17 Mart 2017 Cuma

MODERN DÜNYA



Az önce bir yerde karşıma çıkan bir yazıyı ve yaşadığım bir durumu paylaşmak istedim.

Yazı şöyle;

'' Yemeğe çağıran annesine, ''Daha hava kararmadı,birazcık daha oynayabilir miyim?'' diye seslenen çocukların sayısı her geçen gün azalıyor. Sokak aralarında,top sahalarında ya da boş arsalarda ip atlayan,seksek,saklambaç,yakan top oynayan çocuklar yok artık. İnternet cafeleri dolduran çocuklar,en yakınındaki arkadaşıyla bile konuşmadan oyun oynuyor. Televizyon ve internet kablosuyla adeta eve bağlanan küçükler,büyüyünce hem fiziksel hem de ruhsal sorunlar yaşıyor. Dışarıda arkadaşlarıyla oynamadığı için paylaşmayı bilmiyor. İletişim gücünü kaybederek içe kapanık hale geliyor. İnsanlarla diyalogdan yoksun olduğundan bilgisayar oyunlarının kahramanlarını model alıyor. Modern dünya,çocukları toplumdan uzak,merhametsiz,hareketsiz,kendi dünyaları içinde yalnız bireylere dönüştürüyor. ''


Bu yazıdaki tespit birçok yönüyle doğru geldi bana.Sokakta en son oynayanlar, 90'lar kuşağıydık.

Gelelim bugünkü içinde bulunduğum olaya; 

Okuldan eve dönerken otobüste şahit oldum bu duruma. Bir anne iki çocuğuyla bindi otobüse. Oturdular. Bir kızı ve oğlu vardı. Erkek çocuğunun elinde de bir düdük vardı. Yol boyunca düdüğe üfledi durdu. Annesinin tepkisi ise sadece -Çok ses çıkartıyorsun oğlum,oldu. ve daha da bir şey demedi. Sonra başımı çevirdim ve baktım. Çocuk yaşça küçük de değildi.Konuşması iletişimi de normaldi,annesiyle konuşmalarına bakılacak olunursa. Peki ama toplum içinde özellikle bir toplu taşıma aracında düdük çalmak? Annenin çocuğunu güzel bir dille ikaz etmesini bekledim şu şekilde '' Oğlum şu an bir toplu taşıma aracının içerisindeyiz ve yüksek sesle bunu çalman hoş olmuyor,insanlar rahatsız olabilir.''
Ne yazık ki böyle bir ikaz olmadı işte..


Her ne kadar modern dünyanın getirmiş olduğu internet televizyon kısacası teknolojik şeyler denilse de, modern dünyanın etkisi altında olan kişiler bazı anne ve babalardır. 


10 yorum:

  1. Sizin alıntı yaptığınız yazı ile kendi deneyiminizdeki örnekler birbirine zıt olmuş sanki. Bırakın çocukları özgürce hareket etsinler. Çocuğun eline telefon, tablet verip de sustursa ve de siz eleştirseydiniz iki örnek birbiriyle örtüştü diyebilirdik. Mahalle aralarında oynayan çocuklar kalmadı evet ama onların çıkardığı seslere tahammül edebilen büyükler de kalmadı eskisi gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir okul öncesi öğretmeni olarak,size katılmıyorum.Toplum içinde uyulması gereken davranışlar vardır ve çocuk diye buna müsamaha gösterilmemesi ,çocuğa da bir birey gözüyle bakan Montessori eğitiminin ilkesidir.Yani sınırsız bir özgürlüğe sahip değildir çocuk bunu bilmelisiniz.Okuduğumdan anladIğım; teknoloji merkezli büyüyen ve büyütülen çocuklarda hem aile hem de çocuk zarar görüyor.Orada annenin yapması gereken,çocuğunu güzel bir dille uyarıp diğer insanların rahatsız olabileceğini aynı zamanda örnek verip empati duygusunu da geliştirebilirdi.

      Sil
    2. Yazımı dikkatli okusaydınız paylaşımda bulunmuş olduğum şeylerin birbiriyle muhakkak örtüşeceğine dair bir kesinlik belirtmemişim. Bunu sizin dikkatsizliğinize veriyorum.
      Çocukların eline telefon tablet vermektense bırakın istediklerini özgürce yapsınlar demişsiniz,bu sizin görüşünüz,saygı duyarım. Benim belirtmek istediğim bir toplu taşıma aracının içerisinde ister genç ister yaşlı isterse aklı eren bir çocuk olsun yapılmaması gereken bir davranışın sergilenmesiydi.
      Bir Çocuk Gelişimci olarak çocukların her istediklerinin yapılmasına karşıyım ve birer yetişkin olarak da onlara belirli sınırlar ve kurallar koymamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü geleceğimizin yapı taşları o çocuklardır.
      Günümüzde toplu taşıma araçlarında yüksek sele müzik dinleyen, rahatsız edici bir şekilde sakız çiğneyen, yüksek sesle konuşan kısacası çevresindekileri rahatsız eden insanlara rastlamaktayız. Bunların temelinde yatan problemlerin nelerden kaynaklandığını düşününüz. Bunlardan biri olduğunu düşündüğüm bir yere geliyor konu yine. Çocuklarımıza daha küçükken toplumda bir birey olarak yaşamanın kurallarını öğretebilmek. Ağaç yaşken eğilir..

      Sil
    3. Montessori.. Okulöncesi eğitimde başlı başına ne güzel bir eğitim,bakış açısı barındırıyor. Ülkemizde de sistemli bir şekilde olmasa da Montessori çatısı altında yavaş yavaş birçok anaokulu mevcut olmaya başladı,bu çok sevindirici. Yorumunuz için teşekkürler,sevgiler

      Sil
    4. Yazdıklarınızda haklısınız Tuğçe Hanım. Sizin yazdığınız ve benim yazdığım cümleleri ayrı ayrı değerlendirdiğimizde bütün cümleler çocuk eğitiminde başucu notları niteliğindedir. Önemli olan her şeyde olduğu gibi bu konuda da orta yolu bulmaktır.

      Sil
  2. Recep bey Sizin yaklasımınızda bırbırıyle ortusmus tahamulsüzlükten özürlükten bahsediyosunuz bişeylere muhalefet olarak prim yapmaya calısmanın anlamı yok bu bı blog yazıso ınsanlar fıkırlerını yazabılırler bılımsel bıseymıs gıbı yaklasmanın alemı yok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fatih Bey; bu ne şiddet, bu ne celâl! Burası blog evet ben de yorum olarak kendi fikrimi beyan ettim.

      Sil
  3. Noldu zorunamı gıttı prim falan diyince
    Biz ezanda müziği kapattıran aksam vaktı evlerın onunden gecerken sessız olan nesildik hıc bı toplu tasımada kufur etmezdık bunların hepsı zamanında ozgur bırakılmadıgımız ıcındı anlatabıldım mı fıkır beyan ederken laf olsun dıye beyan etmeyın beyfendı işinize odaklanın. Ayrıca beşiktaş lıyız şiddete karşıyız..

    YanıtlaSil
  4. ay artık memleket de kalmadı di mi yaa büyük şehirler var mahalleler bile kayboluyor. bak mesela, ataşehir çok değişik, siteler var, dev evler, çok kalabalık ama mahalle gibi değil hiç. mahalle deyince işte belki biraz samatya filan kaldı, belki de üsküdarın tepeleri filan herhalde :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ataşehir başka bir ütopya gibi ya.. Gökdelenler semti orası o.O
      Üsküdar kaybetmez dokusunu bence,orası çok bambaşka :)

      Sil

 

BİRPEMBESEVER