Bir Zanaatle Beklenmedik Karşılaşma, Stefan Zweig.
Yazar, bu kitabında iki farklı öyküyü barındırıyor içinde. Bolca insan tiplemelerine ve gözlemlerine yer verilen öykülerde yoğun betimlemeler dikkat çekiyor; okurun merakını ve ilgisini canlı tutmayı başarıyor.
Bir Zanaatle Beklenmedik Karşılaşma, kitabın ilk öyküsü olarak karşılıyor bizleri. Paris’in yoğun sokaklarından birinde bir köşede oturan adamın, kalabalık içerisindeki insanları gözlemlerken içlerinden birinin dikkatini çekmesi üzerine peşine düştüğü yabancıyı ve onun gizemli davranışlarını çözümlemeye çalışmasını ele alıyor.
Prater’de İlkbahar, kitabın içinde yer alan ikinci ve son öyküdür. Bir kadın karakterin duygularını ve düşüncelerini gizlediği ve kendini ait olmadığını hissettiği bir şehirde, bir günlüğüne başka biri gibi davranarak -adeta bir maske takarak- Prater’in sokaklarına karışıp hiç olmadığı kadar mutlu bir gün geçirmesine şahit oluyoruz. Aslında bir günlüğüne de olsa taktığı o maskeye, geçmiş yaşantısından aşina olsa da gerçek mutluluğu uzun süredir yaşadığı hayatıyla birlikte çoktan unutmuştur. Peki, kadın karakter gerçekte hangi hayatını maskelemiştir?
“1931 yılının o tuhaf nisan sabahındaki hava muhteşem ve ıslaktı, ancak güneş de açmıştı. Pamuk şeker gibi tatlı, serin, nemli ve berraktı hava; pırıl pırıl bir bahar havasıydı; Strasbourg Bulvarı’nın tam ortasında yeni biçilmiş çimlerin ve denizin kokusunu duymak insanı şaşırtıyordu.” (sayfa/1)
“Çünkü hiçbir sanat, gerçeğin kendisiyle yarışamaz.” (sayfa/14)
“İnsanın ruhunun derinliklerini yanan bir kibritin alevi gibi bir anda aydınlatan da küçük ayrıntılar değil midir zaten?” (sayfa/26)
“Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu.” (sayfa/27)
zweig kolay rahat okunuyor :) ince ince bir dolu kitabı var :) bunu okumamışım :)
YanıtlaSildeeptone,
SilKesinlikle, en kolay okunan yazarlardan biri. Sahi, öyle çok kitabı var ki. :)
Yazarın kitaplarını okumayı seviyorum. Okusam muhtemelen bunu da severim. Konusu da ilgimi çekti.
YanıtlaSilİlkay,
SilZweig okumayı ben de severim. Bu kitabı da güzeldi.
Normalde stewen kitaplarını çok beğenmiyorum daha doğrusu benim tarzım değil ama bu ikisinin konusu çok güzel miş çok beğendim
YanıtlaSilHümeyra Özkan,
SilYazar, eserlerinde bazen tekrara düşüyor gibi geliyor bana da. Bu kitabı hoştu.
Bu kitabı bilmiyordum sanırım, güzelmiş. Paylaşım için teşekkürler. :)
YanıtlaSilduygu özkan,
SilBenim de bilmediğim bir eseriydi. Ta ki okuyana kadar, rica ederim. :)
YanıtlaSilMerhaba,
Bu yazı yorum değildir.
Beyinlerin kasıtlı olarak kısırlaştırılması operasyonlarına karşı olarak, blogcuların nasıl tedbir alabilecekleri konusunda görüşleri tespit etmek için bu çalışmayı yapıyoruz. Düşüncelerinizi OKU blogunun ilgili sayfasındaki yorumlara yazarsanız memnun oluruz.
https://sabahatti.blogspot.com/2024/09/blog-okuyucularn-cogaltmak.html
Blog Okuyucularının Sayılarını Nasıl Artırabiliriz?
Türkiye Cumhuriyetinde, Oktay Akbal’ın dediği gibi önce ekmekler bozuldu. Zaman içinde genetiği değiştirilmiş gıda maddeleri çoğaldı. Paketlenmiş gıdalara katkı maddeleri kondu. Bu operasyonlar sonuçlarını medyadan takip ediyoruz: Başta kanser olmak üzere hastalıklar arttı. Daha vahimi cinsiyet konusunda oldu. Kısırlaşmalar görüldü. Ne yazık ki bütün bunları her şey olup bittikten sonra görebiliyoruz ancak.
Ekmeklerden sonra okuma düzeni bozuldu. Kitap, dergi ve gazete okunma sayıları gittikçe düştü. Tabii blog okumaları da. Birçok sosyal medyada yazma sınırı getirildi. 200 karaktere kadar inen sınırlamalar var...
Bazılar diyor ki (Çok kişinin kanaati aynı olduğu için isim vermeyi gereksiz görüyoruz.) 10 seneye varmaz kitap mitap kalmaz.
Bu ne demek? Beynin kısırlaşması demek. Biz zaten düşünmenin ne olduğunu bile bilmeyen bir toplumuz, bir de bu bakımdan kısırlaşırsak vay halimize.
Kısaca bir okuma yazma seferberliği açmak gerek. Videolar elbette ki güzel. Sosyal medyada binlerce kişiye mesaj atmak da güzel. Ama bir yandan da bilgilerimizi paylaşma görevimiz olduğunu unutmamak gerekir. İşte mesele bu...
Bloglarda okuyucu sayılarını artırmak için sizce ne yapmalı? Cevaplarımızı OKU bloğunun ilgili sayfasına yazarsanız memnun oluruz. Hem tüm cevaplar bir arada değerlendirilebilir, hem de birbirimizi daha iyi anlar, daha iyi tanımış oluruz.
İyi günler dileğiyle saygılar ve sevgiler...
Sabahattin Gencal, Emekli Öğretmen,
Çekmeköy-İstanbul, 13. 09. 2024.