31 Ekim 2019 Perşembe

MEKTUPLAŞMAK






2015 yılında başladım mektuplaşma serüvenine.
Başladığım ilk zamanlarda pek yaygın olmaması süreci öğrenmem açısından da hem uzun sürdü hem de zorlandığım yerler olmuştu. Ancak zamanla postane yolunu tuta tuta bir yandan da mektuplarımı yaza yaza öğrenmiş oldum.

Bu süreçlerde de dünyanın farklı ülkelerinde yaşam süren insanlarla mektuplaşma şansım oldu. Mektuplaşmak, aynı dili aynı kültürü aynı yaşam tarzını yaşıyor olmasak da ortak buluşma noktamız oldu. 

Küçüklüğümden beri pullara karşı bir ilgim vardı. Şöyle ki annemin bir pul defteri vardı. Bu pul defterinde annemin çevresinden topladığı pullar vardı. Benim de çocukken çok ilgimi çekerdi bu defter. Her bir pulu tek tek elime alıp incelediğimi hatırlarım. Sanırım mektuplara ve pullara ilgim o zamanlardan başlamış oluyor.

İlk mektup arkadaşıma dair anım talihsizdi benim için. Büyük bir heyecanla, mutlulukla hazırladığım mektubum sahibine ulaştıktan hemen sonra internet üzerindeki haberleştiğimi sosyal medyadan engel yediğimi gördüğümde hayal kırıklığına uğramıştım. Ve anladım ki sahtekarlığın, yalancılığın dili, ırkı, rengi yok.

Daha sonrasında kendime başka mektup arkadaşları arayışı içerisine girdim. Ve birçok farklı kıtadan mektup arkadaşlarım oldu. Arada yine elbette başıma gelen ilk tatsız anım gibi mektup arkadaşları çıksa da önemsememeye başladım. Çünkü vicdanen kalbim rahat oldu hep.


Mektup arkadaşlığı bence denenmesi gereken bir hobi. Unutulmuş gibi görünse de ben, artık bunun eskiden olduğu gibi yaygınlaşacağını düşünüyor ve inanıyorum. İyi ki mektuplaşmak var diyorum her zaman. Bir kağıt ve bir kalem al ve bir dostuna mektup yaz.

30 Ekim 2019 Çarşamba

SİNEKLERİN TANRISI






Sineklerin Tanrısı, William Golding.
İngiliz yazar Golding, 1983 yılında  Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülüyor. Yazmış olduğu kitabı Sineklerin Tanrısı ilk başlarda istediği rağbeti ve ilgiyi yakalayamasa da kısa bir zaman sonra birçok farklı dile çevrilerek eseri tüm dünyaya yayılıyor.

Sineklerin Tarısı kitabında, yaşları altı ile on iki arasında olan çocukların yaşanacak olan atom savaşından daha güvenli bir yere götürülmeleri sırasında yaşanları konu alıyor. Bu çocuklar bir uçakla güvenli alana götürülürken uçakları bir adaya düşer. Bu ada ise bir mercan adasıdır. Çocukların düştükleri bu adada onlardan başka kimse yoktur.

İçlerinden Ralp isimli bir çocuk ilk karşılaştığı diğer çocuk ile adada geri kalan çocukları aramaya koyulurlar. Günler geçtikçe ada daha çok keşfedilir. Barınma, yiyecek ve korunma ihtiyaçları için toplantılar yapılırken Ralp, çocuklar arasında liderlik görevini üstlenir. Ralp ve diğer çocuklar adada yaşamanın yollarını ve görev dağılımlarını yaparlar. Ancak mercan adasında çoçuklar arasında başlangıçta yaşanan kardeşlik ve dostluk duyguları yerini başka kötü duygular ve ölümlere çevirecektir.





29 Ekim 2019 Salı

YEŞİL ŞEHİR BURSA






Sevgili okur,
Gezi yazılarımı seninle paylaşmayı çok seviyorum. Gezdiğim, gezerken öğrendiğim ve keşfettiğim yerleri burada seninle paylaşıyor olabilmek çok güzel.

Bugün gezi notlarıma dair anlatacağım şehir, Bursa olacak.
Diğer adıyla Yeşil Şehir.

Bursa'nın çarşıları, doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi yerleri de pek kıymetli ve değerli. Çeşitli turistik yerler, ülkemizden veya ülke dışından birçok turisti misafir ediyor.





İlk olarak paylaşmak istediğim yerlerden birisi Tophane ve Saat Kulesi.
Meydanda bulunan savaş topları meydana Tophane adını vermiş. Tophane alanın içerisinde bizi saat kulesi karşılıyor.

Bu saat kulesinin yapılış hikayesi ise şöyle:
Vali Mümtaz Reşit Paşa döneminde yaptırılan saat kulesi 2. Abdülhamid zamanında 1905 yılında bir törenle açılıyor. Daha sonra saat kulesi depremden dolayı yıkılıyor ve Abdülaziz döneminde tekrar yaptırılıyor.

Saat kulesi geçmişte hem yangın hem de saat kulesi olarak kullanılmaktaydı. Saat kulesi 2014 yılında Unesco Dünya Mirası olarak koruma altına alınıyor. Ayrıca saat kulesinin boyu 33 metredir ve altı kattan oluşur.






Biz gittiğimizde saat kulesinin dış cephesinde bir tadilat mevcuttu. Ama bu haliyle bile ortamdaki güzellik eşsizdi.

İleriye doğru ilerlediğimizde ise Bursa'yı tepeden bir noktadan görebileceğiniz büyük bir alan yapılmış. Bu alandan da Bursa işte böyle görünüyordu.




Etrafta resim çekinirken dikkatimi çeken kırmızı bir tramvay oldu. Saat kulesinin arka kısmındaki alanda yer alıyordu.



Bursa gezimden geriye kalanlardan bir kısmı bu kadardı. 
Başka bir gezi yazısında tekrar buluşabilmek dileğiyle,huzurlu geceler!









27 Ekim 2019 Pazar

HEYBELİADA RUHBAN OKULU





Heybeliada gezimde ziyaret etmiş olduğum yerlerden biri de Heybeliada Rum Ruhban Okulu'ydu. Buraya varmak için ada sahilinden başlayarak yarım saat kadar yürüdük. Yürüyüş yolunun bir kısmında bizleri meşe ağaçlarıyla kaplı adanın tepesine doğru kıvrılan bir yol karşılıyordu.

Doğa içerisinde yürüyüşümüzü tamamlayarak Ruhban okuluna vardık. Okul, gelen tüm ziyaretçilere ücretsiz hizmet vermekte. 




Giriş kapısından içeriye girdiğimizde bizi yemyeşil bir tematik bahçe karşıladı. Bu bahçenin özelliği ise beş farklı bölümden oluşuyor olması. Bahçede gezinirken bizi birçok farklı bitki karşıladı. Ortanca, manolya, şakayık, kamelya gibi bitkiler yer alıyor. Ve tabii adanın olmazsa olmazı begonvil çiçeğinden oluşan çok tatlı da bir beyaz kamelya yer almakta.







Tematik bahçeyi dolaşıp birbirinden güzel çiçek resimlerimizi çektikten sonra okulun içerisine doğru adımlarımızı hızlandırdık.





Heybeliada'da yer alan Ruhban Okulunun tarihi çok eskiye dayanıyor. 1844 yılında yapımı tamamlanan bu binada din adamı yetiştirmek adına farklı ülkelerden gelen insanlara din eğitimleri verilmek üzere açıldı. Burada eğitim gören öğrenciler 4 yıllık bir eğitim sürecinden geçiyorlardı. Ancak buradan mezun olan her kişinin de din adamı olmak gibi bir zorunluluğu bulunmadı.

Binaya ilk girdiğimizde bizi hala dokusunu koruyan bu iki sütun karşıladı. 9.yüzyılda kurulmuş olan bu okul, Ortodokslar tarafından çok önemli sayılmakta. Belirtmeliyim ki içeriye girdiğimizde gezilecek yerler sınırlandırılmıştı. Yani görevli bu konuyla ilgili size içeriye girdiğinizde küçük bir bilgilendirme yapıyor.




Eğitim verilen sınıflardan biri ziyarete açıktı. Uzun koridoru ve o dönemin izlerini taşıyan fayansların üzerinde yürürken o dönemde burada öğrenci olan insanların yaşamları insanın gözlerinin önüne geliyor.




Koridordan çıktığımızda bizi geniş bir balkon karşıladı. Okul, adanın tepesinde yer aldığı için adayı bu balkondan kuşbakışı seyre koyulduk. 



Bu güzel manzaraya karşı biraz oturduk ve bol bol temiz hava aldık. Uzun zamandır böylesi keyif aldığım bir gezi düzenlememiştim. Yeni yerler keşfetmeyi ve gezerken o yerin tarihini öğrenmeyi çok seviyorum.
Bol gezmeli günler diliyorum canım okur!










25 Ekim 2019 Cuma

FİLİPİNLER'DEN KARTPOSTAL | POSTCROSSING






'' Bir kartpostal, bir dolu mutluluğa eşit. ''

Bence bu bizim mottomuz olsun sevgili okur.
Kartpostal takasını en az mektup arkadaşlığı kadar sevdiğimi bilmeyen yoktur.
Kartpostallaşmak sayesinde yeni yerler, yeni kültürler keşfetmenin yanı sıra insana farklı bakış açıları da katmakta.


Bugün göstermek istediğim bu sevimli kartpostal  Pasifik Okyanusu'nun batısında kalan bir Güneydoğu Asya devletinden, yani Filipinler'den.

Kilometrelerce yolu katederek ulaşan bu kartpostalın yolculuğunu dili olsa da anlatabilse sevimli kartpostalımız.😊 
Kartı gönderen arkadaşımızın ismi Sundae. Kartpostalın üzerine gündelik hayatından oluşan kısa kısa cümlelerle birlikte hobilerinden, izlediği dizilerden ve filmlerden bahsetmiş. 



Kartpostalın yanı sıra en çok beğendiklerim arasında pullar yer alıyor.
Gördüğün bu pulların üzerindeki meyveler aslında bize de çok yabancı gelmiyor.
Sol taraftaki yabani ahududu, sağ taraftaki meyve ise gül elması. 
Rose apple isimli bu elma, Güneydoğu Asya'da doğmuş bir meyve türü. Merak edip adını biraz aratınca karşıma çok güzel resimler çıktı. Burada da paylaşıyorum.




Bir kartpostal sayesinde yine çok güzel bir kültür şöleni yaşamış olduk.
Eğer daha önce bir kimseye  kartpostal yazmayı denemediysen sevgili okur,
en yakın kırtasiyeye giderek bir kartpostal alarak ve en yakınında olan birine yüzünde tebessüme sebep olacağını bilerek bir kartpostal yazıp yolla. Eminim ki sen de bu süreç içerisinde çok mutlu olacaksın.
Huzurlu geceler!



24 Ekim 2019 Perşembe

KİTAPLARDAN ALINTILAR #3






SİMYACI


'' Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirmek arzusunu yitirirsin. ''


'' Mutluluğun gizi, dünyanın bütün harikalarını görmektir ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan. ''


'' Ben de herkes gibiyim: Dünya gerçeklerine oldukları gibi değil de olmalarını istediğim gibi bakıyorum. ''


'' Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez. ''


'' İnsan, haliyle yaklaştıkça, Kişisel Menkıbe , daha çok gerçek yaşama nedeni oluyor. ''



'' En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır. ''


'' Ve bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar. ''

23 Ekim 2019 Çarşamba

READY OR NOT





Saklambaç, ABD 2019.
Grace, zengin bir ailenin oğlu olan Alex ile birlikte evlilik kararına varır. Düğünlerde beklediğimi bu mutluluk Grace'in düğün günü için geçerli olacağı pek de söylenemez. Tüm hazırlıklar tamamlanır ve düğün Alex'in ailesinin malikanesinde gerçekleşir.

Düğünden sonra, Grace artık ailenin yeni üyesi olmuştur. Aile bireyleri tarafından kabul görmese de kendini sevdirmeye çok kararlıdır. Düğün gecesi aile üyeleri Grace'inde olduğu bir toplantı düzenler. Bu toplantı ailenin yıllardır sürdürmüş olduğu geleneksel bir oyun üzerinedir. Aslında bu düşünce aile bireyleri için kehanetten ibarettir. Bu aileye yeni katılan her üye kendi rızası ile bir oyuna tabii tutulur.

Grace, o gece ona sunulan oyun kartlarından çıkması nadir olan saklambaç oyunu kartını seçer. Hiçbir şeyden haberi olmayan Grace bu oyunu sıradan bir saklambaç oyunu sanır. Ancak ışıklar söndüğünde ve saklanmaya başladığında diğer aile fertleri onu aramaya başlar. Bu oyunun ilerleyen dakikaları Grace için bir hayatta kalma mücadelesi halini alır.

RİKKİ'NİN TÜRKİYE ROTASI






Rikki'nin Türkiye Rotası, TRT Belgesel.
Trt kanalında yayınlanan gezi türünde belgesel programı. Sunuculuğu yapan Rikki adında ABD'li bir kadın. Rikki aynı zamanda da bir gezgin. Belgeseli Türkçe konuşarak kendisi sunmakta.

Belgesel, Türkiye'nin illeri hakkında. Yayınlanan her yeni bölümde Rikki'yi Türkiye'nin farklı bir şehrinde izliyoruz. Gittiği şehrin tarihi yerlerini gezerek bizlere sıcağı sıcağına anlatıyor, doğal güzelliklerini paylaşıyor hatta yöresel yemeklerini yapmayı deniyor ve tadıyor.

Gezileri esnasında bir de gezi günlüğü var ki bu benim en çok hoşuma giden şey oldu. Yazmayı da seven biri olarak gezdiği yerlere dair ufak anıları yazması yazarken içinden seslendirmesi belgesele farklılık katmış.

Gezmeyi, gezerken öğrenmeyi sevenler için kaçırılmayacak bir belgesel programı. 





22 Ekim 2019 Salı

SEVGİLİ DOST #30





Sevgili dost,
Şu sıralar hayatın yoğunluğuna kapılıp gidiyorum. Bazen geriden takip ediyor bazen bir adım önden ilerliyor bazense o ana eşlik ediyorum.

Sevgili dost,
İnsanlar arasında dikkat çekmeyi oldum olası hiç sevmem. Kendi halimde olmayı, benliğimi kaybetmemeyi ve sadece ''ben'' olmayı benimserim. 
Şimdilerde sadece kendi olabilmeyi başaran insanların sayısı az bana kalırsa. Bunların sebeplerinden biri de insan türünün taklit etmeye oldukça meyilli olmasından kaynaklı olabilir. Ancak burada insanın aklı ve iradesi devreye girer. 

İyi olanı mı yoksa kötü olanı mı taklit etmeli?


Sevgili dost,
Hayatıma dahil ettiğim insanları önce tanımaya başlarım. Her insanın yapacağı gibi. Ben de muhabbette samimiyet, sıcaklık ve en önemlisi doğruluk ararım. Tabii bunlardan emin olmak için de o kişilerle bir süre arkadaşlık etmek gerekecektir. Dost veya arkadaş seçimi insan için hayati bir önem taşımalı. Hayatımda,insanlar arası ilişkilerimde, saygı en üst sıradadır. Çünkü bilirim ki saygının olduğu yerde sevgiye de yer vardır.

Dürüstlük.
Yalana, yalan söyleyen insanlara şans vermiyorum. 
Çünkü biliyorum ki bu insanlar dürüstlükleri ile birlikte samimiyetlerini de zamanla kaybederler.

Sevgili dost,
Dürüstlüğünü kaybetme.
Saygı ile birlikte sevgi de tomurcuklanır.





21 Ekim 2019 Pazartesi

KİTAPLARDAN ALINTILAR #2






BİR KİTAP HIRSIZI


'' Küçük bir gerçek. Bir gün öleceksin. Bütün çağlara rağmen kimse sonsuza dek yaşayamaz. Hayallerinizi yıkmak istemezdim. Benim tavsiyem, zamanı gelince paniğe kapılmayın. Çünkü pek faydası olmuyor. ''


'' Çoğu acı hikayesinde olduğu gibi, her şey derin bir mutlulukla başlamıştı. ''


'' Tam olarak bildiğim tek gerçekte şu;
İnsanlar yakamı bırakmıyordu. ''


'' Bazı insanlar çok güzeldir. Görünüşleri ile değil, söyledikleri ile değil. Okuduklarıyla.''


'' Aslında kitabın neyle ilgili olduğu önemsizdi. Asıl önemli olan, taşıdığı anlamdı.''


'' Sen aç mısın? diye sordu Rudy.
Açlıktan ölüyorum. diye cevap verdi Liesel.
Bir kitap için. ''


'' Çünkü o, kelimeler olmadan bir kişinin ne kadar güçsüz olabileceğine inanmıştı. ''



20 Ekim 2019 Pazar

MALEZYA'YA ULAŞAN MEKTUBUM




mektup arkadaşlığı


Mutluluk kokan güzel bir haberim var sevgili okurum. 
Bundan yaklaşık iki ay öncesinde Malezyalı mektup arkadaşım Nana'ya bir paket hazırlamış ve göndermiştim. Nana ile birbirimizi dört yıldır tanıyoruz. Mektup arkadaşlığımızın yanı sıra bazenleri görüntülü arama yapıyor ya da mesaj yoluyla iletişimimizi koparmıyoruz. Kendisi benim en uzun soluklu olan mektup arkadaşlarımdan birisi olur.


Ona göndermiş olduğum bu pakette doğum günü hediyesi de vardı. Çünkü kısa bir süre önce doğum günüydü. Ben de içinde sultan otu çiçeği olan bir kolye alıp göndermek istedim. Yanına da gezilerimden elde ettiğim küçük hediyeleri iliştirdim. Fakat gelin görün ki iki aydır paketimin ulaşmasından bir ses seda yoktu. Böyle olunca da her ikimizde ümidi kesmiştik. Aslına bakarsanız maksimum bir ay kadar sürüyor paketlerin gitmesi ya da gelmesi. Asya ülkeleri olunca durum böyle olabiliyor.

Bugün de ikimizin de hiç beklemediği bir anda göndermiş olduğum paketim Nana'ya ulaşmış. Ulaşmasıyla birlikte hemen bana yazıp sevincini paylaşmış. Çok mutlu oldum.

Mektup arkadaşlığının güzel yanlarından biri de mesafelere engel tanımadan başka bir insana mutluluk götürebilmek. 
İyi ki mektuplaşmak var!





19 Ekim 2019 Cumartesi

KİTAPLARDAN ALINTILAR #1






ŞEKER PORTAKALI


'' Bir gün Dindinha bana, sevincin 'yürekte ışıldayan bir güneş' olduğunu söylemiş, güneşin her şeyi mutlulukla aydınlattığını belirtmişti. Bu doğruysa, benim iç güneşim de şimdi her şeyi güzelleştiriyordu. ''



'' Biliyor musun Totoca? Bir armağan olmayı o kadar isterdim ki. Bir tek armağan. Ama yeni olsun. Benim olsun yalnızca... ''


''Ağaçlar aynı anda her yanlarıyla konuşurlar. Yapraklar, dallar ve kökleriyle birlikte. Görmek ister misin? Kulağımı gövdeme daya, kalbimin atışını dinle. ''



'' İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim. ''


'' Çocuk yüreği unutur, ama asla affetmez... ''


'' Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum. ''

18 Ekim 2019 Cuma

SEVGİLİ DOST #29







Sevgili dost,
Nasılsın? Günlerin nasıl geçiyor? Orada havalar nasıl? Bulutlu mu, güneşli mi yoksa yağmur mu eşlik ediyor günlerine.

Beni soracak olursan, ben iyiyim. Günlerim de iyi geçiyor. Yalnız yavaş yavaş kış mevsimine yaklaşıyoruz. Bir yandan içim kıpır kıpır olsa da sokakta yaşamak zorunda kalan insanlar ve hayvanlar için üzülüyorum.

Sevgili dost,
Sen de hiç çocukluğunda bir defa da olsa bir karahinba çiçeğini eline alıp gökyüzüne tutup üfledin mi? Masmavi bulutlara doğru özgürce uçuşan polenleri görmek mutluluk sebebi. 

Sevgili dost,
Meslek hayatımdaki ilk öğrencilerim ve anneleri tarafından hala hatırlanıyor olmak tarifi imkansız bir duygu. Çok güzel kalplere dokunmuşum ve orada yer edinmişim diyorum kendi kendime. 

Sevgili dost,
Çok sevdiğim Simyacı kitabından bir alıntı ile cümlelerimi bitireyim.

''Mutluluğun gizi, dünyanın bütün harikalarını görmektir ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan.''

17 Ekim 2019 Perşembe

LEVERAGE





Leverage, 2019 Güney Kore.
Güncel dizilerden birisi. Başrolde Lee Tae Joon yer alıyor. Sigorta dolandırıcılı üzerine araştırmalar yapan işinde profesyonel bir adamı canlandırır. Ayrıca kanser hastası olan küçük bir oğlu vardır. Doktoru ömrünün çok az kaldığını söyler. Oğlunun tedavisi için bir ilaç gereklidir. Gizli bir doktor tarafından geliştirilen bir ilaç olduğunu öğrenir. Bu ilacı almak için de karşılığında gizli bir iş yapması gerekir. 

Bu sebeplerden dolayı çok iyi olduğu işinden vazgeçerek ülkede adını duyurmuş dört soyguncuyu bir araya getirerek ekip kurar.

Bu ekibin görevi ise dolandırıcılık yaparak elde edilenleri asıl sahiplerine geri teslim etmektir. Lee Tae Joon yaptırdığı işler karşılığında oğlu için gerekli olan ilacı almayı umut eder. Fakat karşılarına bir nedenden dolayı kötü adamlar çıkar.

Dizinin henüz birkaç bölümü yayınlandı. İlk bölümü film sahnelerini aratmayacak kadar aksiyonlu, gizemli ve sürükleyici. Dizi 16 bölümden oluşuyor. Aksiyon, suç türünde.



16 Ekim 2019 Çarşamba

HEYBELİADA SOKAKLARINDA BİR GÜN






Bugünkü rotamız İstanbul'un Prens Adalarından birisi olan Heybeliada'ydı. Bu ada Prens Adalarının en yeşili olma özelliğini taşıyor. Adaya vardığımızda bizi ilk olarak Deni Lisesi karşıladı. Sahil boyunca yürüyüp ilk gördüğümüz sokaktan kendimizi rengarenk evlerin olduğu sokaklara attık.

Adanın içerisinde hiçbir şekilde araç kullanımı yok. Gördüğünüz araçlar da yalnızca geri dönüşüm ya da çöp toplama araçları oluyor. Ada sokaklarında bol bol faytonlar görüyoruz. Açıkçası bu faytonlarda koşturulan atları her görüşümde içim acıdı bugün. Dilerim birgün bu duruma bir çözüm bulunur.





Heybeliada sokaklarında gezerken bol bol begonvil çiçeklerini görüyoruz. Evlerin önünde, sokakların duvarlarında pespembe rengiyle boy gösteriyor bu çiçekler. Ad içerisinde faytonlar dışında bisiklet kiralamak mümkün. Ancak biz bugün Heybeliadayı yürüyerek doya doya gezmeyi tercih ettik. Eğer bir daha yolum düşerse bisiklet kiralayabilirim.






Sokaklarda gezerken şehrin kalabalığından ve gürültüsünden uzakta olamanın verdiği huzurla etrafımdaki çiçekleri fotoğrafladım. Ya bir evin bahçesinde ya da yol kenarlarında mandalina, nar ağaçları gördük. 




Adada gezilecek yerlerden biri de muhakkak bu rengarenk evlerin olduğu sessiz, sakin sokaklar olmalı. Bu evleri Balat sokaklarındaki evlere çok benzettim. Fakat aralarında birkaç fark vardı. Adanın havası daha temiz ve sokaklar çok sakin. Sonbahar ayında ziyaret ettiğim için mi böyleydi bilmiyorum.




Bugünkü gezimiz sadece adanın sokakları ile sınırlı değildi. İnşallah onları da ilerleyen günlerde paylaşacağım. Huzurlu geceler sevgili okur! 😊







15 Ekim 2019 Salı

BALİ ADASINDAN KARTPOSTAL








Güzel bir salı gününden merhaba sevgili okur!
Bugünlerde biraz daha iyiyim ve neşeliyim. Çok şükür. Güne daha erken başlıyorum. Ve en önemlisi vitamin takviyesine başladım. Açıkçası bu da çok olumlu etki etti bende. 

Akşamüstü yaklaşırken çok güzel bir manzaraya sahip olan bu kartpostal ile geldim sevgili okur. Bu kartpostal Endonezya'nın Bali Adasından. Bu ada birçok farklı isimle anılmaktaymış. ''Huzur Adası'' , ''Sevgi Adası'' gibi isimlerle de kullanılıyormuş. Adayı duymayanınız yoktur. Ada; masmavi ve berrak denizi, kumsalları, tarihi evleri ve tapınaklarıyla farklı ülkelerden gelen turistleri misafir ediyormuş.



Bali Adasından bir görüntü



Bunlar da kartpostalın arka kısmında yer alan pullar. O kadar rengarenk ve güzeller ki. İkisini de çok sevdim.
Bali'de yaşayan arkadaşımdan kucak dolusu sevgiler size!



13 Ekim 2019 Pazar

ADAB-I MUAŞERET








Son günlerde toplu taşıma araçlarını kullanmak büyük bir sabır istiyor. Yani insanın koca bir sabır taşı olması gerek. İnsanlarda birbirlerine karşı aşırı bir tahammülsüzlük var. Ve bunu gizleyemiyorlar da. Ya bakışları ile birbirlerini eziyor ya da sözle rahatsız etme boyutuna taşıyorlar. Tabii bu insanlardan ne yazık ki şiddete meyilli olanları da olabiliyor.

Toplu taşıma araçlarını İstanbul gibi büyükşehirde kullanmak gerçekten zor. Mecbur kalınca da binmemezlik yapamıyorsun. Hani bir de insanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş ya işte benim de hassas olduğum durumlar var. Her insanda olabileceği gibi. Örneğin; toplu taşımalarda insanları rahatsız edecek derecede sakız çiğneyen insanlara tahammülüm hiç yok. 

Bugün de bindiğim iki otobüste de geldi beni buldu bu tipler. Hiç uyarmadım. Çünkü bu zamanda kimseye nezaket çerçevesinde dahi olsa bir şey denmiyor. Herkes kendince ''dokunulmaz''. Bir başkasını rahtsız etmiş hiç umrunda olmaz. Sonra kendi kendime düşündüm. Acaba o sakızı çiğnerken bu kadar çok ses çıkardıklarının farkındalar mı? Ya da altında yatan başka sebepler olabilir mi?

Sonra kendimce şu sonuca vardım. Emin olduğum tek şey bu insanların adab-ı muaşerete dair birtakım eksikliklerinin olduğu. Çocukluklarını, aile ortamlarını az çok hayal etmeye çalıştım aklımda. Yine de her şey kişinin özünde bitiyor aslında. 

12 Ekim 2019 Cumartesi

JOKER







joker fılm yorumu


Joker, ABD-Kanada 2019.
Filmde Arthur Fleck'in yaşamını izliyoruz. Arthur, annesi ile birlikte yaşayan ve bazı ruhsal problemleri olan genç bir adamdır. Onun bazı problemlerinin olması hem toplum tarafından dışlanmasına hem de çevresindeki insanlar tarafından ötekileştirilmesine neden oluyordur. 

Arthur, tüm bunları içinde bastırarak gündüzleri yaptığı palyaçoluk işiyle geçimini sürdürmeye ve toplumda yer edinmeye gayret gösterir. Fakat insanlar ona her türlü zorbalığı ve psikolojik şiddeti uygulamaktan çekinmezler.

İnsanların ona karşı bu tutum ve davranışları, Arthur'un hem kendi içinde hem de zihninde bazı düşüncelere kurmasına sebep olur. Bu düşüncelerden biri de elbette toplum tarafından kabul  ve takdir görmektir. Fakat bu düşüncelerin ardında kötü eylemler yatmaktadır.

İnsanlar tarafından ötekileştirilen ve karanlık bir dünyaya itilen Arthur'un yeni karakter Joker'e bürünmesini izliyoruz. Psikolojik olarak iyice kötüleşen Arthur, yaşadığı Gotham şehrinde adını Joker olarak duyurmaya başlar.


GÜNLER ÇABUK GEÇİYORKEN






Ekim ayı çok hızlı başladı benim için. Ne ara ayı ortaladık bilmiyorum. Günler adeta ışık hızında geçiyor ömrümden. Ve her gün bir öncekinin aynısı gibi geliyor. Bu ay kendimde tıkanmışlık hissi var. Bazen biraz hüzünlü bazen de neşeli gibiyim. Çok çabuk modum düşüyor.

Şu sıralar üşengeçlik de var bende. Sonbahara da suçu atmak istemiyorum. Çünkü bu mevsimi seviyorum. Bu mevsimin hissettirdiklerini seviyorum. Tıpkı yaprakların her tonunu sevdiğim gibi. Sanırım bir silkelenip kendime gelmem gereken o anı bulup yakalamam gerekecek. 

Hayatta herkesin bir duraklama zamanı oluyordur. Bu zamanlarda da insan, tam olarak neye, nereden ve nasıl başlaması gerektiğini de bilemeyebilir. Bu durumda benim aklıma ilk olarak yazmak geliyor. Evet bildiğimiz yazı yazmak. Aklımızı meşgul eden ne varsa onları kağıda dökmek. Sonra kağıtta yazılanları sindire sindire okumak. Ve ilk nereden başlamak istediğini seçmek. Burada da ben gözümün en çok takılı kaldığı cümleyi seçiyorum. Ve yapmam gerekenlerin sırasını da kendimce belirlemiş oluyorum.





 

BİRPEMBESEVER