3 Eylül 2024 Salı

Güney Kore Seyahati

 


Merhaba sevgili okur.

Hayallerimden birini daha gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Şöyle geriye doğru dönüp bakınca yaşadıklarım, biriktirdiğim güzel anılar ve tecrübeler bir rüyaymış gibi hissettiriyor. Yaklaşık 1,5 ay öncesinde ani bir kararla Güney Kore’ye seyahat etme kararı aldık. Ancak henüz bir şeyler net değildi. Seyahatimiz netlik kazanana kadar pasaport işlemlerini ve Güney Kore’ye girebilmenin ilk adımı olan KETA vizesini hallettik.

KETA’mız bir saat içerisinde onaylandı. Vizenin onaylanmış olması ülkeye kesin girebileceğiniz anlamına ne yazık ki gelmiyor. Güney Kore’ye vardığınızda havalimanında polisler tarafından sorguya alınma ve geri gönderilme ihtimalimizin çok yüksek olduğunu bilerek uçak biletlerimizi aldık ve otel rezervasyonumuzu yaptırdık. Özellikle Türk vatandaşlarının neden sorguya alındığına gelecek olursak son yıllarda turistik amaçlı ülkeyi ziyaret etmeye giden ve dönmeyen, kaçak yollarla orada çalışan ya da öğrenci pozisyonunda orada kalan insanlar olunca Güney Kore böyle bir önlem almaya karar vermiş ve gri listeye eklenmişiz. Tüm bu olumsuz düşünceler zihnimizdeyken diğer yandan da ilk kez bir doğu asya ülkesi ziyaret edecek olmamızın heyecanını da bastıramıyorduk.

Biletleri aldığımız günün tarihi geldi çattı. İşte, beklenen an geldi ve bizi Güney Kore’ye götürecek olan uçağımıza bindik. Yaklaşık 13 saatlik bir uçuşun sonlarına doğru uçak görevlileri, Güney Kore hükümetinin ülkeye giriş yapacak kişilerden doldurmasını istediği belgeleri yolculara dağıttı ve biz de belgeleri doldurduk. 



sarı renkli kağıt, sağlık durumunuzla ilgili bir belge.

küçük olan ise, varış kartı: kişisel bilgileriniz, konaklayacağınız yer, mesleğiniz gibi bilgileri içeriyor.

Ardından Güney Kore havalimanına vardık. Pasaport kontrolü sırasında kenara çekilip sorguya alınmayı beklerken, hatta gerekli tüm evrakları bile hazırlamışken 

-gidiş-dönüş biletleri, otel rezervasyonu fotokopileri- polis memuru kolay bir şekide vizeyi pasaportumuza yapıştırdı ve böylelikle ülkeye giriş yapmış olduk. 

Havalimanından dışarıya çıkana kadar havanın ne kadar sıcak ve nemli olabileceği konusunda hiçbir fikrimiz yoktu. Öncesinde kalacağımız yere varmak için bizdeki havaş gibi otobüslerin olduğu bir firmanın biletlerini makineden aldık.




Sonrasında otobüse binerek Incheon Havalimanı’ndan Seoul’e doğru sürecek olan yolculuğumuza başladık. 12 günlük Güney Kore gezimiz böylelikle başlamış oldu. Öğleden sonra kalacağımız yere vardık. Tabii Güney Kore’ye geleceğimden Koreli mektup arkadaşımın da haberi vardı. O da en az benim kadar heyecanlıydı. Nasıl bir karşılaşma olacaktı çook merak ediyordum. 

Otelde biraz dinlendikten sonra kendimizi dışarıya attık. Hava gerçekten çok sıcaktı. Esen rüzgar bile sıcak esiyordu. Koreli arkadaşım bizi karşılamak için kaldığımız yere gelebilceğini söyledi, biz de onayladık ve heyecanla onu beklemeye başladım.



Ve beklenen an.

Arkadaşım o kadar tatlı ve sevecendi ki -maşallah- sanki sadece mektup arkadaşı değilmişiz de yakın iki arkadaşın uzun zamandır birbirini görmediği; yine birbirini görünce sarılıp konuşup özlem giderdiği türden bir selamlaşmayla karşılaştım. Çok mutlu oldum. Bir de bana şöyle tatlı mı tatlı bir buket hazırlamış. Arkadaşımın çiçekçi dükkanı var. :) Pembeyi sevdiğim için böyle bir aranjman yapmış. Bu kısmı yazarken hâlâ tebessüm ediyor ve o ân gözümde yeniden yeniden canlanıyor. Arkadaşımın heyecanını görmeliydin sevgili okur. 

Karşılaşmamızın ardından arkadaşım eşliğinde etrafı gezindik. Sonra yemek yemeye geçtik. İlk akşam yemeğimiz çok güzeldi. Zaten Kore mutfağını seven biri olarak bu tatlara İstanbul’da iken de aşina biriydim. Çok sık olmasa da arada Kore mutfağını denemeye giderdim.



dak kalguksu: tavuk, mantar, tavuk suyu, taze soğan, beyaz soğandan oluşan bir çorba.

mandu: bizdeki mantı gibi bir şey, iç harcı çeşitli olabiliyor. Bizim seçtiğimizde patates vardı.

turp turşusu: kırmızı renkli olan.

İlk akşam yemeğimiz bize iyi geldi. Yenilenmiş gibi hissettik. Restoran sahibi teyzeler çok tatlıydı. Ara ara yemek yerken tepkilerimize baktıklarını fark ettim. Yemeğin sonunda Koreli arkadaşımdan öğrendiğim kelimeyle teyzelere korece “lezzetliydi” dedim ve sonrasında herkeste hoş bir gülümseme oluşuverdi. :)



Yemekten sonra yürüyüş yaptık. Sessiz sakin sokaklarda sohbet ederek bir yandan da resimler çekerek ilerledik. Akşam olmasına rağmen hâlâ bir serinlik yoktu. Sokaklarda dolaşırken dikkatimi çeken şeylerden biri etrafta hiç çöp konteynerinin olmayışıydı. Bunun nedeni ise eskiden halkın çöpleri ayrıştırmadan konteynera atmalarıymış. Hükümet bunun önlemini almak için çöp konteynerlerini kaldırtmış ve o zamandan beri halktan her kesim çöpleri ayrıştırarak atmaya başlamış. Biz de Kore’de iken çöplerimizi hep ayrıştırarak biriktirip attık. Çöp konteynerleri olmasa da sokaklar ve caddeler de bir o kadar tertemizdi. Dikkatimi çeken diğer bir şey ise her yerde güvenlik kameralarının oluşu. Başınızı kaldırdığınız her yerde bir kamera görmeniz mümkün. Dünyanın en güvenli ülkeleri arasında gösterilmesine şaşırmamalı.



Yürüyüşümüze devam ederken o an ay, gökyüzünden bana bakıyormuş gibi hissettim. Ve o ânı fotoğraf karesine aldım. Sonrasında arkadaşımla vedalaştık ve ilerleyen günlerde birbirinden farklı ve heyecanlı günlerin bizi beklediğinden habersizce otele doğru yola koyulduk…

… devam edecek. :)

15 yorum:

  1. Azmin zaferi:) Muhteşemsin, çok istediğin, emek verdiğin ve inandığın bir şeyi gerçekleştirmiş olman sana çok yakıştı. Çok sevindim senin adına... Merakla bekliyorum yazıların devamını :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. buraneros,
      Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. :) Ben de yazının devamını yazıp paylaşmak için sabırsızlanıyorum. :)

      Sil
  2. bayılırım gezi macera yazılarına devamını da bekliyorum :) ben de kendi küçük maceramı yazdım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. uzmanamator,
      Gezi yazıları okumayı ben de severim. Sizin bloğa da uğrayacağım. :)

      Sil
  3. yani evlerin binaların bahçelerinde mi çöp bidonları var ki? orlardan mı topluyor çöp kamyonları?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deeptone,
      Çöp bidonları çok nadir gördüm. O da cam/plastik/kağıt olacak şekilde ayrılmıştı. Gece geç saatlerde cadde kenarlarına çöpler poşetlere ayrıştırılmış şekilde derli toplu halde bırakılıyordu. Küçük bir çöp kamyonu ve şöför çöpleri küçük kamyonun arkasına atıyordu. Kağıt atıkları için de görevli kağıt/karton toplayıcıları görmüştüm, yine gece geç saatlerde.

      Sil
  4. Çok güzel bir gezi yazısı olmuş elinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Umarım bize de nasip olur. Sormak istediğim. Nasıl koreli bir mektup arkadaşın oldu. :) Bende koreli bir arkadaşım olsun istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nurgül K. ,
      İnşallah güzellikle ve kolaylıkla size de nasip olsun.
      Ben Koreli mektup arkadaşımla instagram üzerinden tanışmıştım. Mektup arkadaşlığı yaptığım zamanlarda bunun üzerine hashtagler aratıp mektup arkadaşı edindiğim olmuştu. (#penpal #penfriends gibi)

      Sanırım şimdilerde dijital mektup arkadaşlığı ya da kartpostal arkadaşlığı daha çok tercih ediliyor. (Google’da aratınca iki site buldum: Penpalworld ve postcrossing)

      Bunun haricinde eskiden mektup arkadaşlığı uygulamaları da vardı. Onları da kullanıp Koreli mektup arkadaşları edindiğim olmuştu. Ama hâlâ var mı emin değilim. Bunun üzerine yıllar evvel bir blog yazısı yazmıştım. O yazıyı bulursam linkini buraya sizin için bırakacağım. Sormak istediğiniz başka şeyler de olursa çekinmeden buradan ya da mail yoluyla sorabilirsiniz. :)

      Sil
    2. https://birpembesever.blogspot.com/2019/05/mektup-arkadasligi-nedir-ve-mektup.html

      Bahsettiğim link

      Sil
    3. Rica ederim. İnşallah mektup arkadaşı bulursun. Güzel haberlerini bekliyorum. :)

      Sil
  6. Hayalini gerçekleştirmene ve seyahatinden memnun kalmana çok sevindim. Arkadaşın da ne tatlı bir jest yapmış. Devam yazılarını da okuyacağım mutlaka. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlkay,
      Teşekkür ediyorum. Evet, çok hoş bir insan kendisi. :)
      En yakın zamanda devam yazıları da gelecek inşallah. :)

      Sil

 

BİRPEMBESEVER