziran 2018 Pazar

MR. BEAN'S HOLIDAY






Mr. Bean Tatilde.
Mr. Bean, katıldığı bir çekiliş sonucu Fransa’ya tatil bileti kazanır. Uzun zamandır aklında seyehat etme isteği ile birlikte film çekme hayali yer alır. Fransa’ya gider ve elindeki dijital kamerasıyla sokak görüntülerini kayda alır. Mr. Bean, fransızca da bilmediği için başına ufak tefek komik olaylar da gelir.

Seyehati sırasında trene binmesi gerekir. Ve birtakım bazı aksilikler gerçekleşir, Mr. Bean bir çocuğu kaçırmakla suçlanarak tüm ülkede arananlar listesine eklenir.

Çocuk kaçırmakla suçlanan Mr. Bean, çocukla bir başına kaldığı Fransa sokaklarında macera peşinde koşacaktır.

Filmin; eğlenceli, sempatik ve sevecen bir yanı vardı. Mr. Bean karakteri film boyunca neredeyse hiç konuşmuyor diyebiliriz. Mimikleri ve beden diliyle anlatmak istediğini dile getiriyor. Bu filmi sıkıcı kılmanın aksine eğlenceli ve farklı kılmış. Bol bol gülümseten bir film.


8 Haziran 2018 Cuma

KARNE SEVİNCİ



Bugün karnelerin alındığı gündü. Rehabilitasyonda çalışınca, öğrencilerimden bazısının karnelerini alıp bana da göstereceklerini pek tahmin etmemiştim. Ama bugün bir sürpriz yaşadım. 

Bir dersim daha bitmişti ve ben dinlenirken telefonum çaldı. Öğrencilerimden biri babaannesiyle beni arıyordu. Danışmaya çağrıldım.Yanlarına gittiğimde her ikisinin de gözleri parlıyordu. Öğrencim bir üzüntü içerisindeydi. Babaannesi, ''Sizi göremeyince üzüldü biraz çünkü karnesini size göstermeyi çok istedi. '' dedi. Karne, iyilerle ve çok iyilerle doluydu. Mutlu oldum. Öğrencime sarıldım. Onu tebrik ettim. Sonra babaannesi, kimseyi sizin kadar sevmedi hocam deyince kocaman bir tebessüm kapladı yüzümü ve ardından kalbimi. Evet, kalbim de tebessüm etti bugün.

Bireysel derslerimin birinde yerinden kalkıp kalkıp bana kocaman sarılan bir kız öğrencim de var. Annesi evde hep benden bahsettiğini söyledi. Nasıl mutlu oldum... Onların küçücük kalplerinde yer edinmek paha biçilemez bir duygu.


7 Haziran 2018 Perşembe

MİM | BEN BUNU YAZMAM





Yapılması gereken mimler birikince oturup yazmalıyım dedim kendi kendime. Mimin adından da anladığın üzere, blogunda yazamayacağın konuları ele alıyor. Beni mimleyen sevgili Elifgül oldu. O da Çok Bulutlu blogunun sahibi. Onun mim cevaplarını da  buradan  okuyabilirsin.😊    

İşte mime başlıyoruzz.        

Ne yazabilirim?

Blogum, kendimle baş baş kalabildiğim bir yer olunca hayatımdan küçük kesitlere yer verip okurla paylaşmayı seviyorum. Sonra izlediğim dizi-film-belgeselleri beğendiğim ve beğenmediğim yönleriyle yazıyorum. Okuduğum kitaplar da buna dahil diyebilirim.

En en önemlisi mektup arkadaşlığı ve kartpostallaşmak hobilerimden biri. Bunlarla ilgili yazmak, okurumun ilgisini çekmek hatta insanlara örnek olup yazmaya ve paylaşmaya teşvik etmek beni mutlu eden şeylerden biri. 

Gezi yazıları. Gezmek benim için bir tutku adeta. Topuklarım ağrıyana kadar gezebilirim. Yeni yerler keşfetmeyi çok severim.

Bir de duygularımı yazmayı severim. Yazabilirim de diyebiliriz. O gün mutluysam, kızgınsam ya da öfkeliysem bunu yazıya dökebilirim. 


Ne yazamam?

En ilki makyaj olacak sanırım. Gerçekten bu konu hakkında öyle çok bilgi sahibi değilimdir. Sanırım makyaj yapmadığımdan dolayı ya da ilgimi çekmediğinden dolayı. Ya da her ikisi de, bilemedim.🙈

Diğer bir kategori de, insanları polemiğe sürükleyecek ya da aralarında tartışmalara sebep olacak konulardan biri olan siyaset diyebilirim. 

Ve son olarak da sabit bir etiket üzerinden blogu yürütebilmek sanırım.Örneğin bilimsel gelişmelerle ilgili bir blog açmak ve hep bu konu üzerine yazı yazmak.  Bunu yapabileceğimden de pek emin değilim. Yapabilenleri de tebrik ediyorum.😊


5 Haziran 2018 Salı

SOMETHING IN THE RAIN





16 bölümden oluşan kore dizisi. Son Ye Jin adındaki karakter 30'lu yaşlarındadır. Bir şirketin kahve sektöründe müdür olarak çalışır. Hayatında her şey iyi ve yolunda giderse güzel şeylerin de onu beklediğine inanan birisidir. Hayatının iyi gittiğini düşünen başrol kadının aslında hiçbir şeyi yolunda gitmez. Sürekli işinde patronu tarafından azarlanır ve kusur bulunur. Sosyal hayatı da iyi değildir.

Bir gün çok yakın arkadaşının yurt dışında olan erkek kardeşi ülkesine döner. Son Ye Jin'in çalıştığı şirketin bilgisayar oyunları bölümünde çalışmaya başlayacaktır. Son Ye Jin ve bu erkeğin çocuklukları, gençlikleri de birlikte geçmiştir. Bu ikilinin arasındaki komik, sevimli diyalogları göreceksin. 

Dizinin ost'ları çok hoş. Ayrıca dizinin çocuksu, neşeli bir tarafı da var. 

4 Haziran 2018 Pazartesi

POSTCROSSING | JAPONYA





Birpembesever'den merhabaa!
Bu kartpostal ile seni Japonya'nın ulusal simgesi haline gelen, her mevsim kendine has manzarası ile büyüleyen Fuji dağına götürüyorum. Kartpostaldaki resim bahar aylarından birinde çekilmişe benziyor. Pembe kiraz çiçeklerinin oluşu bana baharı çağrıştırdı. 

Fuji dağı, Japonya'nın en yüksek dağı olmakla beraber ayrıca volkanik dağlardan da biri. En son 1700'lü yıllarda patlama yaşanmış ve ardından herhangi bir volkanik patlama yaşanmamış. Çok fazla turist çeken bir bölgeymiş. Özellikle fotoğraf severler için harika manzaralar da olabiliyormuş.

Yıllar önce gelen kartpostallarımdan sadece biriydi bu. Son 1,5 yıldır kartpostallaşmıyorum. Sadece mektup arkadaşlarım duruyor. Böyle bazen açıp okuyunca kartpostalları, acaba o kişi şu an ne yapıyordur diye de merak ediyor insan. Arada kartpostal göndermeyi de özlediğim oluyor ancak yeterli vaktim pek yok bu uğraş için şu sıralar.. Ama eğer sen hayatında hiç denemediysen bunu, bir kartpostal ya da mektup arkadaşı bulup denemeni tavsiye ederim. Geriye çok güzel anılar bıraktırıyor.


3 Haziran 2018 Pazar

SATRANÇ





Tek solukta okunabilecek kitaplardan biri de Zweig’in kaleme aldığı Satranç kitabı. 
Kitapta Dr. B adında bir adam, Gestapo denen gizli örgüt tarafından otel odasına kapatılır. Bu odada meşgul olabileceği hiçbir şey yoktur. Sadece sorgular için odadan dışarı çıkartılan Dr. B, bir gün gizlice bir kitap araklar. 
Sorgusu biten ve odasına götürülen Doktor, çok mutlu olmakla birlikte oldukça heyecanlıdır. Haftalar sonra nihayet kafasını meşgul edecek bir şey bulmuştur.  Kitabı büyük bir merakla açan Dr. B gördükleri karşısında şaşkına uğrar. Çünkü kitap satranç ile ilgilidir. Birkaç günün sonunda Doktor, mecbur bir şekilde kitabı inceler ve belli bir zaman sonra kitap ilgisini çeker. 

Hapis tutulduğu bu küçük odada bu kitap onun arkadaşı olur. Kitabın her ayrıntısını aklına kazır. Ancak ne satranç tahtası ne de taşları vardır elinde. O da kuruttuğu ekmek parçalarıyla kendine satranç taşları yapar sonra onu da bırakıp beyninde oyunlar kurar. Aklını kurcalayan tek şey satrançtır artık.

Aradan uzun zaman geçer ve Doktor B serbest bırakılır. Bir yolcu gemisinde dünya satranç şampiyonu ile yolu kesişir ve aralarında büyük bir satranç turnuvası gerçekleşir. Acaba galip kim gelecektir?

2 Haziran 2018 Cumartesi

MİNİMALİZM | BELGESEL





''Hayatımızın çoğu öylesine otomatik bir şekilde ve alışkanlıklar yaşanıyor ki zamanımız kovalamaca ile geçiyor. Hiçbir şey bizi tatmin etmiyor. Ve bu koşuşturmaya öylesine kapılmışız ki kendimiz acınası hale gelmişiz.''

İşte bu cümlelerle başlıyor belgesel. Günümüz insanlarını ,ki buna bazen kendimi de dahil ediyorum, çok çabuk tüketen ve çok eşya seven, aldıkça daha da alası gelenlerin minimalist yaşayanların gözünden nasıl göründüğümüze dair bir belgesel. 

Minimalizm, sadeliği ve nesnelliği ön plana çıkaran bir akım olarak biliniyor. Bu belgeselde de hayatlarındaki kalabalıklardan, fazla eşyalardan, modanın kurbanı olmaktan kendini alıkoyan insanların fikirlerine, yaşam tarzlarına yer veriliyor.

Sosyal medyanın ve reklamların bizlerin yaşamlarını ne tür etkilediği kaçınılmaz bir gerçek. Özellikle sosyal medya, hayatımızın mükemmel olması gerektiğin, söyleyen bir illüzyon. Reklam ve pazarlama, statü sistemindeki yerimizi belirler oldu.
Dışarıda birçok insana baktığımızda sosyal medyada moda olan bir şeyi caddelerde birçok insanda görür olduk. Hepsi birbirine benzer oldu. Özgünlük adına hiçbir şey yok.

Aynı şekilde reklamlar da hayatlarımızın vazgeçilmez parçalarından biri oldular. Milletçe eşyaları çok severiz. Mobilyalara, kıyafetlere yüklü miktarda paralar harcar sonra da kıyamadıklarımız olur  veya kullanmayı unuttuklarımız...

Hayatımıza uygun alanlar katmak yerine, hayatımızı alanlara göre yaşar olduk.

Sanırım biz, bizi mutlu edecek şeyin ne olduğundan emin değiliz. Birçok insan maddi servetin en büyük hedef olduğunu düşünür. Fazla maddeciyiz. Materyalistiz.

Minimalist yaşam, çok ve gereksiz harcamanın önüne geçen, az eşya ile de mutlu olunabileceğini bizlere sunan bir yaşam tarzı. Daha çok kazanmanın kontrolü her zaman biz de değildir ancak daha az harcamanın kontrolü bizdedir diyor belgeselde.

İnsanları sevin, eşyaları kullanın. 
İzlenmesi ve hayatımızda uygulamamız gereken bir belgesel.


 

BİRPEMBESEVER